1 Ekim 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 4

1 Ekim 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

292 SERVETİFÜNUN Eritik : KP No, 3493—408 SEMAVER Said Faik Abasıyanık'ın «Semaver» isimli hikâye kitabına dair Zahir Sıdkının yazdığı bu kritik serisinin birincisi 401 inci, ikincisi 405 inci ve üçüncüsü de kısmen 406 ncı sayılarda çıkmıştı. Bu sayıda üçüncünün sonunu koyduktan sonra, dördüncüye ge- çiyoruz. Ancak, üçüncüsü, evvelki sayıda muayyen bir bahis ta- mamlanmadan kesildiğinden, üçüncünün geti kalan kısmını. bu muayyen bahse ait olarak evvelki sayıda çıkan bir parçayı tekrar koymak suretile, basıyoruz: «Denizler karalardan daha geniştir.» Deniz ve kara arasındaki karşılaşmayı «daha» sesi, musi- kisi ile tehalüke getirdikten sonra geniş keli- mesinin mefhum ve musiki noktalarından tahlili kelimenin karadan denize bir hareketi ifade et- tiğini göstermekle bitecektir. Bir kere musiki noktasından kara 80urd ve sakin, deniz cevvaldir. Geniş ise, karanın bir renk adı olmak dolayı- sile uğradığı iltibasın neticesile; denizdeki ha- reketi sesle taklit eder. Hareketin cihetini tayin eden kelime cümledeki riyazi nisbeti temin eden «daha>dır. Bu hareket denizle geniş ara- sındaki yakınlıktan dolayı denize doğrudur. De- nizler karalardan daha geniştir cümlesini, resme transforme edersem genişin bilhassa musikisin- den istifade ederek şu neticeye varacağım : Şemip —— e e e İlk bakışta garip gibi görünen bu telâkki tarzımın gayesi, Semaverde ikinci mihrak olarak kabul ettiğim motifin, kelimelerin musiki ve mefhumları yardımile, riyazi muadelelere irca yolundan elde edilmesidir. Denize doğru hareket; kara statik, deniz dinamik olduğuna göre hayat iştiyakının başka bir şekilde ifadesi demek oluyor. Esasen Robenson un seyahate çıkışını hiç bir zaman dvanture ihtiyacile tefsir etmedim, bu, bana hayatın kucağına atılma ve yaşamayı sev. me gibi geldi. (Gideyi hatırlayın). X Çocukluğa hasret bütün hikâyelerde, ekseri» ya gizli olarak, yaşıyan bir unsur halindedir. Semaver hikâyesinde amele Alinin, anasının sccadesinde taklalar atması; baştan sona kadar «Stelyanos gemisiz , « Meserret Otelis nde arabacı, «Bir kıyının dört hikâyesi» tamamen, «Baba- mın ikinci evi» nde nakledilen hayat, ilâh... Bunu, muharririn çok genç olması dolayısile hatıralarına olan bağlılığile izaha çalışıyorum. Said Faik, realiteyi bize vermiyor: bu, eğer reel olmağa doğru his edilecek derecede bir cehdi hamil bulunmasıydı, hikâyeleri için bir kıymet teşkil edebilirdi. Bu cehittir ki üzerimizde menfi tesir bırakıyor. <İpekli men- dil> bu iddianın sarih delilidir. Aynı zamanda silik, şahıs ve vak'ası çok kıt olan hikâyelerde mevcut boşluk tasvirlerle, kendisinin yazı kuvvetlerinden birini teşkil eden tasvirlerle doldurulmuş. Bunlarda en ziyade visuel unsurlardan istifade ediyor. *Ha- lebli zadelerin ormanı Dokurcun suyunun buz gibi sularından aldığı kuvvetle büyüyen leveni kavaklardan başlar....2. «Orman ve ev». «Ertesi sabahı, hakikat güneşle beraber doğ- du». «Bohça». <*Neş'em son haddini bulmuştu. Vidalarım sıkılmış, delk ve temas yerlerim yağlanmış gibi idi. Bir makine homurtusile ıslık çalarak uzaklaştım.» «Şehri unutan adamı». «Kayseriye giden, daire müdürü hatırını sorunca ihliyar ve mahoup bir memur gibi se- vindi. Yanağı sıkilmış ve yanağı sıkılma za manı geçmiş bir Mz gibi kızardı». <Üçüncü mevki», Ufak tefek aksamalarına rağmen, üslüpta da tasvirletindeki kadar, belki daha fazla mu- vaffak oluyor. Stelyanos gemisinde kullanılan lisan ve lisanın kullanılış tarzı - hemen şimdi hikâyeyi okuyunuz - maziyi ve çocukluğu ha- tırlayış anlarını tekrar eden tatlı, yumuşak ve teması sükün hislerini uyandıran bir atmosferi doğuracak şekildedir. Bunu temin için muhar- rir mobotonluktan gelen Aypnofisme'i ihmal etmemiş (fiillerin mütemadiyen hikâye sigası oluşu), seslerin ekseriya ağır ve sağır olması- na dikkat etmiş, tercih ettiği ve bize anlat- mak istediği hadise ile temamen uygun bir dekor ve ses fond'un daima göz önünde bulun- durarak biran ahenk kontrolundan ayrılmamış. «Slelyanos canavar görüp görmediğini kendi kendisinâ sorduğu zaman düşünür kalırdı. Fa- kat başkaları sorunca; o kadar canavar hikâye-

Bu sayıdan diğer sayfalar: