Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
PUyrr ÜĞS T ; eti Sakdaem e T b B Tr n el T vTerm ——— — SON POSTA ÂABPULHAMİDİN A SONnN GÜNLERİ ... Abdülhamit, “Kazayı Hacat..,,Duasının Faziletinden Bahsediyor Bu Dua İle_Şiri Pençe Çıbanı NAKİL! — ZİYA ŞAKIR Her hakkı mahfuzdur — 256 — 7 teşrinlevvel 917 - Abdülhamit, bugün tamamen iyileşti. Artık boğazı da halita- biide. Dünkü İkdam — gazetesinde Kadıköy Hanımları - tarafından yazılımş bir makale vardı. Bu makalede bazı Türk ve İslâm Hanımlarının, bürriyeti suiistimal ettiklerinden şikâyet olunuyordu. Abdülhamit, bunu — mevzubahs ederok : — Ben, terakkiye tamamen taraftarım. —Âvrupada ne icat olunursa, memleketimize almalı, Avrupalıların iyi — fikirlerinden istifade etmeliyiz. Fakat.. Ahlâ- kımıza dokunan — şeylerden de içtinap etmeliyiz. Ben Kadıköy | Hazımlarımın — şikâyetini — haklı buluyorum. Şikâyet edilen Ha- | nımların xevçleri, acaba bunlara nasıl müsaade ediyor 7 Dedikten sonra yine ahvali siyasiyo ve harbiyeden bahsetti. Ve nihayet: — Beon şimdi, beş vakit na- mazdan sonra ( Kazayı hâcat ) duasımı okuyorum. Bu duanın vaktile de çok faydasını gördüm. Bu bana Süleymaniyeli Şeyh Ahmet Efendi isminde bir rzatın yadigârıdır.. Ne vakit başım sıkılsa okurum.. Bakımz, size bu duanın menkıbesini anlatayım da, şaşınız.. Bir tarihte arkamda bir çiban çıktı. Bunu bütün doktor- lar muayene ettiler. Nihayet: — (Şiri pençe) dir. Yarmak icap ediyor. Dediler.. Ben, yardirmak ta- raftarı değildim. Tedavi ile ge- çiştirmek istiyordum. O esnada doktor İsmet Paşayı — tanıdım. İsmat Paşa da baktı. — Bir İâpa tertip edeceğim. Eğer onunla delinirse, ne âl4â, delinmezse ameliyat zarurldir. Dedi. Fena halde müteessir oldum. — Hele şu lâpayı koyalım da, Allah kerimdir. - Dedim.. Gece lâpayı yaptılar, arkama koydular. Doktorlar da yanımdaki — odada toplandılar. Neticeyi beklemiye Eğer çıban sabaha kadar delin- liyat olacağım. Bir taraftan can acısı, diğer taraftan ameliyat en- dişesile neticeyi düşünürken Fe- raşet Vekili Esat |Efendinin gel- diğini ve ziyaret arzusunda bu- handuğunu söylediler : — Her şeyde bir hayır var- dır. Buyursun. Dedim. Geldi, oturdu. Tesel- Ki hatırda bulundu. Biraz ıstıra- bımı unutur gibi oldum. Tam o tırada bir mektup getirdiler, — Açınız bakalım, nedir? Dedim. Mektubu — açtılar. Süleymaniyeli Şeyh Ahmet im- zalı Arapça bir mektup.. Mek- tubu Esat Ef. ye verdim: Delinivermiş — Okuyacağım, halim yok, siz okuyumuz. Dedim. Esat Ef., mektubu okumıya başladı. Mektuap, (Evlât.. ) diye başlıyor, leffen gönderdiği Kazayı Hâcat dua- sını hergün ve bahusus başım sıkıldıkça — okumamı — tavsiye ediyor. Dua, uzun. Tam, dört sayfa. Bunu elime alıp ta okmama | imkân yok, — Efendi |.. Siz okuyunurz da, ben de okuduklarınızı — tekrar edeyim. — Dedim. Esat Ef, okumya başladı. Ben de ona refakat ettim.. Daha dua bitmeden uyu- ya kalmışım. Bir müddet sonra, arkamdan sıcak sıcak bir şeyin aktığını — hissederek — uyandım. Bir de, ne bakayım?.. Hey, kadiri Huda.. O müthiş çiban delinmiş, akıyor. Hemen: — Doktorlara haber verin. Dedim. Doktorlar, — geldiler. Yarayı muayene ettiler. — Geçmiş olsun efendim. Çıban açılmış. Artık ameliyata hacet kalmadı. Dediler. Pansıman yaptılar. Temizlediler., İşte o gündenberi, ne zaman bir şeye sıkılsam bu duayı ökörüm. Dedi. Ben de Abdülbamidin bu dediklerini, kendine mahsus garabetlere bir misal daha olmak üzere aynen buraya naklettim. ( Arkası var ) Sinema Ve T_ı'aatrolar ALKAZAR — İstanbul — sekaklarında ALEMDAR — Kaçalıçılar ASRİ — Kanlı köprü ELHAMRA — Gizli varile ETUVAL — Göl Cohenneml GLORYA — Premsin gecolari HİLÂL — Çanakkala KEMAL P — Volga sahillerinde MAJİK — Holivudun İç yüzü MELEK — GÖönül kiml seversa MİLLİ — Çanakkale OPERA — Moskova çocukları ŞIK — İstanbul sokaklarında Kadıköy Süreyya — Büyük ihtiras Üsküdar Hala — Esir Melike Kadıköy Yddeğinııı Lüks sinemada Kamçılı Medeniyet ıf Size Tabiatinizi Söyliyelim... başladılar. | (6 MÜMTAZ FİKRET B. ; Mah- cup ve çe- kingendir. Girgin ve so- kulgan değil- dir. Fazla dik- dat eder, az söyler, muhi- tinde bulduğu zaman konuş- kan olur. Mu- hit ve muha- tabına emniyet ve itimat telkin eder, sempatiden mahrum dir. Samimiyeti tercih eder, Tem- kit, muahazeden ve mesuliyetten endişe ve hicap duyar. Kİ ALİ EF.; Süse ve tarzı te- lebbüse İtina eder. Kendi- sine ehemmi- yet verilmesini ister, — kadın mevzularına lâkayt — kal- maz, — Parayı israftan müç- teniptir. Para biriktirmes i ni bilir. Sevdikleri hakkında samimi ve sadık olur, s#erkeşlik yapmaz, itaat gösterir. Bi 30 LÜTFİYE H. ; ( fotoğrafının dercini istemiyor ) (Çok konuş- kandır, öteden beriden, dereden tepeden konuşacak bir mevru bu- lur, muhatabını boş bırakmaz ve sıkmaz. Sitemi ve serzenişi pek mebzuldur. Sevgi mesailinde Eıîı- kançlık gösterir. Çabuk alınır ve küçük gir şeyi mesele yapar. Üzülür. Fotoğraf Tahlil Kaponunu 11 inci Sayfamızda bulacaksınız. T Resminizi Bize Gönderiniz, M HİLMİ B.; Vakur ve atılgandır. Tahakküme gelemez, ser- keşliğe ve mu- kabeleye te- ' mayül — eder, Ç esbuk parlar, andekâr İBRAHİM zail olur. Ku%??mmi% verilmesini ister, kahramanlık ve şoecaat mevzularından haz duyar. HATİCE $ Hamarat bir ev kadımdır. süküti ve 1â- kayt değildir. Arkadaşlarile neşeli bülunur, konuşur ve şa- kalaşır. Temiz- lik bahsinde titizlik göste- rir. Bazan inatçı - — olur. Çabuk alımır, neşesini rayi eder, sert muameleye gelemez. RECEP B. îainuı va bece- riklidir. Mua- melesinde ol- günlük — göz- termiye tema- yül eder. Eğ- lenceden mah- rum — olmak İstemez, — ta- hakküme ta- hammülden ziyade muka- beleye mütemayildir. Rahatına fazla düşkünlük göstermez. Ev idaresine itiraz ve mukabele is- temez, arzularının harfiyen İcrası- nı ister. I _!u -diî’ BİZİM DAKTİLO Bugünün Romanı Ve sonra burnumu bükerek ilâve etti: n — O gelenlerin hepsine bak- ma.. Çoğu, fasa fiso şeylerdir. Para çıkacak işleri kaçırmamak Tâzım. Ben, yine kemali mukabele ettim. — Eğer sizin bulunmadığınız zaman, gelenlerle meşgul olmak icap ediyorsa... — Lâzımlıları ben sana söy- lerim. boş safiyetle — Sabahtanberi duru- yorum efendim. Yazılacak şeyler varsa verseniz. Zülfü Bey: — Haaa... Olacak. Dedi ve yamhanesinin gözünü çekerek, karmakarışık olan kâ- gıtların içinde birşeyler aramıya — | başladı. Bir haylı uğraştıktan sonra nihayet buldu, çıkardı. — Bunların sahibi, baoyuna gidip geliyor. Bari şunu yaziver de başımızdan defolsum. Diye kâğıtları bana verdi. Biribirine telle merbut on beş sayfalık bir defter teşkil eden bu evrak, bir sigorta meselesine aitti. İçinde anlamadığım birçok tabirler ve kelimeler vardı. Ben bunları" karıştırırken, Zülfü Beyin çayı da gelmişti. O, çayından uzun bir yudum alıp dudaklarını şapırdattıktan sonra: — Anlıyamadığın bir olursa sor. Emrini verdi. Daha ilk günde böyle senli, benli hitaba başlıyan Zülfü Beyin muamelesi, hiç gü- cüme — gitmiyor; — bilâkis — beni memnun ediyordu. Sait Beyin, o sahte ve gülünç mezaketinin neticesini gördükten sonra, şim- di — karşılaştığım — hafif — tertip kabalık, —bana - Zülfü — Beyin doğru — bir. adam — olduğu hissini veriyordu. Makineye kâğıdı yerleştirdim ve yazmıya başladım. Artık ta- mamen yazıya dalmıştım. Kapı açıldı. İçeri temiz ginmiş bir bey girdi. Zülfü B. bunu tek- lifsizce karşılayarak — yanındaki koltuğa oturttu. Hemen Tahsini çağırarak kahve ısmarladı. Ara- larmda mükâleme başladı: Gelen bey sordu: — ÂAkşam nerede idiniz ya- hu.. Sizi çok aradım. Zülfü Bey cevap verdi: — Bırak Allahaşkına canım, Üsküdarda bir yerde idik. Öyle yer fena içmişiz ki sabahleyin bir türlü kendimi toplıyamadım. Öğle vakti güç balle kalktım. Daha hâlâ kafamin içi alt, üst... Bu suretle başlıyan mükâleme, sefahet hayatına ait birçok mec- raları takip ettikten sonra, niha- yet (iş)e iİntikal etti. Yarım saat kadar süren bu muhavere- den şunu anladım ki: Ragıp Bey denilen bu misafir de, bizim Zül- fü Beyin —meslektaşlarındandır. Ve büunlar, şurada burada muh- telif işler takip etmekle beraber, bazı dava işleri de buluyorlar. Bir komisyon mukabilinde avu- katlara devrediyorlar. Eh.. Bu iki meslektaşın mu- haveresi, artık beni tatmin etti. Herhalde, dünkü zannettiğim ka- İktiısadi B < BN Yazarı: Z. Şakir dar şüpheli ve tehlikeli bir yer- de olmadığım hissini verdi. * n Akşam olmuştu. Bu müddet zarfında, muhtelif şeyler için bir- B. her gelene işi hakkında iza- hat veriyar ve hepsini de kolays ca ikna ediyordu. Nikayet ayağa kalktı. Saatine baktı. — Ocoo.. Saat beşe gelmiş. Dedikten sonra Tahsini ça- ğırdı. — Tahsin.. Al şu lirayı.. Git şuradan iki yüz elli gramlık bir gişe (Baküs) rakısı ile biraz peys nir, bir kutu sardalye, bir tane limon.. Artanile de portakal al. Emrini verdi. Bu sözleri işitir işitmez, Bbütün tüylerim —ayağa kalkarak kanım başıma sıçramalı- la beraber hiç işitmemiş gibi ha- reket ederek bir kaç dakika da- ha yazıya devam ettim. Yalnız parmaklarıma azami surati vere- rek makinedeki sahifeyi bitirdim, | Ve sonra ayağa kalktım. Yazdı- ğım sayfaları topladım. Masann gözüne koydum. Makinenin ka- pağım kapadım. Duvardaki çivide asılı olan şapkama uzandım. Zülfü Bey sordu; — Nereye?.. Hemen bileğimdeki saati gös- tererek cevap verdim: — Saat beşi geçiyor efendim, Tabif müsaade edersiniz. Zülft Bey, biraz bozulur gibi oldu. Fakat, işi teklifsizlişe ve- rarak: — Otur canmmm.. Şurada ten- baca bir akşam safası yapalım. Dedikten sonra sağ elinin dört parmağımı yumup başpar- kaldırdı. ağzmına doğru hafif hafif kakıştırarak: — Sen, atmaz mısın? ( ÂArkam var ) Hergün Tuna Birliği * (Baş tarah 3 üncü sayfada) Buna, Sovyetlere karşı yeni bir “Sedi Çin, ismini de ver- mek mümkündür. Şimdiye kadar bir hayli gürültülere sebep olan Alman- Ayusturya gümrük ittihadı meselesi de, bu suretle esasın- dan halledilmiş olacaktır. Alman kabinesi, bu projeyi tetkik —etmekle meşguldür ve | henüz cevabımı vermemiştir. Fa- kat Alman matbuatının yükselttiği şiddetli — bir muhalefet sesi, bü cevabın ne olabileceğini şimdiden hissettiriyor. Bir taraftan M. Tar- diyönün kararlarından dönmemek hususundaki şöhreti, diğer taraf- tan İngiltere ve İtalyanın bu projeye karşı takındıkları yumşak tavır, esasen gergin olan variyeti bir kat daha — nazikleştirivor. | Frauosamın teşebbüsü — bin elice muvaffak olursa, Almanya c can alecak bir noktasından daha ya- ralanmış addolunabilir.