22 Haziran 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

22 Haziran 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— e — w | . 22 Haziran SON POSTA (OSMANLI SALTANATI GÖCERKEN (Mütareke devrinin tarihi ) | Her hakkı mahfuzdur. Yazan: Ziye Şakir No. 62 22/6/35 ir Takım Eşhas, Vahdettinin Etrafın- da Bin Türlü Şaklabanlık Yapıyorlardı Cevabını — vermişti... Halbuki lünir bey, uzun zamandanberi dişahın esvapçısı olduğu halde izamana kadar gözüne bir ta- ca İlişmemişti. (Yüzbaşı Benet) — kendisine deta —(padişah ve — halifenin huhafızı) süsünü vermişti. sık sık aya gidiyor, (Çahvali hazıra) memnun olmayanlarla Uzatı şahaneyi hal'etmek fikrin- bulunan ) hayali cemiyet ve ekküllerin ne süretle takip dildiğine —dair izahat veriyor; uma selâmlıklarında bizrat ispatı ut ederek (nefsi şahane ) yi stlardan vikaye ediyordu. Hâlis kanlı bir Ingilizin yap- a muvaffak olamıyacağı bu hae şaklabanlıkları, padişahın k büyük memnuniyetini celbe- İyor, bu adamın düşündüğü ve (iptığı her şeyde büyük bir İsa- görüyor, veyahut — görüyor übi görünüyordu. (Benet), saray ile Ingiltere Ükümeli aarasında bir irtibat muru vazifesi ifa etmekte idi. k sık saraya gelir; fakat göze ünmekten çekinirdi. Saraya dlen bütün ecnebilerin - harem esi haricinde bulunan - (çit ü) me misafir edilmeleri usul ühaz edilmiş olduğu — halde, üzbaşı Benet) doğruca « harem üresi dahilindeki - küçük mabe- dairesine alınır, fevkalâde et ve ikramlar edilirdi. Maa- h, her hususta kurnazlık ve Hiyatı elden bırakmıyan padişah, Şenet) e karşı bu kadar yüz mekle beraber, onunla ender as ederdi. Benet daima padi- hin hususi bendegânile « ekse- &, — musahiplerinden — (Arap) har Ağa, yahut hazineihassa tirı Refik, tütüncübaşı Şükrü lerden birile temas — eder; Şttsi tercümanı vasıtasile söyle- teklerini söyleyip, padişahtan bilvasıta alacağı cevabı aldık- #onra, çikıp giderdi. | Sırası gelmişken şunu de ar- delim ki, Yıldız Sarayında İtilâf |Vletleri mensuplarına gösterilen tabasbus, — âdeta — rzillet esine gelmişti. Cuma we- tlıklarını seyretmek için Yıl- gelen bütün — ecnebilerin, &y haricinde ve yol Üstünde halli mahsus) denilen set Üz- de bulunarak alayı seyretme- ve merasim bittikten sonra |> dönüp gitmeleri eakidenberi et olunan bir âdetti. Fakat h bu usulü — değiştirmiş; devletlerine mensup olanlar, & Olursa olsun; — selâmlıktan bunların büyük mabeyn lnin salonlarına davet edil- inl ve kahveler; şerbetler, Gralarla ikram gösterilmesini 'etmişti. Bzife ve mecburiyet dolayı- Sarayla temas eden erbabı 'miyet, daha henüz düşman Yetinde bulunan ve şımarık- “Arımı günden — güne arttıran ncılara karşı gösterilen bu âne muameleden dilhun olu- ; bunları saray- haricinde '!ttıkı;c Padişaha ve saraya M efkârıumumiyede haaıl olan & artlırıyorlardı. Türk unsurunun kelbini rençie en sebeplerden b ri de, mat- buutmn bir kısmı; ve bilhassa üç gazete idi. Ba gazetelerden biri, Ali Kemal Beyin çıkardığı (Pe- yamı Sabah) gazetesi idi. İttihat- çılar aleyhinde gayz ve nefret saçmakla Intişara başlıyan bu ga- zete yavaş yavaş meslekinin hu- duduünuü genişletmiş; zavallır Türk milletini kahretmek lstiyen bütün unsurların bir icra ve İntikam Aleti haline gelmişti. (Peyamı gıbıh) n arkasından (Alemdar) isminde bir gazete ge- liyordu. Bu gazeteyi de (Refi Cevat) isminde bir adamla bir alay sar- hoş ve kumarbaz çıkarıyordu. Ittihatçılar » zamanında - siyasi sebeplerle değil- mahza — umu- ml ahlâkı fsat edecek — hare- ketler dolayısile sık sk zabr tanın takip ve tazyikinden bizar olan bu adamlar şimdi meydana atılmışlar; ittihatçılardan intikam ki ltında yine eski meslek- lerine devama başlamışlardı. (Sait Molla ) nın çıkardığı (İstanbul ) gazetesine gelince; bu gazete, muhtelif mesleklerin meş- heri idi. Bu da (ittihatçı düşman: lığı) ile işe girişmiş; basit düşün- celi ve muhakemesiz avam kütle- #İnin nazarıdikkatini celbettikten sonra hakik! çehresini göstermişti. Bu çehre, her Türkü tiksindirecek kadar iğrençti. Beyaz bir sarık altında görünen bu çehre, bir Rum komitecisi, bir Ermeni çetecisi, bir Aarap müntekimi, bir muhalif, bir ittihatçı düşmanı, bir saray propagandacısı, bir Fransız, bir İtalyan ve mihayet; bir Ingilizdi.. Bu çehre, yalmız Türk yurdunu ve Türk - varlığını parçalamak isteyenlere vasıtalık etmekle kalmıyor; - sırası geldikçe nakledeceğimiz veçhile - binlerce masum Türk evlâdının kanını dök- meye ve döktürmeye de hazır- lanıyordu. Eğer bunların gayesi, - iyi ve kötü - bir içtihada istinat etseydi: — Böyle görüyorlar.. Böyle düşünüyorlar.. Böyle yazıyorlar. Denilebilirdi. Fakat, bütün bunların neşriyatı bir tek hedef ve bir tek maksat takip etmekte idi. O da, ( menfaat ) idi. Türklerin gayz ve nefretini tahrik eden unsurlardan Üçüncüsü de ( muhalif ) lerdi. İttihat - Te- rakkinin — ortadan — kaybolması ve muhaliflerin çenelerindeki ki- litlerin açılması Üzerine — orta- liğı — velveleye veren dediko- dular, bir müddet için halkın hoşuna gitmişti. Fakat, muhalefe- tin içyüzü meydana çıkıverİnce, İş değişmişti. Vaktile Ittihatçıla- rın en derin mezarlara gömdük- lerini — zannettikleri — muhalifler, birer birer hortlamışlar; aç miras- çılar gibi, Ittihatçıların boş bırak- tıkları mevki ve makamları pay- laşmaya — başlamışlardı. — Eğer mesele; sadece bir ( kemik kav- gası ) ve ( mide davası ) ndan Iba- ret olsaydı, - ezeli ve ebedi olan bu âdet - belki de (tabil) addolu- nacaktı. Fakat şimdi, her tanın- mış muhalifin kolunda, bir Türk düşmanı vardı. Ittihat ve Terakkinin en hasut, fakat en âciz rakibi olan (Hürriyet ve İtilâf ) fırkası, eğer maziden dere — alıp ta — dürüst — bir meslekle o devrin zihniyet ve ihtiyacına uygun bir programla ortaya çıksaydı, hiç şüphe yok ki mühim bir mevki tutacak ve memleketin hayır ve selâmetine matuf — birçok işler örmeye muvaffak olacaktı. ç İ (Arkası var) İmtihan Anketimiz (Baştarafı 11 incl yüzde) Öyle ise Ne Yapmalıdır? Birçok memleketlerde, bu işle çok ciddi bir surette meşgul olunmaktadır ve muhtelif komle- yonlar ve tetkik cemiyetleri teş- kil edilmiştir. Davetli bulunduğum Brüksel Terbiye kongresinde - ki Temmuz sonlarında toplanacaktır - bu mesele de konuşulacaktır, Bu mesele Üzerinde hemen kat'I bir neticeye varılmamakla beraber umum! temayül, imtihanla- rın yerine Bilgi Testlerini koy- mak ve muhtelif tahsil derecele- rinde kabili tatbik, ayarlanmış Bilgi Testleri meydana getirilin- ceye kadar, hiç olmazsa, klâsik imtihanları Bilgi Testleri esasına göre tanzim etmektir. Esasen son on Gsene İçinde, Amoerika Birleşik Devletlerinde bu teştler büyük bir mıkyasta tatbik edilmektedir. Bunlardan, muallim- ler olduğu kadar müfettişler ve Maarif müdürleri de istifade et- mektedirler. Bu Bilgi Testlerinin klâsik imtihan sistemine nazaran İyilik-« lerini birkaç esasta gösterebilirir: Testlerde bütün talebe aynı şartlar altındadır, bü- tün talebeye sorulan sualler aynı- dır. Bu sualler, büyük bir itina ile * terlip edilmişlerdir ve bir. derse ait bütün Bsahaları yoklıyacak tarzda çok ve mütenevvlidir. Bü suretle, bütün talebeye, bir derse ait (60-70) sual sormak mümkündür. Sonra, test defterlerini tashih edenin, yani not takdir ede- nin şahsiyetinin, bu notlar Üzerinde hiçbir tesiri yok- tur. -Bir talebeye ait bir test kâğıdını meselâ 100 ayrı İnsan tetkik etse, hepsi aynı notu tak- dir etmek mecburiyedindedir. Bu süretle, temamile — objektif ve Asabetli olarak not takdiri müm- kün olmaktadır. Bilgi testlerinin diğer bir fay- dası da, bazı talebenin cehaletini bir kelime tufanı içinde saklama- sına ve şarlatanlıkla muvaffak olma- sına müsande etmemesidir. Ben, dört senedeberi bu meve- le ile uğraşıyorum ve lik mek-« teplerin tahsil verimini yoklıyan muhtelif neviden bilgi testleri tertip etmekteyim. Üç sene evyel tertip ettiğim böyle bir testle, Istanbul ilkmektep — talebesinden 10,000 den fazla çocuğu yokla- mış ve bu süretle İlk tahsil ve- rimi hakkında kıymetli — malü- mat almak İmkânı hasıl olmuştu. Kültür bakanlığımızın bu mese- le ile) yakından ve esaaali bir sürette alâkadar olması — esaslı dileklerimden biridir. Sayfa 13 Gönlü Dünyalar Kadar Gani Bir Fakir... ( Baştarafı 1inici sayfada ) okurlar. Bazı okuyucular da, filân film yıldızmın hangi hayvanı da- ha çok sevdiğini merak ederler. Ben, sade fikirlere değil, zevk- lere de hürmet edenlerdenim. Fakat bu hürmetim; yokluk içinde — sürünenlerin ıztıraplarını dinlemekten acı birj zevk duy- mama hiç mani değildir. İçinizde ; yoksulları her zaman mevzu harici görmek istiyenler varsa, okumak zahmetini daha fazla göstermesinler. Fakat bu zahmeti gösterecek olanlar, anlatacağım hazin tecelli karşısında zevkin, ıztırabın ve hay- retin insan yüreğinde nasıl bir- birine — karışabildiğini görecek- lerdir! * Geçen günlerden birinde, res- mini gördüğünüz küçük Dursunun başından geçenleri yazmıştım. En kısa yoldan tekrar edeyim: Dursun harpte ölmüş bir as- kerin çocuğudur. Anası Ikincl de- fa evlendikten sonra, kimbilir ni- ce zamandır. mahrum — kaldığı evliliğin keyfile, sade oğlundan değil, dünyasından geçmiş. Kaldırımda kalan analı öksüz, oradaki belediyeye baş vurmuş, onu, yatı mektebine girsin diye Istanbula yollamışlar. Dursun burada Yatı mektebi değil, yatack yer, ve yiyecek ar- tık bile bulamamış. Ben, ondan bahseden yazıya şu satırlarla nihayet vermiştim: — Eğer, ya çocuk esirgeme kurumunun, yahut ta, faziletin lâ- fını dillerinden en xen- ginlerimizden birinin hamiyeti ha- rekete geçmezse o, Yatımektebl- ne değil, kundakçı hanındaki gizli dilencilik kursuna düşecek! », Dün matbaya girdiğim zaman: — Sizi, dediler, bir kadın bekliyor! Az sonra beni beklediği söy- lenen kadınla karşı karşıya idim. Onun dış görünüşünü anlatmiya kalkişırsam, fotografın kuvvetli ob- jektifine karşı çok küçük düşerim. Bu korkuyla, öyle bir yelte- niş de bulunmaktan vazgeçiyorum; ve onunla konuştuklarimızı yazı yorum. O, elindeki Son Postada, Dursunun resmini gösteriyor, ve:; — Bu çocuk için geldim! — Akrabası filân mısımz? Almanyanın Uluslar Ku- — Hayır! Eğer kimse bişey demezse onu evlât edinmek istk yorum! Çocuğun açlıktan ölüşüne bile ağız açmıyan cemiyet, kurtarık masına manl olacak kadar da Insafsızlaşamazdı ya.. — Hayır, dedim, kimse birşey demez.. Fakat bittabi ona İiyi büyüteceğine dalr bir mukavele yapmamız lâzım! Ihtiyar kadın ellerime sarıldı: — O dediğin nedir, anlamı» dım, ne istersen yapmaya razıyım. Yeter ki Dursunu bana verin! Ben Çemberlitaşta, Kürkçüler caddesinde, — Nevşehir hanında oturuyorum. Beni oradan sorup anlayabilirsin. Benim bir oğlum var. Gazete satar. 17 yaşına yeni bastı. Çok şükür kazancı bize yeti- yor da artıyor da... Pek öyle zen- ginliğimiz yok amma, bir çocuğa bakamayacak kadar yoksul da değilizl.. Onu okuturum'da, yidirir, giy- diririm de... Zaten — ötedenberi edinecek bir evlât arayordum. Şimdi sade bir evlât kazanmayacağım, bir can da kurtarmış Olacağım... Ne yapalım evlâdım... Karınca kaderince... Bizim öyle kasa do- lusu paramız yok ki, daha büyük hayırlar işleyebilelim. Elimizden gelen sevap bu kadar!.. Bu lâfların sonunda Dursun, se- nedile sepetile, gazete satıcısı Ali Osmana kardeş olmaktadır. » Bu gösteriyor ki, insanlara, servetle beraber yürek zenginliği de gelseydi, küçük Dursunlar çöp sandıklarında, kuru ekmek ruya- #ina hasret çekmerzlerdi. — Şimdi #İze sorarım: — Çocukları Esirgeme Kuru- mundan ve kasası ajtın dolu zen- ginlerden önce bir fıkaranın ha- miyete gelişine ve harekete geçl- şine şaşar mısınız, — acır mısınız, kızar mısınız, yoksa çocuğun kur« tulduğunu düşünerek sevinebilir misiniz? Ve size, sorguma karşılık buk mak için boşuna zihin yormama- nızi öğütler ve derim ki: — Ne zahmet a — efendim... Varsın cevaplarını bulamıyacağımız suallere bir tane daha katılsın! Selim Tevfik rumunaDönmesi Meselesi Londra 21 (A.A.) — Deyli Telgrafın zannına — göre Almanyanın — uluslar sosyetesine dönmesi — meselesi dün Başbakan — Baldvin ile Ribbentrop arakında görüşülmüştür. Gazete Alk manyanın şu şartlarla Cenevreye dön- miye hazıt olduğunu söylemektedir. 1 — Batı hava — andlaşmasinın sonuçlandırılması. $ — Lokarno andlaşmasımı imza eden devletler tarafından iki taraflı andlaşmaların Lokarno — andlaşması Üzerind yapacağı — ekitler hakkında güöven verici izahat verilmesi. Gazete diğar taraftan hava baka- nının hava yapıları programını tatbike başladığını yazmaktadır. Bakan 150 tayyarenin hemen yapılmasını ısmar- lamıştır. Harp tayyarelerinin sür'ati iki seneye kadar ssatte 240 milden 275 veya 300 mile çıkarılacaktiır. Elektrik Şirketi Aleyhine Bir Iftira Davası Hasan, Elektrik Şirketinin kendisini cereyan hırsizlığı iddiasile mahkemeye verdiği bir yurtdaştır. Elektrik teline tel takarak cereyan çaldığı iddiasile Fatih Sulh Ceza Mahkemesinde muhakeme edilen Hasan beraet etmiş, bunun Üzerine Elektrik Şirketi aleyhine bir ,iftira İdavası açmıştır. Fakat Şirketin Genel Direktörü seyahatte bulu :duğu için dava onum dönüşünde görülecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: