27 Temmuz 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

27 Temmuz 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

G00 vOLELBDAOWUYU VU LCOOBE AUA Amerikalılar Da Mektep Fil- mi Yapmaya Başladılar Bu hafta Ayrupa piyasasına Mevzuvau mektep hayatından alan iki Amerika filmi çıkarıldı, birin, tisinin adı : — Grand old girl'dir. ine ise : Finisling school ismi verilmiştir. Birincisinde, tekaüt edilen İh- tÜyar bir kadın mektep müdürünü Sörürüz ki sonuncu defa olarak San'atına allahaısmarladık demeye Zelir ve artık bir kere daka gö- Temiyeceği boş Gıraların önünde ağlar, Ikinci filmde İse, bir Ame- rika kız kollejinde geçen hayatın Muhtelif safhalarını — seyrederiz. u kiz kollejlerinde — esaslı aide “ görünüş,, ün muhafazası- dır. Genç kız, saf, temiz, ahlâklı, çalışkan görünecektir. Bunun ha- Ticinde ise serbesttir, gizli kalmak artile herşeyi yapabilir. Hatta lörte varıncaya kadar | * Mektep hayatından bahseden Amerika filimlerinin ortaya çık- Ması münasebetile bazı Avrupa Münekkitleri Amorikalların bu bahiste Alman izi Üzerinde yürü- düğünü kaydediyorlar ve bu sahada Almanların bütüm diğer milletlere tekaddüm ettiğini söy- leyerek, üniformalı genç kızlar, Gnçllk heyecanda, Boykot, Kan- da müzik filimlerini hatırlatıyorlar. Bu filimlerden birçoğu geçen | mevsimde İstanbula da gelmi Hele pok İyi hatırlıyoruz, içle | rinden Üniformalı genç kızlar | filmi Türk sinemasında Uç haftaya yakın sahneyl işgal edecek kadar büyük bir muvaffakiyet kranmıştı. * Mektep filmlerinden bahseder- en, bu sahaya Fransızlar - tara- findan çıkarılan eserler olduğu da unutulmamalıdır. Bunlardan birin- tal Miraye de Paris, ikinclsi Morgoton du Bataillon adını — Her Kadın Mutlaka Finlahing Sehool adlı Amorika filmindan bir sahne Üniformalı Genç kızlar filminden çok muvaffak bir parça taşımaktadır. Bu üç milletin vücuda getirdiği Güzel Görünür! Bazı Şul-lır: Riayet Etmesi Kaydile... Norma Shearer Amerika sinemasınin en “zarif yıldızlarından biri samılır. —amu, muhakkak ki, gösteri, diği öneme borçludur. Esasen ken- disinin bir kanaati vardır t — Her kadın mutlaka güzel we zarif görünebilir, bazı şartlara rlayet etmesi kaydı - ile... Der. Normâ Shezrer'in şartları yapıl- ması güç şeyler değildir ! — Güzellik şirinliktir, şirinlik de içten gelir, ruhun - titizliğinden doğar. ruhunuzu temizlemiye çalışınız. Dost olunuz, iyi niyet besleyiniz, seviniz, we emin olumuz, kargılığın! mutlaka göreceksiniz. Buna mukabil düşün. celeriniz menfi ise, bedbin ise, kin besleyici, kıskanç, hasetel bir. kadın — iseniz, bütün bu eksiklikleriniz içinizden dıişiniza — vüs gacaktir. — Sizi — suratlı, kasvet verlel, wi« kıcı bir. kadın ya- pıeıkuı.ıılı Norma Shearerin — düşün« celeri. Bir tki söz daha ekleyelim : Norma Shenrer Amerika- nın, zarafet — ve güzellik haricinı en şılkk giyinen tistidir, fakat tuva- leti için sarfettiği para, fakir bir al- şenin bütçesine de sığa- cak kadar saadiır, zira elbiselerinin çoğunu kendi diker. Şu balde her şeyden evvel | mektep filmleri arasında ne fark yardır? Unutmiyalım ki, sinema seyir- €inin gözleri önüne yayıldığı mem- leketin ictimat hayatından bir parçayı arzeder. Bu parça, miü- balâğalı ve bazan hayâli kısımları olsa bile, umümiyet itibarile haki- katin ta kendisidir. Bunun içindirki, mevzuunu mektepten alan - filim, gençliğin nasıl yetitiştiğini gö termesi itibarile bilhassa merak vericidir, faydalıdır, — enstrüktif sayılır, öğreticidir. Bu gençlik Almanyada, adeti kışla içinde gibidir, son derece gıkı bir disiplin. altında yetişir. Hocaların, mektep duvarlarımı da aşarak, busust hayata kadar gi- ren tesirleri altındadır. Ve hoca- lar da bütün Alman filimlerinde sert, haşin, merhamet bilmez olarak tasvir — edilmişrir. Eğer Eirdn müz — “üniformalı — genç zlar,, filmini hatırlayınız, yalnız bu s haşin ve merhamet bilmez hocalar, talebelerinin ruht terbi- yeleri tamamen iİlginsiz. sayık mamalıdırlar. Meselâ Boykot fili- minde, çocukları haksızlık etmek- ten sakınmaya atıştırmak — için çalışanları da Öörürüz. Fransız filiminde ise, bu mektep disiplini gevşektir, ba- zan hiç yok ta sayılabilir. Bu« na mukabil his tarafı daha ince şüphesiz daha kuvvetlidir. Ame- yika mekteplerinde ise her şey- den evvel “ameli hayat adamı,, olmağa alıştırılmak vardır! Bu üç terbiye şeklinden han- gisl müraccahtır? Burada tetkik edecek değiliz, fakat film itiba- rile muvaffakıyette birincilik şüp- he yok ki “Almanların payıdır. İkincilik — Amerikalılara — düşer Fransızların nasibi ise tabit üçüne cülüktür. Amerikadan Avrupaya Bir Artist Geldi Bu hafta Amerikadan Avrw- paya dönen sinema san'atkârları: nın başında Konşita Montonegro vardır. — Kendisinin — rivayetine bakılırsa Avrupaya dönmesinin sebebi Rober Siodmak'ın yakında “ Paris hayatı,, adı altında çevi- receği Hilümde rol almış olmasıdır. Bu, doğrudur. Kongita Monte- Amerikda: “Haftada on doe- lar zam,, adını taşıyan filmin mevzuu yeni bir. “Buluş,, sayıl- | maz. Üstelik biraz da karışıktır. Buna rağmen gseyredeni çekip sürükler. Hele Ednvard Evrett Horton gibi, pek tanınmamış ol- masa bile yine bir filmi başlı başına yaşatacak kudrette olduğu söylenen bir san'atkâr tarafından oynanmış olmak gibi bir bahti- yarlığı da vardır. Bu film bize küçük bir Bürono —memurunu gösterir. Bu memur bu yerde senelerdenberi çalışmış ve faydalı olmuş olmasına rağımnen korkak- tır, çoktan hak ettiği zamımı bir türlü istiyemez, istiyemediği için de çok sevdiği, aynı Büroda ça- hşan bir kızla. evlenemez. Bu, yelişmiyormuş gibi, bir de bin mahrumiyete — katlanarak — biiik- tirdiği parayı bir — arkadaşına kaptırır.. Bu arkadaş ona hiç kiymet — bülmiyacağı sanılan bir tarlayı satmıştır, fakat tesa- düfe bakınız, bu arsada bir meden — bulunür, küçük memur birdenbire — zenginleşir, — sevdiği kızla da evlenerek sandete erer. Filmde küçük memur rolünü Horton yapmıştır. ve görenlerin söylediklerine göre fevkalâde mu- vaffak olmuştur. Kız rolünü de Karen Morlay oynamıştır. * Film münekkitleri, dünya buh- ranında ve dünya buhranının ne- vüve dU LE LA A AYUUU 70v00001v000 — Haftanın Filmleri — ticelerinden sonra Amerika sine- masında yeni bir * meyl ,, in baş göstermek Üzere olduğunu kayde- diyor. Bu meyi, fabrika ve en- düstri sahiplerinin çalıştırdıkları İşçilere karşı borçlarını ve vazifelerini göstermek, hatır- latmak isteğldir. Milles ofthe gode ismi verilen filmde bu düşünce ile yapılmıştır. Bu, bir çelik dö- kümhanesinin hikâyesidir. Dö- kümhane şimdi ihtiyar bir kadı- nın elindedir. ve bu kadın dö- kümhaneyi — iflâstan kurtarmak için, çok zengin — olduklarından lâkaydiye sapan kendi — hısım akrabasına karşı uğraşmaktadır. Bereket versin icap eden kuvvetl bir genç kızın kendislle birlikte olmasından alacaktır. — Bu gexç kız ise fabrikada çalışan alelâde bir işçiyi sevmektedir. Neticede fabrika iflâstan kurtulacak, genç kız da işçi ile evlenecektir. Gö- renlerin anlatlıklarına bakılırsa, bu filmin —en büyük — meziyeti mevzuun sadeliğine rağmen tefer- rüatı arasında seyirciyi heyecana düşürecek sahnelerin gayet kur- nazlıkla ilâve edilmiş ve iyi oy- nanmış olmasındadır. Fransada * Ateşten kum ,, adi altında bir filim gösterildi. Bu filim, Jean d'Esm isminde bh gencin Afrikada yaptığı - otomo- bil seyahati arasında karşılaş- tığı görülmemiş manzaraların bir albümüdür, denilebilir. Irak Çöllerinde Kaybol- muş Bi» Müfreze Filmden heyecan verici bir görünüş Amerika gazeteleri, — rejisör Jokn Ford'un gerçekten görül- meye değer bir eser vücude ge- tirdiğini söylüyorlar. — Bu eserin adı “Kaybolmuş,, bir müfrezedir. Göze — çarpmasının, — fevkalâde beğenilmesinin sebebi ise mevzu- unun son derecede basit oluşu, buna rağmen seyir edene sonu gelmez — bir heyecan voerişidir. Buna aktörlerin ustalıklarını da eklemek İlâzım, seyirci — onlarım yüzlerine bakarken — duydukları korkuyu, acıyı, Üzüntüyü kendi| içinde bulmaktadır. “Kaybolmuş | müfreze,, Irak — çölünde — keşfe çıkmış, yolunu kaybederek kum çöllerine dalmış, — bütün efradı birer, birer ölmüş, — bir İngilir suvari — kıtasıdır. ——— negro gerçekten Pariste oynaya- caktır. Fakat —unutmamalı ki, Amerikalılarda artistler, modası çabuk geçen san'atkârların llk safında bulunurlar. Bir müddet parlarlar. Sonra gerçekten fev- kalâde bir kudretleri yoksa hemen gönerler ve Avrupanın yolunu tutarlar. Buna eski asker dilinde * muzafferane ric'at,, denilir. Oynayanların başında müfreze kumandanı ça- vuş rolünde Viktor Mak Laglen vardır. Resmimizde — bu flimden | bir parçayı görüyorsunuz, İ İ Fumi başlı'buşma kendisi yaşatan - bir san'atkâr : Muh Laglen

Bu sayıdan diğer sayfalar: