23 Eylül 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

23 Eylül 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Doğu Hlerinde EHint Denizlerinde| | /./chata MÜSABAKALI | Türkler — < İ | Geçilirken.. HİKÂYELER üçüncü Hadım Süleyman -Piri Rela- Murat Re's ( Baştarafı 1 inci yüzde ) 2 — Idare Gmirlerine kazai salâhiyet verilmek lâzımdır. Nahi- > Yeraltı Şimendiferinde Esrarlı Jan Recep Rcise Sarılarak Sen Rumisin, Ben De Senin Sevgilin Diye Haykırmıştı Ve sözünü bitirir. bitirmez Recop Reisin Üzerine atıldı, yiğit de-izciyi kollarının arasına aldı, on.k. yıldanberi dilinden düşür- mediği teraneyi tazaledi: — Sen Ru- misin, ben de so nin — sevgilinim. Hadi sar beni ! Ünlü denizci- nin bu saldırış ve haykırışı Ö- nünde aldığı du- rum — gerçekten görülmiye değer- di. — Gerçekten 7? b.r bazalet tara- fından kucakla- nıyormuş gibi he- lecan — içindey- di, gizlerini ka- pamıştı, ger ye çevirerek kadının dudak- larından yüzünü uzak tutmaya savaşıyordu. Fakat yalnız görme- mek ve böyle uzak kalmak kâfi değildi. Bu çevrelenen kolardan da sıyrılmak gerekti. Onun için göz- lerini #çmadan şöyle bir gerindi: — Nerdesin ey Şah Meran, yardımıma gel, şu beyaz yillandan beni kurtar ! 3 Diye bir nara attı. Olanca kuvvetiy'e silkindi, deli Jan'ı on metre Öteye fırlattı. Gerçekten bir yılan garılışından kurtulmuş gibi iri iri soluk alıyordu, Üstünü başını düzeltiyordu. Gözlerinde hâlâ bir tiksinti, dudaklarında Bzüntü'ü bir bükülüş vardı. Piri bey ve arkadaşları deli kadina acımakla Recep relse gük mek arasında tereddüt geçiriyor- lardı. Fakat düşlüğü yerden kol- larını yine Recebe doğru uzata- rak: “Rumi, Rumi, gel, bana gel,, diye haykıran kadın bütün ilgi- leri kendi Gzerinde topladı ve bir güsül abdesti almak için ora- dan savuşmuş olan Recep de bu ayrılışıla arkadaşlarının yalnız kadına alâka göstermelerini ko- laylaştırdı. Piri reis, deli kadının kim ol- duğucu ve kaleden nasıl çıktığımı anlamaktan ziyade ondan kaleye dair bilgi sızdırmak İstiyordu, Bu fikirle Janın yanına kadar gitti, güler yüzle ve tatli bir sesle sordu : — Senli kovdular, dışarı att- lar. Çünkü sen Türkleri seviyor- sun, değil mi ? Piri bey İspanyolca konuşu- yordu, kadın bir haz deryası içinde yüzer gibi soludu, tatlı tatlı gerindi, aynı dille cevap verdi: — Ben Rumiyi seviyorum, Ru- miyi, Safer reisi, san de o değil misin, niçin beni kucaklamıyor- sun ? lik karşılaşmada delinin ne dediğini pek - İyi anlamıyan Pirt bey şimdi hakikati sezer gibi olmuştu. Hadım Süleyman paşa- nn Hint seferinde Safer reisin oynadığı büyük rolleri o da bili- yordu, bir kadın dalaveresi yü- zünden o yiğlt adamın başına ge- lenler. de duymuştu. Delinin bo- yuna Rami ve Safer reis diyip durm: sırdan zibni açıldı, bu çık ge - ka anla o maceralar arasında bir münssebet bulunduğunu an- ğ Ha 4 " ei Düştüğü yerden ellerini uzatmışı — Rumi başını bana gel diye bağırıyordu... ladı ve kendini aydınlatmak iç'n kadına biraz daha sokuldu; — Rumi öldü, senin yüzün- den öldü. Unuttun mu bunu? Jan bir kahkaha bıraktı: — Yalan, dedi, yalan, o ö- medi, işte karşımda duruyor. Yal- nız dağıldı, parçalandı, bir iken on bin oldu. Ilkin Sultan Mahmut kılığına girdi. yanıma geldi, ko- cam oluverdi. Sonra on bin kılığa büründü. İşte birlsl sensin. Şu adamlar da odur, ben hepinizi İsterim, Çünkü bhepiniz osunuz. Piri bey bu deliden hiç bir şey Öğrenemiyeceğini anlamakla beraber onun eski Diyu seferin de yaman roller oynamış olduğu- nu düşünerek ve kaleden çıkışını, yahut atılışını da dikkate değer bularak göz hapsine alınmasını faydalı buldu, bağırıp çırpınma- sına aldırış etmiyerek kendisini bir çadıra yolladı, muhafaza al- tına aldırdı. O, çadır içinden yine Ruml, Rumi diye bağırırken, kendini bekliyen iki levende yalvara yal-fj vara — aşksunmaya — savaşırken bombardıman son şiddetinl bul- muştu, kale divarları Türk gük leleri altında temellerine kadar sarsılıyordu. Kumandan hayalet oyunile —korkutmağa — savaştığı Türklerin hücuma hazırlandıkla- rını Metrislerdeki hareketten se- zinseyerek ölüm terleri döküyor- du. Zorla alınan bir kalenin içinde bulunanlar için kurtuluş yolu yoktu, o durumda hepsinin kılıçtan geçirilmesi muhakkaktı. Bundan ötürü kumandan bir kat daha endişeleniyordu. Nihayet ar- kadaşlarile, askerlerin söz anlar takımile konuşmaya karar verdi, onları yanına çağırdı, vaziyeti an- lattı, söylevini şöyle bitirdi: — Ya beyaz bayrağı çekme- Hiyiz, ya Gölüme hazırlanmalıyırz. Ben sözü size bırakıyorum, hangi yolu beyenirseniz beni yanınızda bulursunuz. Ölümü beğenmek güçtü, tes- Hm olmayı kabul etmek ayıptı. Ölmemek için bu ayıbı hoş gör- mek hepsinin kafasında dolaşan bir fikir olmakla beraber kimse doğru özlü davranamıyordu, bu fikri açığa vuramıyordu. (Arkanı var) ye müdürlüne, kaymakama ve Va- Bye, bulunduğu yerin soysal, si- yasal, ekonomik ve bayındırlık işlerinde salâhiyet verildiği halde Tüze işlerinde bundan mahrum bırakılması beldenin genel idare- sinde güçlükler doğurmaktadır. 3 — Doğu illerinde yapılacak adli 1s'ahat sırasında mahkemele- rin taşki âtı ve muhakeme usulü kanunlarında da değişiklik yap- mak zarüreti vardır. Kazalarda geniş salâhiye'li birer hakim bu- kunmalıdır. Bu hakimler'n vere- cekleri hükümler bir noktaya ka- dar kat'i olmalı, üst “tarafı için istinaf bakkı — tanınmamalıdır. Tahkikata ilk el koyacak makam bu hakimlik o'malıcır. Vilâyetlerdeki adliye organi- zesyonu da kazalardakinin aymı olmalı, fakat hakimlerin adedi ço- galtılmalıdır. 4 — Eğer Erzurumda veya Şarka daha yakın bir yerde Tem- yiz mahkemesi kurmak imkâcı olmazsa vilâyetlerde bir reis iki azadan mürekkep birer İIstinaf mahkemesi kurulmalıdır. 5 — Hap'saneler'n islâhı mes- elesi de önemle sözgelişi edilmek- tedir. Her türü sıhhi şartlardan uzak bulunun hapisa..elerin yer'ne modern ceza evleri yapılmasrır kolay bir iş olmadığı meydanda- dır, Fakat, birçok vilâyetlerim.zde dört kerpiç dıvarın içine sıkıştı- rılmış mahpuları buralardan ka'- dirip fenni ceza evleri yapılın- cıyakadar, daha muntazam yer- lere yerleştirmek lâzundır. 6 — Hukuk mezunlarının doğu vilâyetlerinde mecburi vazifeye tabl tutulmaları ve bunun mutlaka temini lâzımdır. Mahkeme başkâ- tHiplerinin de o vilâyetten tayin edilmemesi meselesine ehemmiyet verilmelidir. İlk Tahsil MektepEnde.. Kırk Muallimlik Yeni Bir Liste Geldi Şehrimiz ilk tedrisat kadrosu, diğer vilâyetlerden bakanlıkça ya- pılan nakillerin 40 kişilik Kstesi- nin gelmesile tamamlanmıştır. Vüâyet dahilinde nakillerini isti- yen 300 öğretmenin dilekleri de imkân dahilinde yerine getiril - miştir. Bundan başka, öğretmen okullarından bu yıl çıkanlardan 150 öğretmenin de yeniden kad- roya girmelerile Istanbul ilk ted- risat kadrosu 1900 ü bulmaktadır. Yabancı ve azlık okullarının kadroları ise henüz son şeklini almamıştır. Kapanan ve sınıflarını azaltan okullardan açıkta kalan öğretmenlerden, bakanlığın son tamimine göre, ancak Öğretmen mektebi mezunu olanlar münhak- lere tayin olunacak, — diğerlerine PAZARTESİ 23 EYLÜL 9365 1ld yeniden vazife verilmiyecekti. Bir DGi L Pek sevdiği bir kimsenin, beklendiği halde, o akşam gel mediğini ifade etti. Maamafih, yarım saat evveli:e gelinceye kadar, pek de telâş etmemişti. Fakat o anda, ölünün — eşkâlini gazetede okur okumaz, fena hak de endişeye düşmüştü. — Cesedi görmek istiyordu. Zavallı adamın tecs Ürü ya- man oldu. Esrarengiz ölü, onun karısı idil. Elindeki sizim parçasına, si- nirli parmaklarile bir düğüm daha ilâve.ine çaba ıyan ihtiyar, müs- tehzi bir. tebessümle: — Morgda geçen içler acısı Sahneyi size tafsilâlile tasvir et- meyo kalkışacak olsam sizi müte- essir ederim dıye korkarım, dedi Aynı zamanda, hikâyem de bazı gazetelerin halk için neşrettikleri tefrikalara döner. Fakat, cidden © sahne çok eim olmuştur. Ölünün Biçare kocasını, o ge- ce fazla sua'ler'e iz'aç eden ol- madı. Bedbaht adam, esasan doğru dürüst ifade verecek halde değildi Ancak, ertesi sabah, sorgu hakiminin yaptığı inceleme es- nasındadır ki Bayan Hazeldene- nin ölümü keyfiyetini ihata eden csrarı bazı hadiseler önceden aydınlatır gibi oldu. Fakat he- men akabinde mescle cskisinden dahada kesif bir karanlığa bi- röndü. Bittabi, Uk şahit, bizzat bay Hazeldene idi. Herkes, bâkimin huzurunda zahmetle ayakta du- rabilen ve yine böyle iken, müm- kün mertebe izahat vermeye gay- ret eden zavallı gence karşı mu- habbet ve merhamet duymakta idi. Adamcağız — birgün - evvolki kıyafette olduğu halde hasta ve son derece kederli görünüyordu. 'Traş olmadığı için de, çehresinde ayrıca, şaşkın bir hal vardı.. Bay ve bayan Hazeldene altı yıldanberidir evli Idiler ve pek uygun ve mutlu — bir çift teşkil ediyorlardı. Çocukları yoktu. Ba- yan Hazeldenenin sıhhati tama- mile yerinde idi. Bununla bera- ber, son zamanlarda — hafif bir grip geçirmişti. Bu esnada ken- disini tedavi etmiş olan Doktor Artür Cones hâkimin huzurunda bulunuyordu ve hastasının eskaza kalbinden müsap olup olmadığını söyleyebilirdi. Hâkim, fevkalâde ihtiyat ve nezaketle ve birçok dolambaçlı tabirler kullanarak, bay Hazek deneye, — karısının ruhi ahvaline dair sualler sordu. Bay Hazeldene bunlara Ker- hen cevap verdi. Şüphesiz, karı- sının el çantasından şüpheli, ufak bir şişe çıktığından haberdar edilmişti. — Evet.. dedi. Karımın ha- linde bir müddettenberidir, ben de bir değişiklik olduğunu fark ediyordum. Eskiden son derece mneş'eli, hattâ haval Idi diyebi- lrim. Halbukl son xamanlarda, onu, benden gizli tuttuğu bir takım — düşüncelere dalmış gör- düğüm oldu. Hâkim, Ölüm bir sual daha sorunca, içini u"'w devam etti: — Biliyorum. Ölümü belki dö | buna atfetmek istiyorsunuz. Fak&* bu hususta ben bir şey diyemelt- An'ıyamıyorum.. hâdise o | âni.. o kadar yamankil, Evel! arada bir dalgın ve şaşkın görüt” düğü oluyordu. Fakat bu btf İ zaman değil, bazandı. Ve dün | sabah ben, işime gitmek Üüzeri — evimden çıkarken, o gayet neş'el | idi. Gece Operaya gidecektik Vt buna çok seviniyordu. Ufak tefok alış verişlerde bulunacağını ve iki yere ziyarete gideceğini 6öf lüyordu. — Yeraltı şimendiferine wd diğinde, nereye gideceğini bilk — yor mu idiniz? — Kat'iyetle değil. Alış veri şini — ocivarda yapmak - Üzelft Beker sokağı duroğından İn istemesi mümkün olduğu Sen Pol elvarında dalma öteberl aldığı bir dükkâna gitmek - içli” de Aldgateye bilet alnış olmafi muhtemeldir. Herhalde, kat'i bit bir şey diyemem. — O halde, karınızın hayatıl” da, müşahede ettiğinizi söylediğt niz durgunluğu bir dereceye k# dar izah edecek herhangi bir $© bep tasavvur ediyor musunuz? Me selâ, paraca sıkıntıdarmı Idi? YE hutki Bayan Hazeldene'ye fazlt | alâka gösteren bir şahis vardı dâ' | bu bulunduğunuzu hatırlayor ııııı" Hasılı, karınızi, tahminj ettiğimle gibi, canından bezdirecek sebep” lere dair bize az çok malümsi | verir misiniz? Mahkemeyi, bir lâhza, derlf bir süküt kapladı. Bay Hazelde” ne manen, ve korkunç bir şüpbt” nin tesiri altında muztarıp ı'“ görünüyordu. Beti, benzi 7 gibli | | | | | | | | Ş 4 $ vücudü İki büklüm olmuştu. şeyler söylemek İstiyormuş kekeledi; sustu ve nihayet, gür Tükle İşitilebilen gu sözleri mırit şahsen serveti - vardı. Kendisit” müsrif to denemezdi, | — Dostlarımızın, bildiklerinizi içerisinde, onunla alâkadar olupt? sizi kuşkulandıran, siteme sef keden kim ?.. Cevap verebilmek için nefesi ni pek ziyade zorladığı belli olef | zavallı delikanlı : — Hayır!.. diye kekeledi.. B” | nim dostum.. Yoktur.. Hiçl, 1 daj; içip boşalttıktan ıuıcıı:. nefes aldı ve lâkırdıya de yamla : | — Sorgu da bende hazır PF lunuyordum, dedi. Ve sizl temif edebilirim ki, dinleyicilerden © kalın kafalısı bile, Bay Hazel nin yalan söylemekte oldu. kaildi. En basit düşünceliler bile, *” vallı kadının boşa boşuna bu kefgi dar derin bir yese düşmiye! 4 ve her halde, bu elim hadit| kocadan daha iyi aydınlatact üçüncü bir çahıs mevcudiy ©! kanaat getiriyorlardı. j Bu ölüm keyfiyeti, göründ”

Bu sayıdan diğer sayfalar: