19 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

19 Mayıs 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bllkisiir Çöken Boğaziçi : Evvelâ zehir, sonraları şifa adını alan Tarabya Bir Tarabyalı “burası başka yere benzemez, Tarabyayi diriltmek için beynelmilel, kozmopolit bir sayfiye haline sokmalı!,, diyor Enâtirin en güzel hikâyelerinden #hirbazı; sihirbazlık ve büyünün “rlarına vâkıf olan Mödee bütün - bu bil- tisine rağmen gönlünü aşkın büyüsünden kurtaramamış ve bir gönlü — Argonotların Teisi olan Jasona bağlamıştı. Jason Esonun Sülu ve Crtheus'un torunu İdi. —Amcası Pelios onun hakkı olan tahti zaptetmiş. | Oha saltın yapağı alıp gelirirsen tahtı sana terkedeceğima diyordu. Bunun için Jason| yine Boğazın #trafında aralarında Hergül, Ofiyüs, Tifüs, ülap Nestur ve daha mice meşhur isim- İst bulman takriben elli kişiyi — toplamış Argo ismini verdikleri bir gemi — ile Kata- denize gitmek üzere yola çıkmıştı. Kolkida'ya geldikleri zaâaman, — onları Sörüp Medee Argonotlarin reisine âşık ol: Muş, ve büyüsü vasıtasiyle altınları muba- faza eden ejderleri mahvetmişti. Argonot- İar işte o zaman hazineyi çalmışlar ve kaç- Mışlardı. Onlar kaçarlarken ejderlerin diş- leriyle tırnaklariyle bin törlü büyü ve zehir Yapmış olan Mâdee Kolkidayı ve babasını terkederek Jasonu tekip etmişti. Altın yapağıları ve kaçakları taşıyan Atgo gemisi dönüşte gelip Boğaziçinde | dan bural demirlemişti. Düşmanların takibinden kur- bilmak için yaptığı büyüleri havalara ve denizlere savuran Mödee üzerinde — kalan *ön zehirleri geminin bulunduğu — yerden 'e döktü ve işte bunun için zehir ma- Hâsına olan Farmakios ismi uzun — zaman Arabyenin ismi olmuştu. Çünkü Argonot- in gemilerini demirledikleri yer —& harabesinin bulunduğu yerdir . İşte burada sevgilisini — Kolkidalıların tumundan ve takibinden kurlarmak için TMavi denizlere son —büyüleri dökmüştü. uki bu kadar fedakârlıkla — merbut okluğu bu Aşıkı bir kaç zaman sonra ken- i terkedip Cerâon hükümdarının kızı ile evlenmek istemişti. ı....Vı © zaman Mödee takibesine bir el- * ve bir taç hediye etmiş, bu taçla elbi- :'V'ıiyıııcılıılu yanmış ve bü ateği üğün yapılan saraya da sirayet — etmişti. tü ee hâlâ sevdiği kocasından bununla intikamını alamamış. Jasondan olan ço- Suklarını da öldürerek bu intikamı tamam- ve kendisi bu vefasız kocayı terke- 'ek oralardan uzaklaşmıştı. '_5’5—_ beldeye hâlül muhafaza ettizi Ta- '€ ismi patrik Atik'ten kalmıştır. (406 - 425) Hastalanan patriğe o devrni tabipleri 'Makeos'ta bir tebdili bava tavaiye — et- Fiza » çok ağır hasta olan pattik bufada alıktan kuztulunca, hastalıktan kurtu- nı.' Yifayap olan manâsına gelen (Tatab) vaşnâsma olarak buraya Tarabye - ismini '*rmişlerdir. Burası 18 inci ve 19 uncu asırda Fe- :;:;:?-- mahafilin yazlık telâki mahalli Farı ü biri| Avrupantı | töphesiz ki Kolkida Krahı Asites" in kızı| dikleri bir yerdi. Edebiyi Müdee'nin efssnesidir. Esâtirin bu imeşbur|bir çak yazılarının altındaki imz bütün İgelen (Sümmer palas) oteli n medeniyet hasretlerini gider. cedidecilerin adan evvel Kalenderin biraz berisinde Alman sefaretinin — parkı- nn yakınındadır. Bir zamanlar İstanbulun Kozmopolit muhiti buraya fazla rıii;ıeı> | göstermişlerdi. Beyaz Rusların muhaceret zamanında | &a buralarda bir eğlence mahalli olmak is-| tidadı pek göründü. Fakat şimdiki halde işlek ve en kalabalık bir yeri olmakla beraber İstanbulun — en 'lliınodv sayliyesidir. diyemeyiz. Tarabye esasen daima zenginlerin ve relfah seviyeleri diğer vatandaşlardan biraz | dâha yüksek olanların sayfiyesi — bulundu- #undan burada hayatın anlümi hatpten ev- welkine nisbeten durgun olmasına sebep herhalde Şirketi Hayriye bilet fiyatlarının yükaekliği olmamalı. Buraya yazlığa gelenle rin ekseriyetini hususi otomobilliler teşkil leder. Yalnız bu zümre yazın sayfiyeye gi- deceklerine Romanyadaki Mamaya — plâj- larına Westerland, Astsce veya Biyariç gi- bi beynelmilel şöhretleri olan yerlere git- meği daha — (interressant!) — buldukların- ları lâzım gelen rtağbeti görmü- yor. Bir de sefarethanelerin şimdi — İstan- |bulda değil Ankarada oluşu da bu semtin bitaz keyfinin kaçmasına sebep olmuştur. Boğazın başka yerleri pasıl dirilir bilmiyo- rum amma Tarabyeyi daha canlandırmak için bir tek çare yardır: O da ecnebi mem- leketlerinde turizm büroları vasıtasiyle bu- rasının reklâmını yapmak ve burasını bey- nelmilel, Kozmopolit bir sayfiye haline sokmaktır. Ondan #onra döviz almaktaki bütün müşkülâta rağmen Avrupaya — ka- çıp gitmekte umulmaz bir meharet göste- ya gelip para har- ren zenginlerimizin buri tmelerini beklememiz Jâzım. Bana öyle geliyor ki Boğuzdan para a- Jbilmek için evvelâ Boğaza bir çok paıa harcetmek icap etmektedir. Suat Derviş Yeni müşteril Macaristan hükümeti son günlerde memleketimize müracaat ederek — pa- muklu bezler istemiştir. Bu talep üze- cel Bir çiçek sergisi iyarbekir Halkevi kolu bir çiçek sergisi açmağa karar müze ve sergi D vermiş, bu iş için bir de program yapmış. Sergide, vilâyet dahilinde yetişen her ne- vi çiçek teşhir edilecek, her çiçeğin de bi- rinci ve ikincisi seçilerek yetiştirenlere ik- ramiyeler verilecekmiş. Programın kopye- leri bu hafta içinde çoğaltılarak çiçek ye- tiştirenlere dağıtılacakınış. İşte üstünde duracağımız bir haber, Memleketin her tarafından böyle haber- ler bekliyoruz. Çiçek günlük — hayatımızı süsleyen, bislerimizi incelten — bir şeydir. Çiçekle uğraşan — bahçıvanları gözönü getirelim: Güzel konuşan, güzelden anla- yan rind ve zarif insanlardır. Koca İstanbulda daracık bir sokakta haftadan haftaya kurulan bir çiçek pazarı vardır; ne acınacak şeydir. Halbuki iki e- dım ötede Yenicami gibi şaheser bir âbide, onun önünde koca bir meydan ve bu mey- danda göze batan çirkin barakalarla, pe- rişan bir hayat vardır: Mühürcüler, tesbih- çiler, boyacılar ve yankesiciler... Burası ne güzel bir çiçek pazarı meydanı — olurdu. Burada hergün toplanacak çiçekçiler — İs- tanbula güzellik satarlardı. Bir çok çiçekçiler, eski kavmlerin tari- hinde birer Tanrı gibi takdis edilmişlerdir. Bir çok çiçekler bir çok devletlerin bayrak- İlarına arma olarak geçmişti. Ve nihayet, bir çiçek, «lülev de Oşmanlı İmparator- luğu tarihinde parlak bir devre adını ver- Jmişti. On sekizinci asırda Türkler nadide ir lâle soğanına bin altın verecek kadar meraklı, ve lâlelere, renklerine ve nakışla- rına nazaran Ayrı ayrı ad koyacak kadar ğe düşkündü. Şüküfename adıyla çiçekler — üzerinde kitaplar yazılmış, çiçekçi başılar vasıtasile Küle soğanlarına narh konulmuştu. İşte Lâle devrindeki lâle isimlerinden bir kaç tanesi ki, onlan okurken gözümü- zün önüne yaldızlı ve püsküllü; kadifeden ve ipekten; krimlaldan, elmastan ve altın- dan İâleler geliyor: — - Miftahı gülşen, Sayei elmas, Aynı Ke- rem, Şuhr yakut, Nakli. Evagan, Kuzu, Subhu bahar, Hadengi naz, -Peymânei gül- v yi Diyarbekir Halkevinin güzel teşebbü- sünü, İstanbul halkevinin de, başardığı mem leket işleri arasında tekrarlamasını dileriz. Reşad Ekrem Koçu Kuruçeşme kömür depoları Ali Vafi veresesi yeniden 17 bin liralık bir dava açtı Kuruçeşme kömür depolarının — se- nelerdenberi devam eden muğlak va- ziyeti, mahkeme kararlarına — tağmen el'ân tebellür etmiş değildir. Bu yüz - den temyize giden evrak henüz bir ka- yara bağlanıp iade edilmemiştir. Bir kaç gün evvel temyizin kararı nakzettiği hakkmda bir haber çıkmış, bu yüzden de evvelki gün Kuruçeşme kömürcüleri tarafından davulla, zur - nayla bayram yapılmış, kömürcüler rine yapıları tetkikler neticesinde mu- Kurüçeşme sakinlerine karşı bu şekil- vakkat kontenjan kararnamesinin 379/3 Pozisyonuna giren pamuklu - de tezahüratta bulunmuşlardır. Alâkadarların bize bu hususta ver- Jardan 30,000 kilo - ihracı tekarrür et- | gp. ; malümata nazaran temyiz ka - miştir, Yunanisi ğer bir kararname mon ihracı için temaslara başlamıştır. tanın da isteği üzerine di- rarı nakzetmiş değildir. Esasen depo - 5- 6 sı davalarını temyiz et - ile 300.000 kila li- aü C DA k: medikleri için karar kesbi kat'iyet et- Türkofis alâkadarlarla miştir. Bunlardan bir kısmına henüz yeni tebliğat yapılmıştır. Diğer taraf - tan Ali Vafi veresesi yeniden 17 bin Yeniden 2000 muhacir gelior |liralık bir dava açmıştır. Zararın “tes- — Varnaya mubacir getirmek üzel giden Nâzım vapurunun bir iki güne fanbul kibarlarının hastalanınca xeldikleri | giy, Nâzım vapuru bu gelişinde 2000 bir mahal olmuştu. Dazün Tarabye İstanbalır — yazlık en Karantina müddetlerini — ikmal Büzel otellerinin, en şık yalılarının ecnebi ;'"'_""-nelm'-. nit binaların bulunduğu erdir. Eski bir Tarabyeli bize burası hakkın- da gu sözleri söylüyor: ki —3 rabye ve Yeniköy siz de bilirsiniz| sit olarak 'ebiyatı cedidecilerin ilk Avrupa "l men getirecek ve bunlar Tuzlada göç ten sornra Orta Anadoluya yerleştiri « leceklerdir. Ayrıca Hisar - vapuru da Kösten- ceden aldığı muhacirleri hâmilen tran- Tuzlaya gitmiştir. V Li z l 5li üi İ B in e e ee üeü biti için mesele ehlivukufa havale e- dilmiştir. Esasen uzun bir zaman da buraları İs- kadar şehrimize gelmesi beklenmekte- Dün alışım Bılurküy sinema- sında yangın çıktı 1 ettik -|Dün akşam Bakırköy Aile sinemasın- da yangın çıkmış, sinemada bulunan - lar heyecana kapılarak kaçışmışlardır. Ateşin tavan arasında elektrik kontak- tı neticesinde çıktığı anlaşılmıştır. Yan- limanımızdan geçmiş ve|gın bir metre muürabaaı kadar yer yak- tıktan sonra söndürülmüştür. İtal a ; Habeş harbi bittğ(ten sonra.. Harp niçin tahminimizden çok evvel neticelendi. Habeş cephesi neden bukadar çabuk yıkıldı ? (Askeri muharririmiz yazıyor ) Her harp iki sahada birden hazırlanır. | sonra da Habeşler araziden istifade husu- Ankeri saha, siyasi saha. Ne yalnız siyase-|sunu ihmal eta temin eder; | sahada usul ne de sadece askeri sahadaki hazirlık bu|rü, geçit ve ilâl ten hazırlamak harbin gay gayenin istihsaline imkân verir, Her iki tikametteki hazırlık birbirini ikmâl ve it mamı etmelidir. Daha geçen sene İtalyanlar Afrikaya | imkân asker sevk ederlerken Habeşliler hiç bir as- keri tedbire baş vurmadılar, Akvam Cemi- yetinin müdahalesine güvendiler, — netice boş çıktı; İngilizlerin yardımlarına bel bağ- ladılar, arkası kof çıktı. Demek oluyor ki Habeşler harbi, daha başlangıçta, siya - vet cephesinden kaybetmişlerdi. Bu ise işin yüzde ellisinden fazlası demekti; Çünkü Habeş ordumunun askert aahada İRalyan ordusunu filen mağlüp etmesi mümkün de- üildi. Onlar yalnız zaman ve mesafe mef- bumu ile arazi tabiatı, iklim ve mevsim'den âzami yardım görebilmeği temin edebilir- ler, işin #on safhasını geciktirebilirlerdi. o zamana kadar İtalyanların mali kudretle- rile manevi mukavemetleri — sarsılabilirse yegâne ümit, araya girecek olan yağmur mevsimi hasebile, İtalyan ordusunun Ha- beş seferini ya yarıda bırakmasına veyahut İtalyanların cüz'i bir arazi ilhak etmek vu- vetile işi sulha bağlamasına kalırdı. An - cak bunun için habeşlerin daimi surette (kuvvet) denilebilecek bir varlığa sahib bu- hanmaları lâzımdı. İşte bu Kizum Habeşle- tanın harbi askeri sahadan sevk ve idare - sini tesbit edecek yegüne düsturdan iba- retti. Halbuki Habeşler bundan 40 sene ev - yelki muharabe usulüne kapılarak İtalyan ordusunun çetin mevzilerine ve müthiş a- teş kuvvetlerine karşı cephe taarruzlarına giriştiler ve ellerindeki kuvvetleri de böy- lece yıprattılar. Bu tarzda hareket etmiye- rek (oyalama muharebesi) denilen tarz - daki muharebe sistemini kabul etselerdi L talyan ordusu bugün Adisababa'da değil; henüz Makalle civarında , bulunmuş - olur. du, Demek oluyor ki Habeşler barbi as - keri sahadan da fena idare etmişlerdir. Fa- kat bu sahadaki en büyük hata ise, İtalyan erduları Habeş hudutlarında toplanırken, Habeş imparatorluğunun hâlâ (seferber ol ma) yı emretmiyerek aylar kaybetmiştir. Esasen yolları, muhabere vasıtaları pek az ve iptidal olan bu memlekette (seferber olma) işi çok uzun zamana muhtaçtı. Geç baş vurulan bu tedbir semere vermeğe baş- ladığı zaman İtalyanlar her türlü hazırlık- larını ikmal ederek ileri harekete başlamış- lardı. Yani artık Habeşler için iş işten geç- mişti, Yoksa Habeşliler harbi. münhasıran, İtalyan ordusu zehirli gaz kullandığı için kaybetmiş değillerdir. Zehirli gazlar neti- ceyi yalnız tesri etmişlerdir; yoksa tahkim edilmiş İtalyan mevzilerine karşı, duvara tos vurur gibi, taarruzlar yapan Habeş or- dusu için bu âkibet muntazırdı. Biz Ha - beşlerin bu gibi taarruzlardan içtinap et- meleri lüzim geldiğini def'ularla yazmış - tık. Maamafih muhtelif — mağlübiyetlerden şlerdir. Meselâ geniş bir anda yapılacak yol, köp- . tahribatile bugünkü ü - ibet geciktirilebilirdi; hattâ gelecek mev- sime kadar zaman kazanılabilirdi. O zama- nn kadar ise hem İtalyanların harbe devam n ve ihtimalleri azalırdı; hem de siya- si ahvalin alacağı şekiller Habeşler — için müsait bir vaziyet ihdas edebilirdi. Habeşlerin beyaz tenkli entarilerini ol sun arazi Tengine uyar bir renge boyama- maları İtalyan tayyarelerinin keşif hizme - tini; bomba ve makinoli tüfek hücumlarını fevkalâde kolaylaştırmıştır. Maamafih, Deyli telgraf'ın aekeri mu « harriri general (Temperley) in iddiası hi. lâfına olarak, İtalyan hava kuvvetleri Af « rikada iyi sevk ve idare edilmiş değillerdir. Avrupanın - Rusyadan sonra - en küvvet« li hava ordusuna malik olan İtalyanların bir tek müharebe tayyaresine malik olmıyan Habeşlere karşı harekâtın son safhasında aldıkları faal vaziyet parlak bir şey değile dir. Beklenirdi ki İtalyan hava kuvvetleri Habeş kuvvetlerini hudutlardaki — İtalyan ordularının karşılarına kadar ilerleyip top- lanmadan evvel dağıtsınlar ve bu harbi daha başlangıcında ve bir - iki hafta için« de bitirsinler.. işte o zamandır ki hava kuv« vetleri hakiki bir kaymet göstermiş ve İ « talyayı sekiz ay müddetle bel bükücü mas« raflara katlanmağa mecbur bıraktırmamış olurlardı. Bu itibarla yanılmadan diyebili- riz ki Habeşistandaki yüzlerce İtalyan tay- yaresinin bu son harpteki muvalfakiyetleri askeri tarihte hiç bir zaman kıymeltli. bir mevki — tutmiyacaktır. — Yalnız tayyare « lerle iaşe meselesi yeni bir tetkik safhası a gçacaktır. * Keza İtalyan — ordusunun harekâtı da parlak bir askeri kıymet arzetmekten uzak- tır. Her ne kadar dağ — muharebelerinde, sahrada olduğu gibi, iki veya bir cenahtam kuşatmalar daima mevzuu bahs olamaz; harekât daha ziyade grup grup münferit çarpışmalardan terekküp ederse de elle |* rindeki hudutsuz derecede bol ve teknik malzeme ve vesaite rağmen İtalyan ordu- sunun Habeş ordusu gibi iptidai bir teşek- kül kargısında sekiz ay zaman kaybetmesi ve bu suretle İtalyan halkını çeyrek asır belini doğrultamamaya mahküm eden u * zun bir teferin namütenahi tazyikine ma - tuz bırakmış olması bu istilâya parlak bir zafer ismi verilmesine manidir. Harp tari- hi bunu alelâde bu muvaflakiyetlerle netice- İandirilmiş, yalnız teşkilât ve geri hizmeti — bakımından enteresan bir müstemleke sele- vi olarak kaydedecektir. ı cp- ” Bir amele damdan düştü Belediyece yıktırılmakta olan Ga - latada Şeftali sokağında 14/16 numa- ralı evin üstünde çalışan belediye a- melesinden Bekir oğlu Dursun ayağı kayarak yere düşmüş ve vücudunun muhtelif yerlerinden ağır surette ya - ralanmıştır. Boğazın eski yalılarından birinde bir tansazan gecesi ihtiyar bir kadın pilâv pişirirken uykusu geliyor, uyuyor. U: yandığı zaman bir yangın başlangıcı ile karşılaşıyor, ateş az zamanda saçağı sa- myor. Şimdi ihmal ve dikkatsizlikten yan- gına sebebiyet suçuyla, mahkemeye ve- riliyor. Kendinden ne diyeceği soruldu: Mütevekkil: — Evet, dedi. İhtiyarlık bu, uyumu- çum. ” Hayatta Gördüklerimiz İki kayıp — Mal sahibi kimdir?. — Yalı bana buabamdan kalmışdı. — İyi söyledin ya şu halde zarzarın daha büyük. © kayıtsız dudak büktü: — Ben ne zararlar gördüm ki.. Hae tırlanmaz bile. — Nedir?. — Oğlum, koca bir gençlik kaybet: tim.. bir daha bulunması Yah gitmiz: çok zen?i imkânsız. . | ' | | 'l ?

Bu sayıdan diğer sayfalar: