Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
DĞ S üskk e hdi - Şi - riLe T T Va ae Pi ğ TT » aa A LT T __'_:-_r>_ »e DST T c aka ni dd ae W G 4 a e a PZ Hzü-i a eeti _,'__ A u HK nnn SON POSTA 7 İttihat ve Terakkide on sene İTTİHAT 14 üncü kısım No. 26 Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? VE TERAKKİNİN SONU Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Türk milleti bizi artık affetmişti — Evet, him... Dedi d_an kaçma Çiftçiliği Yorum,., Başını salladı: — Olamazsın, bey... dedi; İ B , bey... dedi; bu iş çok Sliştür. Vakia, sen bizim gibi değilsin, Ş a d KORSANIN KISMETİ Çeviren: Faik Berçimen : dedim; İttihatçı Muhitti - tiyaten, araba ile benim, tamamen iti- ğin gibi, buraya İstanbul-;mat ettiğim adamım olan Süleymanı k için geldim, ama şimdi | göndermiştim. Fakat, Süleyman dön - sevdim, sizlerden olmak isle-| dükten sonra silâhı da, cephaneyi de a- rabadan, herkesin gözü önünde çıkar- makta beis görmedik ve Samandıralı- İara da gene öyle, herkesin gözü önün- de verdik, Halbuki çiftlikte, daima 20- 25 işçi bulunurdu. Hepsi de Türk olan nevver, dünkü muharrir ve meb'us, dünkü hoca, dünkü yazıhane ve masa adamı, toprak, çapa, süt, santrifujü, övendire arasında elleri nasırlanmıya başlârken, küçük Türk halkının, Türk köylüsünün ilk uyanışını, işte, bu şe - kilde ve bu şartlar içinde gördü. Muhtar Ali Efendi ile konuştuğumuz günden sonra ben artık başka türlü bir Sonra, dü açıldı: d — Sen Bene İttihatçı ol. Biz sana yar- h edelim, bizi bu belâlardan kurtar, Htün köylü seninle beraberdir; sade v değil, etrafta ne kadar Türk köyü TSa seninle beraber olur! Ynadığım saklambaç oyunu i efendi ile o gün ne kadar konuş- î:ğabllmiyorum. Bütün bu konuşma - bili n_anlaşhm ki Ali efendi her şeyi kç Yor; benim kim olduğumu daha ben “aya Beliy gelmez öğrenmişler. Arna- İi 1 Çetesinin ekseriya bizde misa- i'ğtî":? duğundan, ekseriya bizde yeyip unglmden’ bütün tafsilâtile haberdar; müdân bana, arada bir gülerek, uzun et anlattı. Ben de bu esnada an- H ki çiftlikte, ben elile gözlerini Culî]î,yıp Saklandıklarını zanneden ço- ğ T gibi, açıkta bir saklambaç oyu- bi oyn_amışım! Eğer bu adamlardan ha bir fenalik gelmek ihtimali olsay- d? €mek, onu çoktanberi yapabilirler- m;:u ü halde artık ihtiyatkâr olmaya makm yoktu. Artık onlarla açık konuş- aa hiç bir beis yoktu. -om:aman ben de anlatmıya başladım. üü Tla ötedenberi çiftçiliğe dair ko - kaşurken araya biraz da propaganda d'urîığrkm' şimdi açıkça söylüyor - ir ;evz burada, kendi kendimize hiç hulax ;)kyapamayız, diyordum; İstan - ği rî Yakındayız. Sade hükümet de- bur, Om köyleri değil, İngilizler de lehıeliy' .ZU.n dibinde, Bunun için bek- Bize kuvvet Anadoludan gelir €Yi beklemeğe gelince, onlara Mus- Oraîiaxf—'mal Paşanın Anadoluya geçip a Isyan etmiş olduğunu anlattım. Bk kUVî_ıet, oradan, arkadan, uzak - biürğğlebşlirdi. Bizi Anadolu kurtara- 4 H Bizim burada yapabileceğimiz ay, iÇimizi sağlam tutup, İstanbula â TŞI dayanmak, Rum çetelerine karşı “yanmak idi. Her ikisini de köylere B lamaktı, b Ali Efendi, basit bir köylü olmakla __Tıîber_ ameli hayatın verdiği düzgün c aulŞUnce ile, sözlerimin doğruluğunu hliyordu. O da bana anlattı ki Arna- Onşamî çetesinin bir kısım iaşesini de r temin ediyorlardı. K €ndisine vermiş olduğum haber - îşle, Pnu“ çok sevindirdi. Ben de zaten, T, göründüğünden daha tatlı gös - ;İ;Mğe dikkat etmiştim. Mustafa Ke- Sİta ıfîî'l'-_ia, Anadolu, isyan sözleri bu ba- & Tuğk- ruhunun pek hoşuna gitmişti. aydil» desem, hemen ayaklanıp köy alkı ile dünyayı fethe çıkacak kadar Üvvetlenmişti! Artık, o günden iti - n Şerif Ali çiftliği müstecirlerin - şüne düşüne, parça parça, bi bu toprak işçisinden hiç bir şey sakla- mıya lüzum hissetmiyordum. Çünkü, etrafa öyle bir hava yayılmıştı ki bu - nun içinde, köylü bir Türkün her han- gi bir hiyanet yapabilmesi ihtimali ar- tık hatıra bile gelmiyordu. Hakikaten, öyle de oldu. Türkiyenin yeniden dünyaya gelişinin bu efsane devirlerine ait hikâyeler bi - tip tükenmek bilir şeylerden değildir. Böyle enteresan gördüklerimi naklet- mekten maksadım, milli Türkiyenin kuruluş tarihini işliyecek olanlara, biraz malzeme vermektir. Bu uyanış yer yer başka türlü oldu; bazı taraflar erken, bazı taraflar geç uyandı; mem- leketin bir köşesini şu nevi hâdiseler, bazı köşesini de bu nevi hâdiseler ü - yandırdı. Fakat, birer birer herkes u - yandı. Ben yalnız benim küçük muhi - timdeki uyanışı tasvir etmek istedim. Kayışdağının şimal ve Barp eteklerin- de, kısır topraklar üzet *le, düşman - ı muş, dan kaçıp tabiate iltica edenj;gjmü_- â adam olmuştum: Dünyaya yeniden gel- miş bir insan, Artık cesaretim artmış, bana yeniden hayatla ve etrafımızda- kilerle mücadele etmek kuvveti gel - mişti. Artık hatalarının altında ezil - miş bir ittihatçı, günahkâr ve Mmahçup bir politikacı değildim. Bana: — Sen ittihatçı Muhittin Beysin, de- ğil mi? Türk köylüsü maziyi unutmuştu Diye ve ilk defa olarak, tam bir sa- mimiyetle, «sen» diye hitap etmiş olan, | bu yanık yüzlü, orta yaşlı, cepheden dün dönmüş köylü, içimdeki deriler için bir anda şifa vermişti. Ali Kemal ve onun müstekreh edebiyatının bütün şakirtleri bundan sonra bana ve be - nim gibilere istedikleri kadar sövüp sayabilirlerdi. Türk köylüsü, bize kar- şı söyliyebileceği bütün fena sözleri | yutmuş, haklı olarak besliyebileceği bütün fena hisleri susturmuş ve unut- (Arkası var) I IstanEuTV;MYŞar Direttörlüğü ilâıılarır | l Ayayorgi ve Analipsis kiliselerile mektepleri vaktfı. (Ayanikola kilisesi ve mektebi ve anhanesi ve Ayaharalâm- ! Ayakiryaki ve Panaiya Elpida kiliseleri ve mektebi vakfı. (Ayakostantin kilisesi ve 'mektebi ve Kazlıçeşme'de Aya Samatya'da ! Analipsis kilisesi vakfı. Topkapı'da ! Ayanikola kilisesi vakfı. Bakırköy'ünde Yeşilköv'de ! Ayastafanos kilise ve ilk okulu ve mezarlığı vakfı. Samatya'da ! Ayanikola kilisesi vakfı. Samatva'da : Ayvayorgi » » Balat'da : Ayastrati kilisesi ve ilk mektebi vakfı. Fener'de : Rum Patrikhanesi dahilinde Ayayorgi kilisei- vakfı. Cibali'de (bos kilisesi ve Ayazması vakfı. | Kumkanı'da Samatya'da ç (praskovi kilisesi vakfı. Salkımsöğüt'te —: Ayatrapi Ayazma ve mektebi va_kfı. : Kâtibmuslâhaddin mahallesinin Ayayorgi kilisesi vakfı. Babahaydar'da Surp Agya Ermeni kilisesi ve mektebi vakfı. | Edirnekapı'da — : Ayayorgi kilisesi vakfı. Fener'de Samatya'da ! Ayamina kilisesi vakfı. Edirnekapı'da — : Sarmaşık'ta Ayadimitri kilisesi vakfı i Lonca : Ayadimitri ve Ayalüherna kilişesi ve mektebi vakfı, Lânşa'da ? Ayatodori kilisesi ve mektebi vakfı. Yedikule'de : Balıklı Hum Ortadoks hastahanesi vakfı. Balai'ta : Balino kilisesi vakfı. Edirnekapı'da — ; Rum İlk Muhtelit mektebi vaklı. Fener : Rum mektebi kebiri vakfı. Editnekapi'da — ; Tekfursaray Hançerli Panaiya kilisesi vakfı. Fener'de : Maraşlı Rum İlk mektebi vakfı. Altımermer'de : Meryemana kilisesi vakfı. * Eğrikapı'da : Meryemana kilisesi vakfı, Samatya'da ! Belgrad Meryemana kilisesi vakfı. Vefa'da : Panaiya kilisesi ve Ayazma vaktfı. Salmatomruk'da : Panaiya kilisesi vakfı. Fener'de : Yuvakimion Rum Kız mektebi vakfı. Eyüh : Surp Asvazazi kilise, mektebi ve mezarlığı vekfı. Samatya'da ! Anarat Higütiüm kilisesi vakfı. Eyüb'de : Gediknaşa'da : Ermeni Protestan kilisesi vaktı. Küumkapı dışında : Yeşilköy'de Surp Harityum kilisesi ve mektebi vakfı. (Surp İstepanos kilisesi ve Kapamaciyan mektebi ve mezar- Tinar, berber korsanlarının en tanın- mışlarındandı. Yakışıklı, zeki ve cesur bir gençti. Aylarca açık denizlerde kay- bolur ve sonra bir limanda görünürdü. Gene uzün zamandır ortalarda yoktu. Bir gün, yeşil bayrağını dalgalandıra - rak Cezayir limanına girdiği görüldü. Deniz kurtları onun bu sessiz gelişinde, gizli bir dalavere sezdiler. Halbuki Tinar | Cezayire, biraz dinlenmek ve erzak al - mak üzere uğramıştı. Zaten kaç yıldır da buraya demirlemiş değildi. Cezayire çıktıklarının ikinci günüydü. Akşamüstü, genç adam biraz dolaşma- ğa çıktı. Dalgın dalgın yürüyordu. Ka - fasında yeni yapacağı seferlerin plân - larını çiziyordu.. Böylece farkına varma- dan epey yürümüştü. Başını kaldırıp et- rafa göz gezdirince kendini deniz kıyı - sında büyük bir kasrın önünde buldu. Birden gözleri kasrın balkonunda duran, beyazlar giyinmiş, simsiyah gözlü, derin bakışlı bir kıza takıldı, Kız da delikanlıyı uzaktan görmüş ol- malıydı, ki kaçmadı. İri gözlerini o da Tinara dikti. Bir an ikisinin bakışları bir- leşti. Genç adam bir sademeye uğramış gibi şaşırdı. Tam bu sırada da kız içeri kaçtı. Tinar dakikalarca öyle kaldı. Fakat son- ra kendisini toplıyarak uzaklaştı. * Gece, mütemadiyen kasrın balkonun- da gördüğü kızı düşündü ve sabahı zor buldu. Ertesi gün garip ve tütsüleyici bir tesirle gene oraya gitti, kız, gene bal - konda duruyordu. Tinarı görünce açılmış bir narı andıran tatlı bir gülüşle güldü.. Ve o gece iki genç kasrın ıtırlı bahçe- sinde buluştular. Deniz onları hülya - larından uyandırmamak için susmuştu; ve ay da onlara ihanet etmemek için bu- lutların arkasına saklanmıştı. Yıldızlar kayboluncıya kadar konuş - ayrılmıyacaklarına dair ant içtiler. Kız Tinara: — Beni babamdan iste! demişti.. * Genç adam pervasızdı. Denizin kudur- malarını' bile kaç defalar venmişti. Ne - lerle çarpışmıştı o... O gün boyuna düşündü. Nihayet, sev- gilisi Büdini gidip babasından istemeğe karar verdi. Emir delikanlının bu cür'etine şaşmış- tular, Ve ne olursa olsun birbirller'mden* tulmağa muvaffak olabildi. Çıktıkları yen vahşi bir adaydı. Yerli Hindliler onlağı — fena karşılamadılar. Ve bir kaç gün içine — de hepsi adaya alıştılar, DAŞ Burada, hakikaten, ecdadının rivayeli ettiği altın doluydu. Yerlilerin mabut « ları bile baştan aşağı altından yapılmışe tı. Tinar bu servetlere bakarak: A — Ah! diye içini çekti. Gemimiz par e çalanmasaydı, şimdi dünyanın en zengin — adamları olarak Cezayire dönerdik. * ü Aradan epey günler geçti. Bir sabati — sahile indikleri zaman, geminin parçalar —— irinı kumsalda buldular. Dalgalar onları sürüklemiş ve buraya atmıştı. Tinar ar« — kadaşlarile beraber bütün enkazı topla « dı. Bunlarla pekâlâ küçük bir gemi ya: pabilirlerdi. * Adanın hâkimi, yerlilerin reisi Fanas — lina, delikanlıya çok alışmış ve onu sevs — mişti. Yeni bir gemi yapacaklarını du « yunca çok müteesir oldu. O akşam Tinarı yanına çağırarak: — Bana gitmiyeceğinizi ve yeni bin gemi yapmıyacağınızı vadedin! dedi. Si« ze kızım Fezaninayi vereceğim. Ben öls dükten sonra adaya kral siz olacaksınız! Vaziyet müşkülleşmişti. Tinar, bu tek- — lifi reddederse yerlilerin onlara fenalık — yapmak ihtimalini düşündü. Kendi kene — dine: — Adam sen de! dedi. Kızını alırım. Fakat beri tarafta gizli olarak biz gemi- mizi gene yapar ve bir gün ansızın haça- — TIZ.> * Fezamina, genç, dik ve muntazam vü« cutlu, yumuşak bakışlı, kadife tenli bir | kızdı. Adada tantanalı bir düğün yapıldı.. O gece her taraf, sabaha kadar, yerlilerin sevinç sayhalarile, bağrışlarile sarsıldı. Fezamina az bir zamanda, kocasını — vahşi ve bakir bir aşkla sevmeğe başla « — dı, Reislerine imtisalen diğer korsanlar da — birer yerli kadını almışlardı. bt Bu işler bitince, adanin arka taraf « — larında, gizli bir yerde gemiyi inşa et « meğe başladılar. Fakat malzemenin kıt- — lığı yüzünden işler üremiyordu. Altı ay — geçtiği halde gemi hâlâ bitmemişti. l> * Bir sabah yerlilerden biri Fezamina - 4 (lığı vakfı. d_e_n îttihatçı Muhittinle Samandıra kö- Samatya'da : (Sulumanastır'da Surp Kigork Ermeni kilisesi ve Sahakyan | tt- Fakat Tinarım mert duruşu ve samimi | nın yanına gelerek, Tinarin gizlice bir — â;ınal'asında bir pakt aktedilmişti. Bun- (Nunvan mektebi ve mezarlığı vakfı. sözleri ona çabucak tesir etti. BNN YAAKta: OlĞuğunu ağğledi. Tni eĞ b Sonra düşmanlara karşi elele ha -| Fener'de : Meryemana namı diğer Kanlı kilise vakfı. — Sana kızımı bir şartla veririm deli -| raina bunu işitince fena halde müteesir — : €t edecektik! Kumkapı'da : Kazganisadi mahallesinde Meryemana kilisesi vakfı. kanlı, dedi. Bana iki kasa dolusu altın Ülî;; fakat borusuna Oi Tür Şeğ Delit ci iri Kumkapı'de : Mervemana Drasörleri kilisesi vakfı. getirmelisin! Gemini al git! Sihirli ada-| medi. k | Ert Tl”ek _getı"ynruz Topitanr:’da : (Surp Nikogos kilisesi ve Leon Vartuhyan mektebi ve me-|ları dolaş! Sen de başkaları gibi altın| Bir gün Tinar ve arkadaşları, gizli bir $ | Eelm-?s_ı gün Ali Efendi bana tekrar (zarlığı vakfı, topla! Haydi yolun açık olsun! z İş e ae nti gelır_ıce hayret —Ğ | ; işti. Şile ve Paşaköy taraflarında-| Nar hıkapı'da * Surp Ohannes kil'sesi vakfı. * ve hiddetle Curakladılar. Geminin yerins Gi de bir yığın külden başka bir şey yoktu. — ! Rumların işi azıttıklarından bahse - ' tie O vakit genç adamın gözlerinden iri — : Gedikpaşa'da i — Ç LEk, icabında kullanılmak üzere biraz Yedikule hari - Cezayirden demir aldılar. Gemi yeşil| bayrağı dalgalandıra dalgalandıra li - ! Surp Ohannes kilisesi ve mektebi vakfı. Surp Pırgiç kilisesi ve hastahanesi vakfı. Fizseğ cephane bulmak kabi! olup ol-| cinde : İynandan çıktı. Rüzgâr Tinarım tam iste- | Pif damla yaş aktı. Artık bütün ümitleri — 'a zyîcagfm sord_ı_ı. Burfu temin etmeğe| Balat'ta : (Surp Herşdagabet Ermeni kilisesi ve Horanyan mektebi ve | diği gibiydi. ma!?vol_rmîştu_ k z . İ S hüy erdim, O gün şehirden gelen Maz- (mezarlığı vakfı. Aylarca açık denizlerde dolaştılar. Şfmfh dünyanın en zengın hazinelerine —— | ç la kOnu:ştum, o da şehre döndükten Yenikapı'da : Tatios Partagimeos kilisesi ve mektebi vakfı. Genç korsan Antil adalarını tutmak isti- sahipti amma, kalbinin asıl hazinesini ü l Veyadort“gün sonra, Kadıköyüne| Balat : Musevi Cemaati vakfı. yordu. Ecdadından işittiği hikâyeler, 0- kaybetr:mştı. i , ıj en blzlîn. kömür arabasına on kadar Balat ; Musevi hastahanesi vakfı. rada yığınla altın bulunduğunu söylü - "Ve__'l'“mar bir kürek mahkümu gibi bü- — — 1 yi Vzer filintası ile üç sandık cephane- Salmatomruk — : Musevi Sinagonu vaktı, yordu. VA y Güşi. bun Yak aftade - geçiidi. $ ı EksYUkledı ve beraberce çiftliğe geldi. Tekfursaray : Musevi Cemaati vakfı. Uzun yorgunluklardan sonra oraya ' Yarınki nushamızda : Esrarengiz oda | DÖ er .zahitler arkadaşları olduğu için l“ gibi şeyleri becermek onca işten bi- © değildi. M“Burada dikkat edilecek bir nokta dt I'du-: .B_l_l_ silâhları .getirmek için, ih- yaklaşmışlardı. Artık karayı seçebiliyor- lardı. Fakat tam bu sırada müthiş bir bo- || ra çıktı ve gemi bir kayaya çarparak'par- çalandı. Cemaatlerde idare olunan vakıflardan semtleri ve isimleri yukarda yazılı va- kıflar, 2762 - Sayılı Vakıflar kanunile nizamnamesine ve olbabtaki talimatname hükümlerine tevfikan tek mütevelli tayin edileceğinden alâkalıların 23/Mayıs/ 937 tarihine kadar İstanbül Vakıflar Başınüdürlüğüne alelusul müracaatları ilân ve SFTEE (PP Nt gi İzLi - K— TU ee Te | <— GAŞ M a V U T T W 5 | : n * Wom, & . K v Gi M A K ÜN İK ği AÜLER. Bd e y ? * - D eg vW