7 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

7 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a İ İttihat ve Terakkide on sene No. 26 [ TTİHAT VE TERAKKİNİN SONU Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen 4 üncü kısım SON POSTA Türk milleti bizi artık affetmişti <— Evet, dedim; İttihatçı Muhitti im... Dediğin gibi, Üea buraya İstanbul- n geldim, ama şimi , sizlerden olmak is .— Olamazsın, bey... dedi; bu iş çok fî“ü" Vakia, sen bizim gibi değilsin, m:;ı!: de iş geliyor ama bu iş gene msî'“ Güşüne düşüne, parça Parça, dıra SH gene İttihatçı ol. Biz sana yar. bm.—,;d'll'"'.bm bu belâlardan kurtar, bi köylü seninle beraberdir; sade| Sü değil, etrafta ne kadar Türk köyü *rsa seninle beraber olur! ğim saklambaç oyunu kuı'i efendi ile o gün ne kadar konuş- " hlhniyon Bütün bu konuşma - bilii anladım ki Ali efendi her şeyi orarçn benim kim olduğumu daha ben ““” Bgelir gelmez öğrenmişler. Arna- fir Çetesinin ekseriya bizde misa- İçtiş, Düğundan, ekseriya bizde yeyip Sliğinden, bütün tafsilâtile habe m'g'ln bana, arada bir gülerek, uzun İ ddet anlattı. Ben de bu esnada an-l çi ki çiftlikte, ben elile gözluini’ mğwpınklardıklarmı zanneden ço- hu &T gibi, açıkta bir saklambaç oyu- bü "Y".imlşım! Eğer bu adamlardan d:“ bir fenalık gelmek ihtimali ol: di « Pek, onu çoktanberi yapabilirler- | m'zuu halde artık ihtiyatkâr olmaya î" Yyoktu. k onlarla açık konuş- a hiç bir beis yoktu. Oni Zaman ben de anlatmıya başladım. 8 ötedenberi çiftçiliğe dair ko - tken araya biraz da propaganda Şimdi açıkça söylüyor -l Rüşy ka Tiştirirken, Kile Biz burada, kendi kendimize hiç SPamayız, diyordum; İstan - k yakındayız. Sade hükümet de- K l;:ım köyleri değil, İngilizler de "meîiîıi';_mn dibinde, Bunun için bek- Bize kuvvet Anadoludan gelir “Z"l beklemeğe gelince, onlara Mus- und:(l_emıl Paşanın Anadoluya geçip Bize iİsyan etmiş olduğunu anlattım. Tn k“vyvt, oradan, arkadan, uzak - bi Belebilirdi. Bizi Anadolu kurtara- di. Bizim burada yapabileceğimiz » İçimizi sağlam tutup, İslanbula daçıı dayanmak, Rum çetelerine karşı Yahmak idi. Her ikisini de köylere mmaktı, N Âli Efendi, basit bir köylü olmakla *raber, amelj hayatın verdiği düzgün Ki iNce ile, sözlerimin doğruluğunu Jyordu. O da bana anlattı ki Arna- t Ali çetesinin bir kısım iaşesini de Onlar temin ediyorlardı. ]"K(ndlslne vermiş olduğum haber - iş)' #ru çok sevindirdi. Ben de zaten, 'E'Tl. EBöründüğünden daha tatlı gös - Tmeğe dikkat etmiştim. Mustafa Ke- #aşa, Anadolu, isyan sözleri bu ba- a Türk ruhunun pek haşuna gitmi Ydil» desem, hemen ayaklanıp köy alkı ile dünyayı fethe çıkacak kadar Hvvetlenmişti! Artık, o günden iti - den Şerif Ali çiftliği müstecirlerin - ittihatçı Muhittinle Samandıra kö- Yü arasında bir pakt aktedilmişti. Bun- Sonra düşmanlara karşı elele ha - Teket edecektik! Tüfek getiriyoruz tesi gün Ali Efendi bana tekrar Selmişti. Şile ve Paşaköy taraflarında- Umların işi azıttıklarından bahse - erek, icabında kullanılmak üzere biraz 'im Ve cephane bulmak kabi! olup ol- a':"“gml sordu. Bünü temin etmağe kç h.._Verdlm. O gün şehirden gelen Maz- üç la konuştum, o da şehre döndükten Veya dört gün sonra, Kadiköyüne vzbîz;m kömür arabasına on kadar er filintası ile üç sandık cephane- gqyllkkdi ve beraberce çiftliğe geldi. bu €T Zabitler arkadaşları olduğu için k Bibi şeyleri becermek onca İşten bi- değildi. Burıda dikkat edilecek bir nokta odır: Bu silâhları .getirmek için, ih- BRRK Dü ci bi — Sit -Jtiyaten, araba ile benim, tamamen iti- poat ettiğim adamım olan Süleymanı m. Fakat, Süleyman dön -Jadamı, toprak, çapa, süt, santrifuji haneyi de a- lâhı da, makta beis görmedik ve Samandıra lara da gene öyle, herkesin gözü önün- de verdik, Halbuki çiftlikte, dalma 20- 25 işçi bulunurdu. Hepsi de Türk olan bu toprak işçisinden hiç bir şey sakla- mıya lüzum hissetmiyordum. Çünkü, etrafa öyle bir hava yayılmıştı ki bu - nun içinde, köylü bir Türkün her han- gi bir hiyanet yapabilmesi ihtimali ar- tık hatıra bile gelmiyordu. Hakikaten, öyle de oldu. Türkiyenin yeniden dünyaya gelişinin bu efsane devirlerine ait hikâyeler tip tükenmek bilir şeylerden değildir. Böyle enteresan gördüklerimi naklet- mekten maksadım, milli Türkiyenin kuruluş - tarihini işliyecek olanlara, biraz malzeme vermektir. Bu uyanış yer yer başka türlü oldu; bazı taraflar erken, bazı taraflar geç uyandı; mem- leketi e Bzsesini baz: köşesini de bu nevi yandırdı. Fakat, birer birer herkes u - yandı. Ben yalnız benim küçük muhi - timdeki uyanışı tasvir etmek istedim. Kay şimal ve Harp eteklerin- de, kısır topraklar üze: *le, düşman - dan kaçın tabiate il eden bu - Samatya'da İstanbul Vakıflar Direttör Analipsis kilisesi vaktfı. Ayanikola kilisesi vakfı * Ayayorgi ve Analipsis kiliselerile mektepleri vakfı, ! Ayastafanos kilise ve ilk okulu ve mezarlığı vaxfı. Ayanikola kilisesi vakfı. evver, dünkü muharrir ve meb'us, nkü hoca, dünkü yazıhane ve masa övendire arasında elleri nasırlanmıya ylüsünün ilk uyanışını, işte, bu şe - ilde ve bu şartlar içinde gördü. Muhtar Ali Efendi ile konuşt Bür 'a ben artık başka türlü btr um: Dünyaya yeniden gel- . Artık cesaretim artmış, en bayatla ve etrafımızda- adam olmuş! miş bir in bana yeni: kilerle mücadele etmek kuvveti gel - larının altında ezil - mişli. Artık ha miş bir ittih bir politikacı değildim. Bana: — Sen ittihatçı Muhittin Beysin, de- Türk lköylüsıı maziyi unutmuştu Diye ve ilk defa olarak, tam bir sa- dün dönmüş köylü, içimdeki dertler için bir anda şifa vermişti. Ali Kemal | ve onun müstekreh edebiyatının bütün | >|Sakirtleri bundan sonra bana ve be -| istedikleri kadar — sövüp rdi. Türk köylüsü, bize kar- Şi Söyliyebileceği bütün fena sözleri tmuş, haklı olarak besliyebileceği tün fena hisleri suslurmuş ve unut- muş. rkası var) : (Ayanikola kilişesi ve mektebi ve anhanesi ve Ayaharalâm- | Tinara dikti. Bir an ikisinin bakışları bir- Ayakiryaki ve Panaiya Elpida kiliseleri ve mektebi vakfı. (Ayakostantin kilisesi ve 'mektebi ve Kazlıçeşme'de Aya ! Köâtibmuslâhaddin mahallesinin Ayayorgi kilisesi vakfı, Samatva'da : Ayayorgi » . Balat'da : Ayastrati kilisesi ve ilk mektebi vakfı. Fener'de : Rum Patrikhanesi dahilinde Ayayorgi kiliseci- vakhı. Cibali'de (bos kilisesi ve Ayazması vakfı. Kumkanı'da : Samatya'da (ptaskovi kilisesi vakfı. Salkımsöğüt'te —: Ayatrapi Ayazma — ve mektebi vakfı. Edirnekapı'da — : Ayayorgi kilisesi vakfı. Fener'de Samatya'da ! Ayamina kilisesi vakfı. Edirnekapı'da — : Sarmaşık'ta Ayadimitri kilisesi vakfı. Lonca ? Ayadimitri ve Ayalâkerna kilisesi ve mektebi vakfı. Lânpa'da ; Ayatadori kilisesi ve mektebi vaklı. Yedikule'de : Balıklı Rum Ortadoks hastahanesi vakfı. Balat'ta : Balino kilisesi vakfı. Edirnekapı'da — ; Rum İlk Muhtelit mektebi vakfı. Fener : Rum mektebi kebiri vakfı. Edirnekapı'da — ; Tektursaray Hançerli Panaiya kilisesi vaklı. Fener'de : Maraşlı Rum İlk mektebi vakfı, Altımermer'de ; Eğrikapı'da : Samatya'da * Belgrad Meryemana kilisesi vakfı. Vefa'da * Panalya kilisesi ve Ayazma vakfı. Salmatomruk'da : Panalya kilisesi vakfı. Fener'de : Yuvakimion Rum Kız mektebi vakfı. Eyüh : Surp Asvazazi kilise, mektebi ve mezarlığı vekfi. Samatya'da : Anarat Higütiüm kilisesi vakfı. Eyüb'de : Babahaydar'da Surp Gediknaşa'da : Ermeni Protestan kilisesi vakfı. Kumkapı dışında : Surp Harityum kilisesi ve mektebi vakfı. Yeçilköy'de (lığı vakfı. Samatya'da ş (Nunyan mektebi ve mezarlığı vakfı. Fener'de : Meryemsna nama diğer Kanlı kilise vakfı, Kumkapı'da Kumkapı'de : Meryemana Drasörleri kilisesi vakfı. 'Topkapı'da (zarlığı vakfı, Narlıkapı'da : : (Surp İstepanos kilisesi ve Kapamaciyan mektebi ve mezar- (Sulumanastır'da Surp Kigork Ermeni kilisest ve Sahakyan * Kazganisadi mahallesinde Meryemana kilisesi vakfı. (Surp Nikogos kilisesi ve Leon Vartuhyan mektebi ve me- Surp Ohannes kil'sesi vakfı. :? Surp Ohannes kilisesi ve mektebi vakfı. Surp Pırgiç kilisesi ve hastahanesi vakfı. : (Surp Herşdagabet Ermeni kilisesi ve Horanyan mektebi ve Meryemana kilisesi vakfı, Meryemana kilisesi vakfı. Agya Ermeni kilisesi ve mektebi vakfı. 1 : Tativs Partagimeos kilisesi ve mektebi vakfı, vakfı. Gedikpaşa'da Yedikule hari » cinde : Balat'ta (mezarlığı vaktı. Yenikapı'da Balat : Müsevi Cemaati vaktı, Balat : Müsevi hastahanesi Salmatomruk : Müsevi Sinagonu vakfı. Tekfursaray * Musevi Cemaati vakfı. Cemaatlerde idare olunan vakıflardan semtleri ve isimleri yukarda yazılı va- ç- kıflar, 2762 - Sayılı Vakıflar kanunile nizamnamesine ve olbabtaki talimatname | dt Fakat tam bu sırada müthiş bir bo- | bükümlerine tevfikan tek mütevelli tayin edileceğinden alâkalıların 23/Mayıs/ | ** Siktı ve gemi bir kayaya çarparak'par- 837 tarihine kadar İstanbui Vakıflar Başınüdürlüğüne alelusul müracaatları ilân l (2558 KORSANIN KISMETİ Çeviren: Faik Berçmen Tinar, berber korsanlarının en tanın- mimiyetle, «sen» diye hitap etmiş olan, | Mışlarındandı. Yakışıklı, zeki ve cesur | vahşi bir adaydı. Yerli Hindliler onlağ bu yamık yüzlü, orta yaşlı, cepheden bir gençti. Aylarca açık denizlerde kay-| fena karşılamadılar. Ve bir kaç gün içine bolur ve sonra bir limanda görünürdü. Gene uzün zamandır ortalarda yoktu. Bir gün, yeşil bayrağını dalgalandıra - rak Cezayir limanına girdiği görüldü. Deniz kurtları onun bu sessiz gelişinde, Bizli bir dalavere sezdiler. Halbuki Tinar Cezayire, biraz dinlenmek ve erzak al - mak üzere uğramıştı. Zaten kaç yıldır da buraya demirlemiş değildi. Cezayire çıktıklarının ikinci günüydü. Akşamüstü, genç adam biraz dolaşma- Ba çıktı. Dalgın dalgın yürüyordu. Ka - fasında yeni yapacağı seferlerin plân - larımı çiziyordu.. Böylece farkına varma- dan epey yürümüştü. Başını kaldırıp et- rafa göz gezdirince kendini deniz kıyı - sında büyük bir kasrın önünde buldu. Birden gözleri kasrın balkonunda duran, beyazlar giyinmiş, simsiyah gözlü, derin bakışlı bir kıza takık Kız da delikanlıyı uzaktan görmüş ol- malıydı, ki kaçmadı. İri gözlerini o da leşti. Genç adam bir sademeye uğramış gibi şaşırdı. Tam bu sırada da kız içeri kaçtı. Tinar dakikalarca öyle kaldı. Fakat son- ra kendisini toplıyarak uzaklaştı. * Gece, mütemadiyen kasrın balkonun- , da gördüğü kızı düşündü ve sabahi zor | buldu. Ertesi gün garip ve tütsüleyici bir tesirle gene oraya gitti, kız, gene bal -| konda duruyordu. Tinarı görünce açılmış | bir narı andıran tatlı bir gülüşle güldü.. Ve o gece iki genç kasrın ıtırlı bahçe- sinde buluştular. Deniz onları. hülya - larından uyandırmamak için susmuştu; ve ay da onlara ihanet etmemek için bu- lutların arkasına saklanmıştı. Yıldızlar kayboluncıya kadar konuş - tular. Ve ne olursa olsun birbirlerinden ayrılmıyacaklarına dair ant içtiler. Kız Tinara: — Beni babamdan iste! demişti.. * Genç adam pervasızdı. Denizin kudur- malarını bile kaç defalar yenmişti. Ne - lerle çarpışmışlı ©.. O gün boyuna düşündü. Nihayet, sev- gilisi Büdini gidip babasından istemeğe | karar verdi, Emir delikanlının bu cür'etine şaşmış- tı. Fakat Tinarın mert duruşu ve samimi sözleri ona çabucak tesir etti. — Sana kızımı bir şartla veririm deli « kanlı, dedi. Bana iki kasa dolusu altın getirmelisin! Gemini al git! Sihirli ada- Tarı dolaş! Sen de başkaları gibi altın topla! Haydi yolüun açık olsun! * Cezayirden demir aldılar. Gemi yeşil| bayrağı dalgalandıra dalgalandıra li - mandan çıktı. Rüzgâr Tinarm tam iste- diği gibiydi. Aylarca açık denizlerde - dolaştılar. Genç korsan Antil adalarını tutmak isti- yordu. Ecdadından işitliği hikâyeler, o- rada yığınla altın bulunduğunu söylü - yordu. Uzun — yorgunluklardan — sonra araya yaklaşmışlardı. Artık karayı seçebiliyor- çalandı. tulmağa muvaffak olabildi. Çıktıkları yeğ de hepsi adaya alıştılar. ğ Burada, hakikaten, ecdadının rivayeği ettiği altın doluydu. Yerlilerin mabut e ları bile baştan aşağı altından yapılmışı — tı. Tinar bu servetlere bakarak: ğ — Ah! diye içini çekti. Gemimiz par e — çalanmasaydı, şimdi dünyanın en zengin — adamları olarak Cezayire dönerdik. * Aradan epey günler geçti. Bir sabali sahile indikleri zaman, geminin parçalak rını kumsalda buldular, Dalgalar onları sürüklemiş ve buraya atmıştı. Tinar are kadaşlarile beraber bütün enkazı topla « dı. Bunlarla pekâlâ küçük bir gemi yar — pabilirlerdi. * Adanın bhâkimi, yerlilerin reisi Fana« Hina, delikanlıya çok alışmış ve onu sev« mişti. Yeni bir gemi yapacaklarını du « yunca çok müteesir oldu. O akşam Tinarı — yanına çağırarak: — Bana gitmiyeceğinizi ve yeni bin — gemi yapmıyacağınızı vadedin! dedi. Sie — ze kızım Fezaninayi vereceğim. Ben öle |Gükten sonra adaya kral siz olacaksınız! Vaziyet müşkülleşmişti. Tinar, bu tek- lifi reddederse yerlilerin onlara fenalılğ yapmak ihtimalini düşündü. Kendi kene — dine: : — Adam sen de! dedi. Kızını alırım. Fakat beri tarafta gizli olarak biz gemi- — mizi gene yapar ve bir gün ansızın haças rız.. * Fezamina, genç, dik ve muntazam vü- cutlu, yumuşak bakışlı, kadife tenli biz —— kızdı. Adada tantanalı bir düğün yapıldı.. O — gece her taraf, sabaha kadar, yerlilerin sevinç sayhalarile, bağrışlarıle sarsıldı. Fezamina az bir zamanda, kocasını vahşi ve bakir bir aşkla sevmeğe başla « dı. Rcislerine imtisalen diğer korsanlar da — birer yerli kadım almışlardı. Bu işler bitince, adanın arka taraf « larında, gizli bir yerde gemiyi inşa et « meğe başladılar. Fakat malzemenin kıt- j e liğı yüzünden işler üremiyordu. Altı ay — | geçtiği halde gemi hâlâ bilmemişti. * Bir sabah yerlilerden biri Fezamina « nın yanına gelerek, Tinarın gizlice bir — gemi yapmakta olduğunu söyledi. Feza. — Taina bunu işitince fena halde müteesir oldu; fakat kocasına hiç bir şey belli et- medi. Bir gün Tinar ve arkadaşları, gizli bit surette, çalıştıkları yere gelince hayret ve hiddetle durakladılar. Geminin yerin- — de bir yığın külden başka bir şey yoktu. — © vakit genç adamın gözlerinden iri bir damla yaş aktı. Artık bütün ümitleri — mahvolmuştu. Şimdi dünyanın en zengin hazinelerine sahipti amma, kalbinin asıl hazinesini kaybetmişti. t Ve Tinar bir kürek mahkümu gibi bü- — | tün ömrünü bu vahşi adado geçirdi. Yarınki nushamızda : Esrarengiz oda Y:ı::n: Robert Appel

Bu sayıdan diğer sayfalar: