— Jaklin, çocuğum vakit geldi, çıka - AL lim! D — Peki matmazel babama Allâha 1s - | marladık diyeyim... , Jaklin yedi yaşmda, sari bükleleri en- — sesine doğru sarkmış, canlı ve parlak — gözlü bir çocuktu. Minimini ayaklarının — gürültüsünü boğan halıların üstünde koşa — Trak babasının iş odasına doğru koştu. — Koyuü elbiseli, siyah gözlü matmazel o- — 1nu yavaşça takib etti. Çocuk, kapiyı aça- — rak kendisini babasının kolları arasına — atmıştı. Mösyö Vergand hâlâ genç, ince — ve hüzünlü yüzlü bir adamdı. Çocuğunu — kucağından yere indirdikten sonra kapıda — duran matmazele: — — Parka mi gidiyorsunuz? diye sor - o duü. — — Evet mösyö, her günkü gibi. Saat — altıda döneceğiz. — Matmazel çocuğun elinden tuttu; çık- — Parka geldikleri zaman Jaklin: ",_ — Matmazel, dedi, evvelki dün beni — kucaklıyan kadın gene gelecek mi acaba? — Bilmiyorum çocuğum.. Hem evvel- __ ki dün denmez; evvelki gün denir. — Her vakitki yerde durdular, Jaklin 0- — rada tanımış olduğu kendi gibi bir kaç kız çocuğu ile oynamağa koyuldu. Mü - /— rebbiye de bir sıraya oturarak kitabını - açıp okumağa daldı. — Gene o iki kadın göründü. İkisi de te- — miz giyinmiştiler. Birisi otuz beş otuz — sekiz yaşlarında görünüyordu. Diğerine gelince çok güzel ve genç bir kadındı. — İşte bu genç ve güzeli Jakline yaklaş- —t ve onu kucakladıktan sonra yanları- |na yaklaşan mürebbiyeye dönüp: — (— Ne şirin çocuk, dedi. İnsan onu ku- caklamaktan kendini alamıyor. Böyle diyerek yanındaki kadının kolu- — na girdi; uzaklaştılar. - Çocuk gene oyuna daldı; matmazel de tekrar kitabını açtı ve bu sahneden bir şeyler çıkarmağa uğraştı. |— Ertesi gün de ve onu takib eden gün- — Jlerde de iki kadın gene geldiler. Genç ve ğ güzelı çocuğu kucaklıyor. Sonra uzakta durup onu seyredıyordu | '_' Araya bir yağmur karıştı. — Havanın ilk açıldığı gün iki kadın va- Jnt kaybetmeksizin parka gelmişlerdi. O — gün genç kadın Jaklini daha şiddetle : ,_.Söğmnde acıtırçasına. sıkıp , Öptü, —. ,, — Ertesi gün' Jaklin babasının. odasına — girince az sonra mutad veçhile matma - — zel de arkasından seğirtti. Fakat odaya — girer girmez mösyönün sararmış çehresi | Nazarı dikkatine çarptı. — — Çocuğu odasına götürdükten sonra — dütfen biraz gelir misiniz matmazel; si - /| zinle konuşacağım. H m OUN T US1dı,, T I'IIKdbel PARKTAKİ Eîııııı—ıııııııuıı-ıııııııııııı-ıın. Çeviren: Faik Beremen Mösyö Vergand matmazelle yalğuz ka- li k v Şoı Poıh din edebi *tefrikasi : 31 m » K * '*BABA — Matmazel! Giye söze başladı. Size büyük bir itimadım var. Beş senedir kı zımin — yanındasınız; bu müddet zarfında — Gidin onun yu— hakkınızda derin bir tuna gıd’ın onu hürmet ve sempati — alın, getirin!... beslemiş bulunuyorum. Ve bundan do - layıdır da sizinle konuşmak cesaretini kendimde buldum.. Durdu. Matmazel gözleri inik ve yü- reği çarpar bir halde sesine sakin bir ta- vır vermeğe muvaffak olarak: — Sizi dinliyorum, mösyö, dedi. — Kızım parkta her gün ağlıyarak ya- nına yaklaşan ve onu kucaklıyan bir ka- dından bahsetti. Siz bu kadını gördünüz mü? Nasıldır? Sesi titremeden matmazel cevab verdi: — Orta boylu, sarı saçlı, koyu mavi gözlü bir kadın.. * — Çok güzel bir kadın değil mi? Mösyö Vergand büyük bir sıkıntı ve üzüntüyle konuşuyordu. Sözüne - devam ederek: “— BSadik ve emniyetli bir dost sıfatile size hepsini anlatacağım matmazel, dedi. | Bu kadın, Jaklinin annesidir. Buraya ge- lişinizden biraz evvel evini bırakıp git -| miştir. Bir çılgınlık neticesi alçak ve se- fil bir herifle kaçtı. Kocasını ve kızını bı- raktı. Çok iztirab çektim. Fakat talâka || müracaat etmedim, bekledim; onun dö - neceğini ümid ederek bekledim.. Demek şimdi Parise dönmüş. Kızını görmek istediğine nazaran çılgınlığı ni- hayete ermiş. Artık o sefilin tesirinden kurtulmuş anlaşılan.. Size ricam şu ki matmazel, onunla benim namıma konu- şun! Ona, kendisini affettiğimi soylt.yın' Af değil. Hayır hayır onu beklediğimi anlatın! Gelsin kızının yanıbaşmdakı ye- rini alsın. Kendim için değil. Elbette ki o benim için artık bir yabancıdır. Fakat .— Feriha hanım, diye söze başladı: OĞUL YAZAN: SUAD DERVİŞ - | | Halid içeri girdiği zaman Feriha da, Demir de onun renginin sarılığına biraz — hayret ve bir parça da endişe ile bak- / mışlardı. — Ve Feriha: — — Acaba fena bir haber mi getiri- / yor? diye ürkmüştü. y e Ve 0: - — Sizinle yalnız konuşmak istiyo- tum dediği zaman bu korkusu daha — ziyade artmıştı. Bu yalnız konuşmanın : lnç de hoşa gider bir mevzu etrafında ılacagmı tahmin etmiyordu. - Demir kat'iyen mütecessis olmıyan bir çocuktu. Esasen ancak kendihi şah- Ben alâkadar eden şeylere karşı ufak bir alâka duyardı. O kadar: f; —— Ben çıkâyım! dedi. ğ Sesı heyecandan biraz boğuk çı.kan Bi Affet Demır' dedı Bir dakika Oyalnız ve çok mühim hususi bir şey — konuşmak istiyorum ablanla: - Demir: - Eğer sözünüzü bitirdikten sonra vakti- hiz olursa yazı odasına gel birer likör- le sigara içelim... | o Halid hiç bir şeyden çekinmiyordu. Ve onda bu izdivaca mani olmak arzusu gitgide büyümüştü. Vapurda trende durmadan dinlenmeden ona söyliyeceği cümleleri hazırlamıştı. Fa- kat onunla başbaşa kaldığı vakit bü - tün kelimeleri dudaklarının içinde iken eridi. 'Harikulâde güzeldi bu gece... Rengi solgundu. Ve gözlerinin etrafı kahve vengi idi. Büyük bir heyecan geçirmiş bir insanın manası vardı bu yuzde, Içmdeı:r «Babamla evleneceği için, adetâ bahtiyar» diye düşündü. Evet gözlerinde şimdi içlerine dolan endişeye rağmen büyük bir saadetin izleri vardı: — Benimle ne konuşmak istiyordu- nüz çocuğum? diye sordu. — Halid içinden alay etti. «Tabif çocu- . — Buyur, buyur şekenm dıyordu. j ğum, üvey anam değil mi?» KADIN dı Ki (e bir anneyi kızından mahrum- etmek iste- miyorum, Doğrudan doğruya ve bizzat müracaat etmeyişimin sebebi onun çok mağrur oluşudur. Sonra gidip onu göre- -mem, Bu aramızdaki pek zayıf rabıtayı da belki büsbütün koparır. Siz de bu - rada Jaklini nyanında kalacaksınız.. Bu ricami yapacak mısınız matmazel? Mösyö Vergand heyecandan titriyerek onun ellerini tuttu, O zaman matmazt!: — Peki mösyö, dedi, madamla bugun - eğer gelirse - konuşacağım, — Rica ederim matmazel, ona karşı sert olmayınız! Kizi için bunu ıstediğimi izah edin! Şayed menfi bir cevab verirse bana bir şey söylemeyin! Fakat cevab müsbet olursa gelir gelmez bildirin! M Öğleden sonra gene iki kadın parka geldiıer. Madam Vergand kızına yakla - şirken matmazel onu durdurarak: Madam, dedi, sizinle — konuş - malıyım. Buradan bir parça uzaklaşahm — Benimle konuşmak mi? Ha evet an- liyorum. Çocuğa böyle her gün yaklas Ğİ .| mam sizi şaşırtıyor; ve bundan bir tehli- ke seziyorsunuz değil mi? Fakat bilmi - yorsunuz. ki.. — Biliyorum. Mösyö de buraya geldi- ğinizi biliyor. Bu tesadüflere mâni oi - mağa çalışmamı rica etti. Onu terketli - ğiniz vakit kızınız iki yaşındaydı. Çocuk annesinin öldüğünü zannediyor. Babası sizin bu vaziyetinize karşı gelmek isti - yor. Bütün çarelere baş vuracaktır. Hat- tâ kızını alıp ecnebi bir diyara göçecek- tir. Her şeye rağmen buraya gelirseniz kızınızın sıhhi bir gezişine, açık hava al- masına sed çekmiş olacaksınız!, Yüzü allak bullak olmuş bir halde genç kadın içini çekti: — Hey Allahım! Ne müdhiş şey! Ümid ediyordum.. O kadar bedbahtım ki.. Kı- zımdan uzak yaşamama imkân yok.. Onu tekrar görmek ümidi olmasaydı kendimi öldürmekte tereddüd etmezdim. Evin ö- nünde bekledim kaç kere.. Evden çıkın- ca sizi buraya kadar takib ettim. Biliyo- rum; mücrimim. Fakat o kadar çok ıztı- rab çektim, ki., Demek bana merhameti yok. Halbuki ne kadar müşfik, ne kadar iyi kalbli idi o.. Mürebbiye sert bir sesle: — Fakat o şefkati, o iyiliği suiistimal eden sizsiniz!. dedi. Genç kadın cevab vermedi. Kızını ku- taklamak için iki adım attı. Onu siddetle bağrına bastıktan sonra uzaklaştı. Akşam eve dönünce Mösyö Vergandı salonda sabırsızlık ve heyecanla bekliyor buldular. Matmazel ona bakıp bir kelime söyle - meden durdu. Mösyö Vergand bunun ü- zerine sapsarı kesilerek: — Demek kabul etmedi ha., diye mı « rıldandı.. Merhametsiz kadın.. O zaman Jaklin babasına döndü: Yerinden kalktı onun oturduğu kana- | peye oturdu. . Yanyana gelmışlerdı “Salon " boştu. Sarı abajür yanıyordu. — Halılarda, 'bej döşemelerde bir mahremiyetin bir hususiyetin sıcaklığı var gibi idi. Ellerini uzattı. Onun, dizleri üstün- üöe yerleşmiş ellerini tuttu : — Feriha! diye sözüne devam etti. Size bir şey söylemiye değil, sizden bir şey rica etmeğ ığeldım. Yalvarırım size Feriha.., Yal Güzel kadın bir anda dudak kenarla*- rına, alnına ve gözlerinin etrafına ha- kiki yaşını getiren bir korkuü ile sor- du: — Benden ne istiyorsunuz? Öteki hazirladığı sözleri değil lâaletta yin bir söz söyliyecek kudrette değildi. Kesik kesik bir şeyler mırıldanıyordu: — Mümkün değil. mümkün değil.. yalvarırım. Yapamazsınız bunu... Be- ni çıldırtmak, beni öldürtmek istiyor- sanız diyeceğim yok... Yoksa bunda ne menfaatiniz var? Benim deli olmamda ne menfaatiniz var? Feriha sabırsızlıkla: — Ne istiyorsanız açıkca söyleyıniz" diye âdeta emretti. Kendi yeisi karşı- sında onun sesinin bu kuru ve sert em- ri delikanlıyı müdhiş hiddetlendirdi: — Ne mi istiyorum? dedi, Daha doğ- ) U Güzellik mustahza- ratını tecrübe eder- seniz, artık başka hiç | bir marka mustahza- ratiı kullanmak isteâ meyeceksiniz; çünki, COTY güzellik mustahzaratı size a GÜZELLİĞİ <u GENÇLİĞİ : ve — <amam CAZİBEYİ 44 temin edecektir, RUJ-PARFÖM-PUDRA-FLAKSAK TERe MEŞHUR FRANSIZ MARKASI -. Baş, diş, nezle, grip, romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. 40 x 120 x 190 eb'adında 10 adet dolap Gümrük binasında açık eksiltme ile sa gelerle belli gün ve saatte komisyona gel — Ne tuhaf baba, dedi, sen de o kadın gibi ayni cümleyi söyledin! — O kadın gibi mi? — Evet, beni kucaklıyan o kadın gibi.. Hani bugün matmazelin kovduğu kadın.. Mösyö Vergand kekeliyerek: — Ne.. Ne, dedi.. Bu ne demek? İşte o vakit matmazel ansızın vücu - dünü saran bir hiddetle bağırdı: -— Gıdın, onun yanına gidin! Onu gidin getırın' Güya çocuğunuz için.. Yalan söy- lemeyin bari! Kendiniz için uğraşıyorsü- nuz; çünkü hâlâ seviyorsunuz! Size iha- net etti, sizi bıraktı. Gene sizi aldatacak- tır. Siz bir alçaksınız! Evet ona yalan söyledim; onu kovdum, onu istemediğini- zi söyledim. Siz onu seviyorsunuz; onu istiyorsunuz! O da sizi istiyor.. Fakat.. Mösyö Vergand büsbütün şaşırıp kal - mıştı. Beş senedenberi evinde sakin ya - şıyan şu mürebbiyenin bu hiddeti kar - şisında ne yapacağını bilmiyerek: — Amma niçin? diye kekeledi.. — Çünkü sizi seviyorum. Çünkü sizi rusu-ne iştemiyorum diye bana SOFU- buraya geldığım gündenberi sevıyorum. nuz.. sizin babamla evlenmenizi iste- rmyorum Bu fikre tahammülüm 'yok. Babamla evlenmıyeceksımz “Anlıyor musunuz? Yarın.. yarın babama yaza- caksınız.. yarın babam sizden izdivac- tan caydığınızı öğrenmelidir. —— Niçin?. Niçin benden böyle bir şey istiyorsunuz? diye inledi. Ben size ne yaptım. Nasıl bir fenalık yaptım ki?. Öteki Ferihanın ellerini avuçların - dan bırakmıyordu. — Bana bu kadar ehemmiyet vermez görünmeyinlz.. biliyorsunuz, hakikati on beş gündür onu size ben itiraf et- tim, Ondan evvel de elbette siz kendi- niz benim halimden bunu anlamıştı- Kız... Elbette anlamıştınız.. bana bu ka- dar az ehemmiyet verirmiş gibi görün- mekten nasıl bir zevk duyuyorsunuz? Size babamla evlenmiyeceksiniz diyo- rüm, Çünkü sevdiğim bir kadının ba- bamın karısı olmasına razı olamam... Ferihanın ellerini bırakan avuçları içine yüzünü sakladı. Feriha daha sararmıştı. Korkmuş bir çocuk gözü gibi bakan gözlerle Halide bakıyordu. — Fakat yavrum dedi, benim sizinle aramda bir aşkın mevzuu bahsolamı- yacağı aşikâr değil mi?.. Böyle bir şeyi İstanbul Gümrükleri Başmüdürlüğünden , 9.8.9388 Cuma günü saat 10 da Galata tın alınacaktır. Muhammen bedeli 1500 liradır. İsteklilerin 96 7,5 pey akçelerile birlikte 2490 sayılı kanunda yazılı bel- meleri ilân olunur. (4776) Sevgim, her gün geçtikçe arttı. Sizse, sizi aldatan ve çotuğunuzu bırakıp kaçan o kadını, bir alçâk gibi, bir ahmak 'gib' seviyorsunuz!. Ben sizi seviyorum ve gi- diyorum. "Gidin onü'bulün!' Siz çök öâşa. —— ğıliık bir adamsınız!. O kadar gidiyorum Bir hıçkırık tufanı içinde şiddetle çıktı Arkasından koşmak istedi; fakat yapa madı. Olduğu yerde şaşkın şaşkın duru - yordu. Birden, binlerce fikir, binlerci mülâhaza beş senelik körlüğünü açtı. Be; senedenberi sakin, muntazam ve temiz - bir hayat yaşıyordu. Başkasının ihaneti ile sarsılan yuvası matmazelin sayesinde bu kadar düzelmiş tamir edilmişti. Şim: di, âciz ve temiz kabiliyetini kaybetmiş bir halde bu iki kadından hangisini sev- diğini kendi kendine soruyordu.. Fredöric Boutet — YARINKİ NÜSHAMIZDA: Sonianın aşkı İngilizceden çeviren: Sezai Solelli getırebılırsınız? Bm sizin anneniz ola- bilirim. - — Biırakınız bu sözleri, dedi. Siz be- nim annem olamazsınız, fakat bana bu- - nu isbat etmek için üvey annem olmı- ya kalkışıyorsunuz.. siz benim üvey annem... ; Feriha boynunu bükmüştü. Başını bir tarafa eğmişti: — Siz beni sevemezsiniz dedi. Sızm bana karşı olan sevginiz dünyanın en garip hissi olur.. siz.. fakat Halid yav: rum... Bunu bir kere düşününüz. — Babamla hniçin evleniyorsunuz? Hani sizin böyle şeylerle alâkanız yok- tu. Neden babamla evleniyorsunuz?. Bunu anlatir mısınız?.. Yok bırakınız. ben söyliyeyim... Babamla, babamı zengin zannettiğiniz. icin evleniyorsu- nuz. : Ferihanın solgun yüzü kıpkırmızı oldu: - — Oh neler söylüyorsunuz? diye in- ledi. — Fakat gene ben size söyliyeyim. Babam iyi kazanan bir adamdır ama.. zendin değildir... Kazancını bir tarafa biriktiren bir adam değildir. — Hırçınlığınız içinde benim kalbi- mi kırmanızdan daha fazla nezaket ve terbiyenizl unuttuğunuza üzülüyorum, nasıl düşünebilirsiniz, nasıl aklınıza; dedi, ' (Arkası var) —