26 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SK Ünüzmile” ? DN Titredim. K — Bir ölü!... Peki amma... Niçin?... —Kat? bilmiyoruz. Yalnız... Pren- sin mezarcılarla sıkı bir irtibatı oldu” ğundan eminiz. Çok akşam, böyle €s- rarengiz gölgeler, prensin gizli daire- leri önüne, henüz ölmüş kadın cesedlğ- ri getirirler. Bunlar, kanaatimizce, ..blr çok keşifler için prense birer tecrübe elemanlarıdır. köy Artık çenem kilidlenmiş g'ıbıy_dı. PO- caladığımı hissettim ve bir sedir üze- rine düştüm. — Dikkat!. dedi delikanlı... Heye - can zarar verir, fayda değil. Asabımıza hâkim olmalıyız ki önümüzdeki karan- lıkları yarabilelim. : Ansızın bilmem ne oldu, yerı_mden fırladım. Fenalık etmek istiyen b_ır ca- navara hücum eden bir insan gibi kar- şımdakinin yakasına doğru atıldım. — Siz yalan söylüyorsunuz. Hiç kımıldanmadı. Yavaş biz: hare- ketle elleri, yakasından ellerimi sıyır” dı. Acı bir gülümseme dudaklarını kapladı: | ş — Sizi haksız bulmuyorum... dedi. .: Seviyorsunuz!.. Seven,sevilen hakkında söz söylenmesine tahammül edemez.. her şeyi lehde görmek ister. Ama... N_e çare ki bütün söylediklerim bir haıkıî— kattir, müsaade ederseniz artık çekili- yorum, yarın akşam ayni saatte yanı- nızda bulunacağım. İlmi heyet reisi profesör, prensi ziyarete — g_elecektır. Gizli bir geçid biliyorum. Sizi, onlîr.ıııîı buluşacakları yeşil salona kadar götü receğim. Her şeyi dinlıyeceksn_'ıı_z. O0 xaman sözlerime belki fazla itimad eder, bizlerle elele verirsiniz. Kendi kendimden utanmıştım. Başım ellerim arasında, düşünüyordum. Da- ha bir kaç dakika önce, samimiye - tinden şüphe edemediğim bu_ delikanlı- yı nasıl da kırmıştım. Gözlerimi kaldır- dığım zaman meydanda_kırîıse yoktı_ı. ileri doğru koştum. Ne bir gölge, ne bir geçid. e 7 Yalnız «Ganj hâkimesi»nin nazarları, ufuklarını saran sırrın bir yabancıya | - verdiği heyecan karşısında daha gurur- lanmış gibi geldi. Ne kadar uyudum, naşıl ülm.,. Kendim de bilmiyorum. Fazla heyecan insanı uyutmaz demiştim, ya- lan, İnsan vücudü o kadar zayif ve he- yecan denilen şey o vücudç öyîe_hı_ı_kın;lı ki uyku kaçmıyor, bilâkis zavallı vücu! bir müddet için dalıyor, kalıyor. Bir nevi yarı ölüm. "Gznj hâkimesisnin - timsahlarının dişleri- dibinde yatakalmışım. İçeri kahvaltımı getiren cariyeler, gözleri- Mi açtığım vakit, alnımı hayat ver'Ci losyonlarala ovuyorlardı. Cevab al * Mayınca merak etmişler, kapıyı Z01- la açmışlar. Birisi: — Yatmadınız mı?.. dedi, - Öteki ilâve etti: ğ : — Prenses,, Hindin en büyük bir şâheseri olan bu tablonun canlılığı sa- kın asabınizi bozmasın. Önü seyreder- ken dalıvermişsiniz gibi. f Alnımı ovuşturan bir üçüncüsü, Ssa” Yray insanlarma mahsus bir dalkavuk- lukla dudaklarını büktü: ' Uyumadığını prens haz- Tetleri duyarlarsa çok müteessir ola * caklardır, eminim. Kimseyi görmek, kimse ile k_o_nuş— Mak istemiyorum, Ruh, sükünet içinde olmadıkca en büyük bir rahat bile 1z- tırabdan farksız. İpek tüylü ve altın tüllü bir yatak böyle vakitlerde sanki öldürücü bir ıztırab çanağı. Akşama kadar yatağımda kıvrandım. Korkunç bir kâbus her lâhza' başımın ucunda gibi, Bir akşam önce olup bi- terlerin bir rüya olup olmadığından kuşkulanacak kadar şaşkın ve bunaltı | içindeyim, En göz kamaştırıcı bir saa- det havuzunda, bir lâhza içinde bed- baht kalıverdim, bunu söylesem, ktimse | l inanmaz. Şu dakika kimbilir kaç yüz uyuyabil - |- Ganj hâkimesinin tablosu İ kız, mevkiimi hasret ve ha - Eğâleg e:î'îyor. Hakları var. Uzaktîm"hîr şey çok güzel ve okadar cazip gorumî- yor ki. Hayat, bir tiyatro sahnesi gibi. En ihtiyar bir aktör, boya ve ışılg kuv- vetile, seyirciye yirmi yaşında bir de- likanlıdan çok daha genç görünebil'ırf Paris tiyatrolarından birisindf: on yedi yaşında mektebli bir kız îolunu oynı- yan kadının altmışını geçkin oldugunu söyledikleri vakit ben de inanmak iste- memiştim. Bir gün perde açıln_ıazdaîı önce bir tiyatro sahnesi gezdirmişlerdi. Buruşuk kâğıdlı dekorlar, şuraya bu- raya iliştirilmiş mukavva parçaları; her parçanın arkasında yarı küflenmiş demirler, sert kâğıddan yapılmış şam- danlar. İsmi büyük bir tiyatronun bu kadar derme, çatma bir sahnesi bulunmasına şaşmış, kalmıştım. Ama, seyirciler a- rasına geçtiğimden üç dakika sonra, — SON POSTA Yazan: Vedad Ürfi Genç adam: «Prensin mezarcılarla irtibatı olduğuna eminiz!» dedi. tıran muhteşem bir dekorün azametine daha fazla şaşmıştım. Bu ihtişam, sü- rekli bir alkış kazandı ve bu dekor, iç taraftan derme çatma gibi gördüğüm kâğid parçalarından başka bir şey de- ğildi. Hakiki hayat ile sahne arasında- ki fark, -birisinde hayatla çarpışan san'atkârlar oynuyor, öbürü - hayatı taklide memur artistlerin yeri. Evinde ölüm döşeğindeki yavrusunu düşünür- ken halkı sahte kahkahalarla eğlendir- meğe çalışan artist gibi yer yüzünde de mevki icabı güler gibi görünen in- sanların ruhu kimbilir ne türlü ıztırab- larla esir. İşte ben de bunlardan birisi oldum. Niçin mi?., Sevdiğimden emin bulunduğum bir insanın esrarengiz bir adam olduğunu öğrenmek beni öldü - rüyor. Bir çiftin en büyük sâaadeti, «yakınlık» ve «samimiyet» değildir de nedir?.. Devlet demiryolları yedinci işletme müdürlüğünden: Yedinci işletmenin ihtiyacı olan aşağıda yerleri, miktarları, muhammen be - delleri ve muvakka$ teminat miktarları kapalı zarf usulile ayrı ayrı eksiltmeye namede 2490 sayılı kanunda ve yazılı balast 2490 sayılı kanuna tevfikan çıkarılmıştır. ; Eksiltme 11 ağustos 938 tarihine tesadüf eden Perşembe günü saat l11 de Aİ- yonkarahisarında yedinci işletme binasında eksiltme komisyonunda yapılacaktır. İstekliler 1/7/938 tarih ve 3645 sayılı Resmi Gazetede ilân edilmiş olan talimat- eksiltme Şşartnamesinde yazılı vesikalarla muvakkat teminat banka mektubları veya makbuzlarını ve teklif mektublarını havi zarfları 2490 sayılı kanunun 32 ve hazırlıyarak ihale günü olan yukarıda 33 üncü maddesindeki tarifat veçhile yazılı günde saat onda eksiltme komis- yonu reisine makbuz mukabilinde teslim etmiş bulunmaları'lâzımdır. İstekliler bu husustakji şartname ve müukavele projelerini Afyonkarahisarda işletme yol «â8ll» başmüfettişliğinden parasiz alabilirler. Balast I!ıale Bir M3 nin ŞÖ Ş SK ocağının Kilometresi | - *dilecek | muhammen || (0 katarı | — teminat bulunduğu mikdar bedeli B Lauke hat M 3 kuruş İzmir - Afyon | 234 — 235 9000 M3 102 9i8v. — | 688.50 İzmir - Afyon | 400 — 401 10000 M3 136 13600.— | 1020.— Afyon - Konya | 227 — 227-4-700| 10000 M3 132 1320).— | 990.— caktır. 2 — Muhammen bedeli maateferrüat İnhisarlar U. Müdürlüğün 1 — Şartnamesi mucibince 27 aded dürbün açık eksiltme üsclile satın alıma- | dn : 2 adedi beheri 115 lira 25 adedi 65 şer lira hesabile tamamı 1855 lira ve muvakkat teminatı 139,12 liradır, 3 — Eksiltme 27/7/938 tarihine rastlıyan Çarşamba günü saat 11 de Kabataş- ta Levazım ve Mübayaat Şubesindeki Alım Komisyonunda yapılacaktır. 4 — Şartnameler parasız olarak hergün sözü geçen şubeden alınabilir. 5 — İsteklilerin kanunen kendilerimden aranılan vesaik ve Yo T.5 güvenme pa- ralarile birlikte eksiltme için tayin edilen gün ve saatte yukarıda adı geçen ko- misyona gelmeleri ilân olunur. — «4380> İstanbul orman başmühendisliğinden siltmeye konmuştur. Florya teşcir sahasında yaptırılacak sulama tesisatı kapalı zarf usulu ile ek- 1 — Tesisatın muhammen bedeli 10.000 liradır. 2 — Teminatı muvakkatesi 750 liradır. 3 — İhale 5 Ağustos 938 tarihine müsadif cuma gunu saat onda vilâyette Or- Vei Baş'mühendisliğinde orman alım satım komisyonu tarafından yapılacaktır. “ 4 — Tesisata aid projeler şartnameler ve evrakı' sairesi 'Başmühendislikte' gö- "rebilirler. Taliblerin teminat mektublarile birlikte ihâle güriüı_ıde sâat ondan ev- <h “yel komisyona müracâat etmeleri lâzımdır, — «4692> Traya küçük bir keşiş yapan Allahın, götttre darağacı altında biten Niğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbulda 'iııııoıl' memuriyet hayatı: 47 YERNGGURNUKONAKUK KK E SA GEĞERE KK Henn ee Kü Devlet kapısında elli yıl Yazan: Eski Dehiliye Nazırı veeski meb'us Ebubekir Hâzım Keşiş manastırın avlusuna girer girmez, senelerden- beri hazır duran mezarını gösterdi : “ Dünyanın en bahtiyar mahlüklarından biriyim. Ölünce hergün göre göre bir yatak gibi alıştığım bu mezara gömüleceğiml,, Kaymakam bey kızmış, kötü kötü sövmüş! Kocam da müteessir ola- rak, «Ben kalıpsız, küçük bir kayık ka- dar büyük bir ayakkabı- yapamam!» demiş. Bu sefer kaymakam bey büsbü- tün hiddetlenerek kocamı hapse attır- mış! Şu tuhaf vak'ayı paşaya anlattım. | Güldü, Kaymakamın, bilhassa kendisi İneboluda iken böyle keyfi bir tarzda adam hapsetmek cür'etinde bulunma- sınâa kızdı. Yavere: — Haydi, dedi, hemen hapishaneye git, kunduracıyı salıver, kaymakamı da | buraya çağır! Yaver gidince; paşa: — ÂAkıllı, uslu bir adam gibi görünen Nahifi şişkosuna ne ceza verelim, di- ye bana sordu. — Gayri meşru hapis, kanuni cezayı müstelzimdir. Bir daha böyle derebey- liği etmemesi için kendisini tekdir ve bu gibi hareketleri tekerrür ederse bü- yük cezaya uğratılacağını ihtar buyüu- rulmakla beraber, bir de nakdi ceza olarak kunduracıya bir, iki lira verme- sini emir buyurursanız münasip olur. Maamafih, yalnız para cezasile iktifa edilerek, eğer onu taşıyacak kuvvette hayvan bulunursa kendisi manastıra | götürülerek bir de cismahi ceza verile- bilir, dedim. Abdurrahman paşa: — Çok iyi, muükabelesinde bulundu. Fakat iki ceza fazla olur. Bir lirayı biz kunduracının karısına verelim. Kay - makamı da tekdir etmekle beraber cis- mani tazib ile cezalandıralım. Kaymakam, senelerdenberi hayvana binmediğini, binemiyeceğini ileri süre- rek itizar etti ise de paşa kabul etmedi. Kepekle semirtilmiş bir ekmekçi bey- giri bulduk, yola koyulduk. Fakat dağa tırmanmağa başlayınca, beygirin terleri sabun köpüğü gibi yol- lara akmağa başladı. Pâşâya: — Efendim, biz kaymakama ceza ve- relim derken, zavallı suçsuz hayvanı tahammül edilmez bir işkenceye mah- küm etmiş olduk, dedim, O da mütale- amı doğru bulduğundan kaymakamı geri çevirdi. Kızıl ve parlak meyvaları üzerlerine- de duran elma-ağaçları altından sağa, |sola büküle büküle yükselen sarp keçi yollarından ilerliyorduk. Güneşin ışık- larile yer yer /harelenen Karadenizi ver son derece güzel olan tabiat levhaları- nı seyir ede ede iki saatte manastıra vardık. şakların ve jandarmaların meyvaları koparmadıklarını merak eden paşa, bin diği katırı kâh öne, kâh arkaya çevire- rek «velâyeti âmmessi vazifesinin koru yuculuk kısmını pek güzel yerine ge- tiriyordu. Denizden, yeşil dağın tepesine kon- muş bir kaç akbaba gibi görünen ma- |nastırın kapısında, keşiş bizi karşıladı. Halinden, ziyaretinin çabucak iade e- dilmesinden pek memnun olduğu anla- şılıyordu. Keşiş, manastırın avlusuna ran mezarını paşaya gösterdi: — Dünyanın en bahtiyar mahlükla- kadar ömür vermiş ise, onu, kanadlı insanlara hâs bir gönül rahatlığı ile böyle cennet gibi güzel ve yüksek or- manlar içinde geçirmiş olacağım. Ölün- ce de hergün defalarla göre göre sene- lerdenberi bir yatak gibi âlıştığım bu mezara gömüleceğim. Sen, büyük bir paşa, bir vali olduğun halde, ne kadar çok ta yaşasan, gene pek kısa olan ömrünü bin çeşid dağda- ğa içinde geçirecek ve nerede ölece - ğini, nereye gömüleceğini bilmiyecek- sin. Seni Kastamonuya vali, beni bu- hangimize daha büyük lütufta bulun- duğunu düşün ve anla! ” Paşa: : KM A İ KÇF L dd lâkin Cenabımevlâ bizi dünyaya ne olmak, ne yapmak istediğimizi sorarak göndermiyor ki... O, ne takdir etmiş, alnımıza görünmez harflerle ne yazmış ise, biz bilir bilmez, mutlaka onun bu yoldaki takdirine uyup gidiyoruz.. - Paşa, keşiş efendinin her nedense bu Kıyafet içinde gizlenmiş bir müslüman, hatvtâ hiç olmazsa bir veli namzedi ol- duğuna inanmıştı. Paşanın şu acül ina- hışını düşünerek, Takiyüddin efendi - nin şimdi de bir keşiş şekil ve kıyafe- tı—nğe geri döndüğüne hükmedeceğim geliyordu. Eğer keşişin içinde yaşadığı Manastırın mevkiinden daha yüksek olduğu anlaşılan ist'ğnası mâni olmasa, vali odasının yanındaki benim sabik o- dama postu sereceğinde şüphe etmi - yordum. Paşa, keşişle tekrar görüşmek arzu- sunu izhar etmişti. Fakat o, münferid hâkimi olduğu zümrüd gibi yeşil dağın tepesinden bir daha aşağı inmeğe te- nezzül etmedi. (Arkası var) BÜĞÜNURMUNUĞÜĞÜUKEKKEL KK RRERRM DOYÇE ORİENT BANK » Dresdner Bank Şubesi Merkezi: Berlin Türkiyedeki şubeleri: Galata - İstanbul - İzmir Deposu: İst. Tütün Gümrüğü * Her türlü banka işi * Elma ağağları altından geçtikçe, u- |Z girer girmez, senelerdenberi hazır du- İ& z Her türlü banka muameleleri E rından biriyim, dedi, Çünkü, Allah ne £ : Develi Asliye Hukuk Hâkimliğinden: * Develinin Reşadiye M. den Mehmed karısı Zehra tarafından kocası İstanbul Kasımpaşada Büyük Hamamda su yolcu Göstelek — oğullarından - Mustafa _oâlu Mehmed aleyhine açtığı nafaka davası « nın esnayi rüyetinde müddeialeyh da « veti kanuniyeye igabet etmediğinden hakkında giyaben duruşma icrasına ve gi- yap kararmın tebliğine —muhakemenin etmediği surette mahkemeye kabul o - lunmıyacağı müddeialeyhin mahalli ika- unur, 'OSMANLI BANKASI £ TÜRK ANONİM ŞİRKETİ f TESİS TARİHİ ; 1863 — — Türkiyenin — başlıca — şehirlerile E Paris, Marsilya, Nis, Londra ve E Mançester'de, Mısır, Kıbrıs, İrak, f İran, Filistin ve _ . Şubeleri, Yugoslavya, Romanya, B | Suriye ve Yunanistanda Filyalleri | vardır. ' B yapar. GÜZEL Hıfzıssıhha — noktai — nazarın- dan her busüsta iyi imal edilmiş ÇOCUK ARABALARI, en İyi şerait ve en ucuz fiatlarla yalnız. | aker Mağazalarında | - satılmaktadır. ' Son Posta Matbaası SAHİPLERİ; : Rasıp EMEÇ — Pek doğru söylüyorsunuz, dedi, A. Ekrem UŞAKLIGĞİL M Sermayesi: 10.000.000 İngiliz lirası , Yunanistan'da E 5-8-938 cuma günü Sa. 8 talikan karar ve- — rilmiş olduğundan beş gün içinde itiraz — meti meçhul olduğundan ilânen tebliğ o- — ” | Neşriyat Müdürü: Selim Rügıp Emeç — a

Bu sayıdan diğer sayfalar: