26 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

26 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Anadoluya muhacir getirmek işini Tacil etmek lâzım Yazan: Muhittin Birgen P nde, bu muhabiri tarafındar Bu mekt sında k çok (l ester Lloyd — gazete: gazetenin İstanbul zalmış bir mektub okudum. da eski ve yeni Türkiye ara- a bir mukayese yapılıyor ve bir şeyler sö: Meselâ, iş ka- İ «Bu kanunda mevcud olan içtimal ahkâmı Avrupanın neresinde buluruz?> diyor. Müuhabire göre, zaten Türkiyedeki ye- ni zihniyetin bütün hususiyeti de bura- dadır. «Dün imkânsız görülen şeylerin Resimli Makale: hepsi bugün birer tabil iş haline gelmiş- tir. Türk milleti öyle sür'atli bir tempo ile Avrupalılaşıyor ki bunun tarihte bir misalini göstermeğe imkân yoktur. En Mmüşkül meseleleri bile halletmek için hayrete lâyık bir enerji ve bir ruh hare- keti gösteriliyor» or. Muhabir bu sözlerine delil olmak üze- re birkaç misal veriyor; bir tanesi Ana- dolunun ortasında vücude getirilmiş alan Ankaradır; Ankara, muhabire göre bir Weltstadt, yani dünya şehri olmuştur. Böyle bir şeye bir vakitler kimse inan- mazdı; bugün bir hakikattir. İkinci bir misal olarak ta Türkiye hu- dudları haricinde kalan Türklerin muha- cir olarak Türkiyeye nakillerini ve iskân- larını gösteriyor. Balkan memleketler$n- de bir milyondan fazla Türk olduğunu söyliyen muhabir, bunların birer birer Türkiyeye nakil ve iskân edildiklerini anlatıyor. «Devlet bunlafa toprak veri« yar, ev veriyor, istihsal vasıtaları ve hat- tâ para da veriyor Nihayet, mu- habir, bu gidişle Anadoğunun — birçok ümransız yerlerinin bir bahçe haline ge- leceğine de kanaat getiriyor. * Son zamanlarda Anadolu içinde bu muhacirlere ben de birçok defa rastgel- dim. Rumelinin toprak üstünde tabiatle mücadele bakımından meşhur olan Türk- leri, şimdi kuvvetleri ile Anadolunun topraklarını yoğurmakla meşguldürle Pester Llioyd'un muhabirinin dediği bi, devlet onlara her şey vermiştir: Top- rak, ev, hayvân, tohum ve hattâ para. Önlar da şükrediyorlar ve - çalışıyorlar. Hayatlarından memnundurlar. Son senelerde bunlardan bir çokları- na, henüz Türkiyeye gelmezden evvel Balkan memleketlerinde de, Türkiyeye gelmek üzere yolda tesadüf ettim. Bir gün Sofya sokaklarında, bir gün Kösten- cede, bir gün vapurda, bunlara nerede rastgeldimse, yaşadıkları yerle ağır hayat şartları içinde bulur anlatıyorlardı. İçlerinde bir çoğunu da, hükümetin yardımını beklemeksizin ce- bine koyduğu on beş lira ile yola çıkmış olarak gördüm. <Eskişehire yerleşmiş 0- lan hemşerilerinin yanlarına» gidiyorlar- dı. «Nasil olsa bir iş buluruz, kendi vata- nımızda olalım!'» diyorlardı. En iyi hükmü halk ver şehirde- ki hemşerileri bunlara <iyi bir mektub> göndermiş olmasalardı ceblerinde on beş lira ile kendi başlarınâ Türkiyeye b eden bu Türklere tesadüf etmezdik. De- mek oluyor ki muhacirler Türkiyeye ge- liyorlar ve oradaki hayatı beğeniyorl. Halbuki, vaktile iş böyle değildi. 1877 den sonra Türkiyeye muhacirler kafile kafile geldiler; bunların çoğu sefil oldu, çoğu işsiz, ekmeksiz kaldı; ya ekmeksiz- likten, ya hastalıktan öldüler, harab ol- dular. Bugün öyle değil, Türkiyede dev-| let var, iş var, ekmek var ve nihayet teş- kilât var. diyor arığı * Geçende Celâl Bayar söylüyordu: kümetin hesablarına göre bir. muhac nüfusu, yerine yerleşip rahat rahat çalı- şabilir bir hale gelinciye kadar devlete raloluyormuş. Belki bizim göre bin lira mühim bir para- - fakat Türkiyeye çalışır bir nüfusun bin liraya maloluşu pahalı değildir. Dey- letin verdiği bu bin Hira, nihayet bir vans, bir borçtur; çünkü bunu alan fus, her sene göze görünen ve görünmi- yen vergilerle onu devlete lade edecek-| tir. Beş sene sonra devlete borcunu öder de belki alacaklı olmıya bile başlar, Şu halde iş, dişimizi sıkıp kesemizi aç- mıya ve şimdiye kadar elde ettiğimiz tec- Telsiz mucidi Markoni ölümünden az evvel bir gazeteciye muvaffakiyetlerinin sırrını anlatmıştı: — Elektrik kuvvetinin esirde dalga yaptığını anlamıştım. Bu müşahede bana dalga yapacak ve dalgadan mülöcasir 0- lacak iki cihazla iki kişinin tefe müracaat etmeden konuşa- bilecekleri inancını verdi. İnandım ve sebat ettim, diyordu Vindsor Dükü Gulzar gyatile Seyahate çıktı Gulzar yatile, yaz seyahatine çık - mış olan Vindsor Dükü, Napolide, sıkı bir kürek idmanından sonra, dinleni - yor. Her yıl dünyada 16 milyon bora oluyormuş! “Maraf İngiliz ve Alman heyetşinasla - rına göre yıldırım zirâate pek faydalı - dır. Her bora esnasında yıldırım vasıta- sile havadan toprağa büyük miktarda a- z0t girer, bu azot ta en mükemmel bir gübre vazifesini görür. Yapılan bir hesa- ba göre bütün dünyada her gün 45,000 bora zuhur etmekte bu miktar senede 16 milyonu bulmaktadır. Yıldırımdan top- ğa düşen azot mikdarı yüz milyon ton- dan aşağı değildir. Arıların nankörlüğü lterede Suffalk'ta arıları çok seven “gün kovanlarını temizlemeden du- kadın, ensesini sokan bi rınin iğnesine kurban gitmiş ve bir kali i neticesinde ölmüştür. birinin haklı olarak dediği *İnadoluyu mamur bir bahçe haline geti mekte mühim bir rol oymıyacağı muh kak bulunan bu Rumeli Türklerini kadar az zaman zarfında Türkiyeye n ledersek hem onları bir an evvel bugünkü müşkül hayat vaziyetlerinden kurlarmış, hem de Anadolunun mukadder ve hakkak olan Gmranını tacil etmiş bulu- nuruz. Bu davaya yalnız «iş> itibarile baksak varacağımız netite gene şudur: Türk milleti için sermaye konacak en güzel saha bü <iş» Gir. Neticeden korkmadan her sene bu işe birkaç milyon yatırabi- Muhittin Birgen DA <a — İnanma ve dayanma kuvveti.. — ğurur, f yoktur. gölreerrereenermesane e sen a sersenen ee ne ee enAene eee Hergün bir fıkra Çıngırağınız yoksa Seyyar satıcı bir yazıhaneye — gir- MmüşG. — İğne satıyorum. — İstememi — Gayet iyi traş bıçaklarım var, — Titemnlit — Hiç bozulmuyan çakı diş fıtçası vereyim, — İstemem. Hem jazla konuşma şimdi odacıyı çağırır, seni kapı dışarı attırırim. vereyim, — Odacıyı çağıracak — çıngıyağınız yoksa, iyi çıngıraklarım var, Bir ta- ne alımız, düşününüz, halırınıza gelebilecek ihtimallerin hiçbiri doğru de- gildir, bahse girişiriz. Şu halde biz söyli- yelim: Melon şapkalı, siyah pardösülü zat İn- gilterenin birçok defalar nezaret maks- mına geçmiş olan sayılı devlet adamla- rından Vinston Çurehil'dir. Yanındaki ;se çocuğadur. Baba.. şiddetli bir maçın so- nunda nefes nefese, çamur içinde ve yır- tık elbiselere sarılı oğlunu almaya gel- miştir ve... neş'esi siyasi bir zaferin ve- rebileceği neş'eden de fazladır: Oğlu ile iftihar ediyor. ve sebat birleşince insanda yenilmez bir kuvvet do- at bu kuvvetin insanı muvaffakiyet yerine hüsra- na götürmemesi için inanılan şeyin doğru, esaslı ve sağlam olması lâzımdır. İşe başlarken evvelâ bu noktaları tedki ediniz, sonra inanınız, mutlak kanaat sahibi oldukları sonra da sarıldığınız işde sebat gösleriniz. Sizi yıkacak kuvvet Yanlışlıkla Okyanusu Geçen tayyareci Zengin olacak Eski püskü bir tayyare ile, Los An- celosa gideceği yerde yanlışlıkla Ok -| yanusu geçerek, Dublin'de yere inen ğ Amerikalı tayyareci Corrighan, bir çok yerlerden teklifler almaktadır. Cebinde topu topu 15 doları kalan delikanlı tayyareci, bütün bu teklifleri reddetmiştir. . Amerikan Vodvil kumpanyaların - dan biri 4 bin İngiliz lirası mukabilin- de birkaç defa sahneye çıkmasını is * temiş, Amerikan mecmualarından biri beş yüz kelimelik, ve egençler neden uçmalıdırlar» mevzulu bir makale yaz- dığı takdirde 3 bin İngiliz lirası vadet- miş, meşhur milyoner sinema rejisörü Lanuk da, senede üç film —çevirmek ve beş senelik bir konturat yapmak şar tile senede 20 bin İngiliz lirası teklif etmiştir. Delikanlı bu sonuncu teklife: — BSizi Amerikada ziyaret edeceğim.. şeklinde cevab vermiştir. Sovyet - Alman siyasi münasebatı bozuldukca ticari münasebat iyileşiyor Sovyet Rusya ile Almanya arasında si- yasi gerginlik olmasına rağmen, — ticari münasebetler gün geçtikçe artmaktadır. Son aylarda Sovyetler Almanyaya 200 bin metre mikâb kereste satmışlardır. İSTER Bir arkadaşıfnız anlattı: n kim olduğunu sordum, veröiler, Fakat o gece kendi apartımanımın sahibi istediğim t zilâtı yapmıya razı olunca değiştirmekten vazgeçtim. Ertesi gün pazardı, bir gaileden kurtulmuş olmanın verdiği se - | rübelere istinaden iskân işlerimizi ıslah ederek, kabil olduğu kadar fazla muha- cir getirmeğe çalışmalıyız. Pester Liyod İSTER İNAN, «— Geçenlerde bir apartıman tutmıya teşebbüs etmi Binayı gezdim, hoşuma gitti. Fiatımı konuşmak üzere İ bir çikolâtacının STER muhteşem adresini | tacın Akşam geç vakit İNAN, İNANMA! vinçle karı koca bir köye gittik. Orada dolaşırken zarif ve bir köşk dikkat gözümü çekli, merak ederek sahibinin kim olduğunu sordum. Bu defa bir başka çikolâ - adını söylediler. narı bir gazinoda dinleniyorduk. Bir gazete aldım, gözüme ilişen ilk fikrada bilmem ne vergisi münasebetile çikolâ- tacıların ziyan ettikleri yazılıyordu.» İSTER İNANMA! apurun gelmesini bekliyerek deniz ke- Sözün Kısası İstanbulun Eğlence yerleri! E mini için sön zamanlarda te - şebbüs edilen icraata dair havadisleri Kgazet e okürken gözüme ilişti: Şimdiye kal listelerini tasdik - etti - ren eğlence yerlerinin sayısı bini bul- müuş!, Akşamları, işden çıktıktan — sonra, şöyle bir iki saat yorgunluk ve temiz bava alacak bir yer bulmak için melül melül etrafima — bi r bulamadan eve dönü a lışmış bir İstanbullu sıfatile bu hava - dis karşısında şaşakaldım. Bin tane nce yeri!. Şaka de İstanbulda neler varmış da bizim berimiz yok. Nerede imiş acaba bun « lar? Biz, çocuğumuza toz yutlurmadan, onun nazik tenini kara ve sivri sinek- lere yem etmeden, © tacak, gezdire- eek yer bulamıyoruz diye boyuna kâyet ederken, meğer bu şehirde sa - yısı binlere varan eğlence yerleri bu- lunduğundan haberdar olamıyacak ka- dar sersem imişiz! E. Talu ğlence yerlerinde ucuzluk te. Bin tane eğlence yeri. — Şüphesiz, böyle azametli bir yekünun içerisinde birkaç tane tiyatro, revü, yirmi, otuz, kırk kafeşantan, müteaddid Lünapark- lar, pisinler, sirkler, varyete yerleri de olacak.. ama, nerede? İşte, zahir, ba « siretimiz bağlı da göremiyoruz. Yo bakın, nah! Listelerini bile tasdik et- tirmişler. Yalan değil: Gazeteler ya - Ama, diyeceksiniz ki, her'kelimeyi her yerde asıl mânasile almak değildir. Öyle bir muhitteyiz ki, kabak çekirdeğini esnaf: — Eğlencelik! diye satar, Siz de haklısınız! oğru Hayat pahalılığı tedkikleri devam ediyor İktisad Vekâleti tarafından pahalılık hakkında tedkikler yapmak #zere mem- leketimize getirilen Kembriç Üniversite- | iktısad profesörü Mister Benhan, Zon- guldaki tedkiklerini bitirmiş, İstanbula dönmüştü. Mütehassıs dün akşam Trab- zona harcket etmiştir. Mister Benhan İstanbulda kaldığı bir kaç gün zarfında Belediye İktısad Müdü- rü Asım Süreyya ile temas etmiş, hayat pahalılığı etrafında kendisinden — izahat almıştır. Asım Süreyya ile mütehassisın görüşmesi bilümum yiyecek, içeceklerin, toptan ve perakende satışları esnasında yapılan muamelelerin tedkikine inhisar etmektedir. Belediyo iktısad müdürü, mütehassısa Belediyenin bu hususta ev- velce hazırlamış olduğu raporları da gös- termiştii. Mütehassıs Trabzondan Karsa Beçecek ve iç Anadoluyu da dnlaştıktan sonra iki hafta sonra tekrar İstanbula dönecektir. Asım Süreyya ile Mister Benhan iki hafla sonraki son temasla nı müteakip, İktisad Vekâletine hayat pahalılığı hakkında mufassal bir rapor verilecektir. Bir müddet evvel hayat pahalılığını tedkik etmek üzere Türkiyeye getirilen İsviçreli mütehassıs Borenç te bu husus- taki raporunu eylülde İktısad Vekâletine verecektir. genererrerAeLeLAELEAESELE aa. remeninanaancene TAKViM

Bu sayıdan diğer sayfalar: