Yemekten kalktıkları zaman Belkis te- ? lâşla saatine baktı: — homurdanacağını zannetmişti. — Ben gidiyorum dedi, ikide terzide — Meliha bekliyecek ondan sonra da Şev- kiyelere gideceğiz. Her zamanki gibi babasının somurtup Halbuki böyle olmadı. İhtiyar döndü.. kırçıl kaş - larını aşağı doğru indirerek ona baktı: — Odama gel dedi, sana mühim bir şey — söyliyeceğim. Genç kız hayret içinde onu takib etti. — Babasında bir değişiklik olduğunu an - g gıdlarını karıştırmıya başladı. — cak farketmişti. Odaya girince Mecdi Bey yazıhanesi - nin önüne oturdu. Çekmelerini açıp kâ- Nihayet © kâğıdlarin arasından çizgili küçük bir kâ- — ğid çıkararak genç kıza uzattı. Emreden — bir sesle: © » 't — Oku dedi. Genç kız kâğıdı aldı, bir göz attı, gayet — bozuk bir yazı ile yazılmış olan şu bir kaç kelimeyi okudu: «Kızının canını korumak istiyorsan bi- — zi memnun etmelisin», allında, imza ye - — rinde kocaman bir kama resmi vardı. Bel- ç d kis kahkahalarla gülmiye başladı. Kâğıdı yazıhanenin üzerine bırakarak: — Biri bizimle egleniyor, dedi. 3 Mecdi Bey dik dik kızına baktı: «Ben de evvelâ öyle zannetmiştim, bu — Mmektubu da bir hafta evvel aldım. Sana bahsetmiye de lüzum görmedim. Fakat — geçen akşam kapının önünde bazı gölge- | ler gördüm, sonra bu ikinci mektub ba- — na biraz mühim göründü.» Genç kıza ge- ğ — ne öyle çizgili küçük bir kâğıd parçası uzatıyordu. Belkis artık gülmüyordu. Ba- basına endişe ile bakarak kâğıdı aldı, o- — kudu: «İhtiyar, belki evvelki ihtarımıza ehem- —' miyet vermedin. Fakat bu ikinciden son- — Tra aklını başına topla, kızının hayatı a- - vucumuzdadır. Onu nasıl sevdiğini çok iyi biliyoruz. Eğer istediğimiz parayı ve- rirsen mesele kalmaz. Bizi polise ihhar — etmiye kalkma. Böyle bir şey yaptığın — gün kızını yok bil. Beş bin lira istiyoruz, |- parayı nereye bırakacağını biz sana ha- - ber vereceğiz.» Bu sefer mektubun altında ne kama İfakat hanım, mütemadiyen somur - tuyor, pencerenin önünde sigara tel - lendire tellendire sokağı - seyredi- yordu. Kocasının" — Çamaşır de- gişeceğim.. bana temiz don, göm- lek çıkar! Emrine rağmen, yerinden bile kı- mıldamamıştı Gurabi — efendi — kendi kendine çamaşırını değişti; gi- — yindi. Aşağıya otelin holüne indi, so- — kak kapısını göz hapsine aldı.. Saat bir.. hâlâ gelen yok. Deli ola- — caktı. Paraların acısı gittikce yüreğine çokuyordu Içmden içinden nefsine lâ- — net ediyordu. Küçük bir zâf, onu nele- — ve sürüklemişti. Dört yüz küsur lirası — - bütün serveti - yok olmuş, karısı küs- 'muş, kendi hastalanmış ve neş'esini — kaybetmiş, yol arkadaşları birer tarafa y savuşmuş ve ihtimal ki, hiç yoktan, za- Pi bıtada ve mahkemede başına işler açıl- mıştı. — Kırkından sonra azanın hali bu- dur! ', Diye kendi kendine mırıldanırken, kapıdan içeriye önce Yasef, sonra da Takvorla Torik Necmi girdiler. Ermeni, Gurabi efendiye doğru yü- — tüdü, yanına varır varmaz: — Darılma, amma, hepsiniz de bir | çeşit antikasınız! diye söze başladı. - Dünyada, çeşit orijinal numro görmü- $üm, ve lakin sizin gibisini görmemi- ' şim. Bu bizim Necmi beyimiz yağnış — zenaat tutmüuştur: detektif olacağıdı.. Bu lâflara Gurabi efendi zerre kadar — ehemmiyet vermiyerek, yerinden fır- ladı ve Yasefin yanına koştu. İki eline — birden sarılıp sordu: « — Ne haber? — Yuzel haber yitirdik., — — Paralar bulundu mu? ı. b — Fazlasiylan, — Anlamadım I k —F F K v edln ĞMİ ee dünü “Son Posta,, nın Hikâyesi TEHDİD MEKTUBLARI KKK IA KKK A . — Yaazan : resmi, ne de başka bir şey vardı. Genç kız birdenbire sararmış, gözlerini kalın bir endişe bulutu kaplamıştı. Kendini bir koltuğa atıp: — A, şimdi ne olacak, dedi? Mecdi Bey düşünceli düşünceli cevab verdi: — Bizim Kerimi çağıracağım. Onun bir çok işlerde polisle beraber çalıştığı - nı biliyorsun. Genç kız yüzü bu sefer kıpkırmızı ola- rak yerinde doğrulmuştu: — Nasıl, Kerimi mi? Kerim, onların uzaktan akrabası olu - yordu. İki genç bir aralık birbirlerine zâf duyar gibi olmuşlardı. Nişanlanacak- ları bile söylenmişti. Bir kıskançlık kav- gasından sonra bozuşmuşlardı, Kerim tekrar barışmayı sonradan çok istemiş, genç kız bunu bir izzeti nefis meselesi yaparak ona daima red cevabı vermişti. Kerim gazeteci idi, Zeki, ateş gibi bir çö- cuktu. Hakikaten bir çok vak'alarda po- lise yardımı dokunmuştu. Mecdi Bey kızının itirazına aldırmı - yarak tekrar etti: — Kerimi çağıracağım. Senin şımarık- lıklarından bıktım, ne istiyorsun çocuk- tan, düşman değiliz ya, Vaziyeti tehlikeli görüyorum. Kerim gelsin, burada bir müddet otursun. Tehdid — mektublarını gönderenler de ondan şüphelenemezler, nihayet akrabamız. Sana da nezaret eder.. Fazla bunalırsak parayı veririz, ne ya - palım. Genç kız şimdi elindeki mektuba kor- ku dolu gözlerle bakıyordu. Babası: — Hayatın tehlikede, dedi. Ona göre hareket et. Sokağa çıkmaman bence da - ha doğru. Zaten son günlerde fazla gezi- yordun, biraz dinlenmiş olursun. Genç kız, Kerim vak'asından sonra ger- çekten kendini fazla kapıp koyvermişti, Bir gün evde durmuyordu. Kadınlı er - kekli bir sürü yeni ahbab edinmişti ve babası bu ahbablardan hnefret ediyordu. Genç kız önun böyle sert ve öfkeli bir alayla konuşmasına alışıktı. Yerinden kalktı, tehdid mektubunu hiddetle bu - ruşturup attı, odadan çıktı. Fakat o gün sokağa çıkmadı. * Ertesi gün Kerim geldi. Mecdi Bayle Peride Celâl — ŞWnamlltir mektubları tedkik ettiler, genç adam bel- li etmemeğe çalışarak hizmetçileri sorgu- ya çekti, evin her taraftan iyice mahfuz olup olmadığına baktı ve Belkisin sö - murtmasına aldırmıyarak bir aralık ya- nina yaklaştı. Orada bulunduğu müd - detçe hiç bir şeyden korkmamasını, ya- kında mektubları yazanları ele geçire - ceklerini söyledi, o günden itibaren de eve yerleşti. Belkis artık bütün ahbablarını terket- mişti sokağa çıkmıyordu. Evde Kerim 0- nu meşgul edecek, eğlendirecek bir çok şeyler buluyordu. Genç kız evvelâ binbir huysuzluk yapmış, sinirlenmiş, fakat ya- vaş yavaş sükünet bulmıya, ona alışmı - ya başlamıştı. Eskisi kadar da korkmu - yordu. Kerime itimad ediyor, onun ya « nında iken kendisine kimsenin dokuna - mıyacağına emin bulunuyordu. Bir hafta geçti. Heyecanla, parayı ne- reye koyacaklarını bildirecek olan üçün- cü mektubu beklediler, Fakat —mektub gelmedi. Bu üçünü de sevindirdi. Bel - kis Kerimle beraber artık arada sırada sokağa çıkmıya da başlamıştı. Daha zi - yade başbaşa gezmeyi tercih ediyorlardı. Yavaş yavaş aralarında o eski samimiyet tekrar vücud buluyor, gene birbirlerini gördükçe kalbleri çarpmıya başlıyor, göz- lerinin içi gülüyordu. Korku genç kızı büsbütün genç adama yaklaştırıyordu. Bir yere gittikleri zaman, daima arkala - rından birinin kendilerini takib ettiğini zannediyor, ona sokuluyordg. Evde otü « rurlarken bazan küçük bir gürültü olsa derhal koşup Kerimin yanına sığınıyor ve o, elini tutup ta «ben buradayım» diye - rek sıktığı zaman küçük bir kız gibi kı- zararak gülümsüyordu. Çok zaman da tehdid mektublarını tamamile unutuyor- lar ve aralarında eskiden birbirlerine duydukları sempatiyi de gölgede bırakan çok başka, çok büyük bir şeyin vücud bulduğunu ürpererek hissediyorlardı. Bir sabah, her zamanki gibi salonun bir köşesinde oturmuş alçak sesle konu- şuyorlardı. Mecdi Bey ortalarda yoktu. Bir aralık Kerim onu görmesi lâzım gel- diğini söyliyerek genç kızı bırakıp dışarı çıktı ve çıkarken farkında olmadan yere bir deste kâğıd düşürdü. Belkis genç a- Fosseptik inşaatıdır. Keşif bedeli 19545 lira 75 kuruştur. Umum Müdürlüğünden alınabilir. Yapı işleri ilânı N afia Vekâletinden: 1 — Eksiltmeye konulan iş: Ankara Yüksek Ziraat Enstitüleri kanalizasyon ve 2 — Eksiltme 16/9/938 Cuma günü saat 11 de Nafia Vekâleti Yapı İşleri Ek- silltme Komisyonu odasında kapalı zarf usulile yapılacaktır. 3 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin 1465 lira 95 kuruşluk muvakkat teminat vermeleri ve bu inşaatı yapabil eceklerine dair ehliyet vesikası etmeleri lâzımdır. «Bu vesika eksiltmenin yapılacağı günden en az sekiz gün evvel bir istida ile Nafia Vekâletine müracaat edilerek alınacaktır. Bu müddet zarfında vesika talebinde bulunmıyanlar eksiltmeye giremiyeceklerdir.» # — Eksiltme şartnamesi ve merbutatı 98 kuruş bedel mukabilinde Yapı İşleri ibraz 5 — İstekliler teklif mektublarını eksiltme günü olan 16/9/938 Cuma günü saat ona kadar Komisyon Reisliğine mak buz mukabilinde vermeleri lâzımdır. Postada olacak gecikmeler kabul edilmez. c336l1> «5881. NEVR Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. BH BB EEE İcabında günde 3 kaşe almabilir. H L B OZiN 1 — Vekâletin 938 mali yılı ihtiyac: antrasit» kömürünün mübayaası kapalı 3 — Muhammen bedel 11587 lira 50 â — Muvakkat teminat 869 liradır. maları lâzımdır. muteber değildir. «3090> <5448> Dahiliye vekâletinden: için alınacak 450 ton sömikok «Türk zarf usulü ile eksiltmeye konmuştur. 2 — Eksiltme 1/9/938 tarihinde Perşembe günü saat 11 de Ankarada Yenişe- birde Vekâlet binasında toplanacak satınalma komisyonunca yapılacaktır. kuruştur. 5 — İsteklilerin bu babdaki şartnameyi Vekâlet Levazım Müdürlüğünden al- 6 — İsteklilerin 1/9/938 saat 10 a kadar teklif mektüublarını satın alma kö- misyonu reisliğine makbuz mukabilinde vermeleri icab eder,. ? — Posta ile gönderilecek teklif mektublarının 6 ncı maddede yazılı saate kadar komisyon reisliğine gelmiş bulunmasi şarttır. Postada olacak gecikmeler Niksar Belediyesinden : (Devamı 13 ncü sayfada) STANIN ğgğe ROMANI — Anlamayacak yibidir, duğrusu, Sen, şimdik al şu paralari.. say. Bak bakalum, tamam mi? Gurabi efendi he- lecandan — titreyen ellerile, uzatılan pa- ralara sarıldı. Utan- masa öpecekti, Say- dı: Dört yüz on lira idi. Çaldırdığı meb- lâğın tam sayısını bilmiyordu ama, a.: şağı yukarı bu ka- dar olduğuna kani- di. Cebine yerleşti- rirken: — Allah rTazı ol- sun senden! dedi. Öteden Torik Necmi atıldi: — Bey baba! Bizi de duadan unut- ma, anam! Ben olmasaydım, sen bu pa- pellere rüyada bilem kavuşamazdın. Onların eline geçmesi fakirin sayesin- dedir. İhtiyar, işin iç yüzünü bilmediği hal- de, kemali safiyetle: — Senden de Allah razı olsun, evlâ- dım diye mırıldandı. Takvoör, Toriğin kolunu dürttü, — Ağnattır ettiğin işi de, Gurabi E- fendimizden bir bravo al. Bir kenara çekilip oturdular. Torik anlattı: — Biz, bey babacığım, senin anlıya- cağın, bu gâvuroğlu ile beraber, dün, bütün gece kerizde idik. Ne yapayım? F G a el — eeei 0 — ll Gurabi efendi helecandan titriyen ellerile uzatılan paralara sarıldı Serde delikanlılık var. Memleket mem- leket değil, tavuk kümesi mübarek, A- nacı, yarkası, pilici, her çeşidden var. Tümen tümen!, İnsanın, etrafına bak- tıkca, içi gıcıklanıyor. Biz de, dün ak- şam tuttuk, mahud mahallelerde voli- ye çıktık. Eh: O ev senin, bu ev benim.. nihayet, sabaha karşı bir yerde demir- ledik. Kafalar da dumanlı., bir gaco- nun yatağında ben, bir gaconun döşe- ğinde de gâvuroğlu, sızmışız. Bir de, gün doğarken göz açalım ki, gecenin karanlığında dumanlı gözlerimize piliç görünen yosmalar, hâlis birer karga. Yüz, surat Yenicami memşası! Boyalar akmış, buruşuklar, katmerler meydana çıkmış, gudibet mi, gudibet! Çırnık, moloz, ırtık ıeyler .Böyleımu. bu can A B SN V _; —e —0 P. » aa - Hiyaz'ğe para verir mi? Sofa- ya fırladım. Yoktan bir bahane icad e- | dip, hesab” görme- den fertiği çekecek- tim, Lâkin merdi- ven başında mama yakama yapıştı. — Paralar! — Ne parası, be? diye bağırdım,. Mos- tradaki mal baş- kaydı, siz bana baş- ka mal verdiniz. Bende böyle man- depsiye basacak su- Tat var mı? Dinim rabbenâ hakkı için metelik vermem. — Vereceksin! — Höşt! Sen git de o enaiyi başka yerde ara! Kari yolumu kesiyordu. Baktım aşa- ğıdan Takvor geliyor. — Al, sana hediyem olsun, ahpar! diye bağırdım, Karının beline bir tek- mMme,, doğru Takvorun kucağına. Arka- sından, hemen yaygarayı bastı. Baktım, iş fenaya saracak, Polis, molis, mama- nin feryadını duyar da gelirse, meram da anlatamayız, kodesi boylarız. İyisi mi işi büsbütün zorbalığa vurmalı. Be- limden çekeceği çektim, başımı eğerek bir saldırdım. Karı elimdekini silâh sandı. Korkudan, basamakların üzeri- ne yığılıverdi. Sermayelerin hepsi de birer delik bulup sinmişlerdi. Meydan bize kaldı. Takvora: «Haydi, Takvor, bas!» dedım. Mamanm üstünden atlı- Niksar belediyesinin yaptırmakta olduğu elektrik şebekesinde kullanılmak üzere 1320 Kilo — Çıplak bakır tel — 25 M/M2 lik 290 Kilo » a 16 M/M2 » 180 Kilo » » » 10 M/M2 » Sert çekilmiş tek olacaktır. 1790 kilo bakır tel 15 gün müddetle açık eksiltmeye konulmuştur. Teller İs- tanbulda teslim alınarak bedeli peşinen verilecektir. İsteklilerin 13/9/938 gü - nünden evvel Niksar belediyesine müracaatları. (5845) yarak kapıyı tuttuk, yallah dışarı!, Bir şey değil, bu işin racona muhalif oldu- ğunu biliyorum ama, karılar yüzüna bakılır gibi değildi.. yoksa parayı esir gemezdim. Derken, babacığım: Kendimizi s0 kakta, hani ya o ana cadde yok mu? İş te orada bulduk. Enai enai bir sütcü, yahud da bir işkembeci dükkânı arı- yorduk. Meğerleyim bu memlekette iş- kembeci yokmuş. Herifler, ne ile malhr murluk bozuyorlar, bilmem ki? Ne ise,, o sıra, baktık bu bizim Yasefaçı., : — Ne geziyorsun, ulan? diye sor- dum. Yoksa sen de hındımdan mı geli- yorsun? — Yok! dedi. Başimiza geleni sorma. — Ne oldu? — Böyle.. böyle.. böyle.. diyerek se- nin marifetini uzun uzadıya anlattı. (Gücenme, bey babacığım ama, sen ol- dukca da sepet kafalı imişsin. Hiç insan yabancı yere zanparalığa gider de, üze- rinde bu kadar mangiz bulundurur mu? Derken, efendim, Yasefaçiye: — Biz de sana yardım edelim.. de- dik. Kabul etti. Lâkin o saatte henüz dükkânlar açılmazmış. Bir yere ilişerek, beklemeğe karat verdik, — Abdiahkar da o esnada doküz do- Suruyordum.. — On sekiz doğursaydın kime neydi be babacığım? Biz de millet için de- ğil a, senin için çalışıyorduk. Derken, efendicağızıma söyleyim,/biz oracıkta- ki bir sabahcı kahvesinde safra bastırı- yorken, bir de ne görelim? Senin nâze- nin, yanında on beş yaşlarında kadar bir oğlanla kırıta kırıta bize doğru ge- liyor.. — Ey? — Eysi: Yasefaçi dostumuzu hemen, «Âportl» diye üzerine saldırdık. Peşi sıra, biz de, ekini belli etmeden ferma- ya yattık. - (Arkası var) n Ka e k İ