31 Ağustos 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

v Kergun ——— Nikbin Başvekil Yazan: Muhittin Birgen elâl Bayar nikbin bir insan- dır; zifiri bir karanlık içinde, bundan yirmi sene evvel, millete bir kur- * tuluş yolu aramaya çıkmış olan bütün insanlar giki. O da bu kafilenin içinde ön safta yürüyenler arasında idi. Öyle bir zamanda, ümid için tasavvuru müm- kün bütün ufukların kapalı olduğu bir devirde, böyle bir yol aramaya çıkmak için insanın ne kadar nikbin bir karak- ter sahibi olması iktiza ederse Celâl Ba- yar da o kadar nikbin olanlardandı. Za- ten hayatta muvaffak olmak için de ilk şart bu değil midir? Bu nikbinlik değil midir ki bizi, zorluk önünde korkmaktan ve kaçmaktan meneder? Nikbin olmıyan ürkek olur; neş'esiz ve şevksiz yaşar; et- rafını çeviren zorluklarla pençeleşmek değil, karşısına ilk dikilen müşkül ile uğ- raşmaktan dahi korkar. Hayatta hepimi- ze nikbinlik lâzım olmakla beraber bu mizaç, bu duygu, bilhassa devlet adamla- rına ve bizim gibi derdleri çok, davaları büyük olan milletlerin devlet adamları- na çok lâzımdır. * Celâl Bayar, Ege seyahatinden çok memnun döndü; bu defa da Dersimden dönüşünde gazetecilere ayni ruh içinde, memnun ve nikbin, beyanatta bulundu. Ege bağlarının en dolgun ve en mağrur salkımını avucunun içinde tutup objek- tifin karşısında şevk ile gülen Başvekilin o güzel fotografını bütün bedbinlere tav- siye ederim. Celâl Bayar, İş Bankasında, İktısad Vekilliğinde ve Başvekillikte hep bu nikbin ruhu ve gülen çehresi ile mu- vaffak oldu. Hayatta muvaffak olmak is- terseniz hayata onun gibi gülerek bakı- nız Ve kudretin, bolluğun, sıhhatin sem- bolü olan koskoca bir salkımı avucunu- zun içine aldığınız zaman, sanki dünya- yı ele geçirmiş gibi, memnun olunuz ve gülünüz! Ayni Başvekil, bu defa meşhür Der- simden döndü; üç kolorduyu orada hare- ket halinde görmüş. Kolorduların dağla- ra tırmandığını, uçurumları aştığını, bir kelime ile, medeni Türkiyenin tabiatle ve iptidailikle yaptığı mücadeleyi gör- müş. İstanbula döndüğü zaman, Başvekil, memnun ve müftehirdir. O bilmiyor mı ki yapılan on şeyin yanı başında yapılacak yüz şey, hattâ bin şey var? Dersim denilen âsi tabiat parçasile iptidaf tarih enmuzecinin, medeni bir memleketin feyyaz bir sahası haline gel- meleri tçin Fırat ile Muratiın daha pek çok seneler akmaları lâzım olduğundan Celâl Bayar elbet bihaber değildir; © pekâlâ bilir ki Egede bolluğa ve iyi alış- veriş şartlarına mukabil bazı mıntaka- larda bazı mahsullerde bir takım nok- sanlar var. Fakat, bütün bunlara rağmen Celâl Bayar nikbindir. Çünkü bu, bir taraftan bir mizaç işidir, öbür taraftan şuurun idaresi altında bulunan bir muvaffakiyet sigortasıdır. İçi korkak olan insanın ağ- zından çıkan zoraki nikbinlik kelimeleri belli olur; Celâl Bayar böyle değildir. Nikbin olduğu için nikbindir. O korkmak bilmediği için cesur olmak gibi! * Evet nikbin olmak lâzım. Bu satırları da sırf bu lüzumu anlatmak için yazıyo- rum ve bana bu mevzuu ilham eden şey de Celâl Bayarın ferahla ve sevinçle, dolgun üzüm salkımını avuçlarının için- de göğsüne basan fotografına biraz evvel gözümün ilişivermiş olmasıdır! Biz mü- nevverler ve kütleye fiki? ve duygu ver- mek vazifesini üzerlerine almış olanlar için bunu söylemek ve tekrar tekrar söy- lemek bir borçtur. Etrafınıza baktığınız zaman, her şeyi iyi görünüz ve kendinizi kuvvetli hissediniz; o zaman her müşkü- lü halledersiniz. Müşkül bizim yakamıza yapıştığı gün mağlübuz. Onun, yakasını, bilâkis, bizim elimizden kurtaramaması için de mutlaka nikbin olmalıyız. Bu, bizim için, en büyük hayat silâhıdır! Hiç mübalâğa etmiyorum, bu memle- kete lâzım olan kuvvet budur. Kütle bedbin değildir, fakat, münevverler ara- sında bedbinlik çok kuvvetle hâkimdir. Nikbin Atatürkün ilk Ankarası her şeyden mahrumdu; yalniz bir şey boldu: Nikbinlik. Celâl Bayar bu bolluğa kendi ruhile yardım edenlerden biri oldu. O- nuh hayatına bakınız: Ferd olarak kendi hayatında, iş sahibi olarak üç mühim sa- - Hayatı üç kişinin eli kurar, bu üç kişiden birincisi anne, ikincisi fen, üçüncü de işcidir. Hayatı mahveden el ise bir tek kişinin elidir. İnsana içkt- yi, kumarı, sefahati bir tepsi üzerinde ayni zamanda getirir. Büyük bir ilim Cemiyetine âza olan il yaşındaki kız “Resmini gördüğünüz Ingiliz kızı 11 yaş- larındadır. Oksford üniversitesi riyaziye profesörlerinden birinin kızıdır ve Britiş Asosiyesin isimli ilmi cemiyete asli ve kaydı hayat şartile aza seçilmiştir. Baba-| sının nazariyelerini tevsik edecek model- leri yapan genç kızın eserleri, son gün- lerde toplanan mütefenninler kongresin- de kullanılmıştır. Kıza yirminci asrın dahi zekâsı den- Arkadaşlık böyle olur Yirmi yedi senedir birbirlerinden ay - rılmıyan, tatil vakitlerini beraber geçiren iki Amerikalı, biri hukuk talebesi, diğeri daha kâtib iken arkadaş olmuşlar; o za-| mandanberi de yalnız içtikleri su ayrı gitmişti. Evleri yanyanadır, ve birbirle- rine geçilebilecek bir şekilde tertibatı vardır. Kendileri bu kadar yakın arka - daş oldukları gibi karıları da ayni mu - habbet birbirlerine bağlıdırlar. Eş giyi - nirler, birbirlerine danışmadan iş gör - | mezler. Bu iki Amerikalıdan, biri şimdi büyük bir bankanın reisi, öteki de, cinayet mah- kemesinin başmüddeiumumisidir.. % hada muvaffak olmuştur. Niçin? Birçok şeyler arasında bilhassa şunun için: Bed- bin değil, nikbin bir insandır. Gönül ister ki bilhassa gençlik, yani münevver gençlik, nikbin Başvekili ken- disine bu yolda örnek olarak alsın. : Hergün bir fıkra », Bana da böyle olmuştu Kadı, mahkemede suçluya sormuş: — Sen bir adam dövmüşsün, neye dövdün? — Anlatayım kadı efendi ben kah- | vede oturuyordum. O da geldi, kar- şima oturdu. Cebinden para kesesini çıkardı, paralarını saydı, keseyi tek- rar cebine koydu. Biraz zaman geçti. Tekrar keseyi çıkardı, tekrar saydı, tekrar cebine koydu, gene biraz za- man geçti, tekrar keseyi çıkardı, tek- Tar saydı, tekrar cebine koydu. Gene biraz zaman geçti, tekrar... Kadı kızmış, yerinden fırlamış: — Fazla geldin be adam, demiş, ar- tık sinirime dokundu. Şimdi ağzına bir tokat vurup yere sererim. Suçlu gülmüş: — İşte kadı efendi, bana da böyle olmuştu da onu tokatla yere sermiş- : tim. 2 metre 57 santim Boyundaki genç Bu — Âmerikalı genç tam 2 metre 57 santim boyun « dadır. İsmi de İn- | gilizcede e«yüksek» manasına — gelir, Yanındaki, dai - ma uzun boylu « lardan seçilen İn - giliz polisi bakı - nız, nasıl çocuk gi- bi kaliyor. Bu adam Nev - yorkta- gezerken daima kaldırımın aşağısından yü - rür. Çünkü mağa- zaların üstlerin « deki tabelâlar ba- şına — değmekte - dir. Kaldırım aşa - ğısında Yyürüdüğü zaman da otomobil ve otobüs tehlikesine maruz bulunmaktadır. Bu yüzden bu «yüksek adam» kendisini bedbaht addet- mektedir. Kardeşlerine 7 dolar miras bırakan sinema yıldızı Sessiz sinemanın en gözde yıldızı ola- rak yükselen ve geçenlerde vefat etmiş bulunan Pearl White'in vasiyetnamesi a- çılmış, ve kardeşlerine yalnız birer do - Evinin bahçesinde Petrol Bulan adam İngilizin biri evinin arka bahçesinde bir petrol damarı bulmuş, toprağı bir metre kadar kazınca, petrol kuyusu ile karşılaşmıştır. Şimdi bu kuyudan istifa- de etmekte, evinin bütün ihtiyaçlarını kendi kuyusundan çektiği, kendi maki- nelerinde temizlediği petrolla temin et- mektedir. Kazandığı paralardan rahatsız olan berber paralarile beraber yandı Nevyorklu bir berber, parasının çok - luğu yüzünden dükkânında cayır cayır yanmıştır. Hikâyeyi anlatalım: Küçücük ve mütevazi dükkânında ken- di halinde çalışan berberi bir arkadaşı kandırarak borsada oynamıya teşvik et- miş, günde yüz kuürüş zor doğrultan ber- berin talihi gülmüş ve tam 3 milyon 6 yüz bin lira kazanmış. Bu kadar para kendisini rahatsız etmiş günün birinde dükkânına gitmiş, kâğıd paraları oraya yığmış, havagazi musluğunu açmış, bir kibrit çakarak, kâğıdları tutuşturmuş, kendisi de cayır cayır yanmıştır. Sinema yıldızlarının kazançları ne oluyor? Hollywoodda en fazla para kazananlar- dan biri de güzel yıldız Carole Lombard- dır. Geçen sene tam 93 bin İngiliz lirası kazanmıştır. Fakat bu mikdardan vergi ve diğer masrafları ödedikten sonra eline SOZUN Sausası —ü Valantino'nun ruhu E. Talu ütün dünya genç kızlarının ve dının mabudu iken, henüz baharı hayatın da denecek bir çağda ölen meşhur sine- ma aktörü Rudolf Valantino'nun Ame « rikada Los Angeles'teki mezarına her yıl cinsi lâtiften binlerce ziyaretçi gidiyor- muş, Büu ziyaretçilerden ekserisi kapkara matem elbiseleri giyiyor, ve mezarın, başında hıçkıra hıçkıra ağlıyorlarmış. Mezar bekçisinin rivayetine nazaran bu: sene, ziyaretçilerin sayısı her senekinden fazla olmuş. Buna sebeb de, Los Angeles'« te ağızdan ağıza dolaşan bir efsane imiş. Bu efsaneye göre, her gece, mezarlığın kapıları kapandıktan sonra karalar gi « yinmiş bir kadın hayaleti buraya gelir, ve Valantino'nun kabri etrafında sabaha kadar dolaşırmış. Bu hayalet, dünya güzeli Rudolf'un aş- kından ölen, onun milyonlarla meftun- larından birinin hayaleti imiş. Ve ziya-« retçiler, bu, bir gölgeden ibaret rakibes lerini merak etmişler, biraz da onu gör- meğe geliyorlarmış. Valantino'nun ölümünün yıldönümün- de dünyanın her tarafından çelenklen gönderilmiş. Londrada da onun hatıra « sını ilelebet yaşatmak gayesile bir ce« miyet teşkil olunmuş, Bütün bu haberleri garb matbuatında okuduktan sonra, omuz silkip geçeceki iken, birdenbire aklıma şu geldi: Her ge- ce, sevgilisi Valantino'nun ruhuna mü- |1âki olmak 4çin tâ, mezarının başucuna kadar giden ç siyahlı biçare kadın hayas leti beyhude zahmet ediyor. Öyle ya: Böyle, milyonlarla prestişkârı bulunan Valantino da, elbette odundan veya taştan değil a? O da, her gete, kim bilir, hangi genç kız veya kadının rüyas sına girmek üzere, ruhunu onun yatağıs nın başucuna gönderiyordur. Ve bu gidişle birbirlerine rastlıyacaka ları, bence gayet şüphelidir. Bilmem, siz ne dersiniz? E. Talu Ankara fuar kupasını kazandı İzmir, 30 (Hususi) — Fuar kupası maç- ları neticelendi. Bugün yapılan maçta İstanbul takımı Trakyalıları üçe karşı dörtle yenmiştir. Bundan sonra İzmir takımı ile Ankara takımı karşılaştılar. Maç heyecanlı oldu. İlk devrede Ankara iki, ikinci devreda bir gol attı. İzmirliler ikinci devrede üç göolle mukabele ettiler. Oyun berabera bitti. Bu maçlarda en ziyade gol atan An- kara takımı fuar kupasını kazandı. Safranboluda belediye seçimi hazırlıkları Safranbolu, (Hususi) — Kazamızda belediye intihabatı için hazırlıklar ya- pılmış, intihaba iştirak edecek vatan- daşların isim ve adreslerini tesbit eden fişler dağıtılmıştır. Yakında seçim ced- velleri de asılacaktır. Kavga yüzünden bir kadın çocuğunu düşürdü Karagümrükte Tahtaminara sokağında oturan Mehmedin karısı Âyşe ve kızı Seher ile ayni evde oturan Halidin karısı Saffet arasında geçimsizlik yüzünden — bir kavga İçıkmış, Ayşe İle Seher birleşerek, Baffeti fee na halde dövmüşlerdir. 8 aylık —gebe olan Saffette çocuk düşürme alâlmi görüldüğün « den Haseki hastanesine gönderilmiş, suçlu « lar yakalanarak tahkikata başlanmıştır. TAKViM Muhittin Birgen İlar miras bıraktığı anlaşılmıştır. ancak 4 bin İngiliz lirası kalmıştır. AĞUSTOS _ İSTER İNAN, İSTER İNANMA! sa | 8 issT Sene Bir mecliste konuşuluyordu, bahis ev kiralarına intikal — Meselâ geçen sene Fransız meclisinde yeni bir vergi An;:" 1938 118 etti, hazır bulunanlardan biri: tarhı münasebetile münakaşalar yapıldığı sırada bir adamın Ç AMBA <— Normal şartlar dahilinde bir ailenin kazancından kaç- | kazancına verdiği mesken bedeli ölçü olarak tutulmuş ve ARŞ ta kaçını mesken kirasına tahsis edebileceği sualini ortaya | mesken bedelinin kazancın onda birini teşkil ettiği kabul || Vaün Receb İMSAK attı.» olunmuştu. k D w ©Le & İp. Uzun müddet Avrupada yaşamış bir zat: Bu cevab üzerine bizdeki vaziyet tedkik edildi ve görül- 5İ 4 5 3 | 40 — Umumi kaide yüzde (10) u emreder, gayri tabif şart- | dü ki mecliste hazır bulunanların her biri kazançlarının 10 | 38 8 ( 64 lar içinde bu mikdar bir hayli yükselse bile asla yüzde (20) | (10) da birini değil, (5) te birini değil, fakat (4) te birini Öğe | İimdi | Alşam | Yetn yi tecavüz edemez, cevabını verdi ve ilâve etti: kiraya veriyorlardı. sİDİSİDİSİDİZ İb. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! g. İt 15 ( 56 ( 1s | « (a0 (2 p J İz. & || » iölm | —| 1 | 36 hattâ genç, ihtiyar, milyonla ka-

Bu sayıdan diğer sayfalar: