5 Nisan 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

5 Nisan 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SCOCNTFLEPAP -— SNİ n 1038 ÇEKOSLOVAKYA İçin korkulu rivayetler çıkıyor !. Fakat bunların hepsi kuru blöflerden ibaretmiş! BERLİN - PRAĞ ANLAŞMASI KABİL Mİ ? Almanyanın Çekoslovakyada yapacakları kararlaştırılmış değil Orta Avrupaya datr öğnüp'dola -|yili Prag -İyiki Prag hükümeti kabul etmiye - | an dedikoduların artık yenileri cektir. Çünkü bu Almanlar dolayı bekleniyor, Avusturyanın malüm sile Çekoslovakyanın dahili işlerine © şekilde Almanya İle birleşmesi üze-| başkalarının karışmasına Prag hü- rine Çekoslovakyanın âkibeti için| kümeti razı olamıyacağıni anlatmış- duyulan endişelere, yürek çarpıntı-. tır, Lâkin bu esaslar gözden kaçırıl- larına artık yer kalmadığını görü -|mamaâk suretiyle diğer müzakere yol yoruz: ları açık bırakılmaktadır. Çekoslo- 1 — Çekoslovaklar taarruza uğ -|Yakyanın tebeası olan Almanlar için rarlarsa harbi göze almışlardır, — |daha elverişli olacak bir takım ka - 2 — Orta Avrupa işlerine İngil -|farlar verilecektir, Prag hükümeti tere zannedildiği gibi lâkayt kala -|bunu vâdetmiştir. cak değildir; s”';î’mî: wk;" Z M"l'_'_" et Ü irdüğü d e 3 — Fransa, müttefiki olan çek W”?“_WR unm”“w““ğ“c_'mm : leri bırakmıyacaktır. - ü i İvakya başvekilinin sözlerine karşı Geçen gün Çekoslovak başvekili| p. Jin mahafili şunu söylemektedi! Hodzanın söylediği nutuk sön vazi-| — cp o vakyanın kendi idaresi yeti hülâsa etmek itibariyle şayanı | )tındaki Almanlar için vaidlerde bu | dükkat oldu, Çekoslovakya kendini hunması yeni değildir. Südet deni - müdafaaya azmetmiş, istiklâlini te- y y l D üsi bir idare- © da etmiyecek bir memleket olduğu-| P aKi olacakları hakkındaki vaj » u gösterdikten sonra diğer mesele- HİKÂYE: » LEYLAJ!.. Nakleden : Fuad Samih Leylâ, hergünkü gibi 8 1 15 geçe|mur yağıyordu, Leylâ — öksürüyor trene bindi, Birinci kompartımanın du, Bütün vücudu yanıyordu, Tey » kapısının — yanına — oturda. İstas -|zesine: yyona gelince, herkesten evvel çık -| — Rica ederim, teyze, Git mak için ... Güzel bir blüzü, sade,| dokto ru çağır... fakat iyi biçilmiş, dikilmiş bir tay| Doktor geldi, muayene etti, Şiddet yörü vardı, Hayatı gayet mumnta - li bir perhiz tavsiye ett: zamıd, Çalışıyordu, Pek küçük yaş/soğuk algınlığı neticesi ” zatürreeye ta anasını kaybetmişti. Babası da tutulduğunu, son derece dikkatle te- davisi lâzım geldiğini söyledi, Bir kaç gün endişe ile geçti, * 'Teyzesi bayan Macide kendisi nına almış büyütmüştü. Teyzesi git gide ihtiyarlıyor, çalışamıyacak haj le geliyordu, Leylâ, çalışmak mec- ? (ouriyetinde kaldı, İyi bir terbiye ve tahsil görmüştü, Maruf avukatlardan N.. e kâtibe oldu, Geceleri de evde katilo ile kop- yeler yazıyor, bundan da biraz pa-) ra kazanıyordu. Pazar günlerini di kiş dikmek, eV işlerini görmekle gel çiriyordu, Bir apartımanın son ka - 'tında iki odalı bir daireleri vardı, Leylâ, işinden gelince sofraya oturu| yorlar, yemeklerini yiyorlar, Sonra) Közete kitap okuyorlar, radyo din - liyorlardı. Bu sakin hayattan Leylâl 'çok memnundu, Akıllı uslu bir kız-i İdı. Vazifesine devamı —patronunun takdirini celbetmişti. Fakat bir gün dosyaların arasın - dan mühim bir vesika kayboldu, A- vukat, Leylâyı çağırdı, Vesikayı bu Tamasını emretdi, Leylâ, görmediğini söyledi, ye - min cetti. İnandıramadı, Avukat kız| dı, vazifesine nihayet verdi, | — tünün üstüne bıraktı, Ve bir sandal iyeye oturdu, Leylâ, gülleri koklu « yor, ince parmakları ile yaprakları- ni okşuyordu, N.,. Sandalyesini bi- de, bir şey esirgemiyor, ilâçları a |lıyor, doktor ne dediyse yapıyordu, Nihayet hastalığın tehlikeli devresi |geçti, İdin yerine getirilmesi için de bekle- | leri sulh yolunda halletmek zor ol-İmek lâzımgeliyor, Sonra Çekoslo - 'vakyadaki ekalliyet meselesinde Ma carlar ve Lehliler de vardır. Berlin gazeteleri Hodzanın nutku lüzerine ilk günde mütalca yürütme- Mmişler, daha doğrusu ne diyecekler- '#e bunu dolayısiyle söylemişlerdir. Berlin matbuatı bilhassa Çekoslo - vakyadaki ekilliyetlere dair. yani lAlman olsun, Macar olsun, Lehli ol- 'sun, bunlara dair haberler neşret - mek suretiyle alâkalarını gösteriyor * İlandı. Alman gazeteleri Slovakların' İda muhtariyet istediklerini, Ma- —| mıyacaktır. Bu meseleler de malüm dur ki Almanya ile olan işlerdir, Çe- koslovakyadaki Almanların vaziye - tidir, Bitler Almanyası Çekoslovak- ya aleyhine her hangi bir taarruz maksadı olmadığı hakkında teminat yerdi, Onun için Berlin ile Prag a- asında baş göstermiş olan zorluk- 'ar bundan sonra müzakere yollari-| 'e ortadan kalkacaktır, diyorlar, Çe- soslovakyadaki Almanlara gelince, yanların vaziyetini değiştirmek için| rariçten gelecek her hangi bir taz- Bir Çek kadiın. vö6r ların da ayrılmak emelleri olduğu-|nen sözler de Leh matbuatınca e - 'nu ileri sürerek Çekoslovakyadaki|hemmiyetle kaydedilmektedir; Ma- mesalesinin sade Alman|amafih bu gazeteler daha ileri gide- Bir şey söylemedi, manfosunu giy di, çantasını aldı. Yazıhaneden — çıktı. — İstasyona| İdöğrü yürümeğe başladı, Şimdi iş - siz ne yapacaktı? Nesil geçinccek -| lerdi?... Bitaz - parası vardı, Ye 0 bittikten sonra?... Teyzesi bir kaç gündenberi nezle- 'nerse belki meraklanacak, hastalığı artacaktı. Vakit geçirmek için köp - rüye doğru yürüdü, Galataya geçti. Sonra geri döndü Üşüyordu. Man - tosunun yakasını kaldırdı. Trene bin di, Titriyordu, Yol her zamankinden daha uzun geliyordu, Teyzesini ku - den muztaripti. Vaktinden evvel dö -| Leylâ, bir gün eski patronundan bir mektap aldı, Avukat, mühim bir şey söyliye - seğini yüziyor ve: “Eğer arzu ederseniz yarından iti- baren eski vazifenize başlıyabilirsi - niz...,, diyordu. Leylânın yerine teyzesi cevab ver di, Kızının hasta ve yatakta olduğu- nu, bu sebeble gelemiyeceğini yaz - dı, Avukat N... nın Leylâya karşı çok, teveccühü vardı, Ehemmiyetsiz bir, şey için vazifesine nihayet verdiğine canı sıkılıyordu, Hususile vesikanın raz yatağa yaklaştırdı: “Leylâ, dedi, Sana karşı pek şid detli davrandım, Sonra haksız ol - duğumu anladım, Çok mütcessirim, Behi mazur gör; affet...,, Genç kızın gözlerinden iki dam - la yaş döküldü, N... Kalktı, Ertesi 'gün tekrar geleceğini söyliyerek ay rildi, N... hergün, genç hastayı görme- ğe geliyordu, Leylâ, yataktan kalk - İmıştı. Bazı günler otomobiline alı- yor, Flüryaya doğru götürüyor, ba- va aldırıyordu, Bu gezintilerde, Leylâ çocuklu » İmeselesi olmadığını anlatmak- isti-|rek her hangi bir mütalcada bulun - İyorlar, muyorlar daha ziyade ihtiyatlı gö - Prag bükümeti ekalliyetler mese-| rünüyorlar, lesini halletmeğe karar vermiştir | — Ayni hal Belgrad gazetelerinde Bunun neticesi nasıl çıkacak? Bulde görülüyor, Çekoslovakya başve- da ayrıca merak edilecek bir aıa!—âklîmin nutkundari bahsederken po - dir, İngiliz gazeteleri Çekoslovakya litika gazeteleri nutkun söylenmesi başvekilinin nutkundan çok chem - çok mühim bir hâdise teşkil ettiği- miyetle bahsediyorlar, Başvekilin|ni anlatarak birindi sahifesinde bu- | bu nutku yalnız Çekoslovakyayı de- | nu neşrediyor. Fakat ayrıca uzun| ğil, Çekoslovakya ile doğrudan doğ- uzadıya mütalca yürütmektedir. ' |ruya veya dolayısiyle alâkadar hı.rw Nutkun en mühim kısımları iri farafı tatmin edecek mahiyettedir; ' harflerle dizilmiştir. diyorlar, Umumi harbden'sonra Avusturya Lehistan matbuatı da Hodzanın imparatorluğunun taksimi neticesi Mutkunu ehemmiyetle karşılıyarak meydana gelen Çekoslovakya cüm- bilhassa Almanya tarafından Çekos- huriyetinin nüfusu son neşredilen lovakyaya karşı hiç bir taarruz fikri rakkamlara göre 14,500,000 dir. Bun beslenmediğine dair teminat veril- dan 10,000,000 kişi çeklerle Slovak- mesile gazetelerin nazarı dikkatini Jardır. 700,000 Macar vardır. Lehler- ğunu, nasıl yetim kaldığını, hülâsa bütün hayatını anlatmıştı. N..., otuz baş yaşlarında idi, — Bir çok kadınlarla münasebatta - bulun muştu, Fakat, hiç birisine kalbini vermemişti. O da, Leylâ gibi yalnız' İve kimsesizdi. Kendi sâyi sayesinde mevki ve şöhret kazanmış, zengin olmuştu, Yalnızlıktan çok canı sıkiliyor - İdu, Yazıhancsinden çıkınca hemen otomobiline atlıyor. Laylânın ya - 'nına gidiyordu, Macide, bu ziyaretleri hoş gör - memeğe başlamıştı. Bir gün N ...a, koraşuların dedikoduya başladıkla - rını, ve bu halin devamı genç kızın ismini lekeliyebileceğini zımnen an lattı, N... Gülümsedi, cevab — ver - medi, Ertesi gün yine geldi, cakladığı zaman, işinden — çıktığımı! söylemiye cesaret edemedi, Manto - sunu, şapkasını çıkardı. Triko ceke « tini giydi. — Seni biraz neşesiz — görüyarum daktilosu, Fikrinin kâğıtları arasın -| da bulunmasından sonra derin — bir| Vicdan azabı hissediyordu, Fikri genç kızdan yüz bu - lamayınca ona bir fenalık yapmak;| intikam almak — istemiş, — vesikayı dosyadan çalarak gizlemişti, N..., düşünüyordu, Genç- — kızın her sabah muayyen satte, sessizce büroya gelerek — pencerenin yanın- da masasına oturması gözünün ö - nüne geliyordu, Ya az sonra büroyu kaplayan, ru hunu saran ve hafif levanta koku - Bu. . Leylâ, çok sevimli, cana yakın bir kızdı, Masum bir simamı, kadife gi- bi bir tipi, lepiska saçları vardı, -| Beş sena yanında çalığan bu gü- Haydi öyle ise, yatağına uzan, ana bir çorba hazırlayayım... Leylâ soyundu, yatağına girdi. Vü| cudu baştan aşağı titriyordu. Dere-i ceyi aldı, hararetine baktı; 39... Ma- cide, yatağın yanına oturduğu, sıcak| Ççorbayı kendi elile içirdi. Leylâ, sabredemedi. Göz yaşları n- Yasında vakayı anlattı, yaşlı kadın, teessürlerini belli elmiyerek kendi - sini teselliye çalıştı. Leylâ ve teyzesi, geceyi pek ü: tülü geçirdiler, İkisi de bir türlü göz — Oğlum işte nişanlın:.. Vicdan hanım.., Dedi, güya, beni takdim etti. Vecdet hiç bozma: elini uzattı: — Buraya kadar niçin zahmet ettiniz! Dedi, elimi şiddetle sıktı. Manâlı, bütün sinir- arde kasırga havası estiren bir sıkış, Bir türlü göz- zrini benden ayırmıyor, Mümkün olsa boynuma a« ilacak, Ben de kendimi bırakacağım varsın sıksın, iksın. Karaburunda Vecdeti kendi arabımıza aldık, İ- i buçuk saatlik yol bitinceye kadar babası ve kar- leşleri ile uzun uzun, arada bir de benimle konuş- u. Babasının, kardeşlerinin sevinçlerine hudud yok, hldıracaklar gibi seviniyorlar! Fakat, o hiç oralar- 'a değil, Gözleri hep bana bakmak için kaçamak yapıyor, gözlerimiz Birbirine takıldı mı kimseye ezdirmeden hafif hafif gülüşüyoruz. Bu gülümse - nelerin manâsı açık... Fakat, ne iyi! Gayet ciddi, yeni yeni tanımış, ilk görmüş gibi duruyor, Yalnız ir defa: — Bey baba size çok teşekkür ederim, Vicdan anımı her halde mes'ud ctmiye çalışacağım. Bizim Tezihe de Viodan hanımın sınıf arkadaşı Çok sevi- iyorlar... Dedi, Vecdet böyle söylerken babasının da ça- umına diyecek yoktu, Eve, gelince, Vecdetin ilk işi babasına, Kardeş- #rine ve bana getirdiği bediyeleri dağıtmak oldu. Mili? kiyafeti! Çekler eğleniyor. celbetmektedir, Çekoslovakyadaki Bana inci bir «kolye» getirmiş, Kendi elile boynuma taktı, stanbulda fotoğrafcıya büyültürdüğü fotoğrafı- mı da çerçeveletmiş, getirmiş, Onu da verdi ve kol- yeyi boynuma geçirirken, kulağıma eğildi, kimseye duyurmadan, yavaşcacık; — Ne kadar da güzelleşmişsin Vicdan?... Dedi. Güldüm. Cevab versem belki de duyula - cak, Kaçamak bulmak güç, Herkesin gözü Vecdette, Bütün ev halkı kendisini paylaşamıyor. Yemekten evvel ve sonra... Vecdetle uzun uzun konuştuk, Gece yarısını geçinciye kadar, Fakat, ben- den bir şey konuşamadı, Yalnız kalıp konuşabilmek için o benim gözümün içine bakıyor, ben onun gözü- nün içine bakıyordum, Amma, bu fırsatı bir türlü bulamadık, Sadece yemeğe inerken: Vicdancığım... Sana söyliyecek çok şeylerim var... Dedi, Merdivenden inerken de bir parçacık cli- mi avucunun içine alıp tutebildi. Avucunun alev ekalliyetlere kalliyetlerin en mühimmi, en kala- İkarşı yeni bir siyaset takib edilece- balığı Almanlardır: 3,500,000 dir. Az iğine adir başvekil tarafından söyle-| İle Romenler de 100,000 kişidir. Bu e- (Devami altıncı sahifede) BAA alev yangını elimi 'yakıyordu, O vakit de, kısaca: — Yarın komuşalım Vicdan... Diyebilecek kadar bir fırsat buldu, Ben, yemekten sonra, geç vakit kalkıp: — Müsaadenizle... Demeseydim, Vecdetin yorgunluğuna rağmen belki de suhbet sabaha kadar sürüp gidecekti.... Selim beylerden çıkıp da eve gelinciye, hattâ yatıp uyuyuncıya kadar Vecdet gözlerimin önünden gitmedi, Dakikalarca daldım, gözlerimi yumdum, hep onu düşündüm, İlik, baygın, insanı kendinden geçi- ren sar'alı bir düşünüş... 6 Temimuz Sabahla öğle arası, Vecdete hazırladığım men- dillere marka işliyor, kendi kendimi “oyalıyorum, Sokak kapısı çalındı, Pencereden kapının önü gözü- lerini kapayıp uyuyamıyorlar, kar - yolalarında mütemadiyen bir taraf * dan bir tarafa dönüyorlardı. Nihayet sabah oldu. Hafif bir yağ du, N... Elindeki gül demetini ör - zel kızı bir dürlü unutamıyordu. Mektubu okuyunca - otomobiline| bindi, Yeşilköye gitti, Genç kız, yatakta — yatıyor - küyor, Baktım: Vecdet, «Gülfidan» kapıyı açtı; san- ra, merdivenleri dörder dörder atlıyarak koşa koşa odama geldi: — Hanımım, senin efendi geliyor, Aha.., kapı- nın ardında,., Dedi, «Gülfidan, a: — Buyursun... Dedim, arkasından da ben yürüdüm, Zaten, o, «Gülfidan» in geri dönmesini bile beklememiş! Ken- di kendisine yukarıya yürümüş, Merdienin ortasında karşıladım: — Buyurun Vecdet bey... Misafir odasına aldım, — Nasılsın Vicdancığım?... — Çok iyiyim, Sen nasılsın?... — Mükemmel, Hele sana sahib öldüktan sonra... Görüyorsun ya, heyecan içindeyim... Hakikaten, heyecan içinde, Ben de öyleyim, İn- san bu saniyelerin heyecan ve tahassüslerini ifade ve tarif edemiyor, Vücud elektriklenmiş gibi bir şey oluyor; damarları dolduran kan yavaş yavaş isını- yor, mukavemetsiz, ılık bir arzu bütün sinirleri gev- şetiyor, Fakat, çapkınlığını hâlâ elden bırakmamış! Oda: dan içeriye girer germez tahassür ve hatir sormak bahanesiyle ilk işi alnımdan ve gözlerimden öpmek oldu: — Dün konuşmak fırsati bulamadık... Dedi. Biraz oturup kahvelerimizi içtikten sonra de, dudaklarını dudaklarıma uzattı, ben de uzattım, dakikalarca iki dudak birbirinden ayrılmadı. Uzun, Yaşlı teyze, Leylâya meseleyi aç tı, N... a bir mektup yazmasını köy ledi, Leylâ, hafta nihayetinde 'ne başlayacağını yazdı. Ve bu müd det içinde köye gelmemesini rica & ti, N... mektubu alınca şaşırdı. Bu vaziyetin devam edemiyeceğini an- ı.m Macideye şu mektubu gönder- "r.qu artık yazıhanede çalışa * maz, Ben, yarın gelecek, scbebini bizzat size anlatacağım.... Leylâ ve teyzesi, bu mektubu hay ret ve taaccüble okudular, Bir ma- na çıkaramadılar, B Leylâ, ilk gördüğü — gündenberi N... u seviyordu, Fakat, bunu kim - seye, hatta teyzesine bile belli et « memişti, maat yedide geldi. Her zamıan- ki sandalyeye oturdu, Ve Macideye hitaben: 4 — Uzun müddet düşündüm, dedi, Ben de Leylâ gibi öksüz ve kimset — gizim, Şimdiki mevkilmi sâyiim sât yesinde yaptım. Fakat, çok zahmel © çok sıkıntı çektim, Şimdi oldukea servetim var, Leylâ, uslu, çalışkst! hayatı bilir bir kızdır. Düşündünü Kendisile &vlenmiye karar verdim. Müsaade ediyor musunu?.. Macide, cevab vermedi. Ağlıyor * du, Leylâ, gözlerini kapadı, kendi ” ni N... nun kollar arasına bıraktı, LA ÜD AD ÜRİRDEİEELNN DKKU NUN DĞŞETODEDĞİNTENNTERAA 'ŞN EEÜLŞİSRALERINARARERÜNENAEĞLn

Bu sayıdan diğer sayfalar: