6 Nisan 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

6 Nisan 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

teidan ae KAT TC 6 - £CUWTFLOR ' — 6 fiisan 1038 Alman karargâhında Korku ve Fransız casusu!.. — Almanyada çok iş gören bu adam Fransızlar hesabına çalış- tığını gizlemiye Fransızların Umumi Harbde ca -|mâk için casusların vereceği malü- sus teşkilâtı itibarile Almanlardan üstün oldukları anlaşılıyordu. Al - manlar sonradan çalışarak casus - Tuk işlerinde muvaffakıyet yetişti - zen adamlar yetiştirmişlerdir. U - mumi harb başladığı zaman Fran- sızların teşkilâtı da işe girişmiş ve muvaffakıyet göstermiş bulunuyor- Gu. Fransız casus teşkilâtınin muvaf fakıyetine büyük bir misal olarak İn Bilizler şunu gösteriyorlar: -Alman karargâhi umumisinde — Fransızlar hesabına çalışan bir casus vardı. Bu casusun adı Vagl imiş. Harbin sonu na kadar hiç bir şey belli etmiyerek Almanların gözü önünde ve Alman- ların arasında iş görebilen bu casus nasıl muvaffak olmuştu?... Bu h: kikaten merak edilecek bir şeydir. Vagl Alman karargâhı umumisinde ne olup bittiğini Fransa hesabına öğrenmiye uğraşırken diğer taraf- tan da Almanların çok gözdesi o - lan bir adamdı. Çünkü Vagl ayni Zamanda Alman casus şebekesinin de en mühim bir adamıydı. Onun bu suretle Almanlar hesabına — bir| çok hizmeti görülmüştü. Bir yer - den bir yere gönderildiği zaman Al- man karargâhı umumisinin mühim, Mahrem tavsiyelerile gönderildi. Bu. easusun etrafını saran türlü türlü tehlikeleri göz önüne getirince her - kesin bu işi üzerine alamıyacağı pek. muvaffak oldu. mata istinad etmiyebilirlerdi. Fakat| Jonlara lâzım olan şey harekâttan evvel önlerinde karşı tarafa dair & saslı malümat bulunması olmuşlur. Onun için Umumi Harbile casus faaliyeti san dereceye çıkmıştır, di- yorlar. Bundan evvelki devirlerin de harb tarihleri okunurken istihbarat| cihetine ne kadar ehemmiyet veril- diği anlaşılıyor. Lâkin 914 - 918 har- binde olduğu kadar hiç bir zamanda| casusluğun böyle inceldiği, bu ka- dar cesaret, zekâ ve malümat isti -| yen bir iş haline geldiği görülme - mişti Mi Vilyam Kol Şakacılar Muzibler kralı (8 inci sahifeden devam) şık giyinmiş bir kadın güveynin ya- | 'nına geldi, gözlerinden yaşlar aka - rak boynuna sarıldı. Kesik bir scs- le: — Beis yok! sevgilim... Sen mes- ud ol... Seni mes'ud görmek benim için büyük bir saadettir. Yalnız şu- u unutma... Bir gün karından bı - karsan kollarım daima sana açık - tir. tabildir. Fakat Vagl gibi bir rol oy- mamak da birinci sınıf — casusların| €n ileri gelenlerine de her — vakit| isabet eden muvaffakıyetler sayıla- muyar. Vagl pek çok esrarı öğren- miş bunları Fransızlara da bildir -| miş olan Vagl'in asıl mahiyeti mey- dana çıksaydı?... Almanların son derece - itimadını kazanmış olan bu casusun Fransa| besabına gördüğü asıl iş Fransız ka- Targâhı umumisine Alman casusu s0| kulmasına mâni olmaktı. Eğer Fran sız Başkumandanının etrafında - bir| Alman casusu dolaşıyorsa bunu he -| men anlayıp bildirmek onun işi idi. Böyle bir şey olduktan sonra mut- laka PFransızlarca öğrenilecekti. Lâ- kin olmadan evvel de bunun üönü- ne geçmek yine Vagl'in en mühim işi demekti. Hülâsa Fransız karargâ-! bi umumisine yollanacak casusa dair malümat almıya kolaylıkla muvaf- fak olabilen Vagl harbin sonuna ka- dar buna mâni olmuştur. Yani Al-| manlar Fransız Başkumandanının etrafına istedikleri gibi usta bir ca- Sus göndererek Fransız karargâhı u- Mmümisinde olub biten şeyleri vak- tinde ve lâyikiyle öğrenememişse - ler buna mâni olan Vagl olmuştur. Umuümt Harbde birbirlerile mu - harebe eden Alman ve Fransız ku- mandanları acaba bir tarruza karar verirlerken veyahut herhangi — bir harekette bulunurlarken casusların- dan malümatla mı karar veriyorlar- dı?... Umumi Harbdeki casus faaliyeti- ne dair olan son İngiliz matbuatının İlileri 1/Temmuz/938 de tam ehli - Dedi. Hıçkırarak çekildi, gitti. Ge- lin güvey, hazır bulunanlar şaşır - mışlar, kalmışlardı. O sırada bunun bir muziblik ol- duğu kimin hatırına gelirdi? Kol, yalnız dostlarına, tanıdıkla- 'rına değil, yabancılara da muziblik (yapmaktan zevk alırdı. İşi ve gücü ibu idi. İki sene evvel (Honflör) de mart nihayetine doğru hastalandı, öldü. Hayatının son demleri yaklaş- tığını hissedince yanındakilere dön- idü ve büyük bir teessürle şu sözleri söyledi: «— Nisanın birine kadar yaşıya - maz, son bir muziblik yapmadan ö - lürsem gözlerim açık gideceği ASKERE DAVET 333 doğumlularla muameleye ta - 'bi kısa hizmetlilerin ehliyetnamele-| ri 1/Mayıs/938 de orta ehliyetname- iyetnamelileri 1/Eylül/938 de yük - sek ehliyetmamelileri 12/Teş./038 İde hazırlık kıtalarında ve yedek su- bay okulunda bulunacak surette as| kere alınacaklardır. Muamelelerini yaptırmak üzere bu günlerden iki üç gün evvel ve fazla tafsilât almak isteyenlerin gimdiden şubeye mü - racaatları ilân olunur. Eminönü Halkevinden : ... Evimiz seri konferanslarından (Tıp Folkloru) mevzulusu 7/4/938 Perşembe günü saat (17,30) da Ca- galoğlundaki merkez salonumuzda Üniversite Tıp Fakültesi Doçentle- irinden Dr. Süheyl Ünver tarafın - neşriyatından anlaşılıyor ki kuman- dan herhangi bir. harekette bulun - dan verilecektir. Davetiye yoktur. Herkes gelebilir. Dehşet salan Bir hastalık Fransada ve bilhassa Pariste bir çok (cüzamlı) lar vardır. Kahirede toplanan beynelmilel bir. İkongrede bu hastalığın önüne geç- mek çareleri görüşülmüş ve hastalı- ğa tutulanların tecridi kararlaştırı.- |mıştır., Bugün fen, cüzama bir ilâç bula- mamıştır. Cihan harbinden evvel | Amerikada (Serseri cüzamlı) adlı bir adam, dolaştığı yerler ahalisine korku ve dehşet salıyordu. Hükü - met, kendisini tutmak, ayrı bir yere kapatmak istedi. Fakat bir türlü ele geçiremedi. O, | dağlarda, bayırlarda dolaşıyor, or - manlarda saklanıyordu. 1918 de, köngrede, cüzamlılar hakkında bir kanun projesi müzakere ediyor ve bir karar veremiyordu. Birdenbire kongre salonunun ka- pısı açıldı.. İçeriye bir adam girdi, ve: — Ben, dedi, serseri cüzamlıyım! Kongre azalarının her biri bir ta- rafa kaçtı. Ertesi günü de kanunu münakaşasız kabul etti. Lavanta Kralının Gelini Ölüm halinde bulunan aBnasının yenından ge- llrken bir ot:mobil ka- zasında öÖldü... Bir otomobilin süratle geldiğini işittğm, hemen yolun kenarına çe - bil geçti. Sürati, her halde 120 kilo- metreden aşağı değildi... Az sonra bir lâstik patladığını duydum. Oto- mobilin büyük bir ağaca çarptığı gördüm, Bir saniye ya geçti, ya geç- medi. Müthiş bir alev peyda oldu, /siyah dumanlar yükselmeğe başladı. Otömobil tıpkı bir çalı demeti gibi 'yanıyordu... İşte, yolun kenarında çalışan bir mele kazayı bu süretle naklediyor- du. Civardan yetişenler, otamobile yaklaşamıyorlardı. Ancak bir iki sa- atte ateşi söndürebildiler Otomobil enkaz haline gelmişti. Fena bir et kokusu duyuluyordu. Otomobilin, ön tarafında iki iske- (5 8551 yazıl idi. Bu numara, Nis be- |lediyesine aiddi. Zabita derhâl Nis belediyesine te- |lefon etti. Biraz sonra otomobilin, meşhur lavanta kralı Koti'nin geli- İni madam (Rolen Koti) ye aid oldu- Bu anlaşıldı. Tahkikat neticesinde, sahibinin o- tomobili bizzat idare ettiği ve ya - nında, dostlarından madam jan Bar- bari olduğu halde, ölüm döşeğin - de yatan anacığını ziyaretten geldi- Bi meydana çıktı. Mösyö Rolan Koti, husust yatiyle Akdenizde seyahat ederken karısı - |nm bir otomobil kazasına uğradığı- İnı haber alarak derhal Parise gelmiş | ve ancak o zaman feci akibeti öğren- miştir... kildim. İki saniye sonra bir otoma-| let vardı. Fakat, hüviyetlerini anla- | mak kabil olmadı. Plakasında B. A. |/ EHİR MESELELERİ öfteciler ve mahalle- biciler tahdid işini hay- retle karşılıyorlar (5 inci sahifeden devam) kadar zarar verdiğini zannetmiyo -| ruz. Tahdid işi; yapılması değil; a - nılması bile; tuhaf olan bir iddiadır. Tühdidden evvel bu işin bir hal ça- resini aramak meselâ bizim tavuk ve çorba satışını kaldırmamıza mu-| kabil lokantalar da sütlü mamulâl - tan vazgeçmek yolunu tutsalar; en muvadık tarz; bulunmuş olurdu. U- cuz (yemek) bahsinde biz de eli - mizden gelen her şeyi zarar et - gnemek şartiyle; yapmıya hazırve) razıyız!. Yalnız böyle (tahdid) gi- bi tuhaf işlere ve ticanet serbes - Üsini ihlâl edecek iddialara; sap - mamak yoliylet... Bu iki sınıf esnafın da fikirerini İyukarıya çıkardıktan sonra - ye mek fiatlarını ucuzlatmak kabil mi dir? - sualine; şu cevab verilebi - ,ll!: — Evet!, Ve... nasıl? sorgusuna da: — Lokantacılar cemiyetinin bi - İraz gayret sarfile bulacağı leri (Kooperatif teşkili, esnaf ara- sında &nlaşma temini) Belediye ik- lısat müdürlüğüne bildirmek — ve bu süretle yemek İistelerinde bir u| İcuzlatma meydana getirmek. sure- İtilet Cevabı. verilebill: Maamafih, bugün mütevasaıt bir| öğle yemeğinin 30-35 kuruştan aşa- ğt temin edilemediği göz önüne a- hınınca; fiat pahalılığının muhak - kak olduğu: kanaatini güstermiye cek kimse yoktur. Gıda maddelerinin ucuzlatılması yolunda (hayat pahalilığı ile mü çadele) işinin hassasiyet ve alâka ile takib edildiği; etin, sütün u - |euzlayışını takib edecek olan diğer |gıda maddelerinin ucuzlaması kar- şısında da yemek ücretleri — acabal yine bulundukları flatı muhafaza edecekler mi?... Diye düşünmemize lüzum yok... Aşcılığın iptidai maddelerinin u - cuzlayışı, ve bu ucuzluktan aşçı - ların istifade'edişi karşısında be - lediye faaliyetinin de müsbet ne - ticeleri görülecektir. Denilebilir ki; bugün- pahalı gö- rülen yemek flatları; bugünkü hali ni olsa olsa,bir müddet daha, eti takiben diğer gıda maddelerinin de ucuzlaması zamanına kadar muha- faza eder. Binaenaleyh; belediye - İnin yakmda; bu hususta tedkikat) yaptıktan sonra; yemek fiatlarınım Jucuzlatılması işi hakkında da; bir |ikarar vereceği muhakkak görüle-, bilir!,.. formük- | | muştuk. Nihayet ben: ARTIK ÜMİT YOK! (4 üncü sahifemizden devam) — Jeski tahtına edilecek dava kalsın. dar görülerek boşanma kararları ve| Şimdi Avusturya'da, Almanya'da, rilecektir. Burası böyle. Fakat A-İsöylenen nutuklarda bu bahse te vusturyada'ki - Yahudiler de mem-|mas edildiği zaman kat'i bir lisan i- leketi bırakıp gideceklerdir. Bun -|le: larım nerelere gidecekleri meseki| -. Artık Habsburg banedanı me - baş göstrmiştir. selesi kat'i surette halledilmiştir!.,. Avusturya'dan — giecek — olanları|deniyor. Geçenlerde Habsburg hane) memleketlerine İngilterenin kabul|danına mensub bir Arşidük Jozef| ledeceğini geçen gün İngiliz Dahili-|Ferdinanda Avusturya'da tevkif e - ye Nazırı söyledi. Memleketlerinde| dilmiştir. Umumi harbden sonra A - siyasi fikirlerinden dolayı takibatal yusturyada bir cumhuriyet ilân edil- uğramış olan yabancılar eskidenbe-İmiş Habsburg hanedanının hüküm-) Ti İngiltereye gittikleri zaman ka -|darlığına nihayet verilmişti. Zaten bul edilegelmişlerdir. Harbden beri| Avusturya cumhuriyetinin komşula-, ise İngiltireye kabul edilecekler hak'rı olan devletler de Habsburg'ların İkında bazı kayıdlar konmaktadır.İtekrar Avusturya'ya dönmesine im| Lâkin şimdi gerek siyast fikirlerin-|kân bırakmıyorlardı. Lâkin bunla- den dolayı, gerekse Yahudi olma -İra tarafdar olanlar vardı. Bu taraf-| ları hasebile Avusturya'dan çıka -|darlar vakit vakit harice Bgiderek Bel| tak İngiltereye gidecek olanlara kar|çikada oturan Arşidük Otto'yu zi- - $t kolaylık gösterilmesi kararlaştı -İyaret ederler, dönüp Avusturya'ya rılmıştır. Bunun gibi Amerika hü -|gelirlerdi. Şimdi Avusturya'nın ma| |kümeti de kolaylık gösterilmesi, buliüm şekilde Almanya ile birleşmesi iıımıı geleceklerin kabul edilmesi i-|üzerine artık ne Arşidük Otto'nun| miştir. İtalya hükümeti buna Yazılnın Avusturya'da faaliyetine saha olmıyacağını bildirmiştir. Avustur-|kalmıştır. Bundan sonra Avustur - .ya'nın Almanya ile birleşmesi üze -|ya'nın şimdiki Almanya gibi yeni - e artık tarihe karışan davalardan|den tesis edilerek 0 nümuneye gö - iddialardan biri de Arşidük Otto' -|re yeniden vücude gelmiş bir mem- nun Avusturya taç ve tahtına sahib|leket haline getirileceği son günler- olacağı hakkında kaç senedenberi delde söylenen nutuklarda çök tekrar vam edegelen sözler oluyor. Arşi -|edilmektedir. Hülâsa — Viyana'dan dük Otto bir gün eski Avusturya İm|Avrupa matbuatının alarak neşret - paratorluk ailesinin Avusturya — taç|tiği malümattan anlaşılan netice şu çin diğer hükümetlere müracaat et -| iddialarına, ne de noun tarafdarları-| - RADYO BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyalı: Saat 17,00 İnkılâb tarihi dersi iniversiteden naklen, Yusut, Hili Bayur, 18,30 Fatih Halk Evi 8 terit kolu tarafından bir 19415 Plâkla dans musikisi, Borsa haberleri, 20,00 Nezihe v& kadaşları tarafından Türk mu si ve halk şarkıları, 2045 Hava Poru, 20,48 Ömer Rıza tara! rabca söylev, 21,400 Nuri Halil arkadaşları tarafından klâsik Ti musikisi (Saat ayarı), 2145 O ikestra : 1 — Oschelt : Olimpiy İvertür, 2 — Puçini : Toska, 3 Pederevski : Şan de vuayajör, Grieg : Dans Arab, 22,15 haberleri, 22,30 Plâkla sololar, Ü pera ve operet parçaları, 22,50 $ İhaberler ve ertesi günün progi 23,00 Son. e YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatır İ Saat 12,30 Plâkla Türk musik 12,50 Havadis, 13,05 Plâkla 'Türk 13,30 Muhtelif plâk neşel; 1400 San. ERAARI l Sehzadeb TURAN TİYATROSU ve tahtına bir tek mirasçısı olarak oluyor: Avusturyalılar yeni idare- kaç senedenberi bu taç ve tahtı elelyi kabul etmişler, kaç senedenberi geçirmeyi iddia ediyordu. Bu dava -| Almanya'ya mukavemet için orada da genç Arşidük yalnız değildir,A-| yapılmış olan teşkilâtın bu yeni em |vusturyada Arşidük'ün bir çok ta İrivaki karşısında yaşayamıyarak A- İrafdarları vardır. Artık müstakil A|vusturya'nın istiklâlile birlikte ta- İvusturya devleti kalmadı ki — onun|rihe karışmıştır!... HİKÂYE : O öyle bir mahlüktu (4 üncü sahifeden devam) Hemen koşarak kapıyı açtı. Doğru üst kata çıkardı: — İsterseniz odaya girelim? ğilse de fena da değildi. Ben ctrafı seyrederken «O» bir şarkı mirin - danarak yanıma döğru — geliyordu. Ben: dedi ve ilâve etti: -- Hazır miyiz? b ”*:“an "P'-"*M "““”om:’_, Şimdi dağ yoluna çıkan dur s0- a değil, a ikaktan yürüyorduk. On dakika son- 1a da, dağ yolunda idik. Çiçeklerden, ağaçlardan ve şun- /dan bundan bahsederek kol kola yü rüyorduk. Epey yürüdükten sonra, — yolun gağ kıyısında iki kişinin oturabile- ceği gayet güzel bir çimenlik gö -| rünce, yorgunluğumuzu — hissettik ve hemen oracığa oturuverdik. Bu - rası yol üzeri olduğundan gelen ge- çen eksik değildi. Biraz ötedeki ko- ruluğu daha sakin görerek oraya git| raeğe karar verdik. ki dakika sonra da koruluğa gir- — Nasil arzu buyurulursa, - de- dim - Salonun ortasındaki yuvarlak ma! saya karşılıklı oturmuştum. Gök - sü, bir inip bir çıkıyordu. Dikkatli baktığımın farkına varmış — olmalı ki; kaşlarırı oynatarak ve hafifçe gü lerek: — Biraz hızlı çıktık da, dedi. Bugün «O> nu daha cazip bulu -| yordum. Yandan görünüşü ne kadar. güzel ne kadar cana yakın. Dereden, tepeden epeyce konuş - İ|daklarını kıvırdı ve omuzların: kal| -Hatırlıyamadınız m? — Vallahi bilmiyorum ki. -- Dağ yolunda gezecektik. — Ha... Evet evet, şimdi hatrla- | Gım. Peki gezelim. Zaten ben de bul; cnutkanlık varken . | — Hazırlanmak için beş dakika mü sande istedi ve kalktı gitti. Salon - İda yalnız kalınca etrafı, şöyle bir göz gezdirdim. Köşelerin bazıların da büyütülmüş fotoğraflar vardı. Satonun mefruşatı fevkalide de -| | —mHani bugün için bir vaidde Miş buulnuyorduk. Üstümüzdeki a- #açta bir bülbül, aşkı terennüm ve| baharı tes'id ediyordu. Bu böyle haftalarca sürdü. Gün geçtikçe «0» nu daha çok sevdiği- ai anlıyordum. Bir gün ansızın hastalanmış, ken dimi bilir bilmez bir gün yatmış -| tım. Tabit bu müddet zarfında «0> nu hiç görmedim. Yataktan kalktı - ğıraın yedinci günü idi. Galiba gün lerden cumartesi olacak, Şöyle ya- vaş yavaş, «0» nun yanını kadar gi- deyim dedim, Yolda karşıdan «0» nu gördüm. Ya mında bir delikanlı vardı. Delik - lanlı, hararetli hararetli bir şeyler Bu sırada, gazetecilere mahsus ©-. lan sıralar da dolmuştu, Vak'a pek mühim olmamakla beraber bazı res) samlar desenler yapıyorlar, İşte bu — Bu kadın orada ne yapıyor di-| 'ye düşünüyordum. "Hele onun buraya kadar gelmesi- 'ne kim müsaade etti diye kendi ken- #sreda bütün tatsilatını gözmediğim| dime soruyordum.Birden onun ni - Lüğmeler cereyan etti, Dikkatimi folçin orada bulunduğunu — anladım, 4 prafını hazırlavan bir muhbir cel|Bu kadının bir elinde bir fotoğraf bemişti, Ona bakıyardum, Gözü -|makinesi ötekinde ucunda magnez- mü yeniden maznuna — çevirdiğim |yüm yakmak için üzerinde bir tah- zaman müdafaanın tam sağında|ta vardı. ; bulunan bir kadın gördüm. Onu maznunun bulunduğu yük - *Bir kadın,, sözü Achille Bastieni |Sek yerin parmaklıklarına doğru kal Tomanı hatırlattı, Ve bunun için de |dırıyordu, Bu arada nazarlarımı| U romanı hatırlattı. Ve bunun için de |mahkeme reisine doğru — çevirdim, dırır ve kendi belini arkaya bükerse magnezyum parlayınca - maznunun (yüzünü yakabilirdi, İşte tam — bu esnada magnezyum yandı. — Tabii gayri ihtiyari gözlerimi yumdum ve) bu esnada bir insanın acı, acı ba - ğırdığını işittim, Bir şeyler birbirine çarptı, Göz - Jerimi açtığım zaman yerinde — iki Jandarmanın mabkümu — kollarını tuttuklarını gördüm, Biçare adam i- ki elile yüzünü örtmüştü. Tahmin ettiğim şey olmuştu, Belli maznu - 'nun yüzü yanmıştı. sessizlik içinde onun güçlükle ne - fes aldığını müthiş iniltilerini duy - dum, Fakat artık salonun gürültü - sü, haykırışmalar, koşuşmalar, sü - kütu öldürmüştü, Bu sırada maz - nunun avukatı jandarmalara bağı - rarak bir şeyler söylüyordu. Bes belli maznunu mahkeme sa- lonundan çıkarıp başka yere nak - letmelerini istiyordu. İki jandarma-| İdan biri Abdul - Mesin'i bacakla - gkendine pek içerledi. Genç taharri |Eğer kadın biraz daha — ihtiyatsız! memuru deam ediyordu. davranırsa biraz daha değneği kal-| Ve dışarı götürdüler, Bir kaç dakika salonu kaplayan | Bu sırada mahkeme salonundaki keyecan daha büyümüştü. Reis ne olduğunu anlar anlamaz yerini ter -| Fetmişti Mahkeme tatil edilimişti, On dakikadan fazla beklemiştik, Gidip meseleyi anlamayı düşünü - yordum, ki kapı açıldı, Bu mahkeme reisi idi, Çok sarar - ınıştı, Heyecanının büyüklüğünden yeçen şeyin mühim bir hâdise ol - (Buğunu anladım, Bir dakika ayakta durdu, — Sonra yerine oturdu, Azalatla gizli — bir kaç kelime teati ettikten sanra el? ni kaldırarak, süküt edilmesini işa ret etti, , Zaten bu işaret lüzumsuzdu, Onun konuşmasını — sapırsızlıkla bekleyen insanlar hep susmuşlardı. Başlamadan evvel biraz tereddüt etti, Sonra heyecanla titreyen bir ses — Bir kaza maznun Abdül - Me- gin'i adalet karşısında -bulundura - İMahkemeyi başka bir güne talik e-| — Abdul - Mesin ölmüştür. Bu -| —| A ç Si kü ruz. Maznunun - vaziyeti vahimdir, Yeniden gürültü başlamak üzere iken kalın sesli bir erkeğin bağır - dıiğını duydü. - Başımızı — müdafaai mevkline çevirdiğimiz zaman he - İnüz içeri girmiş olan maznun veki - lini gördük siyah redingotları için - de dimdik duran avukat — ellerini| İparmaklığa dayadı ve: İki dakika evvel geçen şeyi bili meyen sayın mahkeme reisinin size| jsöylemediği şeyi haber vermeğe gel dim Abdul - Mesin bu dakikaden iti- baren insanların adaleti — karşısına çıkamıyacaktır, İki dakikadanberi O bir başka mahkemoönin huzu - rundadır. Öyle bir mahkeme ki o - Taad ne ithamnameye ne de müda- İfaaya, lüzum yoktur. Salonda bir haykırışma oldu, Bu le ilân etti: ]dıkikin kadaz hiç bir şeya karış- mayan müd iclumumi tam bir söz) li söyliyecekti. Fakat müdafaa vekili Tından diğeri omuzlarından - tuttu |mıyacak bir. vaziyete — sokmuştur | YAit birakrandı: çok'n Üüme sebehiy fevkif edilmesini istiyorum Ve işte bu dahikada bır şeyin far- kına varıldı... Achille Bastien elini kaldırdı. Ve| sözü kendi ikmal etti, — Kadının kaybolauğunun farkı-| na varıldı. — Evet! Şef — Bunu tahmin etmek - kolaydı. Tabif ilk şaşkınlık anında birden - luvermiştir. İşte cesur bir kadın vakıa magnez- 'yum ve fotoğraf makinesi kullan - masını pek bilmiyor amma cesare - tine diyecek yok. Hangi gazetenin| muhbiri imiş bu kadın? Onu dikkat etmiş olan muhbirler - den hiç biri anun hangi gazetenin adamı olduğunu söyliyemiyorlar. Hiç biri onu tanımıyorlar. Kapıdaki /Jandarmalar onun geçtiğini fark bi- le etmemişler, 'vecen - mablâkun |4? bire bir duman gibi ortadan kaybo -| —!;ıeşı-ı,bmukınumum-“ £ _wı, - HALK OPER! Temsilleri A T TaRnei! 6 nisan çarşamba akşamı S da Beyoğlu Fransız — tiyatro: (Çamlıca güzelleştirme cemiyeti İdına büyük gala, büyük sanatl Ertuğrul Sadi T TİYATROSU * Senenin son temsili bu akşam Ü küdar (Hale) sinemasında ilk d olarak büyük vodvil : KONTAK YAPTI anlatıyor, «0> da hep - dinliyordi Olduğum yerde dona kaldım, NE leri, ne geri gidemiyordum, «O» bi ni görmüyordu. Fakat ben O hiç bir hareketini gözden yordum. Nihayet bıraktılar gittil Biraz ileride kol kola girerek gö 'den kayboldular. Bir hafta evvel yatakdan K n için zaten zayıftım. Bu ikt darbeyi de yiyince, daha fena Ob idum. Nerede ise yıkılacaktım, Ğ ri dündüm. Ağır ağır eve geldim kendimi tekrar yatağa attım. tesi gün uyandığım zaman b (da müthiş bir ağrı vardı. «O» nu bir erkekle ne O delikanlı olduğu halde ko luğa girerlerken gördük. O z «0> na karşı içimden küfürler derek dönmekliğimizi teklif Sonra bıraktık geldik. O günden sonra aradan yıllar &" mişti. Şimdi kendi kendime sord forum: — *OÖ»> nun uygunsuz ve fena lerini gördükten ve aradan y geçtikten sonra «O» nu unutmalr İneden??7 — Ne bileyim ben, hem benim suçum var?... Her kabahat kalb

Bu sayıdan diğer sayfalar: