18 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

18 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 18 -6-935 GÜNLER BOYUNCA Yavan sözler Bir arkadaş anlatıyordu: — Öteygün bir — yerde otur- Mmuş, konuşuyorduk. Söz yazar- larımıza, dolayisile de tenkide döküldü. Tenkidcileri övenler de, yerenler de oldu. İçimizden biri birdenbire köpür! izde, €ttiğin yazarları kıskanır mısın? — Dostum, dedim, bazı yer- lere gidip yazarlarımızın, ten- kideilerimizin sözlerini dinli- yorsun ama sanırım - ki benim Yazılarımı pek okumuyorsun, yahut ki okuyup da hatırlamı- Yorsun. Daha on beş gün ya ol- du, ya olmadı; tenkidcinin gök- lere çıkarmadığı yazarlardan : | “ Sen beni kıskanıyorsun ,, gibi bir söz işitmeğe alışık olduğu- nun söylemiştim. Doğrusu böy- le bir suçlama, tenkidcinin ho- şuna gitmelidir. Çünkü, bir dü- Şün, böyle bir sav ne demektir? Şu değil mi : “Ben değerli, bü- Yük bir adamım, — sen beni kıs- kandığın için beğenmiyorsun; kedi yetişemediği çiğere pis der. Her hangi bir kimsenin kışkanılacak, — kıskanı- lan bir adam sanması, değerin- den, eşsizliğinden — hiç şüphesi olmadığını göstermez mi? “ Tenkidci, beğenmediği kim- selerde böyle bir bönlük görün- €e sevinir. Çünkü her tenkidci, falan izeri beğenmedim derken içinde bir Üzüntü duyar : ben onu beğenmemekle — yanıl- mışsam?... Ya o izer gerçekten güzelse Ancak ©o adamın sözlerini dinledikten sonra içine ferahlık gelir. “Hayır, der, bu kadar böbürlenen, bu kadar bön olan bir adam iyi bir şey yaz- mış olamaz ”. Her tenkidci, bu- hun için, kendine kııkışç diyen Börürsen söyle, tenkidci için #öylediklerinde benim de bir pa- Yım varsa çok çok teşekkür c- derim, e lia'n. doğrusu, büsbütün de *Ya | 'TÜRK TARİHİ VE MEDENİYETİ ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR: Sumerlerde Kullanılmış adlar -3 Bundan önceki yazımızda, tam bir fikir cümlelerden takıl- mış adların verdikleri anlam (mâna) lara göre bir takım gruplara ıynlıbilcuiın_ı !öyl:- miştim. Burada ıöıteıdığın_ı _ıd lar, yüzlercesi içinden seçtiğim örneklerdir. () Anne, Allah ve kardeşi 'Tammuz'a nisbet edilmiş adlar: Dingir - sib, “Tanrisal çoban”, Dingir-- şeş - mu “benim tanri kardeşim,,. (2) Tarihiğ yazmalardan a- layan annc allahına nisbet edil- miş adlar: Ama - şag - ga “Kay rici (lütfeden) anne”; Bau - a- ma - mu, “Bau, benim annem dir.,, (3) Tarihiğ yazmalardan a - lımmış adlar: böyle adlar pek çok kullanılmıştır: Bu yazma, mabedin yapıldı- ğını anlattıktan sonra Nig - ud - ul - du - a - Sing - ö: “gelecek günlere ün verecek sürette ya- pılmıştiır,, sözlerile bitmektedir. (4) Büyü üzerine yazılmış metinlerden alınmış adlar: (an- teg) Nig - erim - bar - ra “fena- lık yaklaşmasın,,. (5) Lejend'lere nisbet edil - miş adlar: En - abzu - a - gub - nadd " Allah büyük deniz- de... uyuyor,,. (6) Allahın sözlerine nisbet edilmiş adlar: Enin - ma - ni - zid “ Aalahın sözlerine — inanı- lır.,, (7) Kutlu yerlere, şehirlere, mabetlere nisbet edilm'ş adlar: Azagğ - gi - Pade da “Latlu ka- mış kulübe”, Amar - kiş (ki), *“Kiş şehrinin kuvvetli (8) Özel (şahsi) ilişikler, | doğum ,yaşla ilgili (münasebet- 1) adlar: A - badmu © âir * mu, “baba, beniim tanrım- N (9) Krallarla ilgili adlar: Gu- dea - a - ab - ba - uru, “Güdea şeh-in babasıdır.., haksız değiltir: Kendinden hiç #üphesi olmıyan adam kıskanıl- Maz da kim kıskanılır? Arkadaşım : — Bütün bu söylediklerin Çok kolay şeyler, dedi. Öfkelen- Miş söylüyorsun. ' — Öfkelenip öfkelenmemek ayrı iş. Ben öfkelenmedim de- Yim, sen ister —inan ister inan- Ma... Sözlerimin kolay, demek ki köksüz olduğuna gelince ben: “Tenkid, bizde tenkid kıs- kançlıktan başka bir şey değil- dir,, gibi yavan — bir sav karşı- sında ne diyeyim? Yine kıskanı- 4 lacak adam: Bir meseleyi bu ka- — dar yavan bir sonuca bağlayıp Tahat edebiliyor. N. ATAÇ iddia. Suçlama — ittiham. —Si YOSMA! Etem İzzet BENİCE Diye söylendi ve eşikten adı- Mınr dışa.Tya atarken, sanki ya- finda birisi varmış gibi, açık &çık konuştu: — Ama enayiyi nasıl sızdırı- (10) Allahların sıfatlarını,kuv vetlerini anlatan adlar: An - al - şag, “Anu, sevgen (müşfik) ür. Utu - uş - zid, “Güneş Allah, sadık bir müşavirdiz,,. | İkinci grupa giren adlarm ço ğu, özlüğe (şahsiyeti) daha zi- yade meydana koymak için ya- pilmaş ilgilerden meydana gel- mişlerdir. Babilli'ler ve Sami'- ler Sumerlerin kullarmış olduk ları bu adları, yalnız kendi dil- lerine çevirmekten başka bir Ş€y yapmamışlardır. Büu grupa giren adlardan bir kısmı * Amar - Sin, a Amar Pa, “Pa'nın kuvvetlisi”, Gin - ama anne Allahın halayığı,,... du - Bau, “Bau Allahın adamı”, Lu - Babbar “Güneş Allahın a- € gibi doktor. - Şlıç değişiklik yok mu?. — Son verdiğim — ilâçları bi tirdini. mi?.. n Ş — Bitirdim. j Doktor bu karşılama anacın- da dnnkl:ı. Sanki kendi ken- disini suçlu çıkarıyormuş gibi: — Bu kadar denıvwdeu;:n. Yorum?. Bir çırpıda iki bin beş Yüz lirayı aldım. Ne daha yüksek mırıldandı: — Yaşasrı enayiler!.. Enayiler olmasa akıllılar Basıl geçinirler?.. Bakim evinde Doktor bir hastasını uğurlar: kon bildirdiler: — Güney bekliyor. — Buyursun.., Dedi. ,, Birkaç saniye sonra Güney Boktorun karşısındaydı. — Oo, nasılsın küçük bayan?. İ Genç kız yüzüne dağılan alım- bir kızıllığın güzelliği içinde kırarak doktorun sor- ra hiçbir değişiklik olmasın.. Nasıl şey bu?.. Ve sordu: — Yine yalnız baş ağr ıları mı?.. — Evet. — Yeni bir ağrı, sızı yok mu?, — Bir başka (a'h!ıda eu saneı filân yok. İlk size ıât- tıklarım artarak sürüp gidiyor, Doktor, bir şey söylemeden, yazı masasmım başına gitti, def- terde son bakıma kadar verdiği ilâçları, dinlediği ve durguladı. ğı şeyleri gözden geçirdi: — Bu yönden yapılacak bir başka iş yok!. — Der gibi ellerini biribirine garparak genç kızın yanına gel TAN T ee Y 7 İTANDIN ÖYKÜSÜ |HİKÂYE) Taş Olan Çoban « Küçüğün gözlerine, uyku- mun baygın güzelliği çökmüştü. Annesi: ı — Artık susayırm mı? dedi. Yatak odalarındaydılar.. Kü- çük karyolada yatıyor, annesine yalvarıyordu: — Anne, küçüğün taş olan çoban masalmı dinlemeden uyur mu hiç?.. 'Taze kadın, içli bir anaydı. Sesinde pürüzsüz bir söyleyişle başladı: — Bir varmış, bir yokmuş.. Ovaları zümrüt yeşil, pınarları billür sulu bir köyün, yiğit bir çobanı varmış.. Bu çoban öyle | güzel ve öyle iyi imiş ki, köyün bütün kızları ona vurgunmuşlar. Geceleri yıldızlar bir köy kızı- nın çevresindeki pullar gibi gök- te ışıldarken, rüzgâr kekik ko- kularını ovalara dağıtırken, ço- ban kavalmı alır, kuzularını uyu- turmuş.. Küçük kız gözlerini açtı: — Anne senin beni uyuttuğun gibi değil mi? — Evet yavrum. Sonra ken- disi de kebesini serer, Üstüne ya tarmış.. Günler böylece geçer - ken, bir yaz güneş ışıklarını kız- gin alevler biçiminde köyün üs- tüne sermiş.. Pınarlar suyunu çekmiş, yeşillikler kurumuş.. Çobanın yüreğine dert çökmüş. Sürülerini alarak başka yeşil alanların yolunu tutmuş.. Gün. lerce yürüdükten sonra tepesi karlı bir dağ eteğinde, yeşil bir otlak bularak oraya yerleşmiş.. Daha ilk gün karşısına bir baş- ka sürü çıkmış.. Bu sürülerin ak, yumuşak tüylü, tertemiz koyunların ardından saçı sırma örgülü, dal gibi bir köy kızı ge- liyormuş.. Anne sustu: « e y aturr n KüşüğüÜlü Küçük kızım yüzü güldü. lerini açmadan söyledi: — Hiç uyur muyum anmne... Gözümü açmadan dinlemek ho- şuma gidiyor.. Haydi söyle. — Sonra yavrum.. İki güzel çoban daha ilk bakışta biribirle: rini sevmişler.. Sürülerini — bir etmişler, evlenmişler.. Geceleri bir ağaç altında ya- tıyorlar, yaprakların arasından gökteki yıldızları gözlüyorlar - miş.. Dünyada bunun kadar gü- zel bir sevda daha görülmemiş. Günler böyle tadma doyul - maz bir güzellikle geçerken, ço- ban kendi alanlarında taze ot- lar bittiğini, derelerin taştığını, öz ea a — damı,,. Yukarda örneklerini göster - diğim adlar, Sargon'dan sonra kullanılmış adlardır. Sargon ldem ie daha sonraki zaman - a u yerine Ur kullanmaya başlamıştır. Him' Ömer BUDDA di: — Kızım, bu yoldaki dene- melerimiz de, sınamalarımız da sonunu buldu.. Ben bu işin içinden çıkamadım! Get : kız, yüreğinde bir bu- /| runtu duyduğunu gösteren yü- zündeki kıvrıntıları çoğaltarak Bordu: —- Peki ne yapacağız d Doktor sanki bilgisi züne vuruluyormuş, kendisine: — Bir ağrınm ne olduğunu anlıyamadın!.. Deniyormuş gibi güclü — bir bunaltı içinde: — Yapılacak şey artık rön. gen ve lâboratuvara kalıyor! Dedi. Ergen kızın: — Bu dert bitsin de nasıl bi- terse bitsin... Diyen bi:l'm usanışla büzülen dudaklarından: — Öyle ise röntgen ve lâbo- ratuvar araştırmalarına başlrya- Sl.iıleri çıktı ve genç kız, gü- zel kız, duı:u begıı tenine yayı- lan pembelikler içinde güneşten pınarların kaynadığını duymuş, Eşini alarak yollara düşmüş.. Bunların -geldiğini gören köy kızları bir kıskanma derdine düşmüşler.. Hele içlerinde yu- muşak yüzlü, güzel bakışlı, naz- lr görünen bir tanesi varmış ki, bu çobanın yıllardanberi arka - daşı görünerek, dost olduğunu İşte bu kız, tü yürekli üsüne giderek dert yanmış: — Bu çobanı ortadan kaldır.. Diye yalvarmış. Büyücü ka, dın avucuna sıkışan âltın lira » larla yola gelmiş.. Ve bir tılı- sımlı su alarak, çobanın içtiği suya dökmüş.. Zavallı çoban pı- narın başında ü acılı bir bi- çimde taş olmuş.. Suyu içen ku- zularla - beraber... r yanda köy pazarından dönen eşi, pınar | ran kız, bakı başında sevgilisini taş olmuş görünce, ellerini göğe kaldır - mış: — Ulu Tanrım, ne ettim de bunu buldum... Diye sızlanmış.. Pmarın sesi- ni bütün gece, eşinin kavalına, kuzularının çıngırağına benze - terek dinlemiş. Sabah rüzgârı yaprakları hışırdatınca, güneş aaaya zetlelr rerkder sürüne UN ea dayamış ve uyumuş.. Güzel ço- ban kızının gücüne en giden gi- den şey, eşinin yüzüne çöken acılı, ezik ve zavallı görlünüs.. O kuvvetli, gür sesli; korkusuz er- keğin, görünmez bir örümcek ağma sarılmış gibi kalması ço- ban kızmı çileden çıkarıyor, onu eşinden ayıranları bulsa yok edecek kuvvetleri içinde duyu- yormuş ve böylece kış gelmiş, havaları buzlu bir soğuk sgarmış, otların üstünü kar,. Pınarın su- yu donmuş.. Dağlarda kurtlar aç kalmışlar.. Alanda taş olan sevgilinin kebesine bürünerek, taş dizinde yatan kimsesiz gü- zelin kokusunu kurtlar almış ve bir gece her yan karlı, gökte de ay varken kurtlar kara bir du- man gibi dağdan inmişler.. Gü- zel kızın ay ışığı gibi yüzünde kara bir kurdun dudağı dolaşın. Küçük kız gözlerini açmıştı: — Anne yiyecek mi kızı? |— Dinle yavrum.. Sonra bi ını hiç doktor- dan ayırmıyor; onun ağzından çıkacak kelimeyi bekliyordu. Doktor durgun bir sesle: — Peki, Bir d> bunları e» nayalım.. Bakalım ne çıkacat, Dedi, sözünü bit — Bütün bunları yürt. ta mr yaptırmalh istersiniz, yok- sa dışarda yaptırıp raporlarını mı bana getireceksiniz?.. — Siz nasıl işterseniz?. — Benim istememle değil, si- zin nasıl kolayınıza gelirse?. Genç kız biraz sinirli, biraz ivedek, biraz başına konan dert- ten usanmış görünc--, tez can-' L bir karşılama yaptı: — Benim için hepsi bir dok- tor. Yurtta kalmak, yurtta iste- diklerinizi yaptırmak; dışarda yaptırmak, raporlarını — getir- mek... Sizin dileğinize sizin iste ğinize bağlıyım. Doktor bir durumluk düşün- dü, sonra: — Bakım evimizde rontgen , yar. Lâburatuvarların çeşidi var, bakteriyolog en iyi, Birçok kon | (KILAVUZ , | için DERSLER | TGŞEr Hitler, artık, Avrupa devletlerini yenen ve yenik devletler diye ikiye | ayırmak doğru olmadığını söylemişi Bir zamanlar devlet kapısı, bütün 'Türk gençlerinin gözdikeği idi. Polis size, dolandırmar — gelen bu adamın karalı takımından — olduğunu gerçinlemiştir. Gündelik çazcte kadar, fikir dergi- lerine de ihtiyacımız var. Yalnızlığı seversem de yalkız de- ğilim, Bu tarların ölçümünü biliyor mu. sunuz? Bütün ger *>r, ellerinde ışmakları la, geç vakite Ladar, Atatürkün kon- duğu evi çevrinip durdular. Misallerdeki yeni kelimeler: Yenen — Galip Yenil Çevrinmek — Tavaf etmek e Bağışık — Muaf Bağışıklık — Muafiyet Özgür yazarlar kazanç vergisinden bağıtıktırlar. Gazetelerdexi çevirmenlerin karanç vergisinden bağışıklığı devam edecek- tir. e Bakı — Muayene Evlenecek olanlar bekim bakısından geçmek yükümündedirler. Dd Muhtekir — Vurguncu Thtikâr — Vurgunculuk Yaşatık fiyatlarındaki — vurguncu- Tukla hergün savaşmaktayız. Fransa hükümeti borsa vurguncu- larına karşı keskin tedbirler aldı. ğ Dd Aytar — Muhabir Duymaç — Muhbir Bu haberi . «ris aytarımız bize mek- | £ tupla gönderdi. PE izin şehir duymaçları bir bilget kaçırmazlar. iB © Mukavemet — Dayanık, dayanım Bu evin sert rüzgü:- dayanığı ol- duğunda şüpheliyim. Düşman, dün, büyük bir dayanım göstermiştir. denbire tılısım bozulmuş.. Kurt- lar kızı yemeğe vakit bulama - dan delikanlır dirilmiş, gür sesi- le bağırarak elindeki bıçağile saldırmış üstlerine.. Aç kurtlar karınlarını doyurmak - için kö- ye gitmişler ve orada iki sevgi- li çobanı biribirinden ayıran kö- tü yürekli kızın evine giderek onu yemişler.. Böylece kötülü- ğü yapan, kazdığı kuyuya düş- müş.. — Anne ben çok iyi yürekli olacağım,. Anne ben seni çok seviyorum.. Ânne her akşam bana ço, Sözü yarım kaldı. Uyumuştu. Genç kadın yavaşça odadan dı- şarı çıktı. trollara, konsültasyonlara ihti- yaç olacak. Orada hepsini yapa- Tız, Dedi. Genç kız: — Peki, öyle olsun. Gözünüz önünde olmak benim için daha iyi, Diyerek doktoru karşılâdı ve #yzüne ekledi: | — Ben şimdi gider, evdekile- | ve söyler, yarın erkenden geli- rTim, olmaz mı doktor ?.. Doktor dügünceli ve sımama- ya çekilmiş bir okur gibi sıkın- tılı idi. — Peki.. Derken ağzından kelimeler ağır ağır dökülüyordu: — Evet,. evet.. Bu da bir de- neme olacak. Onun delisiyim ! “Rezence,, ta oturuyorlardı. Yemek yiyarlardı. Vakit epeyi gecikmişti. İkisi birbirlerini buldukları- na çok seviniyorlardı. — Ferit hoyuna söylüyordu. Re!_:t._yılnız dinliyordu. 'in ağdındaki lâf, cn AÇAM AMALAARLRN AA Hergün 5 Söz S1INCI LISTE 1— Mevsuk — Doğru, belgin Örnek: Bu haberin belgin- liğinde şüphe ediyorum. 2 — Kurunu ulâ — İlkçağ Kurunu vusta — Ortaçağ Kurunu ahire — Sonçağ * Asrı hazır — Yeniçağ 3— Asri — Modemm * 4— Zannetmek — Sanmak Zan — Sanı 5 — Güzide — Seçkin Not: Gazetemize gönderilecek ya- zılarda bu kelimelerin osmanlıcaları. nın kullanılmamasını rica ederiz. î Bulmacalarımız öz türkçedir. Şek- lümizin boş gözlerine karslıklarını yer. leştiriniz. Yedi gün Aarka > kaya bul- macarmızı doğru çörülmüş orarak gön- derenler arastıda kurga çekiyoruz. Armağanlar veriyoruz. -Bulmacaları- mizı istediğiniz gün çörmeğe başlaya- bilizsiniz elverir ki yedi gün arka ar- kaya çözülmüş olsun, Karşılıkları “Is- tanbul (Tan) bulmaca servisine yol- layınız. e Birinciye: Uümüş saut. İkintiye: Maroken bir tüzdan. Üçüncüye: Bir stil.. Dördüncüye: (Tan)ın bir senelik abonesi. Beşinciden onuncuya ka' ar: (Tan) xnk:lıîı aylık abonesi armatan edile- cektir. 12394895678 91011 | t SOLDAN SAĞA K 1 -— Kasımpaşa tarafında bir semt (410). 2 — Çıngırak (3), Parlak (3). 3—Cemi ed c (3). # — Yet (2), Büyük bir zaferimiş ve onu yapan (5). r S— Şöhret (3). 6 — İçinden su akar (4), İstifham () 7 — Vali (5). 8 — Nota (2). —cm yavrusu (3), Büyük hem- * * Yama (2), Siyah (4). Zevce (4), Maaş (5). YUKARDAN AŞAĞI 1 — Burddan konuş oradan işitsin- ler (7), Çift değil (3). 2 — Yet (2), Amca (3). 3 — Kâlay değil (3), Zabit (5). 5 — Şair (4), Kemiğin içindeki (4) 6 — Papanın adı (2), Hususi (4). 7 — Ahzeden (4), Meyan (3). 8 — Belediye relsi (6). 9 — Valide (3). — Istifham' (2), Türkiyenin ik gazetesi (3), Bir içki (6). ÜUzak sidası (2), istifham (2). çok: — Onu.ı delisiyim Refet, Ona bayılyorum. Demekti. Bugün aldığı mek- tubu ikide bir yeleğinin kalbi üzerine gelen cebinden çıkarıp çıkarıp oküyor: * — Monşer, yazışa bak.Ön sa- tır içinde bütün bir benliğin ve gönlün varlığını dile getirebili- yor. Buny senin,'en büyüğ tanı- îixğ!uı. bayanların da yapamaz- lar: Diye Nesrin'i Jurmadan övü- yordu. Onun övüşünde, konuşuşun: da, anlatışında gerçekten deli- cesine seven, tutkunluğunu sev- danın tutsaklığına veren bir inanç, iç sezgilerile örülmüş bir bağlılık vardı. Üstüste — tek- rarlıyordu: — Refet ben, onun delisiyim!

Bu sayıdan diğer sayfalar: