18 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

18 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ihracatımız Artıyor Son iki ay içerisinde İstanbul Himanında yapılan ihracat ehem miyetli şekilde çoğalmağa baş- lamıştır. Tecimel faaliyetin art- tığını gösteren bu çoğalış, hayli önemli sayılmaktadır. Öğrendiğimize göre, geçen ayın umumi ihracat miktarı kıy met itibarile bir milyon liradan fazla tahmin edilmektedir. Bu miktar geçen aya nazaran mühim bir fazlalık göstermek - tedir. En çok ihraç edilen mad- deler tütün, yapağı, tiltik ve yu murtadır. Avusturyaya, Çekos- lovakyaya, Almanyaya ve biraz | da Fransaya tütün gönderilmiş- tir. Arpa sevkiyatımız son ay- larımı en kabarık bir yekünuna varmıştır. Hububat ihracatımızda fazla bir hareket görülmemiştir. | Diğer taraftan sehrimizde ye- | ni yılın ilk arpa mahsulü bu haf ta idrak.edilmiştir. Gelen haberler, Trakya mın- takasında arpa mahsulünün ku- raklık tehlikesini atlattığını gös termektedir. Yağmursuzluktan en az zarar gören arpa olmuş - tur. Afyon anlaşması Türk - Yugoslav — anlaşması Kamutayda görüşülürken an - laşmanın tenkit edildiği yolun- da bazı neşriyat yapılmaktadır. Halbuki iş tamamile aksi mahi- Şettedir. | Kamutayda afyon meselesi görüşülürken kartelin ve karte- li himaye eder gibi görünen U- luslar kurumunun vaziyeti ten- kit edilmiştir, Türk - Yugoslav afyon anlaşması ise her iki mem leketin istifadesini temin ede - cek şekilde tatbik edilmektedir. Ve bu müşterek çalışmadan her iki taraf azami şekilde istifade görmek vaziyetinde kalmıştır. Fabrikaların yıllık i den İstanbul Endüstri müfettiş- liğine bildirildiğine göre, fabri- kalarca tutulan yıllık iş cetvel- leri de, ilmiştir. Fabrikala - rin bir yıllık çalışmalarını hu - lâsa eden bu cetvellere bundan böyle daha bol tafsilât. konula - cak ve mali sene başla! veriler cetveller bundan ticari sene başlarında endüstri Müfettişliklerine tevdi edilmiş bulunacaktır. Fabrikalar, 934 yılına ait iş cetvellerini evvelce doldurduk- ları için önümüzdeki ilk kânun- | da verilecek cetvellerde altı ay- lik faaliyet yeniden yazılacak- tır. İstanbul endüstri müfettişli- i, yeni durumu dün bütün fab- rikalara bildirmiş ve alâkadar- lar müracaata baslamışlardır. Türk-İngiliz ğ . tecim anlaşması İngiltere ile aramızda imza - hı_ı ayın 20 sinde tatbik sahasına gireceği dün alâkadarlara bildi- tilmiştir. Yumurta sandıklarına konulacak işaretler Almanyaya gönderilen yu - murta sandıklarının üzerine yu- murta ihraç nizamnamesine uy- gun gelmiyecek gekilde bazı i - şaretler konulduğu görülmüş ve yeni bir karar alınmıştır. Bu ka rara göre, menşe göstermek için yalnız Türk veya Türkiye dam- gası vurulacak, ağırlığı hakkım- da da vasati miktarı rakamla yazılacaktır. İstanbul Tecim ve üstri odası bü noktayı dün bütün yümürta tacirelrine bil - dirmiştir. —— Mısır kredi fonsiye tahvilâtı Kahire, 17.A.A. — Yüzde üç ümenli (faizli) Mısır Kredi Fon siye tahvillerinin bugünkü çe- kilişinde şu npumaralara ikrami- ye düşmüşdür : 1886 tarihli tahvillerden 288,621 numara 50,000 frank, 1903 — tarihli tah- villerden — 550.746 — numara 50.000 frank. 1911 tarihli tah- villerden 93.510 numara 50.000 frank. Romanya dış tec'mi Başbakan Tataresco'nun baş- kanlığında toplamakda olan Te- cim ekönomi komisyonu işini | bitirmiş dış tecimi yeni rejimi ile ihracatcılara verilecek per- milerin esaslarını kararlaşı mışdır. Haziran ayının on birinde: beri meriyete giren bu yeni zamlatra göre resmi parite üze- rinden verilecek ihracat bedelle- rinden başka, tecimlere buğday için yüzde kırk, arpa, çavdar ve yulaf için yüzde otuz, tavük ha- ric canlı hayvanlarla etten yüz- de otuz, yünden yüzde yirmibeş mısırdan K Si petrol- den yüzde'on ve-diğer ürtinler- den yüzde yirmibeş nisbetinde mi bir perim verilecekdir. l gerek — serbest em — ile olsun, Fransız frangı, İsviçre — frangı, Belçika frangı, Liret, Pezeta, i ıstr ve Filistin lira! Amerika ve Kanada doları, Çe- koslovakya, Danimarka, - Nor- veç ve İsveç kronu üzerinden ya pılacak muameller için paranın Rotrsnya Ulusal Bankası tara- fından teslimi üzerine verilecek- dir. Buna mükabil ve bu Permi- leri verebilmek için Romanya hükümeti, memleket dışma te- diyat yapmak için döviz verile- cek ithâlatcılardan — yüzde kırk cakdır. Bu permiler, Romanya nm hususi kliring - anlaşmaları imza ettiği memleketlerden alm mıyacakdır kibüu memleketlerde Avusturya, Macaristan ve Le- lanan yeni klering anlaşmasının dedi. Yıkılmış gibi koltuktan fırladı. Ayağa kalkar kalkmaz da ba- şını döverek: “Ben de ne yapı- yorum? dedi, benim asıl ondan, karımdan çekinmem İlâzım; o şimdi penim düşmanım.,, Hır- sından gözleri yaşardı. İ Taşralıların ihtiyatlı, tedbirli diye tanınması hep kalblerinin kuruluğundandır; böyle hisse kapılmak nedir bııfmiyen insanın da kimseye yar olmaması, kim- seyi yar bilmemesi pek tabiiğ- dir, Nitekim o anda M. de Rö- nal'ın en çok küşkulandığı iki adam, en yakın, en canciğer iki dostu idi. “Onlardan başka belki on dos tum daha var,, hepsini bir göz- den geçirdi ve her birinden ne | derecede tesliyet bulabileceğini | oturduğu KIRMIZI VE SiİYAH histandır. STENOHAL ama hepsinin hoşuna gidecek!,, dedi. Çok şükür ki kendisini çok kimsenin kıskandığını sanı- y?rdu ve bunda da haksız değil- di. Şehirdeki © güzel konağmım- dan (....) ölmez dığı konağığdan başka Vet deki köşkünü de çok iyi düzen- lemişti. Köşkün yüzü beyaza boyanmış, pencereleri yeşil pan- curlarla süslenmişti. Bu ihtişa- mı düşünerek bizan — avundu. Hakikat şu ki bu köşk üç dört | te tanıdığı fersah uzaktan da görülüyor ve civardaki bütün o köşk denilen, üzerlerinde zamanın bıraktığı değildi; çocukluktanberi eşit gi- çalımsız kül renginden başka | bi yaşamışlardı ama M. de Râ- boya görmemiş köy evlerini söndürüyordu. M. de Rönal ancak bir tek dostunun, kilise malları müte- vellisinin acıyıp gözyaşı döke- düşündü. Hiddetle “Benim başı- ma gelen bu felaket hepsinin, ceğini umabilirdi; ama o adam nisbetinde bir ithâlat permi ala- | ) kralının gece kalarak | de benim danışacak, derd yana- YSönmez bir şeref bağışla | cak bir adamım olmasın! Bir TEY - | danışacak adam! Ben düşüne- BORSA 17 Haziran Pazartesi PARALAR Alış Gl6— $ Sterlin Dolar 20 Fransız Frangı 20 Liret 20 Belçika Frangı 20 Drahmi 20 İsviçre fr. Florin 20 Çek Kuron Avusturya şilin Mark Zcti Pengo Taveç Kuron Altın Mecidiye Banknot ÇEKLER Kapanış Fransız Pratıgı 124 İngiliz lirast 6,18,50 Dolar 0794918 — | Liret 9,64,14 Belga 4,69,10 Drahmi 83,71,50 İsviçre Frangr 24333 Leva CEYEKTİ Florin 11723 Çekoslavak kurom, — Avusturya M 4,20,90 Pezeta SBLA3 Mark 19İ— Zloti 42 Pengo 4.51,40 Ley TE.SAAI Dinar 349633 Yen 27830 Çernovets 10,98 İsviçre kuronu 3,12,/55 ESHAM Iş Bankası Mü. Dü " » N. 9.50 # LA 970 Anadola 4 60 R8,50 | .» S0 4215 Sirketihayriye 5-e 'Tramvay 29,— Bornoati - Nektar 825 'Terkos 1625 Reji 2465 Aslan Çimento 1025 Merkez Bankası Sümm Osmanlı Bankası 26,50 32,50 Tttrkat, ŞEndiN TAŞ &n Şerk Değirmenleri oB0 Şerk merkez ecranesi 460 —ei edlkkelemez 1ISTIKRAZLAR 28,42,50 'Türk Borcu I Kupon Kesik . | 2660 ani ikrazi dahilf TAHVİLÂT Ribtim - Kapon Kesik 10,10 Anadolu 1 ve 11 445 A TI Kupon Kesik — 45 Anadolu mümessil 82,16 Sovyet - İtalyan Tecim andlaşması Moskova, 17 A.LA, — Kredi garantilerine ait bir anlaşma i- le Sovyet - İtalyan tecimime ait türlü anlaşmalar dün Romada Mussolini ile Sovyet Rusya bü- yük elçisi Stein ve tecim dele - gesi Bedenski arasında imzalan mıştır. da her şeye ağlıyan bir budala : idi. Fakat o adam M. de Röna- Vın belbağlıyacağı biricik adam- dı. Hiddetle: “Bu benim felâke- time benzer felaket mi vardır? diye bağırdı; ben ne de yapayal- nız bir adammışım!,, Gerçekten acınacak halde olan bu adam kendi kendine: *“Başıma böyle bir şey gelsin cek, ne yapmam lâzımgeldiğini bulacak halde değilim, bunu kendim de anlıyorum.,, Acı acı: “Ah! Falcoz olsaydı! Ah! Duc- ros olsaydı:,, dedi, Bunlar, 1814 azametli tavurlarla yanından uzaklaştırdığı iki ço- cukluk dostu idi. Onlar asilzade nal sonradan bu hali değiştir- meğe kalktı. TAN | serasında, | ber... at sahibi arasında taksim edilmiş gi- Onlardan biri; hem akıllı, hem de gözü pek bir adam olan Falcoz, Verriğres'de bir kâğıdcı dükkânı işletirdi; sonradan gi- Son aylar içinde, daha ziyade Bey- oğlunda göze çarpan bir mahallebici bolluğu var, Beyoğlu caddesinin iki hallebici ve don- çılıyor. r mahllebici, bir ber- Bütün cadde üstü, bu üç zana- bidir Mevsim dolayısile, bugünlerde en fazla sürülen dondurma olduğu için, mahallebici dükkânları hararetlerini söndürmeğe gelenlerle dolup boşal - maktadır. İstanbul cihetinde bir don- durmacı dükkânında çalışan Hacı Re- cebin oğlu Rüstemle konuştum. Rüs- tem diyor ki: — Bakiden, İstanbulda mahallebi, hem çerez, hem de yemek yerinde idi. Çocuklar, ellerine geçen parayı, ma- | hallebiye verir, ihtiyarlar, dişleri kes miyecek çağa gelince mahallebiye ka- şık atarlardı. İstanbullularla, “mahallebi çocu - ğu” diye şaka edilmesi, mahallebiye olan bu düşkünlüklerinden dolayı idi. Benim babamın işe başladığı zaman- da, bundan alı İstanbulda ma! dondurmacı dükkânları ayrı idi. Mahallebici dükkânlarında dondur- ma bulunmazdı. Çünkü, mahallebi yemenin, kendi - ne göre bir zevki vardı, Bu, âdota bir tiryakilikti! Eski mahallebi tiryakileri bugün kalmamış değilse de, çok aralmıştır. İstanbulda ne kadar mahallebici dük- kânr olduğunu bilmem. Bunu, bir bi- len de yoktur sanırm. Çönkü, hergün başka başka semtlerde yeniden yeni- ye dükkânlar açılıyor. - Bunlar, say - makla tükenmiyecek - kadar çoktur. Fakat şu da var ki, mahallebiciler o | zamandan beri çeşitlerini çoğalttılar. 'Tavuk göğsü, kazan dibi, sütlaç, aşu- re, keşkül, kadaif, dondurma, şerbet gibi şeyler de işin içine karışınca ma- | Hanlebi tiryakilerinin azalmazı pek o Kadar duvulmus : kânlarında en fazla sarliyat bu mev- simde dondurma üzerinedir. Mevsi - minde srasile mahallebi, tavuk göğ- sü, keşkül üzerine iş olur. Soğuk hava makineleri dondurma kolaylıkla yaplıyor. Ve u- zun müddet dayandırılıyor. En kü - Çük dükkânlarda bile, şimdi elle don- durma yapan kalmadı. Mahallebiyi ÇARSI, P $ aa eee ae FA aa aa aa D aaaaaaRaR a ça ea SAA MEErEmE Nİ — Mahallebiciler Çoğalıyor... Bugünlerde En Fazla Satılan Dondurmadır, Bir Mahallebicinin' Anlattıkları... sayesinde, | €ski kadınlar çok severlerdi. Şimdi de yiyen oluyor. Fakat © eski mahallebi tiryakisi bayanlar gitgide azalmakta- dır. Vaktile İstanbulun - bellibaşlı ye - rinde üç beş tanınmış mahallebici var dı. Halk, mahallebi yemek için bura- lara giderlerdi. Şimdi ise, müşteriler dağılmıştır. Mahallebi, diyip geçmemeli! Yapıl- Sonra gene üzerine su koyup 24 saat bekletirsin. Tekrar süzer, yeniden dol durur ve gene o halile bırakırsın. Pi- rinç, böyle yıkana yıkana pirinçlikten çıkar, Sonra, bunu alır, hususl değir- | mende üzerine su ilâve ederek çeker- 9, değirmenden süt kıvamında bir şey çıkar. Bu pirincin özüdür. Yarım kilo pirince, beş kilo süt katarak ya- vaş ateşte ağır ağır koyulaşıncaya kâ- A astanbullulara mahallebi çocuğu adını verdiren, fakat şimdi pek te revaç bulmayan mahallebiler vitrinde., dip ilim başkendinde bir basıme- vi satınalmış, bir gazete çıkar- mağa başlamıştı. Rahibler heye- ti onu tepelemeğe karar verdi: gazetesi kapatıldı, basımevi iş- letmek beratı elinden alındı. Bu | sıkıntılr zamanında Falcoz, on yıldanberi mektublaşmadığı M. de Rönal'e başvurdu. Verriğres belediye reisi bir eski Romalı gibi karştlık vermeği tmünasib buldu: “Kralım başvekili lutfe- dip de bana danışsa, ona şunu söylerdim: Bütün taşra basıne- vi işletenlerini hiç acımadan ba- tırınız ve basın işini de, tütün gibi, tekit altına alınız.,, En ya- kın dostlarından birine böyle cevap vermesi vaktile bütün Verriğres'i hayran etmişti; fa- kat M. de Rönal şimdi o sözle- rini hatırladıkça tüyleri diken diken oluyordu. “Kim derdi ki ben, bunca nışanlar almış, bun- ca para yapmış bir adam ola- yım da yine bir gün böyle söz- lere pişman olayım!,, M. de Râ- nal geceyi böyle bir kendine, bir etrafındakilere kızarak sinir ve azab içinde geçirdi; çok şü- kür ki karısını kollamağa kalk- madı, “Ben Louise'e alışığım, di- yordu, benim bütün işlerimi bi- | lir; yarın yeniden evlenmekte serbest olsam bile onun gibisini bulamam.,, O zaman karısının masurmmn olabileceğini hatıra geti- riyor ve bundan pek hazzediyor- du; böyle olması onu, irade gös- termekten kurtaracağı için daha işine geliyordu. “İftiraya uğra- mış kadın az mış görülmüştür?,, Sonra birden bire ihtilâçlı ih- tilâçlı yürüyerek : “ Ben, diyordu, bir hiçmişim, bir baldırı çıplakmışım gibi onun dostu ile beni rezil etmesine ra- zı mı olacağım! Bütün Verriğ- res bana gülecek, bana göz yu- man bir koca diye bakacak da ben sesimi çıkarmıyacak mı- yım? Charmier için (Charmier karısı tarafından — aldatılmakla tanınmış bir adamcağızdı) ne- ler söylemediler?. Onun adı a- nildiı mı, herkes gülümşiyor. Charmier iyi bir avkattır, onun | söz söylemekteki değeri kimin aklına geliyor. Charmier mi? AZAR... Dondurma kaymak ! | ması çok güç iştir. Pirinci, en aşağı | 15.B.0)8 — İştihah bir kazandibi yiyiş dar pişirirsin. Görüyorsunuz ya, an“ latması bile bu kadar uzun sürdü. Ma ballebicilerin yaptığı mahallebiyi, ev- lerde pişiremezler. Çünkü zahmeti çoktur. Teavuk göğsü yapmak ta zahmetli iştir. Tavuğun göğsünü, tel tel ayır- mak icap eder. Sonra, bunlardan biri* nin suyunu biraz fazla kaçırdın, ya * hut meyanesinden biraz fazla ateşt? bıraktın mı, tenceresile olduğu gibi dökmek Jâzımdır. Müşteri bunları bil mer. Ve bizden; hem ucuz, bem de t miz mal ister.,, Rüstemin bütün sözleri buraya ge çirilse, bir mahllebicinin hâtıratı adiy le koca bir cild kitap olurdu. Ben bu kadarcıkla kestim. — Röportajcı diyorlar; hani şu Bernard'ıt Charmier ... Adamcağızın adırif hep böyle namusunu kirletenifi adile beraber anıyorlar.,, Bazı anlar da oluyor, M. d€ Rönal kendi kendine: “Çok şü* kür, diyordu, kızım — yok, ana” larma yapacağım — cezadan ço” cuklara bir kötülük gelmez; ka” rımla o köylü parçasını bir ara” da bastırıp ikisini de öldürebi- Hrim; öyle olursa işin kanlı tâ* | rafı belki gülünçlüğünü gide” rir.,, Bu fikir hoşuna gitti, bü” tün teferruatını düşündü. “Kâ” nün benden yanadır; her ne ©* lursa olsun rahibler heyeti il€ dostlarım beni kurtarır.,, — | bıçağını muayene etti, keskinli- ğine keskindi; fakat kan dbk_î mek düşüncesi M.de Rönal korkuttu. | “ O küstah mürebbiye bir & —— damakıllı sopa çekip evden | MA l ğabilirim; fakat Verriğres ” İ İ ! | hatt; n ilde kopâcak ilir! pazeliğin önüne nasıl ge$ ) (Axk.ısı'ğ’ *

Bu sayıdan diğer sayfalar: