8 Mayıs 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Askerlik bahisleri Türkçe ana dildir 'o.:..:...: DevletlerinrH AVA Hitvelea | r İmanya ve Sovyetler birliği ve İngilterenin hava kuvveti Güneş © wU (Başr 1 inci sayfada) Dil analiziyle yeni etütler Aydınlık anlatan sözler Ahmet Cevat EMRE ıv İşte bu mefhumlardır ki, insanda H avacılık, başlıca devletlerin milli müdafaalarında gitgide daha e - hemiyetli - ve pahalı - bir rol oynamak- tadır. 1937 hava büdcesi için teşekkül e- den mali komisyon namına mebus B. Hymans tarafından hazırlanan çok do- kümante raporun mütalaasından bu ne- tice çıkmaktadır, İtalyayı bir kenara bırakarak, Al - manya, Rusya ve İngilterenin hava si - lâhlarında son zamanlardaki vaziyetle - rini tetkik edersek, bunların hakikaten büyük bir inkişaf halinde bulundukla - rını müşahede ederiz. Aynı zamanda hem havacılığın yük- sek idare makamını, hem de hava kuv- vetlerinin kumandasını bir elde birleş - tirmiş olan alman hava bakanlığı 6 ma- yıs 1933 de tesis edilmiştir. 23 şubat 1933 de, kara ve deniz orduları yanında bir de hava ordusu yaratılmıştı. Aynı yılın 15 son teşrininde, Hava bakanlığı, o zamana kadar diğer bakanlıklar ara - sında bölünmüş olan hava yolları, me - teoroloji servisi, pasif müdafaa gibi muhtelif idareleri kendi idaresi altında topladı. Hava ordusu baş kumandanı olan hava bakanına, baş kumandan muavini ve hava bakanlığı müsteşarı muavinlik eder. Hava ordusunun dört şubeden mürekkeb bir genel kurmayı vardır. Bu- nun elinde müfettişlikler vardır ki, se- ferberlik halinde bunlar. hava ordusu - nun muhtelif unsurlarının kumandasını ellerine alacaklardır.: avcı kuvvetleri müfettişliği; bombardıman kuvvetleri müfettişliği, keşif kuvvetleri müfet - tişliği. Merkezi idarede dört müdürlük- ten mürekkebtir. Bundan başka tayya - re dafii toplar müfettişliği ve yurdun havaya karşı korunması müfettişliği, tayyare mektebleri müfettişliği ve ni - hayet hava malzemesi müfettişliği de buraya tâbidir. Baş kumandanlığın emri altında beş hava mıntakası, bir de, deniz hava cep- hesi kumandanlığı vardır. Sivil hava âmirlikleri de, Almanyanı. muhtelif yerlerine taksim edilmiş on altı hava subayının elinde bulunmaktadır. Hava ordusu şunlardan mürekkebtir: hava kuvvetleri, havaya karşı müdafaa topları, hava kuvvetlerine bağlı kıtalar, bir de resmi geçid ve polis alayı, Fran- sada henüz yavaş teşekkül halinde olan hava birliği, Rayh Almanyasında tama- miyle tahakkuk etmiştir. Almanya hava büdcesinin tetkiki 1926 dan 1934e kadar olan senelerde tedrici ve son yıllarda dehşetli bir artış göstermektedir. Gerçekten, bu büdce 1926 dan 1933 e kadar vasati olarak 265 milyon frank iken, 1933 de 475 milyona ve 1934 de 1.281.437.000 franka yükseli- yor. Fakat bu resmi büdce devletin ve kollektivitelerin sübvansiyonlariyle ha- kikatte çok daha yüksek bir rakama ba - h— LÖ tan gazetesinden malzemesi Rusyada yapılmaktadır. materyellerin ile 1936 sonunda tamamlanmış olacaktı; bunların çoğaltılması işine bu yıl giri- Bu yenileş liğ olmaktadır. B. Hymans son yıllar - da hava büdcesi için verilmiş olan fev- kalâde tahsisatı asgart 80 milyar frank , olarak tahmin etmektedir. Alman hava ordusunun terkibini izah etmek teşkilâtın tarifinden çok daha güçtür. Alman makamları gerek tayya - relerin, gerekse hava kıtalarının mik « darları hakkında çok ketüm davran - maktadırlar. Her halde çok emin kay - naklardan malümat almış olan B. Hy- « mans, 1 son teşrin 1936 tarihinde teşek- kül etmiş tayyare filolarının mikdarır 150 ve hizmette bulunan tayyareler ye- künunu da 1900 olarak takdir etmekte - dir. Bu sene sonunda filo mikdarının 200 ü bulacağı hakkındaki tahminlerin hakikatte aşılması pek muhtemeldir. Tayyare kuvvetlerinin en büyük kısmı 90 60 1 bombardımana; p 20 si avcı ve Yo 20 si de keşif hizmetine ayrılmıştır. En büyük güçlük tayyareci kadroları hususunda hissedilmektedir. Fakat bun ları yetiştirmek için çok büyük gayret- ler sarfedilmektedir: 1936 nisanında 720 asteğmen orduya iltihak etmiştir. Assubay talebeler için iki yeni mektep kurulmuştur. Faal ordunun materyelleri, harb ha- linde, sivil tayyareler ve yedek tayya - relerle kuvvetlendirilmeye namzeddir. Tayyarelerin görmeden sevki ve radyo ile idare edilmeleri hususunda büyük terakkiler elde edilmiştir. Modern mo- törler ve hususiyle kompresörlü motör- ler imalinde yapılmış olan hatalar her halde yakın zamanda tamir edilecektir. Alman askeri hava kuvvetlerinin büyük bir avantajı ağır yağlı motörlerin geniş ölçüde kullanılışı olacaktır. Bu usul, bombardıman tayyarelerinin uçuş ve ta- şıyış kapasitelerini artıracaktır. Bunun- la beraber İspanya harbının tecrübeleri, bu hususta vahim yanlışlıkları meydana çıkarmıştır. Geçen yıl, Almanya için, en nikbin tahminleri bile aşmak tehli - kesini gösteren bir havacılık inkişaf dev- resinin başlangıcını teşkil etmiştir. oövyetler Birliği tarafından elde edilmiş olen neticeler daha az hayret verici değildir. Hava ordusu müstakil, fakat kara ve deniz ordula - rının genel organizasyonu dahilinde bir birlik teşkil eder. Rusyanın havacılık hususundaki masraflarını açıklamak ol- dukça güçtür, çünkü bu masraflar üç bakanlığa taksim edilmektedir ve bol munzam tahsisatla genişlemektedir. Rus askeri materyelleri yüksek kapasi- tede görünmektedir. Bir hafif bombar- dımancı tipi ve bir tek kanad avcı tay- yaresi, saatte 400 kilometre sürati aş - maktadırlar. Bu tayyarelerin bütün şilmiştir. Hava büdcesi raportörü şu rakamla- rı veriyor: 1933 de Sovyetler Birliği 1800 harb tayyaresinden mürekkeb 187 filoya malikti. 1934 de 2800 tayyarelik 321 filo, 1935 de 3200 tayyarelik 437 fi- lo, geçen yıl da 3500 tayyarelik 488 fi- loya çıktı. Fakat bu filoların kıymeti nedir? Bu hususta bir hüküm vermek çok güçtür, çünkü Sovyet milli müda- faasında her şey gizlidir. urada tetkik edeceğimiz üçüncü büyük hava devleti İngilteredir. Habeş harbı esnasında kendisi için kötü bir akıbet doğurmasına ramak kalmış o- lan büyük bir gecikmeden sonra İngil- tere kendine gelmiş, ve geçen yıl, mu- azzam olacak gibi görünen, bir gayret- le işe başlamıştır. 1935 başlangıcında ingiliz hava kuvvetlerinin vaziyeti çok mütevazidi; bu küvvetler — şunlardan mürekkebti: Metropol filoları: 54; de- nizaşırı filolar: 24; gemi filoları: 12 ve 8 yarım filo. 1935 mayısında elde edilen terakki- ler mashsüs mikdarda idi: Metropol fi- lolarının mikdarı 67 ye, denizaşırı filo- ların 24 e, gemi filoları 13 ve 8 yarım fi- loya yükselmişti. Mayısla eylül arasın- da yeniden kurulmuş olan filoların ye- “künu 24 dü. Bundan başka, hükümet iki seneye taksim edilmek üzere oldukça- mühim yeni bir program hazırlamıştı. Bu program, geçen 16 şubatta birden - bire çok daha geniş olan bir yenisiyle değiştirildi. Bu programa göre ingiliz milli müdafaa kuvvetleri ve hususiyle hava kuvvetleri son derece artacaktır. S senede harcanacak olan 160 milyar frangın en büyük kısmından havacılık faydalanacaktır. İlk tesis masrafları müthiş nisbetler dahilinde artmıştır: Yeni hava meydanlarının inşası. 75 ye- ni hava istasyonunun elde edilmesi, fi- lolar mikdarımın artışı. Hava kıtaları mevcudu 1934 de 31,000 kişi iken 1936 da 50.000 e çıkmıştır. Tayyare endüstri- si de çok kuvvetlendirilecektir. Havaya karşı müdafaa vasıtaları, bütün müdafaa sistemlerinin takviyesi suretiyle çok artacaktır. Avrupanın büyük devletleri havacı- lık hususunda kesif fakat yıkıcı bir in - kişaf yoluna girmiş bulunuyorlar. TOPYEKÜN HARB Çeviren: Hikmet Tuna İki yıldanberi akisleri hâlâ de- İki yıldanberi akisleri hala de- vamı eden bu eseri muhakkak oku- yunuz. D ...0 a:. .... ... ... Lâtince auster “cenup rüzgârı,,; Letçe ausra “fecir,, litvancaâ ustra sabah”, Slavca vesna (rus.) “ilkbahar” yasen (rus.) “aydın”; Lâtince aes “bronz”, aes - tas “yaz” V. Dç Bunlardan sanskritçe uşah — türkçe Işık, lâtince aes “bronz” türkçe (Orhon) yez “bronz” ile tam bir mutabakat arz- eder. Slavca yasen “aydın” türkçe ya- sın « yaşın “şimşek,, ile aynı unsurları ihtiva eder, Grekçe avos, eğos “fecir” ile türkçe ayas “mehtap,, şaşılacak derecede bir türüm birliği arzetmektedir. Bunların etimolojik şemalarına ba- kılınca identileri daha ziyade tebarüz etmektedir: Türkçede: ayas : V.ğ den ay * as * — yez * » —(e)yt ez t — yaşın: — ,, — (a)y 4 aş * in (iğ) ışık : ,, — 1(y) * Ci)şt ik Hindöropeende: avos (grek.):V.ğ den av * os * — aes (lâtin.): , —a(ğ) * es - — yasen (rus.): ,, — (a)y * as * en(eğ) uşah (sansk.): ,, —u(ğ) * (i)ş H ah Semantik kıymetleri: (1) Ana kökün aydınlık anlamını (2) prensipal kök temsil eder; (3) saha un- suru da aydınlığın yaygınlığını ifade eder. Dördüncü unsurlar tamamlayıcı ve isimlendirici bir rol oynarlar, Hepsinin türümü her cihetten Gü - neş - Dil prensiplerine mutabık düş - mektedir. İLK NETİCELER Bu etütte, fonetik hareket noktası (v. ğ) ana kökünün yerine geçen (v. g- y-v), (v.ğ- h-s) veya (v. g - k) prensi - pal köküdür; bu prensipal kökün baş - İıca 1, tekarrür (v. r), 2. saha (V. s-ş-z) unsuru ile genişlenmesi ve 3 başka ta- mamlandırıcı unsurlar alması araştırıl- mıştır. Semantik hareket noktası güne- şin vasıflarından aydınlık (parlaklık) tır; bu vasıf mümkün olduğu kadar sı- caklık, hayat, kudret, hareket gibi va - sıflardan ayrı tutulmuş; aydınlığın ge- rek dış (fizik) âlemde ve gerek iç (psi- şik) hayatta tecellileri araştırılmıştır. Tecrübe sahamız ise türk ve hindöro - peen dil aileleri olarak tahdit edilmiş - tir. (Semitik diller üzerindeki araştır- malar kıymetli bilginimiz N. Onat ta- rafından yapılmaktadır.) Bu ilk etüdün verimleri bize ilk me- deniyeti yaratan ataların kültüründe temellik rolünü gören mefhumlar üze - rine çok önemli hakikatler tanıtmakta - dır: Te Aydınlık, fecir, sabah, bahar, yıl, genç, taze, bronz; akıl, fikir, muhake- me, düşünüş, anlayış... peyda olmalariyle kültür ve hakiki dil başlar; yoksa taş atmak, sopa kullan - mak, köprü kurmak, hattâ harb etmek.. gibi teknik işler için, jestin ve nârele « rin kâfi geldiği muhtelif hayvan ce - miyetlerinin hayatında görülmektedir. Gelecek etütlerimizde dilin (langa- jm), 'Güneş - Dil prensiplerine muta « bık olarak, gelişimini izahta devam ede- ceğiz; Avrupa âlimlerinin bir türlü bulamadıkları fonetik ve semantik ka « nunla da, bu etütlerin sonunda, Güneş « dil teorisinin koymuş olduğu kanun « lardan ibaret olduğu tamamiyle anlaşı- lacaktır. (İkinci seri yarınki sayımızda) ( Dil Köşesi ) “Şehirde ancak bir tek bina sağlam kalmıştır. O da eski parlamento bina « - sıdır. Daha birkaç saat evvel sükünet ve güzellik manzarası gösteren şehrin şimdiki harabesine hayran hayran ba « kar gibi durmaktadır.,, — AÇIK SÖZ'den — “Güzellik manzarasını,, anlarız ama “sükünet manzarası,, bir tezaddır. Sü - künette manzaralık bir taraf yoktur. Sağlam kalmış bir bina, şehrin ha- rabesine her halde hayran hayran değil, şaşkın şaşkın bakar. Fransızcadan ter« cüme edilmiş olan bu yazıdaki kusurla- rın metnin aslında olduğunu sanmıyo- ruz. * * &* “ Bizde ise her mecmuanın şaire, hikâyeciye, zaman haricinde düşünmek istiyen sanatkâra da yer vermeye mec- burdur.,, — HABER'den — Cümlenin doğru olması için “mec « muanın,, yerine “mecmua,, demek lâzım dır, “Zaman haricinde düşünmek,, de tuhaf bir ibare. Her hâdise zaman için- de vukua gelir. “Zaman fikrine bağlı kalmadan,, denilmek i: iş * *& * “ Şubat 937 senesinde ihracatımı « zın başlıca memleketlere göre taksimi şudur:...” — ULUS'tan — Sık sık rastlanan bir hata, “Şubat 937 senesinde” değil, “937 senesi şuba« tında” yazmak icab ederdi. Havacılık ve Spor 1 mayıs sayısı çıkmıştır. Abdülhak Hâmid, Abidin Daver, Şakir Hazım Er- gökmen ve Server Ziya'nın yazılariyle dünya havacılığına ve türkkuşu'nun ça. İışmalarına aid resimler mecmuayı her- kese alâka ile okutabilmektedir. Tavsi- ye ederiz. ' Mse »2 aFe'lra Yazanlar: Çeviren: Mary ve Charles Lamb Nurettin ARTAM Boşuboşuna yaygara kız, Klaudio'yu müdafaa edecek tek bir ke- lime bile dinleyecek bir halde değildi; Ku- zinine kötü muamele eden Klaudio'dan in- tikam almasını söylemeğe devam etti ve dedi ki: i — Pencerenin önünde bir adamla ko- nuşmak! bu ne lâf! Sevgili Hero! İftiraya uğradı zavallı! Kendisine yapmadığı bir suç yükletildi! Ah şu Klaudio'nun karşısına çıkmak için bir erkek olsaydım, yahud şimdi benim hatırım için harekete geçecek bir erkek dostum bu- lunsaydı! Fakat değerler, nezaketler ve mu- aşeret gösterileri içinde eriyip gitmiştir! Fa- kat kendı arzumla erkek olmama imkân ol- mr -- S1 için kadın olarak keder ve ıstırab içinde ölesetim, Şekapirden Hikâyeler Benedik elini göstererek: — Böyle söylemeyiniz Beatrice, dedi, si- zi seviyorum. — İyi ama, bu eli yemin etmek için kul- lanacasınıza başka bir uğurda kullansanız. — Peki, Klaudio'nun Heroya iftira etti- ğine bütün kalbinizle emin misiniz? —Evet nasıl bir ruhum ve bir düşüncem bulunduğuna eminsem buna da öylece emi- nim. — Yetişir, dedi Benedik, bu işe girişmeyi kabul ediyorum. Şimdi elinizi öpüp sizden ayrılacağım. Klaudio, benim bu elime güzel bir hesab verecektir! Sesimi nasıl duyuyor- sanız, o kadar bana inanınız. Haydi, şimdi gidip kuzininizi yatıştırmaya uğraşın. Bir taraftan Beatrice, böyle öfkeli söz- lerle Benedik'i kışkırtır ve onu Klaudiodan intikam almaya sürüklerken Leonato da ço- cuğunun ölümüne sebeb olacak surette ken- disini tahkir etmelerinin cevabını kılıçla vermelerini prensle Klaudiodan istiyordu. Onlar, valinin yasına ve matemine hürmet ederek şu cevabı verdiler: — Hayır, bizimie kavgaya girişme ihti- yar adam. Tam bu sırada Benedık içeriye girdi ve Heroya yapılan yersiz muameleye kılıcı ile cevab vereceğini bildirdi. Prensle Klaudio birbirlerine: — Bu, Beatrice'in işidir, dediler. Eğer bu sırada, mukadderat, Heronun masum olduğuna dair yeni bir delil zuhur et- miş olmasaydı, Klaudio, Benedik'in bu düel- lo teklifini kabul etmek mecburiyetinde ka- lacaktı. Klaudio ile prens daha aralarında konu- şurlarken sorgu hâkimi, Borachio'yu mev- kuf olarak prensin huzuruna getirdi. Bora- chio, Don Jon'un emriyle bu felâketi hazır- ladığını bir arkadaşına anlatırken sözleri duyulmuş ve kendisi yakalanmıştı. Borachio, pencereden kendisiyle konu- şan kadının, bayanının elbiselerini giymiş Margaret olduğunu ve onlar onu görüp He- ro sandıklarını, Klaudio'nun önünde prense itiraf ediyordu. Bunun üzerine prensle Klau- dio'nun zihinlerinde Heronun masumluğu hakkında en ufak bir şüphe bile kalmamıştı. Hele suç ortaklarının takibe uğradığını öğ- renir öğrenmez, kardeşinin hiddetinden kor- kan Don Jon'un da Messina'dan kaçıp git- mesi ortada hıç bir şuphe bxrakmxyordu. Bu yüzden ölümüne sebeb olduğunu san- dığı Heroya haksız ve zalim sözler soyledıgı için Klaudio'nun yüreği dehşetli bir ıstırab içinde idi. Şimdi, sevgili Hero'nun hayali zihninde onu ilk sevdiği zamanki güzelliği ile canlanıyordu. Prens kendisine işittikleri« nin yüreğine bir demir gibi işleyip işleme- diğini sormasına karşı Borachio'nun söyle-« diklerini duyduğu zaman, zehir içmiş gibi olduğu cevabını veriyordu. Yaptıklarından pişman olmuş olan Klau- dio çocuğuna yanlışlıkla reva gördüğü mua- meleden dolayı ihtiyar Leonato'nun affını diliyor, yalancıların sözüne inanarak işledi« ği bu günah için Leonato kendisine ne türlü bir kefaret yüklerse onu da kabul etmeyi vâ- dediyordu. Leonato, kefaret olarak şunu teklif etti$ kendisinin varisi olan ve Heroya ziyadesiy- le benziyen bir yeğeni vardı: onunla evlen- meli idi. (Snou var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: