July 15, 1940 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 14

July 15, 1940 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, korkudan şaşkına döndü, RUSCADAN: ÇOBAN HAN Çeviren: Nihal YALAZA o — Geçen sayının devamı — Ertesi gün koyunun yara yeri kokma- ğa başladı. Kaskabay bu kadar et ziyan olmasın diye onu kesti ve akşam üzeri kı- zartarak yedi, Derisinin bir parçasile kel- lesini ; kurt parçalamış diye, Receb Cuma- ya göstermek istedi ise de korktu. Birkaç gün Kaskabayın sürüşünden ikinci koyunu kaptı. Kaskaba kurda sokulan ve köpeklerden kaçan koyunu göz göre göre kaptırdı, Kurdun arkasından koşup bir sopa ile onu öldürmeğe çalışmadı bile, Yalnız can sıkıntısından üçüncü bir ko- yunu kesti: Bu mevsimde koyunlar pek yaylı idi! Sabaha. karşı Receb Cuma ile diğer çobanlar derin uykuda iken, Kaskabay Mehmerin önüne bir parça et attı, usulcacık Büluc Hanın sürüsünden üç tane koyun aşırarak bunları kendi sürüsüne sa- lwerdi, Büluc Han yaylâya gelince, öksür kalmış kuzuların melem anaların yanlarına sokulmalarından, sünden üç koyunun eksildiğinin farkına vardı. Sığırtmaç Kadırla üçer defa sürünün etrafında dolaştılar. Sonra Büluc Han, ö- nünde geçen koyunları ellişer baş sayarak, sağ elinden soluna bir taş koydu, Son ko- yunun geçmesile : — Yirmi altı, dedi, Sie cun sonra kurt, sonra elerinden ve başka sürü- içinde sekiz teş vardı. Hal- 429 büyük koyun bulun- bu ki sürüsünde mak ap ederdi. Büluc Han, sürüsünün arkasından bir şey görmeden, bir şey duymadan hem yü rüyor hem düşünüyordu. Yaşadığı yüz se- ne içinde birçok defa nevmitleşmişti; fa- at düşünmenin ne: demek olduğunu şim- diye kadar bilmiyordu. Tam doksan sene başkaları için çalışmış ve başkaları onun yerine düşünmüşlerdi, Büluc Han, kbe man kafasını kıllı göğsüne bırakarak sü- rünün arkasından ağır ağır yürüyordu, koyun kayıptı, Bunlar kuyunun ba- şında kalmamışlardı ; çünki Büluc Han sü- 14 rüsünü herkesten sonra sulamıştı ; Mehme- rin siki kontrolu altında re geçemezdi. Nihayet — Koyunları mı çaldılar! dedi, Sığırtma mi Kadır, ona kaçmasını teklif elti. Çoban bun. E şey söylemedi. Fakat öğleyin, koyunların istirahat saatinde Ka- dıra: da başka sürüle- — Nereye kaçmalı? diye sordu. — Yolalandan Aşhabada gideriz. Ben orada bir çanta alırım, meklebe giderim... a ben adadi ve Mehmer?.. Kadır bir şey söylemedi. Han, kumun üstünde çömelmiş oturuyordu. Şadıhanın sürüsünden üç ko- yun çalınsın da o, keskin gözlere ve sarı- ğın altına giremiyen kocaman kulaklarla hırçın Mehmere malik olan, Büluc Han Şadıhan, bunu kimin yaptığını bilmesin !., Baş çoban Recep Cumaya bunları nasıl, ne yüzle söylesin? Demek ki hakikaten bu gece, Ladadıyı sırtlayıp, Recep Cuma- dan; akşamları kazanda şen sevimli çobanlardan kaçmak lâzım, Kadır hulyalara dalmıştı, — Aşhabadda güzel Rus çizmeleri gi- yerim... Büluc Han kızdı: — Düşünecek başka bir şey bulama- dın serseri... Nersye kaçmak istiyorsun. Recep Cuma gibi, bir amiri nerede bu- lursun, boş kafalı oğlan | r omuzlarını silkerek: — Zalen kaçmam ki. Ben gencim, Re- ceb Cuma beni affeder. — Fakat beni affetmez, Büluc Han, kumum üzerine çöker gibi oturdu. — Ben; üç koyunu banım. — Sen de çal da sürümüze koy Bülue Han: — Buranın çobanları eskidir. ler. Onları nasıl olsa ei her bi- rinden birer tane çaları Diye mırıldandı sonra e de: nerek : — Kadruk, dedi. Mehmerin yanına git ve koyunları bekle. Uyursan, kelleni ke- serim, Ben, Kaskabaya gidiyor Kaskabay çalılıklar arasında uyuyordu. Köpekler, Büluc Han r ve havla- malarını keserek özür dileme makamında kesilmiş kuyruklarını salladılar. Hiçbir za: man havlamıyan Basmaç, kafasını ön ayak- mai ie koyarak ona bakıyordu. & Han sürüyü dolaştı ve çalınmış El tanıdı, Yanaşmak istedi, fakat Basmaç yattığı yerden kalktı ve ona doğ- ru yürüdü. Büluc Han Kaskabaya koşlu. Kaskabay, yüzü koyun, horliyarak, uyuyor- du, Büluc Han arkasina bir tekme vurdu, Şişman mi dr Cip kalktı. Koy « köp: pişen elten ve çaldırmış bir ço- — Hangi koyunları? Bende koyunlarin ne gezer, dedi. Büluc Han elini havada tehditle salladı ve ona yaklaşi — Ellerini kesmeli senin hırsız herif, — Yanlışın var Han, galiba uykuda iken koyunlarını kaçırdın askabayın sesi tilriyordu. Büluc Han ellerini ona uzatarak: iyorum, koyunlarımı verl.. Sen gölün değil, murdar bir çakalsın! diye bağırdı. — Bende koyunlerin yok, git pr yle ise onları kendim alırım.. Kai; Basmaçı çağırdı. — Kö peğini de boğarım! Büluc "ilen ağır adımlarla kuma basa. rak onun üstüne yürüdü. dan koştu ve sopasını Büluc Hanın ayağı altına attı. İhtiyar çoban yüzükoyun yere düştü, kalktı ve sessizce dü yürüdü. Kaskabay bıçağını çıkardı. Bülue Han elini Kaskabayın boğazına uzattı. Kas. kabay see kaldırdı ; Kaskabay, yan. şmanin Üzerine Sonra, dönmeden, gözlerini Büluc Han- dan ayırmadan, sürüsüne ulaşıncaya kadir yürüdü ve tepenin arkasından kayboldu. Digi Büluc Han akşamı dar elti, Sürüyü herkesten evvel kuyuya gelirdi, yanina si- gırlmacı bıraktı, Kuyunun elrafında koşu. şan Ladadıyı kucağına aldı ve Recep C manın çadırına gitti, Fakat çadırın önün de durakladı, birşey düşündü; çocuğu ye- re indirdi, sakalını ve e kılları ei ve içeriye Recep Cuma, e üstünde uyuklu- yordu, Yap alımur ve çocuk yüzü gibi saltı. Büluc Han ellerini göğsünde kavuş. turarak ihtiramkâr bir lisanla işi anlattı. Cuma kalktı; birlikte kuyuya gittiler, Kaskabayın sürüsü, kumlardan ye- ni dönmüştü, Recep Cuma çobana yaklı şarak: —Kaskabay, koyunlarını iyi tanir me sın? diye sordu, Öteki cevap vermeden Büluc Hanı gös- tererek: — Yalan li o; bütün Bülucler yalancıdır, dedi Büluc Han: — Koyunlarımı ver diye bağırdı ın. Recep Cuma, Büluc Hana, meliyen ku- zuları Kaskabayın sürüsüne bırakmasını, söyledi. Kuzular, annelerini derhal buldu- lar ve memelerine Idılar, Anneler, şef- katla yavrularını kabul ettiler, Recep Cı- ma Kaskabaye döndü: — Urbanı ver ve bizden git, Çoban onun ayaklarına kapandı ; fietl,. Koyunların kurtlar kaptı lar, or söyliyemedim üluc Han da; — Suçunu bağışla, baş çobanımız, cw hillik etti, dedi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: