15 Temmuz 1940 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 6

15 Temmuz 1940 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ROMAN: 36 ve ümitsiz Balıkesir: ermed üzgün ir uzaklaştıktan sonra, Afet, Nahide- ye uzun bir mektup yazdı. Genç adam Ja nasıl konuştuklarını, Sermed tara» fından hâlâ ve pek şiddetle sevilmekte olduğunu anlattı. “Çocuk olma Nahide! « Size iyi ve tatlı hatıralar kazandıran m bütün ö- teki şeylerle beraber bir tarafa bırakın. Yeniden buluşuyor gibi uzatın cİleris nizi biribirinize... Bu def'a daha makul olun. Hayalden çok Hakikata yaklaşın, Biribirinizi anlayın. Ve hem de, sancılı, sıtmalı sevgilere yuvanızda yer verme yin. Çoluğa çocuğa karışın. İkinizin de için için istediğiniz ve özlediğinize şüp- he etmediğim mini mini başlar üstün- de hazin maziyi unutun. Eser yaratın. Ve onu yeliştirmek yoluna gençliğinizi, gönüllerinizi, emellerinizi: koyun. Tabi» at bile değişmeden olamıyor. İnsanlar hergün yokluğa ve ihtiyarlığa doğru a- kıyorlar, Son yıllarınızda elinizde avucunuz- da bari birşey bulunsun. Sizi seven, sizi düşünen, sizin için yaşamayı, size menfaatsız bağlı kalmayı bilen biri bur lunsun hayatınız da... Ve göçüp gittik- ten sonra hiç olmazsa hatıranız bulun- sun arkanızda. Bu gökler altında, bu topraklar üstünde aşkınızın ve hayatı- nızın ebedi hatırası kalsın Nahide... ? ir hafta sonra Afet mektubunun karşılığını şu telgrafla aldı: Kat'iyen imkân göremiyorum Âfetl, Şimdi Âfet için heyecanlı bir dev- re başlamıştı. Sermed İstanbuldan Bah- ri Doğruya pik ediyor, mektup ya- di hiç olmazsa Nahidenin adresini lerin rica di ordu. yapmaları Tamda? Nasıl hâres ket eli muvafıktı ? Karı koca de- rin bir düşünceye dalmışlardı. Âtet çen an korkuyordu. Fakat Bah — Bu A işin biran evvel dü- zelmesi lâzım yavrum, dedi. Olan oldu. 6 ge ii ie ÇIRPINAN SU LAR MÜKERREM KÂMİL SG | a Bu şekilde hareket etmek mânasızlık- tır, yanlış iş tutuldu diye bu müvazene- sizliği, bu münasebetsizliği uzatıp dur- manın mânası yok. Sermede acıyorum ben doğrusu. Bir daha telefon ederse verivereceğim adresi olsun bitsin. * LI Küçükyalı'nın hırçın rüzgârı çamla- rın koynunda dövün tün hırçınlıklarile kıyıları döyüyorlardı. Sahil, rüzgârın ve suların hücumu kar şısında ürpertiler geçirmekte idi. Köy az ışıklı, ve çok sessizdi. Sermed, kaç gecedir buhran içinde, binbir tereddü- de gömülü olarak dolaştığı evin etra- fında gene nöbet bekliyordu. Ne olur- sa olsun bu işe bir nihayet vermek lâ zımdı. Direktörden bir mektup almıştı. İzni biter bitmez kendisini Avrupaya göndereceklerinden bahsediyordu. Kim- yevi maddeler üzerinde bir tetkik yas pacaktı. Şirket, fabrikalarda, lüboratu- varlarda hiç olmazsa bir yıl staj yapma” sini muvafık bulmuştu. Bu mektup, hayattan bezmiş, pek vakıtsız yaşama yorgunluğ tatlı bir ümit vermişti. üyor, dalgalar bü- unu bissetmiş genç adama Nahideye bu mektubu da gösterecek, buralardan mu: vakkat bir zaman için ceğiz diyecekti. Uzaklara çekileceğiz. Bir zaman için gözden kaybolmak bir haylı unutulmak demektir. Muhit bizi halır lamıyacak. Biz de şüpheli ve mânülı ba- kışlar karşısında bunalmaktan kurtuli- cağız. Yeni insanlar, yeni şebirler, yeni âdetler görünce belki de içimize elem veren eskileri unutmağa muvaffak ola- cağız. Ah bir kere Nahide affetse. Başka birşey alâkadar etmiyecekti onu. Bura” lardan iki kaytsız mektepli gibi çıkıp gideceklerdi. Bu seyahat, bal aylarında yaptıkları memleket seyahatinden çok daha başka olacaktı şüphesiz. Yekdiğer. lerine karşı daha itinalı ve şefkatli ha- reket edeceklerdi. Genç adam, sevdiği kadının yüreğinde açtığı yarayı kapa- mak için mevcudiyetini ortaya koyacaktı. dahi olsa gide» Vakıt ilerliyordu. seltiyor, karanlık daha korkunç bir şes Rüzgür s-sini yük- kilde koyulaşıyorda. Bütün cesaretini toplıyarak kapırın #ilini çevirdi. Evin içinde vakıtsız kapı çalınışlarına alışık olunmadığını bissettiren bir telâş baş österidi. Guliba beyin evlâtlığı, kocası öldük. ten sonra Mahidenin yanına gelmişti. Tereddütle : — Kimsiniz? diye sordu. — Aç kızım Zehra benim. Yabancı değil. Kapı gene tereddütle içıldı. Zebra, Sermedi karşısındn bulunca gayriihti- yarı haykırdı. Gözleri dehşetle büyü- müştü. Rengi bozuktu. — Hanımından beni eve kabul et memek için emir mi almiştın Zehra? — Estağturullah Obeyefendi. Şey, lâkin birdenbire korktum da... İçerden o sevgili ses, o biraz kalın, tahrik edici ses: — Kiminle konuşuyorsun Zebra? diye sordu. Kim geldi? Sermed, Zehranın karşılık verme esat bırakmadan ilerledi. Sesin Bir kapı sine fı geldiği tarafa doğru yürüdü. açılıp kapanmıştı. — Benim Nahide. Nabide ben gel dim! diye gerç adam İerine: sarıldı. Gerç kadın boynunu, kollarını iyice saran, koyu renk fanila" dan bir ev elbisesi giymişti. Saçları kalın bir örgü halinde 'başını sarmıştı. Yüzü bembsyazdı. Nasıl da hiç bozul- mamış, değişmemişti ? Yüzünün ifadesi büsbütün mânalı idi. Büyük gözlerinde yangınlar vardı. Ellerini, ateşten çeken çocuklar gibi Sermedin avuçlarından kurtardı. Şaşkın ve üzgün — Sizi ahlazar di diyebildi. Si- zi biç beklemiyordum. Sermed ölü gibi bir koltuğa yığıldı. Dehşetle karısını dinliyordu. Gözlerinin, ona bakmaya kanamıyan bir ifadesi vardı. — Çekilip gitmemi istiyorsun. Fa kat dinle beni, diye inledi. Beni bir kere daha dinle. — Aramızda #öylenilmesi Jâzımge len ei çoktan söyledik ve bitirdik Ge i eski karısının el Beş ok şey söylemiş olabiliriz Nahide. Fakat henüz hiç birşey bitir: medik. Sana, seni sevmekten kalmıyan kalbimi bir kere daha uzatıyorum. Ben berer öğrendim. Büyüklüğünün karşı n bütün bunlara in lüzum GE diye “Nahide sözünü kes Halbuki Sermet bir A ei söylemek, onu tekrar kazanmak istiyor” du. Bundan böyle ölünceye kadar ae raber yaşamak kararını vermeden radan uzaklaşmak fikrinde değildi. Sesi ge yn he im en e m “dö gi

Bu sayıdan diğer sayfalar: