15 Temmuz 1940 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 16

15 Temmuz 1940 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ar e azm İ İ İ SON GİRİŞ o Yazan: İnci ÖZKURT o Esadın hatıra defterinden: Yööümür yağıyor.. Pardösümün yaka- sını kaldırdım, ellerim ceplerimde Köprüden Karaköye doğru telâşsiz a- dımlarla ilerliyorum. İki yanımda adeta koşar gibi yürüyen insanlar geçip gidi- yorlar. Tramvaylara bakıyorum, buğulu camların arkasında sıkışık bir kalabalık olduğu belli... Akşamın bu saatlerinde işlerinden evlerine dönen balk bütün nakil vasıtalarını hınca bınç doldurmuş. yağmakta devam ediyor. parıtılar ig Islak kaldırımlarda ışıkların akisleri bi- ribirlerini kucaklamış denilebilir. Üürüyorum:., İçimde bu pırıltılara boğulmuş ıslak yolun hep böyle devam elmesini isteyen şiddetli bir arzu var. Daha doğrusu bu insan seli içinde ken- dimi unutmak, biran bile olsa onlar gibi bir aile reisi eleği zannetmek hey hat.. Yolumun ale bu leşe yu vayı bulamayacağımı biliyorum. Biliyo- rum ki şu dakikada beni ihtiyar hizmet- çimden başka bekleyen kimse mevcut değildir. Böyle oluğu halde bir an ken- di kendimi aldatıp, hayatta yapyalnız olduğumu unutamaz mıyım? Benim din bi kırk yaşına yaklaşmış bekâr, kimse- siz bir erkeğe belki de artık ciddi bir ssadet vadetmeyen istikbali başka gör- lerla göremez miyim? Monoton yaşayı" şim beni hayli usandırdı. evet hemen bu akşam n olursa olsun bir değişiklik, bir başkalık yaratmak İzm... ne yapmalıyım? Daima girip çıktığım birahanelere, barlara; sinema” lara gitmeği düşünmüyorum. Bütün bu gibi gürültülerden uzak sessiz, tenha bir köşe hayalimde canlanıyor. Bu şi- rin ,köşede kendimi mesut, neşeli ve dinç bir çehre ile görüyorum. Ve yani başımda bir kadın.. Fakat o, şimdiye ka- dar tanıdığım kadınların hiç birisine ben zemiyor.. Ne plâtin rengi saçları, nede boyalı dudakları var. Yüzünün hatları 16 istiyorum. Fakat düştnebiliyorum. Adet ifade taşımıyör.. Sadece gözle” uyor denilebilir, Hayalimde- ki dekoru süsleyen bu adeta çocuk de- masum ve İekesiz bakış- ların sahibini tanıyamıyorum veya tanı” maktan korkuyorum — Bu ne Milümlik Esat, kolunu tuttum da hâlâ farkında değilsin. Başımı çevirdim. Banka arkadaşla. rımdan Sabri dudaklarında geniş bir gülüşle beni 'seyrediyordu. Çocukluğumdan beri tanıdığım bu iyi kalpli erkekle bir bankada çalışıyorduk. Benden 5 * 6 yaş büyük olan Sabri iyi bir aile babası idi. Onun mesut yu- yasını gördükçe gürültülü başıboş ha: yatımın yavanlığını bergün biraz daha açık ve sarib olarak anlıyordum. Sabri benim gibi yapmayıp evlenmiş, saadeti sadece evinde, karısında ve bir tek ço- cuğunda bulmuştu. Bense yıllardanberi bu temiz ve hakiki saadetten uzak di- yarlarda dolaşıp duruyordum. bri kolumu tekrar saratı: — Haydi bize gidiyoruz. Yanlızlığımı bildiği için ekseri ak- şamlar böyle yapar, beni götürürdü, fakat bu akşam biç fazla ısrara lüzum kalmadan ona itaat ettim. Arkadaşımın elindeki paketleri pay- laştık. Kalabalık bir tramvaya güçlükle bindik. Maçkaya geldiğimiz zaman saat Bi geçiyordu. Sabrinin küçük apartı- muanına girerken belirsiz bir ses kulak. İarıma aradığım her şeyin burada oldu- hiçbir riyle konuş necek kadar senedir, ayni zorla evine üdük. Odanın ka- pısında Ruhsar bizi karşıladı. Ruhsar Sabrinin henüz 921 yaşında bulunan biricik kizıdır. Babasının yanında beni görünce ince bir tebessüm yüzünü ay- dınlattı — Bonsuvar Esat bey dedi. Bizi çok- tandır unutmuştunuz. : Sabri ona hak vererek söze karıştı: — Hakikaten öyle Ruhsar, bu ak şar da ben zorlamasam gene geleceği yoktu. . Onu takiben salona girdik. Henüz annesi görünmemişti. Sabride bizi yal- niz bırakarak odasına gitti. Ruhsar ile karşılıklı koltuklara oturduk. Bu akşam onda ağır ve ciddi bir bal var. Giyinişi saçlarının taranışı bile başka. Lâcivert elbisesi içinde vücudu olduğundan da- ha ince görünüyor. — Ruhsâr bu akşam mini bir hanım gibi ciddi ve durgunsu Başını ağır — kaldırdı. Gila . Ne konuşuyor, ne e penç kız çehresini... Evet daha ii saat evvel hayalimin köşesinde bu çehreyi, bu gözleri gör- müştüm. Fakat hayır b nasıl tekrar zım yerin € olan Ruhsarı ne sıfatla adet köşesine getirdim; koydum bilmem, Odanın İçinde hiç ses yok gibibir y. Şehrin gürültüleri bizden haşli hayalimin sa: uzakta,. O kadar derin bir süküt için- deyiz ki kalbimden geçenlerin duyul masından, hissedilmesinden yetini almayan mubayyel bir çebreden ibarettir. Onun gözlerinde, dudakların- da, saçlarında velhasıl her yerinde ça. cuklukla kadınlığın karışmasından doğan âsi bir güzellik var. Hayatımın hiç bir devresinde böyle bir güzelliği tanıma- mış olmam ne kadar acı değil mi? Şim. diye kadar hiçbir henüz berrak hislerle çalkanan kalbinde bir genç kızın dın kalbinde vücut bulabileceğine ina- nıyordum Daha fazla düşünemedim. Sabri ve karısı Handan odaya girmişlerdi. Bayan Handanı h gibi şundan bundan konuşmağa başla” dık. Ruhsar odanın bir köşesinde 'an- cak duyulabilecek kadar hafif açılmış radyoya dalmış bizi unutmuş görünü- yordu. Yemekten oturduk. mdi tenha caddede oturduğun apartımana doğru yürürken Ruhsarın çehresi gittikçe daha vazıh ve canlı bir hayal gibi karşımdan ayrılmıyor. Kapıcı uykulu gözlerle kapıyı açlı Daireme çıktığım zaman Hatice hanımı (benim ihtiyar hizmetçim) bulamadım. Henüz evine gitmiş olacak. Çünkü s0- banın daha yeni yanmış olduğu belli... Küçük gece İâmbasının ışığı altında ağir ağır soyundum. Oda sıcak olduğu halde sırtımda hafif bir titreme var. Yorganı başıma kadar çektim, fakat bir türlü asınamıyorum. Buna olabilir?. Ancak şimdi yağmurun altın. da, rutubet kemiklerime işlerken daki- kalarca dolaşmış olduğumu hatırlıyorum. Hasta olmak beni öyle korkutuyor ki... Yalnızlığımı o zaman daha için için hissedeceğimi biliyorum. selâmladım v r zamanki sonra geç vakte kadar sebeb ne .". — Beyefendi, beyefendi! Gözlerimi açtım. Hatice hanım baş» ucumda bana sesleniyordu. Uyandığımı görünce; — Saat sekiz oldu! dedi. Gözlerimi uğuşturarak yatakta kı mıldandım. Bütün vücudum ağrı içinde. Başım zonkluyor.. Demek korktuğum im geldi: Hastayım. u gün bankaya gidemeyeceğim, b rahatsızım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: