14 Ağustos 1954 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 24

14 Ağustos 1954 tarihli Akis Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1937 de böbrek üstü bezelerinin en önemlisi olan — desoxycortlco.sterone (Doca) nın bulunması, sürrenallerin an ve maden alış Verışındekı tesırlerını aydınlatmağa kâfi gelmiyordu.. Çünkü sürrenal ekstreleri Doca'dan daha te- sirli bulmuyordu. O halde sürnenal bezelerinde Doca'dan başka su ve ma- den metabolizmasına, daha yüksek te- siri olan bir hormonun mevcut olma- sı gerekiyordu. Şimdi, yeni bulunan Aldosteron'un, su, maden aynı zaman- da da karbonhidrat metabolizmasına Doca'dan 20 . 30 defa daha yüksek bir tesiri olduğu —anlaşılmıştır. Bu hor- monun henüz fizik, biyolojik, mikroşi- mik, spektrografik usullerle tetkikine devam edilmektedir. Şimdiden kliniğe tatbik edildiğini gösteren müşahedeler de yayınlanmaktadır. Bu yeni hormo- nun bütün ozellıklerının ortaya çık- iç daha uzun yıllara 1ht1yaç varsa da, biyolojik bakımdan sürrenal hormonlarının en önemlilerinden biri olduğunda şüphe yoktur. yoloji, madde ve kuvvet, radyoaktivi- te antropoloji, ve pedagojiyi ilgilen- diren bir çok kitapları vardır. He- kim, etnolog, sosyolog, tarihçi, filo- zof, müzisyen, pedagog, psikolog bir kelime 1le dâhi idi. Biz de de hekimlikde oldugu ka- dar ve bazan ondan da fazla başka bir sanat veya bılgı alnında şöhret kazanmış ve muvaffak olmuş adam- lar ardır. İslâm — medeniyetini kuran cedlerimiz de gaipte olduğu gibi felsefe, — astronomi ve tababeti tepyekün mutalaa ederlerdi. Esasen f']ozof Alımı kül du Bu tip Türk he- şarkta muallimi Hâkim ve filozoftu. Saman oğul- lan devrinde din felsefesini yarat- mıştı. (Marifet fazıletlenn başıdır) diyen Eflâtun mezhe Zİ- letlerin en üstününün 1lım olduğuna inananlardandı. İsmail Saib udun mu cidi olduğunu söyler. Yine, bizden olduğu için büyük gurur duyduğu- muz İbni Sina da 11 inci yüzyılda yetişen büyük bir hekim ve filo- zoftur. — Riyaziyeye ve astronomiye merak etmiş, vezirlik yapmıştır. Şi- irler yazmış, büyü ir lügat mey dana getirmiştir. Şark — felsefesine dair yazdığı eser bıze kadar ulaşama- mıştır. 119 eseri vardır. 202 cild tutar. 58 yaşında olmuştu Filozof, âlim ve hâkim Türk ta- bıblerınden daha bir çoklarını say— mak kabildir. Nizami aruzi, Semer- kandil Necibeddin, Sebzevarlı Fah- reddin, Fürganlı Ebu İbr ahim, Reyli Ebu Bekiri Razi bunlar arasındadır. Zamanımızda da bir kısmı hayatta olan ve tıb sahasının dışında yap- tıkları yayınlarla ve eserlerle şöhret kazanan — meslekdaşlarımız — vardır. AKİS. 14 AĞUSTOS 1954 İlaçlar Manyaklarda lithium 1950 de J.I. Cade, bu gibi durum- larda lithium tuzlularının tesirini gös- terdi. Önceleri nikris ağrılarının gide- rilmesi için kullanılan b maddenin ağrı dindirici ve uyuşturucu tesiri bi- lınıyordu Bilhassa lıthıum bromure ile ri derecede dinlendirici (sedatif) ve uyku getirici (hipnotik) tesire malik- ti. Başlangıçta bu ilâçtan günde üç ilir. Hasta- lıkta iyilik görülünceye kadar bu mık— tara devam edilir. Bundan sonra m tar günde üç defa 0.65 gr.a ındırılır 8-15 gün kadar da bu doz üzerinden tedavi yapılır. Nihayet günde iki de- fa 0.65 gr. verilerek 8.15 gün devam edildikten sonra günde bir defa akşam yemeğinden sonra . verilmek suretıyle ilâç devamlı olarak kullanı- lır rede akseleri, uykusuz luk hallerı çırpınmalar tamamen ge- çer. İlâcın tesiri muvakkattir. Cenab Şahabeddin'i, Hüseyin Su- ad'i, Abdullah Cevdet'i, Rıza Tev- Fık'i Emin Beliğ'i bu arada sayabi- liriz. Meslekdaşlarımızdan bir çok- ları da siyaset alanında çalışmakta- dırlar. Büyük Millet Meclisinde bırçok hekim memleketın büyük da- vaları üzerinde sahibidir. Valilik, beledıye reıslıgı vekılhk ya- pan bir çok tabibler de herkesçe bi- hnmekte oldugundan adlarının sıra- lanmasından vaz geçiyori Görülüyor ki sadece muayyen tek nik bilgileri öğrenmiş ve bunları her hastaya, onun özelliklerini kavrama— dan uydurmağa çalışan hekim, bir çok başka bılgılerle yuğrulmamışsa hiçtir. Sad andisit veya fıtık ameliyatı yapan yahut da sıtma ve zatürrie tedavi eden hekim gözleri- ni ve beynini hayatın öbür olayları- na kapamışsa, — sarayının Öötesinde başka bir âlem — oldu uğundan haberi olmayan şehzadenin durumundadır. Bir hekimin en büyük üstünlüğü has tasının ruh âlemini, iç durumunu kavramasındadır. Bunu da ancak hekimlik bilgisi yanında paramedi- kal bilgilerle temin edebilir. Hekim ünlük hayatının her safhasında sa- natı, ilmi, — yaşayışı ayrı bir takım adamlarla temas halındedır Bunla- h e atmin edebil- mek onlarla hemhal olabılmek on- ların ruh alanlarına hâkim olabilmek ve nhaye onları tesir altına alabil- mek 1çı çeşıtlı /sanatlar ve bilgiler- lerde ıbı olabılmesı gerekm ktedir. Bir hek vaffakiyeti, yalnız deve dıkenı gıbı kupkuru bir bilgiye sahip olmakla temın edilemez. Her insanı başka bir varlık karakterize eden özellikleri sezmekteki mahareti ile ölçülür TIB SAHASINDA Kanser hücreleri için antibiyotikler M ıkroplara karşı isin, Oreo benzerlerı gıbı kuflerden elde edılen bir çok antibiyotikler bulunduktan sonra bazı yazarlar kanser höcresinin de bu şekilde bir antibiyotikle faaliyet- ten kalmasına imkân olup olmadığını araştırdılar. Eskıdenberı bazı intanla- penısıllın strepto— kloro ma yakalanmış hastaları, lancık aşılamak suretiyle iyileştirmeğe uğraştı. 1882 de Fehleisen ,insan kan- serlerınde hemolitik streptokok aşıla- mak suretiyle — şifa aradı astelli V. Gaggmı de, 1947 de II sakkaro- miçet susunun, Caspari'nin adenokar- sinom höcreleri üzerindeki antagoniz- mini ve antibiyotik ve litik tesirini in- celeyerek Oidium albicans susunun tü- r höcrelerini tamamiyle lize uğrat- tıgını gorduler Bu olay degradatör fermentlerden veya savunma ferment- lerinden ileri gelme değildir.. Çünkü blastomiçetler bu fermentlerin ileticisi degıldırler Acaba blastomıçetlerın uğu bu kanserolız olayı r dalga uzunluklariyle ışın yayan foto- biyolojik hadiselerle m eydana ge- Tiyı o (2 Yoksa spesıfık endoselluler fer- ma onlar bahis konusudur? Yahut bakterıyofaj, gibi bir virüs mı yani sitofaj mı düşünmek lâzımdır? Bütün bu sorulara cevap bulmağa lışmak ve in vitro (tüp içinde) blasu- tomiçetlerle temin edilen kanserolitik reaksıyonun tabiatını serinleştirmeğe ve çözmeğe uğraşmak bilgilerimizin bu günkü durumuna göre erken bir istek- tir. İn corporo vivo (canlı vü da kötü tümörlerin tam lızıne bir si- tofaj veya antıbıyotıkle erışmek bu gun için pek ihtimal içinde gözükmü- yor. Eğer bir antibiyotiğin Veya sito- fajın faalıyetı sayesınde şimdilik se- ebi bilinmeyen bu hücre anarşisinin duzensız ve mutecavız ılerleyişine bir Ten a bir mania konabilirse bu, o- laganustu bir olay olacaktır. Şunu da unutmamalıdır ki lize uğramış höcre- lerin artıklarının birdenbire hızlı bir şekilde emilmesi, organizmanın ya: şa— yışını tehlıkeye koyabilir. Bu bakım dan sele çok karışık bir durum gostermektedır n Vıtro liz ile in vivo liz — arasında yük bir aykırılık vardır: Birincisi he zaman matema- tik düzenlere uydurulabılen elle tulur, isteğe göre ayarlanır, mekanik, fizik ve fiziko.şimik bir olaydır. I- kincisi kendisini meydana getiren ve düzenleyen sebepleri bılmedıgımız son derecede agressif bir olaydan ibaret- tir. Görülüyor ki mesele henüz dü- ğümlerini ve karanlık durumunu mu- hafaza — etmektedir. Camdan canlıya geçiş çok zordur. Bir gün bu İstikamet teki araştırmaları kovalayan bilginle- rin müsbet sonuçlara varacaklarına inanıyor ve güveniyoruz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: