5 Mart 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

5 Mart 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Böylece Fransa, Mısır görüşüne yakın bir görüşe sahıp bulunduğunu belli ediyor ve Orta Şarkta kendisin- den habersiz vukua gelen bu gelişme- ler karşısında bir yandan memnuni- yetsizlik, diğer taraftan endişe izhar ediyordu. Ürdün kralını teshir gayreti M ısır politikası bir taraftan Batıda müttefikler ararken Orta Doğuda da Suriyeden başka hangi devleti kan- dırabileceğini düşünüyordu. — Ortada ÜUrdün vardı. Ürdün henüz kararını verip, hangi tarafa iltihak — edeceğini kati olarak bilmiyordu. Arap Birliğini tamamile yıkmak istemiyordu hem ingilizlerin tavsiyeleri, hem de milli menfaatleri kendisini Irakın yo- luna doğru itiyordu. Mamafih Mısır, Kahireyi ziyaret etmekte olan Urdun kralım teshıre gayret etmekle bir şey kaybetme Hakıkaten Ürdün kralı genç Hü- seyin geçen haftanın sonunda Mısırı resmen Ziyaret ediyorı Mısırlılar kendisine bilhassa askerı sahada Mı- sırın kuvvetini göstermeğe gayret et- tiler. Tayyare fabrikalarım gezdirdiler, manevralar yaptırdılar, Harbiye vekili ve Genel Kurmay başkanına ziyafetler verdirttiler. Bu zıyafetlerde bulunabil- mek için nasır ve arkadaşları kabine toplantılarım - bile tehir edip geldiler. —Hüseyine büyük itibar gös- terdiler ve Mısırı takip etmesi lüzu- munu belirttiler. Buna rağmen Ürdün Türkiye ile Iraktan sonra Orta Doğu- da Batıya en ziyade yakın devlet ol- mak vasfim kaybetmemiştir. Iyı haber alan çevreler Kral Hüseyinin, bütün gösterişe rağmen Mısırın askeri kuv- veti masalına inanmadığım bilmekte- dirler Fransa Nihayet bir hükümet E ğer fransızlar bu gibi işlere alış- mamış olsalardı gülerlerdi. Mendes- France Meclisten itimat alamayarak düşmüştü. y frika meselelen görüşülürken fikir ihtilafları belirmiş, neticede başvekil istifa zorunda kal- mıştı. Bunun üzerine günler süren yani bir kabine buhranı başgöstermiş, sıra ile Pinay, Pflimlin ve Pineau bir hükümet kurmayı deneyip becereme- mişler, dünya hadiselerinin eh ziyade alaka uyandırdığı bir sırada Fransa hükümetsiz kalmış, nihayet bir başka adam gelerek kabineyi teşkil etmiş, sonra da Meclisten itimat alıp işe baş- lamıştı. Kimdi bu adam? Bu adam, Mendes - France kabi- nesinde başvekilden sonra ikinci adam olan Edgar Faure idi. Edgar Faure ev- velâ Maliye vekilliği vazifesini almıştı. Mendes - France ise Başvekillikle be- raber Hariciye vekilliği vazifesini de deruhte ediyordu. Hindiçini mesele- sini, Paris andlaşmalarını hep o sıfat- la halletmıştı Sonra, dış politika me- selelerinin en çetin taraflarım muvaf- fakiyetle temizleyince iç davalara da- ha rahat dönebilmek için Hariciye ve- killiğini 2 numaraya, yani Edgar AKİS, 5 MART 1955 Faure'a bırakmıştı. İşte şimdi Meclis, aynı Fuare'a, Mendes - France'dan esirgediği itimadı göstermişti. Neden? Tamamile doğrusu, ihtimal kuvvetli başvekili yemek için.. Zira şimdiki FFaure kabinesinin, öm- rünü ancak bir şey yapmadığı 'müd- detçe devam ettirebileceği anlaşılmak- tadır. Muhtelif mevzularda bambaşka düşünen bır çok guruba mensup me- usl aip hükümeti teşkil et- mektedırler Radıkall er - Faure radi- kaldir -, Sosyalist Cumhuriyetçiler - eski De Gaulle'culer, Müstakiller - meşhur Pinay yeni kabinede Hariciye vekilidir -, Cumhuriyetçi Halk Hare- keti - Bidault'nun partisi - mensup- ları, U.D.S.R. veya A.R.S. diye anılan toplulukların temsilcileri... Bütün bu insanlar bir arada bulunmakla beraber hemen her meselede başka şekillerde düşünmektedirler. Meselâ Pinay bir sağcı olarak bilinmektedir, Cumhuri- yetçi Halk hareketi ise daha soldadır. Aynı şekilde radikaller ile Müstakiller arasında veya Sosyalist Cumhuriyet- çilerle radikaller arasında esaslı görüş farkları mevcuttur. Hem de hemen her mühim meselede.. O halde Faure hükümeti, daha baştan kendisini bir atalete mahküm etmiş hissini vermektedir. Mademki o mühim meselelerin birinde bir karara varmak gerektiği takdirde çatlak zu- hur edecektir, o halde böyle bir hare- kete tevessül etmemek hayırlıdır. Bu- nun manası ise, bizim meşhur tabirle "İdare-i maslahat" tan başka şey de- ğildir. Hakikaten Faure'un Meclis Öönünde okuduğu program daha ziya- de bir takım prensipleri muhtevi bu- lunuyordu Halbuki Fransanın önünde halli gereken bir çok mühim — dava vardır nizin Oo tarafında bir karışıklık hüküm sürmekte ve insan kanı akmaktadır. Kuzey Afrikalılar tam istiklallerini is- temekle beraber şimdi hiç olmazsa iç meselelerinde hükümranlık haklarının kabul edilmesi zamanının geldiği ka- naatlidedirler ve bu hedefe varıncaya kadar mücadele etmek azmindedirler. Faure hükümeti ise, meselâ vahim kargaşalıgın hüküm surdugu Cezayir- de değişiklik yapmak niyetinde olmadıgını i Si — rılecegını açıklamakla — iktifa etmıştır zu edilen iç hükümranlık Tunus Verılecek midir? Bu sualin cevabım vermek, bizzat M. Faure için bile son derece muşkıl görünmektedir. Fransayı idare edenlerden hiç biri - Mendes - France hariç - realist ol- mayı becerememışlerdır Yalnız Men- s - France meselâ Hindiçiniden ko- vulmaktansa bir takım haklar muha- faza ederek çekilmeyi daha — uygun bulmuş ve Cenevrede yapılan toplan- tılarda bunu sağlamıştır. Halbuki ken- disinden evvelki başvekiller böyle ce- sur bir karara varamadıklarından Fransa meselâ Orta Doğudan adeta sürgün edilmiştir. Şimdi, Kuzey Afri- kada da aynı akibete maruz kalmak DÜNYADA OLUP BİTENLER istiyormuş gibi bir hareket tarzı ihti- yar etmektedir Tabit bunun sebebi, bedbaht Fran- sada politikanın ve hükümet etmenin bir cambazlıktan başka mana taşıma- masıdır. Kuvvetli bir hükümete hasret Fransa böylece sallanmaya adeta mec- bur görünmektedir. Silahsızlanma Bir yeni çıkmaz Lancaster House'un büyük salon- larında oturan beş kişinin beşi de mühim kimselerdi. En yakışıklısı Amerikalıydı: Cabot Lodge. Esmeri rustu; adı Gromyko idi. Uzun boylu, gözlüklü olanı fransızdı; vaktile mem- leketinde Milli Müdafaa Vekilliği yap- ümidini bağladığı ve Edenin halefi sa- yılan Anthony Nutting idi. Nihayet beşincisi bir kanadalıydı: Mr. Norman Robertson. Bu beş adam, milletlerin silahsızlanma davalarını, daha doğrusu arzularım halledeceklerdi. Geçen haf- tanın sonunda, cuma günü başlayan müzakereler bu haftanın sonlarında bir çıkmaza girmiş bulunmaktadır. Si- lâhsızlanma hususunda büyük devlet- ler bir defa daha konuşup konuşup anlaşamamışlardır. Zaten ortada hal- ledilmesi için silâha sahip olmak ge- reken bunca iş varken Büyüklerin an- laşmalarım beklemek delilikten başka şey değildir. Bir pazarlık devam eder- ken, taraflardan hiç biri bu pazarlık- taki kozlarından vaz geçmeyi elbette istemeyecektir. Cabot Lodge Yakışıklı diplomat 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: