24 Eylül 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

24 Eylül 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T Hekimlik Ana hatları Amerika'da Flanders, Dunbar, Alex- ander tarafından yirmînci yüz yılın başlarında kurulan bu yeni şube bütün ünyada sür'atle buyuk bir ilgi uyandır- mıştır. Bu konu üzerindeki çalışmalar henüz devam etmektedir. Size bu görüşün bu günkü durumunu, esaslarını ve tatbikat safhalarını anlatmak ve kabil olduğu kadar açık bir dille genel bir fi- kir vermek istiyo Psıkosomatik isminden de anlaşılacağı üzere hastalıkların doğuşun- a beden arasındaki münasebetle- den bahseder Bu münasebetlerin iki cephesı olabılın Ya beden bozuklukları eder. Yahut da, tersine, ruh hastalıkları bedende bazı bozukluklar doğurur. Bu bozuklukları gidermeğe ça- lışan hekim; birinci halde, Somato - psi- şik metodlar kullanacak yani önce be- dendeki rahatsızlıkları gidermeğe - çalışa- caktır. e ruhi hastalıklar da i- yıleşecektır lkıncı halde ise, psikosoma- tik metodlara bas vuracak, bu sayede sışık duzensızlıklerı tashıh ederek soma- tik bozuklukları gidermeğe çalışacaktır. Psikosomatik hekimlik denilince bilhassa anlaşılan da bu sonuncu durumdun Be- en rahatsızlıklarını doğuran ruh fak- törlerini bulmak, bunların sebeplerini belirtilerini tayin etmek, teşhis ve tedavi- leri için imkânlar aramak... Psikosomatik hekimlik yeni bir ih- tisas mıdır? Böyle düşünenler oldugu gibi meseleyı genel tababet çerçevesi i- e talâa edenler dır. Pık omatık hekiml k rı bir ih- tisas dalı olmasa bile Dunbar'a göre ye- ni bir görüş tarzı» Seguin'e göre de «be- den bozukluklarının ruhi menşelerini a- ramağı amaç edinen yeni bir temayül» dür. Bu ilimde, geçen yüz yılın hâkim karakteri olan porıtıvıst duşunuşten ay- rılş demektir. İlk insan ve, İlk 1nsanda hayat hakkındaki iptidait fakirler şüphesiz bazı tabiat hâdisele- rinin tetkikile — uyanmıştır. — Yıldırımın çarptığını, suya ardan taşın dibe gittiği- ni, buna arş tahta parçasının yüzdü- ğünü ilk i hep bir lalam müşahade- ler halınde tesbıt etmıştır Uran zaman da bütün bü işleri bir takma iyilik veya kötülük yapıcı Allahların idare ettiğine inanmıştır. Yavaş yavaş bu müşahedeler yığıldı ve kozalıte prensıbını doğurdu. Bir sebebin dai yh seri meydana getırdıgı ve kaınat nizamının değişmez e önceden ayarlanmış bir takım kanun- lara tabi olduğu düşünüldü. Bu inanca göre hilkat yalnız kainatı yaratmakla almamış onun müstakbel seyrini de çok önceden daha (Tekvin) sırasında çizmişti. Kozalite Galile ve , yaşadığı 17 inci yüz yılda bütün duşuncelere hâ- kim olmuş bir prensiptir. Newton'a gö- re bütün kâinatı idare eden mekanik ka- nunlardı. Madde alemi de bir makiına- dan ibaretti. Lord Kelvin: Mekanik mo- delini yapamıyacagım şeylere inanamam» diyordu. 17 inci yüzyıl mühendis - âlim AKİS, 24 EYLÜL 1955 I B devri idi. Hatta hayat hâdiseleri bile bu mekanik anlayışla tefsir edilmeğe çalışı- lıyordu. 19 uncu yüzyılda canlıların da cansızlar gibi aynı kimyasal maddele den teşekkül ettiği öğ meka- nik telâkkisi de ıddıalar ileri sürü ld A cak bu y oldaki — dü- şuncelerle halledılemıyen bir çok biyolo- olaylar bir köşede izahsız olarak kal- mıştı Yirminci yüzyılda birbiri ardından Max Planck'ın Ouantum nazariyesi, instein'in relativite prensipleri fikirleri sarmağa başladı. Bundan sonrada tabiat hâdiselerinin determinizm ve — kozalite prensiplerile izafi edilemiyeceği anlaşıldı. Evvelki bir sebep daima — kendisinden sonra muayyen hâdiseleri doğurmuyordu Bir oda içindeki atomlardan hangisinin parçalanacagı önceden tayin edilemiyor- du. Bunların kanunu belli değildi, âdeta bu olaylar tesadüfi gibi cereyan ediyor- du. Hiç değilse mükrokozmosta gayrı mu- ayyenıvet - indeterminisme - hakimdi. Bu gün düşüncelerimiz eski kozalite prensi- bının sert çembe rinden kurtulmuştur. ünkü görüşlerimize göre artık istik- balı kesın olarak mazi tayin etmez Olay- lar tesadüflere bağlı kalmaktadır. Tabiat determinizmden ve presizyondan âdeta nefret etmektedir. Buna karşılık ta mu- ayyen bir hata payına müsaade etmek- tedir. Mutlak ve tam ölçü yoktur. Şu halde yeni fizik ilmin determinizmini yıkmış, tabiat kanunları yerine tesadüf ve ihtimalleri - probabiliteyi - koymuş- tur. Herşeyi madde ve kuvvete baglayan m determinizm yerine insan iradesinin zaferi... Bu suretle he- kimlik te hâdiseleri basitçe anatomık, fizyolojik bulgularla ve lâboratuvar mu- ayenelerile izah eden pozitivist düşünce- dü şüncenin ve den sıyrılmış bulunmaktadır. Psikosoma- k hekimlik bir insanı yalnız bedenden degıl, ruh ve bedenden müteşekkil biyo- lojik bir bütün telâkki etmektedir. He- kimi bir mekanisyen farzetmemektedir. Münakaşalar Bu yeni hekimliğin muhalifleri de ardır Bir kısmı bunu yeni bir me- tod olarak kabul etmezler. Hippocrate, nın 'ruh fasını bedenın şifasından mış m dır? Biz ruhla bedenin karşılıklı tesırle— rini çok evveldenberı biliyoruz. Muaye- nelerimizde ve tedavilerimizde hastanın ruh durumunu ihmal etmemeğe çoktan alışmış bulunuyoruz O ha psikoso- matik hekimlik, çok iyi bilinen olayların yeni bir isim altında toplanmasından başka bırşey değildir. Psikosomatik hekimliği destekleyen- lerin bu ıtırazlara verdikleri cevaplar da şunlardır: Psikosomatik tababet, ampi- rik tatbikatı, yarım muşahede— dil. tarları organik faktörleri ihmal psikolojik faktörlere önem vermekte ve hâdiseleri ruhi bakımdan tefsire çalış- maktadırlar. Bir başka deyışle dıger ih- timalleri tamamen red e e ber; ber, hastalıkların patoıenısını daha Zi— yal ade bu i görüş tarzına göre aydın- latmağa çalışmaktadırlar Şu halde bu ye- ni hekimlik dalında da bir kısmı psiko- lojik metodlarla hareket eden, Freud'ın tekniğini ve psikanalizi kullanan bir kıs- mı da genel hekimlik prensipleri çerçe- vesinde kalan bir çok ekoller vardır. İs- ter genel hekimlik sahasında kalsın ister ayrı bir ıhtısas sayıl sın psikosomatik he- kimlik bu gün ayrı bir çalışma konusu olarak karşımızda durmaktadır 27

Bu sayıdan diğer sayfalar: