25 Şubat 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 19

25 Şubat 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

F E Atom Gök yüzü Yıldızlı, güzel bir gecede gök yü- kaldırdığınız za- a n de- nilen — yıldızlardan müteşekkil bir manzume göreceksiniz. Bunların iki bin kadarım gözle ayırd etmek ve saymak mümkündür. Modern rasat- hanelerin muazzam teleskoplarıyla tetkik edilince bunun sayılamıyacak kadar çok, belki de 100 milyon yıl- dızdan müteşekkil olduğu anlaşılır. Hatta bazı astronomlar daha da ile- ri giderek bu adedi on milyara ka- dar çıkarmaktadırlar. Bu yıldızların teşkil ettikleri âlem muazzam bir tekerlek halinde fezada dönüp dur- maktadır. Bu diskin kutru 60000 ışık yılı kadardır. Bir ışık yılı, ışığın bir senede ulaştış mesafe demektir. Ortalama İ07 kilometre kadardır. Güneş ve güneş sistemine dahil yıl- dızlar bu diskin çevresinde bulunur- lar. Kâinatta buna benzer daha bir- çok sistemler vardır. Bunlardan bi- ze en yakın olanı Andromede adile anılan nebüloz M 31 bizim sistemden ışık yılı uzaktadır. Gözle hafif bir sis halinde görülür. 8 denilen nebülöz ise bizden 1.600.000 ışık yılı uzaktadır. Modern teleskop- lar bu sistemlerden 100 milyon ka- dar mevcud olduğunu göstermekte- dir; Her bir Samanyolunun (gala- Xıe) birkaç bin milyon 10* yıldızdan müteşekkil olduğunu tasavvur edin. Kâinatın ne muazzam miktarda yıl- dız ihtiva ettıgını anlayacaksınız. Bu miktar 10” ile ifade edilmektedir. Edıngton 1se fezadaki total yıldız sa- yısını 107 ile göstermektedir. Pra- tikte böyle bir adedi yazmakta zor- çekilir. 1 in Öönüne 22 sıfır koyacak- sınız. Bir fikir vermek için misal gös- terelim: Bütün Avrupaya iki yıl hiç kesilmeden yagmur yağdığım farze- delim. Düşen yağmur tanelerinin sa- yısı 107 olacaktır. Yeryüzünde ya- şıyan 2,44 milyar insanın kanındaki alyuvarların sayısı yukardaki adedin ancak yarısı kadardır. Tabiat üstü bir mahlük tasavvur edelim ki kai- nat yaratıldığındanberi gökteki yıl- dızları saymakla meşgul olsun. Sa- niyede bin yıldız saymak üzere dört milyar senedenberi işine devam etse bütün yıldızların ancak © | ini say- mağa muvaffak olabilecektir. Bu üç misal yukarda söylenilen 10” ade dı— nin büyüklüğü hakkında bir fikir ve- rebilir. Atom dünyası Atom anlamı maddenin en küçük parçası olarak ders kitaplarına girmeden ilk Yunan filozofları 2500 yıl önce maddeyi dört unsura (anası Yi erbaa) irca ederlerdi. Sonradan yine Yunan filozofları maddenin en küçük ve taksimi imkânsız parçası- na atom adım verdiler. Bu hususta kafa yoranların başında Leucippe ve Democritte vardır. Bunlara göre mad- denin aslı su, hava, güneş değil da- AKİS, 25 ŞUBAT 1956 N ha ufak parçalara ayrılması imkân- sız ve gözle görülmesi kabil olmıyan atomlardır. Maddeler atomların bir araya gelmesinden — teşekkül eder. Onların fikrince kâinat teşekkül et- meden önce bir tarafta atomlar bir tarafta da büyük bir boşluk Atomlar bu boşluğa atılmış ve ora- da tanrıların iradesine tabi olmaksı- zın rasgele birbirlerile birleşerek kâ- inatı ve muhtelif cisimleri meydana getirmişlerdir.. Ruh da atomlardan müteşekkildir. Teneffüsle ruhun ha- yatı idame edilmezse atomlar birbir- lerinden ayrılır ve dağılırlar. Ölüm de ruh atomlarının dağılmasından 1- barettir. O halde ruh baki ve ebedi değildir. Yunan filozoflarının atom düşüncesi laboratuvar deneylerinden ortaya çıkmış, değildir. Onlar mad- denin namütenahi bölünmesinin müm vardı. yorlar. Ancak bir mahrekten öbürü- ne atlarlarsa enerji intişar ediyor. Bu hadiseyi 1913 te fizikçi Niels Bohr göstermiştir. Bu enerji intişarı devamlı değildir. Aralıklı olarak, za- man zaman vuku ur. Buna da sitçe "guanta" nazariyesi deniliyor. Elektronun bu hareketlerini herhan- gi bir aletle göremiyoruz. Heisen- berg formülüne göre hareket halin- deki elektronun yeri tayin adiline sürati meçhul kalmakta, sürati ta- yin, edilirse yeri meçhul 'kalmaktadır. Buna atom fiziğinde "Principe din- certitude" deniliyor. Görülüyor ki a- tom fiziğinde muayyeniyet yani de- terminizm yoktur. Bunun yerine ih- timaller hakim bulunmaktadır. Ato- mu teşkil eden parçalar da gittikçe çoğalıyor. Elektronlar, pozitronlar, neutronlar, protonlar, mesonlar gibi bir takam yeni terimler ortaya çıkı- yor. Bunlara Ypsilantis, re, Logren. Owen amber bert Steiner, Berkley, Ernest Orlan- do, Lawrence gibi atom alimlerinin Bir Atom araştırma istasyonu İnsanlığa hizmet! kün olamıyacağı kanaati ile atomu asavvur etmişlerdir. Atom nazari- yeı in ilk ilmi esaslarım' kura lar arasında John Dalton vardır. Onun kurduğu esaslar halâ kimya kitap- larında kullanılmaktadır. Sonradan atomu fizikçiler de ele almış ve o- nun yapısını tetkike koyulmuşlar- dır. Bugün atom deyince merkezde müsbet elektrikle yüklü bir çekirdek le bunun etrafında dönen menfi elek trikle yüklü elektronlardan — yapıl- mış bir sistem anlıyoruz. Bu kuruluş guneş ve yıldızlarıyla bizim alem mize pek benziyor. Bu elektronlar muayyen bir mahrek uzerınde hare- ket ediyorlar. hrek — üzerinde donduklerı muddetçe enerji vermi- Cyclotron, Bevatron gibi atom par- çalayıcı cihazların isimleri karışıyor. Bevatron'un içinde mucizelerin en korkuncu cereyan edıyor Enerji mad de oluyor. Yaratmanın fizik mekaniz ması kuruluyor. At ne acaip isimdir? Bu bölünemez, taksim edilemez mana- sına geliyor. Halbuki atom parçala- nıyor. Hatta taksim edilemez gibi gö rünen merkezi çekirdek bile bugün bölünüyor. Namütenahi büyük bir mesafede namütenahi küçük korpüs- küller. İşte atomun merkezi ve mu- hiti. Üst tarafı boşluktan ibaret. A- tomun ağırlığı elektron miktarına değil, atomun hacmine göre pek kü- çük olan merkezi nüveye tabidir. Yani cisimlerin ağırlıkları atomun 19

Bu sayıdan diğer sayfalar: