25 Şubat 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

25 Şubat 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

RUHÇULUK Manyetizma «Uyku, uyku, derin uyku...>» Bundan — on gün kadar önce bir ge ce, Mustafakemalpaşa Bulvarı üzerinde Kızılay'a yakın apartman- lardan birinin misafir odasında otu- ranlar yavaş yavaş konuluyorlar ve sık sık, odayı bıtışık salondan ayıran camlı bölmeden içeri sızan sese ku- lak kabartıyorlardı. Bu ses tatlı, yu- muşak, o nıspette de emredici ve ik- na ediciy "Uyk uyku, derin uyku... Göz kapaklarınız ağırlaştı. Bir yorgunluk hissediyorsu öz kapaklarınız kapanıyor, kapandı Neredeyse de- rin bir uykuya dalacaksmız Uykıı- nuz geldi... Uyuy rsunuz... Derin de- rin uyuyunuz. Daha derın uyuyunuz Göz kapaklarınızı artık ben emır vermeden açamazsınız. O kadar de- rin bir uykuya dalmış bulunuyorsu- nuz ki benim sesimden başka hiçbir şey duymuyorsunuz, duyamazsınız... Artık ben emir vermeden uyana- mazsınız. Uyku bütün vücudunuzu sardı. Hiçbir hareket yapamazsınız.. Derin bir uyku içindesiniz... Daha de- rin uyuyunu: Bir çatışma O gece tesadüfen, birbirlerini tanı- an iki aile aynı yere misafir gelmişler ve tatlı bir sohbete koyul- muşlardı. Bu arada söz sinema ve ti- yatrodan açılmış ve "Medium" O- perasında karar kılmıştı. Piyeste bütün konuyu <«endi etrafında topla- yan kadın, bir şarlatandı. — Kendisi- nin medyum olduğunu, istediği kim- Si u hassası sayesinde ölmüşle- rinin ruhları ile temasa geçirebilece- ğini söylüyor ve uşağının yardımı ile bazı hileli spırıtızma celseleri tertip ediyor, buna inanan bazı zavallıları kandırıyor! Sonradan bu hünere cidden sahip olduğuna kendisi de i- nanmaya başlamıştı Operanın konusu bir yana, bu spiritizma, hipnotizma, manyetizma demlen şeyler çok meraklıydı. Son zamanlarda, memleketimizde de bazı kimseler ruhlarla, ruhi tezahürlerle alâkalı çalışmalar yapıyorlardı. Bil- hassa - Ankara'da bir çok evlerde bir fantezi ve salon eğlencesi olarak da spiritizma celseleri tertıp ediliyor, fincan veya bir medyum ara- cılıgı ile ruhlarla konuşuluyordu. A- ba bu metapsişik olayların, ruhla alakalı konuların aslı astarı var mıydı?. Bunlar ıptıdaı bır zihniyetin mahsulü hurafeler m Ev sahihi "maddeden ayrı ve ona tesir edebilecek ruh diye bir kuvvetin olmadığı"nı iddia ediyordu. Ona gö- re, kâinatta olan ve var olabilecek her şey yalnız madde ve onun halle- rinden başka birşey değildi. Dünya- nün dört köşesinde bir takım olay- lar cereyan ediyor ve bunlar "ruhi- mucizevi" adı altında tellenıp pulla- nıyordu. — Aslında, olay bizimle alakalı değilse tesadüf, bizim için zararlı işe mukadder, işimize elveriş 28 "Medium"dan bir sahne Ruhun tezahürü li ise mucize adını alıyordu. Misafirlerden bir erkek ise, ev sahibini haksız buluyordu. Ruh var- ve maddeden ayrı bir varlıktı. Ruhlarla konuşulabilirdi. — Onlardan tebliğler almak, müstakbel — olaylar hakkında bilgi edınmek mümkündü ve bunun türlü yolları vardı. Hem, ölümden sonra yok olm ak ükri, in- ıstıraba sürüklüyordu. Hab hun varlığına ve onun ebedi olduğu- na inanmakla insan ölçüsüz bir tesel- li duyuyordu. Bunlar geniş ve derin mevzulardı. İçinden çıkmak kolay değildi. Şahsi deneyler daima iyi ve inandırıcıydı. Bizzat tecrübe etmek, ondan sonra da karar vermek en ma- kül hareket tarzıydı. Meselâ kendisi ruhlarla temas etmeye yeltenmiş ve bunda da muvaffak olmuştu. Masa ve fincan vasıtasiyle ruhlarla konu- şabiliyordu. Hatta hatta her hangi yumu hipnotize ediyor, sü- jesini bu uykunun ruhlarla müsait — safhalarına somnambül - getirerek ruhlarla — konuşturabiliyor, geçmişteki, haldeki ve gelecekteki hadiseler hakkında bilgi edinebiliyor- du. Misafirin bu sözlerinin — hakikat olduğunu karısı ve kızı da tastik et- mişlerdi. "Geçmiş, hâl ve bilhassa - gelecekteki hadiseleri öğrenmek"... Biraz önce herşeyi reddedenleri, bu sözler pek alâkadar etmişti. "Ne o lur. birimizi uyutun.." diye rica et- tiler. Hepsinin içini o anda İstikbâl- lerini öğrenebilmek arzusu — doldur- muştu. Misafir, onların arzusunu ka- bul etmiş ve gürültü yapmamalarım rica ederek kızıyla beraber salona geçmiş ve tecrübeye girişmişti. Tecrübe başlıyor Kız — koltuğa rahatça, serbestçe o- turmuştu ve babasının gözlerine, gözkapaklarını kırpmadan bakmaya başlamıştı. Babası da karşısına otur* muştu. Süjenin başparmaklarım ken- baş ve şahadet parmağı arası- na sıkıştırmış ve gözlerini de gen süjenin iki kaşının arasına manye- tik nokta — tevcih etmişti. Sekiz on dakika kadar bu vaziyette kalmış- lar, bu arada süjenin vücudunu tatlı bir gevşeklik sarmıştı. Gözkapakla- rı ağırlaşmaya başlamış ve kapan- maya yüz tutmuştu. Bu arada uyu- tan şahıs avcunu medyumun alnına dayamış, hafif ve tatlı bir sesle tel- kine başlamıştı İste duyulan ses bu telkı leri “Ben emır vermeden hiçbir hare- ket yapamazsınız ve uyanamazsınız. Yalnız benim sesimi işitiyor, başka hiçbir ses ve gürültü duyamıyorsu- nuz. Çok derin bir uyku içindesiniz" diyordu. Bundan sonra kapıyı açtı ve oda- dakiler de salona geçtiler. Merak ve şüphe içinde oldukları yüzlerinden 0- kunuyordu. Baba bu sırada süjeni?. başından ayağına kadar paslar yap- maya başlamıştı. Kız, artık hakika- ten derin bir uykuda ıdı. "Emirlerime aynen itaat ediniz. Kollarınızı öne uzatınız. Yetişir. Kol- larınız sertleşiyor, sertleşıyor Onla- imse da- tamaz ve indiremez." Kız kollarım hakikaten öne uzat- mıştı. Babası, olanları hayret ve bi- raz da korkuyla seyreden, evin 8 ya- AKİS 25 ŞUBAT 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: