25 Şubat 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 22

25 Şubat 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ankara Kadının sosyal hayatı Hava Kurumunun geniş sa- l a o akşam oldukça kala- balık bir kadın topluluğu vardı. Din- leyiciler arasında kadın milletvekil- lerinden. Edibe Sayar ile Nuriye Pı- nar da görülüyordu. Kürsüde genç bir kadın vardı. Bu genç kadının adı Sacide Ergüder ıdı tarıhçıydı ve iki senedenberi "T Mimarisi" ad- l1 bir eseri hazırlamakla uğraşıyor- du. Konferansı Kadının Sosyal Ha- yatını Tetkik Kurumu tertip etmiş- ti. "Bir milletin medeniyet kadına verdiği kıymet ve tanıdığı haklarla ölçülür. Cemiyet ne kadar iptidai ise kadın o kadar cemiyet ne kadar medeni o kadar hak sahibidir. Memleketimiz da kadın siyasi ve medeni bütün hak- larına sahip bulunmaktadır. Ancak kadınlarımızın bu hakları layikiyle benimsiyecek ve kullanabilecek bir duruma gelmeleri, — kendilerine açı- lan yetişme ve gelişme imkânların- dan azami derecede faydalanabilme- leri ve memleket hizmetlerine, daha büyük çapta iştirak edebilmeleri için daha bir çok gayretlerin sarfedilme- si bir zarurettir." İşte Kadının Sosyal Hayatını Tet- kik Kurumu 1953 senesinde bu "zaruref'ler yüzünden — kurulmuştu. Kurucular arasında of. Dr. Afet İnan, Vedide Baha Pars gibi tanın- mış kadın şahsıyetlerle bir çok kadın doçent ve öğretmen — vardı. Kurum, "Kadının sosyal hayatım tetkik" e- diyor, kitaplar neşrediyor, konferans- seviyesi Sacide Ergüder Bir. tarihçi 22 KADIN Unuttuğumuz Şeyler Sunu inkar edemeyiz ki, bugün 5 hayat pahalılığı her ailenin en mühim meselelerinden birini teşkil etmektedir. Geçen seneler giyim eş- yaları, bir dereceye kadar ucuzdu, halk daha ziyade gıda maddeleri- nin, günden güne artan fiyatların- dan şikâyetçi idi. Son aylarda ise gıda maddelerinin yanında giyim eşyaları o derece pahalılaşmıştır ki, ailede bütçe diye birşey tanzim etmek artık adeta imkânsız bir hal almıştır. Bu dorumun insanlarda bir emniyetsizlik ve ailede huzursuz- luk, geçimsizlik yaratacağı mu- hakkaktır. Memur ailelerinde, karı koca kavgalarının, ekseri sonlarına rastladığı bir hakıkattır Biribirlerini musrıfhkle itham e- den çiftlerin "bütçe tanzimi" me- selesini sık sık bırbırlerıne devret- tikleri ve bütün hüsnüniyetlerine rağmen, 1şın içinden çıkamadıkları görülmüş Bu Vazıyette yapılacak en mü- him iş, iktisadi vaziyetini düzelt- mektir, bu da hükümete, iktisat- çılarımıza duşen bir ıştır Biz ol- a bu mevzuda, ufak yar- dımlarda bulunabılırız gözümüz kapalı mal almayız, ihtikâra göz yummayız, lüksten vazgeçeriz da- ha doğrusu eğer selahiyetli ma- kamlar, bu yolda bizden bir feda- kârlık isterlerse, bu fedakârlığı yapar, gösterilen yoldan yürürüz. Fakat burada bahsetmek iste- diğimiz şey bu değildir. Hayat pa- halılaştıkça tuhaf bir vaziyet ha- olmuş ve ev kadınları sanki "battı balık yan gider" demek is- ter gibi "ev ekonomısı denılen ve bir aile yuvasının n hemen esas temellerinden bırını teşkıl e- den bilgiyi yan çizmeye başlamış- lardır. Belki bunda normal ölçü- leri aşan hayat pahalılığının, ü- mitsizliğin rolü olmuştur, ama ha- kikat şudur ki, bugün yeni evlenen için bir "ev idaresi" prob lemı mevcut değil gibidir. Zaten pimiz anneannelerimizin öğret- tıklerı çok eski tasarruf kaidele- rini unutmuşa benziyoruz ve bu- nun yerine, bugünkü yaşayışa da- ha uygun olabilecek modern ev ekonomisi kaidelerini de koymuş lar tertip ediyordu. Bir taraftan da sade kadın eserlerinden müteşekkil bir kütüphanenin kurulması için ça- Tışılıyordu. Sacide Ergüder önündeki kağıtla- ra bir göz attı. Acaba nereden Jale CANDAN değiliz. Eskilerin erzak odaları varmış, bugün erzak koyacak do- laplarımız bile yok. — Mevsiminde turşu kurmak, salça kaynatmak her meyvanın kış için reçelini ha- zırlamak, sabunu kurutup kullan- mak, soğanı zamanında almak bunlar, bugün birçok evlerimizde tarihe karışmış âdetlerdir. Hele büyük çocuğun küçülen paltosunu, küçüğe giydirmek üzere muhafa- za etmek, eskiyi yeni yapmak, a- deta terkedılmış tasarruf kaide- leridir. Eskiden yalnız orta halli za etmek, eskiyi yeni yapmak, a- ilelerde bıle bunlara riayet edilir- di, çünkü bunlar cimrilik değil kadınlık addedilirdi ve "idareli ka- dın" olma Üüyük bir meziyetti. Vakıa herşeyde olduğu gibi, bu mevzuda da, zamana uymak şart- tır ve meselâ aynı — nefasette do- mates salçası, reçel veya turşu hazır kavanozlar içinde, dükkanda aha ucuz fiyata satılırken, evde bunları yapmaya za- man israfı addedilebilir. Eski bir elbisesini bozara çocuklarına ye- ni elbise yapmaya uğraşan kadın, evde veya dışarda kendisine daha çok para getirecek bir iş bulabilir Böyle bir ekonomi sistemi ku- rulan memleketlerde, kadınlar sö- kük çorap tamir etmekle vakit ge- çirmez, gayretlerini ve zamanları- nı daha karlı bir işe saklıyarak, bozulan giyim eşyalarını, hiç acı- madan, çöp kutularına atarlar. Ama bu dünyanın heryerinde böy- le değildir. Halen en medeni ad- dedilen cemiyetlerde dahi "ev eko- nomisi" kıymetli bir bilgi olarak yaşamakta devam etmektedir. Gazetelerde okuduğumuza gö- re geçen sene İzmirde, ev kadın- larına, genç kızlara "ekonomi ve ev idaresi" öğreten kurslar açıl- mış ve büyük bir alâka toplamış- tı. Bu kursların memleketin her köşesinde devam ettirilmesi mu- hakkak hepimize büyük fay- dalar sağlıyacaktır. Çünkü unut- tuğumuz eski ev ekonomisi kaide- lerinin yerine derhal yenilerini koy mamız ve evlerimizi bütçesiz, dü- zensiz, gelişigüzel, "pusulasız ge- miler" gibi idare etmekten — vaz- geçmemiz şarttır. başlayacaktı? Mevzu o kadar genişti ki... "Türk kadınlarının yaptırdıkla- rı mimari eserler" dedi, durdu ve gü- lümsedi. Sonra önündeki kâğıtları it- ti. İçinden geldiği gibi, rahat rahat ve seve seve anlatmayı tercih etmiş- ti. AKİS, 25 ŞUBAT 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: