21 Temmuz 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

21 Temmuz 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER sah edilmeliydi. Madem ki C.H.P, de- mokrasiyi kendi eseri — addediyordu -ve hâdiseler bunun doğruluğunu is- pat etmişti- eserinin tatbikatını da millete öğretmeliydi. Kararlı bir İktidar karşısında ka- srarsız. bir Muhalefet! İşte, bugün derdimiz buydu. Kıbrıs Yanlış hesap Geçen hafta içinde bir İngiliz Lordu görülmemiş emniyet ter- tibatıyla Kıbrısa ayak basarken Türkiyede bir tebliğ neşrediliyordu. Ne var ki dünya gazetelerınde Lor- dun hareketi ve ona karşı Yunan- lıların tutumu uzun tefsirlere yol açarken bizim tebliğimizden ya hıç bahsedılmıyor ya metin iki, üç cümleyle hülâsa olunuyordu. Lordun adı Radciliffe idi ve kendisi bir ana- boykot ettiler ve kendileri namına sürgün Piskopos Makarios'tan başka hiç kimsenin konuşmaya selâhiyeti olmadığını bildirdiler. Böylece İngi- lizleri, papazı serbest bırakmaya zor- luyorlardı İngiiterede işin başından beri mevcut "Makarios sempâtisi"ni de hesaba kattıkları aşikârdı. İngiiterede Muhalefet, prensip ola- rak Yunanlıların tezi le inde, daha doğrusu hükümetin tezi aleyhınde cephe almıştı. Zaten bilhassa harp- ten sonra İngilterede muhalefette ka- lan partinin iktidardaki partinin dış politikasına adeta taban tabana zıt bir tavır takındığı, fakat iktidara geçince aynen tenkid ettiği şekilde davrandığı tecrübeyle sabitti. Muha- fazakârlar — böyle yapmıştı, İşçiler böyle yapıyordu. Bu bakımdan Kıb- rıs mevzuundaki İşçi tezi bir pren- sibe dayanmıyordu, sadece, taktikti. Liberaller de şimdi onlara katılmış- lardı. Bu minüskül, partının Avam Lefkoşe'den bir görünüş Trajedinin sonu yaklaşırken yasa mütehassısı olarak biliniyordu. Resmen ifade edildiğine göre için liberal bir anayasanın esasını hazırlamak üzere tetkiklerde bulun- sun diye Londra hükümeti tarafın- dan gönderilmişti. Resmen ifade e- dilmeyen, Lorda verilen arabuluculuk vazıfesıydı Radcliffe kendisiyle gö- rüşmeyi arzu edecek herkesle görüş- mek niyetindeydi. Böylece fikirler a- rasında, kendince bir uzlaştırma ya- pacaktı ve o sıfatıyla başka bir Lor- du, Südet hâdiseleri sırasında Çekos- lavakyaya gönderilen Lord — Runci- man'ı hatırlatıyordu. Lord Radclifife'- in dönüşünü müteakip onun getire- ceği taze malümatın ışığı altında İn- giliz hükümeti bir anayasa — metni hazırlataeaktı. Ancak bu anayasa A- dada tedhişçilik hareketleri sona er- meden tatbik edilmeyecekti. Halbu- ki Lord Radcliffe'i Adalı Rumlar 8 Kamarasındaki ehemmiyetsiz mev- cudu ve partinin çok kudretli söz- cüsü Manchester Guardian mütema- diyen Yunanlılar lehinde beyanlarda yahut neşriyatta bulunuyordu. Hat- tâ bazı muhalif milletvekilleri işi Avam Kamarasındaki — müzakereler sırasında Türkiye'nin aleyhinde dost- luğa yakışmayacak sözler sarfetme- ye kadar götürmüşlerdi. Her halde Kıbrısla alâkalı yayga- ra devam ediyordu ve şimdi ilk h defin Makarios'u yeniden müzakere- lere dahil etmek olduğu anlaşılıyor- du. Fakat Eden hükümeti son mu- kavemet imkânlarını henüz kaybet- memişti. Bizim de kendisini destek- lememiz, bilhassa beynelmilel saha- da akisler uyandıracak — hareketler yapmamız lâzımdır. Amerika hükü meti, umumi efkâra rağmen çe kım— ser kalmayı şimdiden kabul etmiş vaziyetteydi, ancak onun da en mü- him faktör olan umumi efkâr karşı- sında ne kadar dayanabileceği meç- hüldü. İşte bu sırada Türkiyeden ükselen sesin Büyük Millet Mec- lisinin değil, hukuki ehemmiyeti pek azla bulunmayan eclis gru- bunun sesi olması kozumuzun iyi oy- nanmamasına vesile veri Meclis yerine Grup Hükümet Kıbrısla alâkalı ola- rak Büyük Mecliste müzakere açmaya yanaşmamış, meseleyi kendi Grubunda ve kapalı kapılar arka- sında görüşmeyi tercıh etmişti. A- vam Kamarası işi açıkça ele almış- ken bizim hâdiseyi hukuken ehem- miyetsiz bir toplulukta mevzuu yapmamız İ Belki İktidar, Muhalefetin tenkidle- rinden kaçınmıştı. Muhalefet dış po- litikanın — metodlarında — hükümetle beraber olmadığım ve onu destekle- mediğim bildirmişti. Ancak Üç Bü- yüklerin toplantılarında Kıbrıs me- selesinin esasında İktidarla tamami- le aynı görüşe sahip bulunulduğu or- taya çıkmıştı, hattâ — liderler çok kuvvetli konuşmalar hazırlamışlardı. D.P. Grubunun tebliğine gelince, bu- nun sadece bir Grup tebliği olması -D.P. Grubu fiilen Meclis ekseriye- tini temsil etmesine rağmen dün- yada hiç bir ehemmiyetli akis uyan- dırmamıştı. Halbuki aynı şeyler T. .M.M. adına söylenmiş olsaydı; te- siri muazzam olurdu. Bu dış politi- ka metodunda da hükümetin yanlış hesap yapmış bulunduğu ortadaydı. Herkesçe mühim sayılan Meclisteki gruplar değil, Meclisin heyeti umu- iyesi ve manevi şahsiyetiydi. Bu, iç politikada da ekseriyet partisi ta- rafından kendi Meclis grubuna izafe edilen fazla ehemmiyetin yersizliği- ni belitten bir tecrübeydi. Eğer Kıb- rısla alâkalı muzakereler Meclıste sil eden Muhalefete de verilseydi, hükümet metod yönün- den tenkidlere maruz kalmayı gö-. ze alsaydı Eden hükümetine dola- yisıylâ kendi tezimize daha büyük bir yardımda bulunmuş olurduk. E- den hükümeti, maruz kaldığı tenkid- ler çok kuvvetli olduğu halde ve me- todlara değil esasa taallük ederken meseleyi Avam amarasına getir- mekten asla çekinmiyordu. — Halta bu satırların basıldığı sırada Londra da İktidarla Muhalefet arasında ye- ni bir çarpışma cereyan ediyordu. Adnan Menderesin ve — Meclisteki D.P. ekseriyetinin anlaması lazımdır ki Kıbrıs dâvasında tamamile milli olduğu ilân, edilecek ve Muhalefetin de iştirâkile tesbit olunacak birr tu- tum; bizim en kuvvetli silâhımızı teş- kil edecektir. Dünyanın karşısına mutlaka böyle çıkmak lüzumu Har- dır ve D.P. Meclis Grubu tarafından yayınlanan tebliğin hemen hiç bir akis uyandırmaması en güzel işa-, rettir: Geç kalmaktan doğacak ha- talar Kolay kolay affedilmeyecektir. Bu mevzuda Muhalefeti tanımamaz- AKİS, 21 TEMMUZ 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: