16 Mart 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 22

16 Mart 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KADIN Telkin Yolu irkaç gün önce, İstanbuldan ge- len bir muharrir arkadaşla bir- likte, kız talebelerle — görüşmek maksadıyla Harp Okuluna gittik, önce okulu gezdik. En modern vası- talara sahip olan aydınlık ve ferah dershaneleri, zengin laboratuvarla- alı rı, motor apalı spor salonlarını, tertemız yatakhanele- evkle ve doğrusu biraz da hayr tle seyrettık Bilmiyorduk. Birçokları gibi Uz de askeri okul- ları, sadece askerlik ilmi öğreten okullar tasavvur etmiştik. Talebe- ler zamanımızın en iyi metodlarıy- la, üniversitelerimizin en ağır prog- ramlarını takip ediyorlardı. Harp Okulunu ziyaret ettiğimiz gün, t lebelerin her ay tertip ettikleri konserlerden birine tesadüf etmiş- . Kız talebeleri ilk defa konser sal l nunda ve sahnede gördük. Ki- mi dinliyordu; kımı erkek arkadaş- ları - ile ber ber şarkı üyor, muhtelif müzik kollarında faalıyet gösteriyorlardı. Kız talebeleri ni- hayet, konserin sonunda bir ara- da yakalayabildik. — Etrafımızı al- dılar ve suallerimizi beklediler. Su- al sormak tuhaftır ve bu tip ko- nuşmalarda insanın daha ziyade ilk buzları çözmek için müracaat ettiği bir usuldür. Bızı ilk aklı- mıza gelen sual klâsik bir sual ol- muştu iformalı -kızlara neden askerlıgı tercih ettiklerini sorduk. Bu klasik suale elbette onlar da klâsik cevaplar verecekler diye bekliyorduk. Fakat öyle olmadı. Meselâ iki tanesi, lısedeyken ken- dilerine çok tesir eden,ve adeta asker olmayı İlham eden bir tarih öğretmeninden bahsettiler. Bu ta- rih oğretmenı hanım, şuphesız on- lara "Gidin, asker olun" dememiş- ti. Zıra o sıralarda kızların da as- — Tabüi, dıye atıldılar. Süngüleri- miz var. Hem onları daha bu sa- bah parlattık. Okulda erkekler ve kızlar arasında tam bir eşitlik vardı. Heryerde aynen erkek talebelerin gördükleri muame- leleri görüyorlardı. "Yalnız, dedi İn- ci, yalnız mutfak nöbetimiz olduğu k bizi istemiyorlar Geçe lerde bır arkadaş bulaşıkları uç defa tekrar yıkatmış da.." An yordu ki üniformalı larından hiçbir şey kaybetmiş delil- lerdi.. Bulaşıkları üç defa yıkattıkla- rı gibi yatakhaneleri, dolaplarının içi de tiril tirildi. Kapaklarda aile resim- leri vardı ve islemeli küçük örtüler her genç' kız dolabındaki örtülerin eşiydi.' "Yatakhanemiz bizim için ha- kiki bir evdir, diyorlardı. Kendi ça- maşırlarımızı kendimiz yıkar, ütümü- 22 Jale CANDAN ker olabileceğini kimse aklına ge- tiremezdi. Fakat bu tarih öğretme- ni ders anlatırken askerliği o ka- dar kıymetlendiriyormuş, o kadar cazip bir hale sokuyormuş ki in- san asker bir millete mensup ol- manın şerefini hissediyor ve baş- ka söze ihtiyaç kalmadan asker o- labilme arzusu duyuyormus. Üniformalı kızlardan bir başka- sı da -ilk defa asker olabilmek i- çin hükümete müracaat eden kız-, bu işi annesinin telkinlerinden ce- saret alarak yaptıgını söyledi. Kim bilir, belki de annesi olmasaydı bu kız mucadeleyı yarı yolda bıraka- caktı ve Türk kızının ordudaki şe- refli yerini alması kim bilir daha kaç şene geriye kalacaktı T öğretmeni anne aynı insandır ve ye Arcandır. Fikriye —Arcanın p Okulunda yalnız kız talebe- leri degıl birçok da erkek talebe- si vardır. Zaman zaman çocuklarımızın ü- zerinde anne ve öğretmen olarak 0- torite kullanmak onları istediği- miz yola sevketmek isteriz. Çok zaman da bunda muvaffak olama- yız. Otorite kullanmak, direktif vermek, çocuklara ıstedıgımız şey- leri yaptırabılmenın çıkmaz soka- ğıdır. Fakat karşımızda telkinin ve ve ikna etme metodlarının apa- çık bir yolu vardır. Bu yold rüyebildiğimiz takdirde çocukların kalbine hitap eder, onları iyi isti- kametlere sevkedebılırız Bir öğ- retm e de bu yolda bırçok zaferler kazanabılır İşte ve talebelerini ve kızını dınlıyerek ta- nıdığım bir öğretmen ve bir bu bakımdan bana çok şeyler og- retti. gaz ocagımız bile var- a Gezici, Sümer Özdemir, Sönmez Ugur, Melâhat Sander, Feri- ha Töreyen, Güler Uçucu, Berrin Şan- htürk, Münire Küçükçanak, Ayşe Öz- badak, Şenyüz Güner, Nebile Attilâ, Erdem Salbuncuoglu, Türkan Suyol- Suna Arat, Sabriye Gündoğan Yurdagul Unlu Ayten En er, Husnı- ye Erentuğ ve Saynur İzgi ilk kadın subay ogretmenler olacaklardı. Hep- sının gayesi artmak ve artmaktı.. "Kimbilir, diyorlardı, belki birgün bir kadınlar ordusu teşkil edilecek kadar çoğalırız!." zü ütüleriz; dır". Selm. Bu sırada yemek borusu çalmıştı. Unıformalı kızlar telâşlandılar.. “A- mak" ıçı acele etmek lazımdı' "Am da kalkmak" Har, kulu lisanı ile aç k lmak demekti. Disiplin, disiplindi. Vazife de, eglen- ce de tam zamanında yapılmalıydı. Kışların dikkat edecekleri bir nokta da erkek arkadaşlarının İisanım kul- lanmaktı. Moda Ankarada ilkbahar Anka tanınmış — şapkacısı Türkân Tuner elindeki kuçııc k zarif kırmızı kre damur - şapka, evırd çevirdi ve lıasır şeklinde ış- lenmiş olan pillerin arasından çı- kan küçük grogren kurdeleye gü- müş yaldızlı ilâve etti. apka aynı renkte fötr ile astar- lanmıştı.. Daha süslü giyilmek icap ettiği zaman, gümüş düğme çıkarı- Zzal hp yerine taşlı bir düğme' koymal gayet kolaydı Zaten Türkân Tuner- n ilkbahar için hazırladığı model- ler hep bu şekilde, ufak tefek de- Türkân Tunerin bir modeli İkinci nüshası yoktur gışıklıklere müsaitti. Türkân Tuner: "Ankara bir memur şehridir, diyor- du. Ogle yemeğinde giyilen zarif ve sade bir şapka akşamın daha süs- lü saatlerinde, bır kokteylde de gi- yılebılm elidir. da — kolaylıkla mümkündür. Çü nk" ilâve edilen bir toka, degıştırılen bir kurdele, kü- çücük bir teferruat şapkayı tama- miyle değiştirir". Bu — sebeble Tür- kân Tunerin hazırladıgı diğer mo- deller, bırçok yerlerde ışe yarıyabi- lecek şık vi pratık şapkalardı. Me- selâ onun beyaz naylon kadifeden yaptığı abiye şapka kâh açıklı ko- yulu iki ton gri organza garnitür ile,kâh şampanya köpüğü Trengin- den taba Trengine doğru — değişen degrade bir garnitür ile giyilebili- AKİS, 16 MART 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: