22 Mart 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

22 Mart 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M U Sanatçılar Nikita Magaloff Piyanist Nikita Magaloff'un cinsi- yeti geçen hafta İstanbullu mu- siki meraklıları arasında bir tahmin, hattâ iddia konusu oldu. Kimi, Tür- kiyede ilk defa çalacak olan bu pi- yanistin kadın olduğunu ileri sürü- yor, iddiasını desteklemek için d "Nikita, kadın ismidir" diyordu. Her- halde, Jatif cinsi andırır bir tarafı olmıyan Kruçefin küçük adının da Nikita olduğu unutuluyordu. Niha- yet geçen pazartesi akşamı saat yedi- ye doym piyanistten çok,, bir lüks lo- kanta şef garsonunu andıran, — orta yaşlı, uzun boylu dinç bir adam Beet- hovenin "Ayışığı" sonatını çalmak Ü- zere Saray Sineması sahnesinde pi- yanoya doğru yurudugu zaman me- sele halloldu. Dave Brubeek Dizzy Gillespie't aratacak mı? akşam Saray Sinemasının bin küsur kişilik salonu tamamen do- luydu. Bu yıl hiçbir resitale halk bu derece büyük bir rağbet gösterme- mişti. Bunda piyanistin isminin ro- lü olsa gerekti. Dünyanın her yerin- de olduğu gibi bizde de musikiseyer- lerin, Rus musikişinaslarına büyük güveni vardı. İsminin de gösterdiği gibi Nikita Magaloff/. Rustu.Ama rengı kızıl degıl beyazdı St. Peters- urg'ta doğmuş, şehrin adı Le- ningrad'a çevrilmeden önce, Bolşevik 1htılalı yüzünden yurdundan kaçmı- ya mecbur kalmıştı. Piyano eğitimi- ni Pariste, ünlü Öğretmenİsador Phi- lipp'ın yanında görmüştü. Bugün İsviçre uyrukluğundaydı. Fakat Türkiye deki konserleri, Fransız Kül- zür Merkezi tarafından destekle- niyordu. Rus doğumlu ve isviçre pa- saportlu olduğu halde Fransızların 32 S İ Kİ listesinde yer almasıın şöyle izah e- diyordu: "Herhalde Fransız "Kültür Merkezi bu işte milliyete bakmıyor; değerli saydığı musikişinasları liste- İ yı da sine almayı Fransız propagan- dası sayıyor. Nikita Magaloff, bütün dünyada tanınmış piyanistlerdendi. Sık — sık turneye çıkar, dünyanın başlıca or- kestralarının konserlerine solist ola- rak katılırdı. Bu ara Decca - London firması için de plâklar yapmıştı. Fa- kat, vasıflarına rağmen, Türk dinleyicileri hiçbir zaman onu bugüne kadar dinledikleri en iyi pi- yanistlerden biri olarak hatırlayacak değillerdi. Gerçi Nikit Mağgaloff, çok iyi bir teknikçiydi. Ustelık tek- niğini büyük bir rahatlıkla, kolaylık- la kullanıyordu. Çalışında hiçbir za- man bayağılık yoktu. Ama vasıfları işte burada bitiyordu. Kuru, soğuk, tarafsız bir icracıydı. Pıyanonun renk imkânlarından hiç faydalanmıyor cok kere tek bir dinamik, derece nin -mMmezzo forte nin- civarında do— laşıyor, üslüplar arasında tefrik yap- mıyor, bir eserin karakterini, bir melodinin, bir akorun tadını dinle- ulaştırmıyordu Bu zden ski'nin — "Sergiden Tablolar"ı bir eser bite bir teknik temrini haline geldi. İstanbulda, Ce- mal Reşit Rey idaresindeki orkest- rayla birlikte çaldığı — Beethoven'in Majör Konsertosu, icra kolaylığı büyük zevkle takip edil- fakat, hele birinci ve ikinci muv- manların mana derınlıgı dinleyiciden uzak kaldı. Chopin'in İkinci Piyano Konsertosu ise, bu bestecinin musi- kisiyle Nikita Magaloffun çalışının bağdaşamayacağını bir Te daha gösterdi. olarak, Magaloff'un resitallerinde çaldığı, Chopın in On. 35 Sonatında da anlaşılmıştı. Buna rağ- men, piyanist, halkın zevkini göze- terek, ek olarak çaldığı; parçalsrda Chopin'leri ardarda dizmeğe bilhassa dikkat etti. Nikita Magaloffla, Fransız Kül- tür Merkezinin bu yıl için vaadettiği Piyanistlerin listesi tamamlanmış o0- luyordu.Bu —ortadan fazla yukarı çı- kamıyan 'bir listeydi ve gelecek yıl i- için Fransızların, en azından Samson François ve Guy Fallot çapında musi- kişinasları getirmeleri dilenirdi. Yıldız Dağdelen e Konservatuvarının yetiş- Istanbul tirdiği istidadlardan mezzo sop- 10 Yıldız. Dağdelen, geçen hafta Küçük Sahnede bir resital verdi. Me- zuniyetinden sonra Almanyaya gidip şan çalışmalarına devam eden genç şarkıcı orada bilhassa opera sahasın- da ihtisas yapmaktaydı ve bir tatil- den istifade ederek memlekete dön- müş bulunuyordu. Yıldız Dağdelen şüphesiz ki, Türk opera sahnesinin dört elle sarılması gereken sanatçılardan biriydi. Hele İstanbul operası günün birinde açı- lırsa bu genç şarkıcıdan, değerli bir eleman olarak büyük fayda görecek- ti. Fakat, geçen Çarşamba günkü re- sitaline bakılırsa, Yıldız. Dağdelenin daha katedecek uzunca bir yolu var- dı. Başlıca vasfının, sesini renk bakı* mmdan bütün saha larda, kalite de- ğiştirmeden kullanması oldugu görü- lüyordu. Almanca diksiyonu da mü- kemmeldi. Fakat Fransızca söylediği zaman telâffuzu doğru olmakla bera- ber açık ve kesin değildi. Renk mülâ- hazası dışında genç şarkıcının ses sa- hası hiç de geniş değildi. Tizleştiğin- de ses rengini bozmuyordu ama, en- tonasyonu muhafaza etmekte epeyce güçlük çekiyordu. Alt tonları ise çok kere tamamen belirsiz notalar halin- de aksettiriyordu. Dağdelenin ifade bakımından da tatmin edici olmadığı söylenmeliydi. Söylediği her parçanın anlattığı bir hıkaye vardı. Yıldız Dağdelen, musi- elime izdivacını sağlıyarak, musıkmın ve ses kullanmanın verdiği çeşitli ifade imkânlarından — faydala- narak bu hikâyeleri dinleyiciye tesir- li bir şekilde sunmalıydı ysa dinle- yici ancak, şarkıcının sadece hareket- lerine bakarak metinlerin mânasını anlamaya — çalışıyordu. Dağdelenin dümdüz kupkuru söyleyişi bundan fazlasını sağlıyamıyordu. x Programda Schubert ve Hugo Wolftan birkaç lied, Cenan Akından İki pa rça, Honeggerın Cocteau ve orax'ın metinleri — üzerine yazmış olduğu şarkılar ve Musorgski'nin -0- rijinardili yerine Almanca soylenme— şey kayb en- "ölümün Şarkıları" vardı. Refakat piyanisti ne yazık ki Ferdi Statzerdi Kültür Brubeck kuarteti geliyor lü caz topluluklarından ve Brubeek Kuarteti bugünlerde Tur kiyeye gelecek ve İstanbul ile Anka- rada —konserler verece Piyanist Brubeckın yanında — kuarteti teşkil eden -alto' sâksofoncu Paul Desmond,. kontrabasçı Nornian Bates ve davul- cu Joe Morello, Bütün dünyada caz meraklılarınca en çok tanınan ve sevilen — musikişinaslar — arasındadır. Brubeek Kuarteti Amerikada, Gerry Mulligan'm grupları ve Modern. Caz Kuarteti ile birliktte, en büyük rağ- bet gören küçük caz topluluğudur. Darius Milhaud ve Arhold Schön- berg gibi çağımızın büyük bestecile- riyle çalışmış olan Brubeek. cazı klâ- sik musikisiyle birleştirmeye çalışan, cazın sınırlarını zorlayan, bilhassa ir- ticali çalışa bir tazelik — getiren bir musikişinastır. Fakat cazcı bakımdân birinci sınıf bir icracı sayılamaz. Çalışı swing ve sıcaklık- tan mahrumdur; soloları çok kere muğlak ve iddialıdır. Kuartetinin en değerli üyesi, davulcu Joe Morel- lo'dur. Brubeek'in şöhretinden "pek haberdar olmıyan memleketlerdi bu kuartetin soğuk, cansız çalışının me- AKİS ,22 MART 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: