3 Ocak 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

3 Ocak 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hakiki Rosemarie Tehlikeli alâkalar tıpkı İtalyadaki Wilma Montesi hâ- disesi gibi, bir cemiyetin hasta yö- --nü ortaya koyan bir mesele ola- rak gazetelerde ele alındı; fakat Montesi hâdisesinden daha hemmiyetle... Zira Rosemarie vaka- sı, Montesi hadısesı gibi sadece İtal- yan aristokrasisinden ibaret dar bir çerçeveyı değıl Almanyanın geni yi ve iş adamları muhitini alâ- kalandırıyordu Beyaz perdedeki Rosemarie osemarie vakasının patlak ver- mesi üzerine an yazarı Erick Kuby, bunu, sav aş sonrası Almanyasınm durum unu aydınlatan tıpık bır örnek olarak ele aldı. Re- jisör Rolf Thiele, Kuby nın hazırla— virmeğe koyuldu. Film, bazı değiş- tirmelerle birlikte gerçe rie'nin hayatını ana hatlariyle ver- mektedir. Filmdeki" Rosemarie' yı, 1951 Avusturya güzellik kraliçes Nadja — Tiller — canlandırmaktadır. Filmdeki Rosemarie, iki erkek arka- daşı ile -Mario soökak şarkıc ısı olarak Sonra lüks otellerii "beklem larında mesleg g mek ister, f: 'otelin kapıcısı tarafından dışarı atı- lır. Mercedes otomobili — sayesinde zenğin bir Fransizla -Peter Van Eyck- tanışır, onun — vasıtasiyle soyeteye girer. Daha sonra, Rose- marie'n'in elindeki banda alınmış iti- raflardan dolayı endişeye düşen, sa- nayiciler, aralarında bir toplantı yapar ve kurtulma çareleri araştı- rırlar Eski aşıklarını toplu olarak Rosemarie, öldürülmek endı- şesıne kapılır ve daıresıne kapan Filmin sonunda Rosemarie öldürü l- üğü vakit, eski arkadaşları iki sar- AKİS, 3 OCAK 1959 kıcı kızın hayatını hıkaye eden acık- l şarkıla söyler ve piyasaya yeni bir 'Rosemarie hazırlar lar Thiele'nin filmi, bütün Almanya- — heyecanlandıran, meşgul eden bu hâdiseyi "istismar" eden bir —eser değildir. Bir cemiyetin hasta yönü- nü, sinemanın imkânlarından usta- lıkla faydalanarak ortaya koyan va- satın ustunde bir lîlmdır Arada bir, sa nrası Alm "ekpression- nishı inin tesırlerı goı'ulmekle bir- likte, film umumiyetle, dokümanter filmlerin canlı, meseleleri doğrudan doğruya ortaya koyan üslübunu ta- şımaktadır. Bu arada, bugunku Ba- tı Almanyadaki yaşayış da, tam mânasiyle gerçekçı bir görüşle can- landırılmaktadır ilm ve sıyaset D as Maedschen Rosemarie'nin çevrilmesi, tıpkı Rosemarie'nin - Belediye ı stanbul Belediyesi tiyatro işle- tir, opera binası yaptırır, bir Spor ve Sergi' Sarayı vardır; yaz geldi mi en lıuyuk parkı Bahar ve Çiçek Bayramı için — ayırır v.s.. Sinema i ıçın ne yapar? Sadece, eg- lence resminin sağladığı büyük bir gelir kaynağı olarak meşgul olur. Elinde İstanbulun iki büyük salo- nu vardır, bunu önce yıllar yılı hususi ellere bırakarak sadece ki- rasından faydalanır. Sonra nere- den eser bilinmez, sinemaları ti- yatro binasına çevireceğim — diye, kapılarına birer kilit vurur ve iki üç yıl kapalı tutar, milyonluk şeh- ri en buyuk n mahrum bırakır. Bi tıyatroya elve- rişli olmadığı anlaşılınca da vaz- geçip bu sefer salonları tamamiy- le elden çıkarır, hususi ellere sa- tir. Halbuki gerek İstanbulun ge- rekse nüfusu en kalabalık — dört vılayetımızın Beledıyesı değil ikişer üçer s salonu isletseler, sınemacılıgımızın ek- siklerinden birçoğu — bir halledılmış olurdu. Sinema' mı n beri yerli fılmleı'ı si- nema salonlarında geçirememek- ten mi şikayet ediyorlar, belediye sinemaları bunlara öncelikle yor verebilir. Sinema salonları veya ıthalatçılar, seyircinin tutmıyaca- ğını sandıkları, ticari bakımdan karlı görmedikleri filmleri kenar sinemalara mı atıyorlar, belediye sinemaları bunları programlarının en mutena yerine koyar. Sinema- nın en iyi eserleri ithalâtçı şirket- lerin depolarında mı uyuyor, Be- lediye sinemaları bunlardan mey- ana — getireceği bır programla, “sanat sinemaları", "özel sinema- lar" vazifesini göriır, sinema der- Sinemaları SİNEMA öldürülmesi kadar heyecan ve endi- baskı yapılmıştır. Hattâ Daimler - Benz fabrikası, hakiki Rosemarie'- nin “alâmet-i farika" sı olan siyah spor "Mercedes 100 'nin filmde kullanılmasına musaade etmemiştir. Film piyasaya çıktıgı vakit, Bava- ria- ve Rhinelând- bölgesindeki sine- macılar filmi oynatmak istememiş- lerdir. Bundan üç dört ay önce "Ro- semarie" Venedik Festivalinde gös- terilmek üzere seçildiği — vakit iş resmiyete döküldü. Batı manya Dışişleri Bakanlığı durumu protesto etti. Fakat buna rağmen "Das Ma- edschen Rosemarie" Venedik "Festi- valinde oynatıldı ve üstelik İtalyan Sinema Tenkidçilerinin armağanım kazandı. Lâzım nekleri meydana getirmek istiyen- ler salon bulmakta güçlük mü çe- kiyorlar, Belediye sinemaları ban- lara azamı kolaylığı gösterebilir- ler; sinema sanatının yayılmasını, tunmasını istiyen İiselilerin, ü- niversitelilerin işlerini kolaylaştı- rırla husu ellerdeki sinemalar- tık mânası k; halk matınelerı ni y landırabilir, D.ı anlar, zammı gerekli bulduğu va- kit de kendi sinemalarında muay- yen bir nispet dahilinde tenzılatlı tarife tatbik ederek bır çe şit "be- lediye tanzim sineması" vazifesi görebilir; ithalâtçıların kötü film- leri ısrarla getirmeleri karşısında gerekirse birkaç belediye mü şte- reken film ithal ederek bu sine- malarda oynatabilir, böylelikle ay- nı zamanda ithalciler ve salon sa- hipleri karşısında sanat bakımın- dan da tanzim edici bir rol oyna- abılır, memleketımızde ihmal e- dilmiş olan dokümanter, çocuk lîlmleı-ı sahalarında da kendine dü- şen vazifeyi yerine getirebilir. Bü- n bunlar için büyük masrafa, buyuk teşkilata ihtiyaç da yoktur. Bütün lazım olan, film seçecek, program düzenliyecek sinemadan anlar bir heyetten ıbarettır Sine- mayı bütün aydınların, bu arad sinema tenkıdçılerının bu işte Be- lediyelere tam mânasiyle yardım cı olacaklarından şüphe edılemez üyük belediyelerin elindeki bir iki salon... Bunlar, sağlıyacacı ge- lirden. sınema sahasındaki büyük- faydalardan başka Belediyenin hal- ka karşı yerine getirmeğe mecbur olduğu hizmeti de gerçekleştire- cektir. 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: