2 Nisan 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

2 Nisan 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KADIN Ankara Çocuğun ruhi gelişmesi - Amerikan Kadınları Kültür Derneği Çocuk Bakımı Kolu ile Hacettepe Çocuk Hastahanesi Gönül- lülerinin beraberce tertipledikleri kon- feransların üçüncüsü, geride bıraktı- ğgımız haftanın 'başında, Hacettepe Çocuk Hastahanesi konferans salo- nunda, çocuk psikoyatrı Muallâ Öz- türk tarafından verildi. oMuallâ Öz- türk bu üçüncü konferansına başla- madan önce, geçen konferanslarının teksir ettirilmiş birer kopyesini dağıt- tı. Böylece bu konferanslar bittiğinde, anneler, çocuğun ruhi gelişmesi konu- sunda âdeta bir kurs görmüş olacak- lardı. Muallâ Öztürk, çocuğun, ruhi gelişme süresi içinde muhtelif devir- ler, çağlar geçirdiğini anlattıktan sonra, doğumdan altı yaş sonuna ka- dar gocuğun geçirdiği çok önemli Uç devre üzerinde durdu. Krallık devri Çocuğun doğumundan birinci yaşın sonuna kadar 2 devre "süt ço- cukluğu" devresidir. Bu çağda çocuk tam bir "bağımlılık" a Yani her bakımdan bakıcısına muhtaçtır. Gene bu devrede çocuk "alıcı"dır. İs- tediğini mutlaka ve beklemeden elde etmek ister. Çocuğun ilk sosyal müna- sebeti böylece, anne veya anne yerini tutan kimse ile başlar. Bu kimsenin olgun, verici bir kişi olmaması, çocu- gun ilk güvenlik hissini, yl ' e önce "ağlıyan çocuk ken- di kendisine terkedilmelidir” dei yesi bu ilk çağdaki çocuk terbiyesine hâkim bir prensip olarak kabul edilir- di. Zannedilirdi ki karnı tok, altı te- miz oldukça, çocuğun başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Modern dinamik psikoloji bu inanışı, yeni denemeler- le yıktı. Bu ilk çağda çocuğun bir de "duygusal beslenmesi" vardır. Çocuk şefkate, sıcak bir kucağa, aldığı gıda kadar muhtaçtır. Bağımsızlığa doğru Birinci yaş ile üçüncü yaş sonu ara- sında çocuk hayata önemli adım- lar atar. Adale sisteminin kontrolü ile yürümeğe başladığı zaman ve kakası- nı kontrol edebilme durumuna geldi- ğinde çocuk artık ilk çağın mutlak ba- gımlılığından kurtulmuş demektir. Artık bazı şeyleri kendi başına yapabilmekte "alıcılık"tan “vericili- ğe" geçmektedir. Yalnız bu, yavaş yavaş olmalıdır ve çocuğa fâzla yükle- nilmemelidir. Çocuk bu devrede haliy- e menfi ve inatçıdır. Etrafı, el atmak istediği binbir cazip şeyle dolu olduğu AKİS, 2 NİSAN 1962 halde, yasaklar başlamış, bu onu hır- çınlaştırmıştır. o Yasak emirlerinin, “hayır"ların aşırı bir dereceye var- ması çocuğu daha da İnatçı yapabilir. Bazı aileler de bu devrede çocuğu yene tam bir bağımlılık içinde farze- derek, ona herşeyi hazır vermek ister- ler. Bu da hatalıdır. Çocuk ilk bağım- sızlık adımlarını bu çağda, hayata at- malıdır. Bu çağın avantajı bu bağım- sızlık ise, dezavantajı da krallık dev- resinin sona ermiş olmasıdır ve çocuk elbette ki bunu hissedecek, hissettire- cektir. Bakıcının ölçülü hareket etme- si, bu işte "doz"a önem vermesi gere- kir. Çocuk gene bu bakıcıya muhtaç- tırama, bazı şeyleri kendi yapabilme- lidir. sosyal münasebetlere alışmasını sağ- den uzaklaştırmak lâzımdır. Eğer ço- cuk sokağa çıkamıyacaksa bu çağda bir ana okuluna gitmesi âdeta şarttır, Önceleri yarım gün gider ve yası bü- yüdükçe evinden dışarıda geçireceği saatler de artar. Muallâ Öztürk, bu muhtelif çağ- lar arasında daima kesin hudutlar bu- lunmadığını ve bazı çocukların birin- ci yaşın sonunu beklemeden ikinci çağa geçtiklerini veya aksine devre- lerin uzayabileceğini de sözlerine ek- ledi. Bu arada anneler not alıyorlardı. Çalışkan Gençlik — Yaşa Cengiz, çıktı ortaya.. — Öğretmenim, ben de gövdeyi kestim." Genç öğretmen başını işte uçağın kanadı Çalışkan ilkokul öğrencileri Şimdi eken, Oyun çocuğu Üçüncü yaş ile altıncı yaş arası so- nunda çocuk oyun çocuğudur. Ko- nuşma ve yürüme artık otomatikleş- miştir. Çocuğun hayal dünyası faali- yete geçer. Öğrenme merakı ve soru- lar başlar. Bu devrede cinsi meseleler onun küçük kafasını kurcalamaya ko- yulmuştur. Bu konuda sorduğu soru- ları kısaca, fakat yalan söylemeden ve anlıyabileceği bun cevaplandırmak gerekir. Bu, çoc masum merakı sonucudur. Bu çağda erkek çocuk ba- bayı, kız çocuk anneyi taklit eder ve karşı cinse de fazlaca meyil duyup, anneyi babadan veya babayı anneden âdeta kıskanır. Bu da korkunç birşey değildir Anne ve babanın sağlam sev- gisi ve anlayışı sayesinde bu kriz at- latılır. Bu çağda çocuğa bol bol arka- daş vermek ve böylece, hem onun sonra biçer çocuğun elindeki Aİ parçasına| hayranlıkla bakar — Ha gayret o, haftaya birkaç çeşit uçak çıkaracağız. İşte o zaman, Türk Hava Kurumu o koca- man otobüslerinden biriyle bizi hava meydanına götürecek, orada hem bu yaptıklarımızı ouçuracağız, hem de hakiki uçakları göreceğiz" dedi. Biri : "— Ben yakından hiç uçak göre- medim" dedi, Öteki onu kolu ile dürterek : — Ulen, ağacın tepesine çıkıp gözetlemedin mi bizimle? Bazıları güldüler. Öğretmen cid- "— Biz çok daha yakından göre- ceğiz. Tam havalanırken veya yere inerken" dedi. Genç öğretmenin adı Coşkun Öz- 27

Bu sayıdan diğer sayfalar: