2 Nisan 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

2 Nisan 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın İçinden İsmet Paşa ve Siyaset Hayatımız “Başbakan İnönünün, Partisinin Meclisinde C.H.P. Ge- nel Başkam sıfatıyla yaptığı konuşma geniş bir alâ- ka uyandırmış bulunuyor. Bunun, şaşılacak tarafı yok- tur. Bir taraftan içinde bulunduğumuz durum, diğer taraftan İsmet Paşanın ve Partisinin siyaset hayatı- mız bakımından önemi göz önünde tutulursa alâkanın sebebi kolaylıkla elma çıkar. İsmet Paşa partili ar- kadaşlarına ve ayısıyla bütün vatandaşlarına, her- kesin 'aklındaki "Şimdi, iyi. İsmet Paşa var. Ama İs- met Paşadan sonra ne olacak?" sualine ciddi bir cevap aramaları lüzumunu hatırlatmış ve "Ben nihayet, sek- sen yaşında bir insanım" demiştir. İnsanlar vardır, kaderleri bir milletin adeta talihini şa- hışlarında sembolleştirmektedir. İsmet Paşa, hep böyle bir şahsiyet olmuştur. Kendisini sevmek veya sevme- mek bugün işin hususi tarafıdır ve his cephesidir. Ama duruma realist bir güzle bakıldığında, bizzat Hükümet Başkanının çaldığı alarm çanına kulak tıkamak O im- kânı yoktur. Ancak, "İsmet Paşadan sonraki Türkiye" nin akibetinde "İsmet Paşa ile Türkiye"nin ne yapıp ne yapamıyacağının büyük önemi bulunduğu ve bunun en esaslı unsuru teşkil ettiği nasıl gözden kaçabilir? ürkiyede, yukardan aşağıya doğru bir arzunun neticesi olan Demokrasi böyle bir suale cevap teşkil et- sin diye siyaset hayatımıza temel yapılmıştır. Bundan edi yıl önce, gene bugünkü neviden bir "hayati mev- ki" de bulunan İsmet Paşa siyasi veraseti meselesini ciddiyetle düşünmüş ve hal Çaresini demokratik sis- temde bulmuştur. Aslına bakılırsa, bundan onyedi yıl önce sorulan "İsmet Paşadan sonra ne olacak?" soru- sunun önemi bugünkü kadar büyük de değildi. Niha- yet kurulmuş bir sistem vardı ve veraset ilâmı o sistem içinde alınacaktı. İsmet Paşanın ileriyi görüştüğü, top- yekün o sistemin itibar kaybedeceği ve kendisinden son- ra hiç kimsenin, hatta dünyada kuvvet kazanan cere- lar göz önünde tutulursa bir ka neye kadar kendisinin bu sistemi Türk milletine kabul ettirteme- yeceği gerçeğini sezmesi olmuştur. Ancak demokratik usullerin huzur ve sükün içinde iktidar değişiklikle- rini sağladığını gören İnönü, bunun en şaşaalı misalini 1950'de bizzat vermiştir. Sadece beş yıl önce, 1945te “İsmet Paşadan sonra Be olacak?" sualini kendi ken- dilime soran Türk milleti 1950'de yeni idarecilerinin o- toritesini ve prestijini, kudretini zerrece münakaşa konusu yapmamış, kendilerine dört elle sarılmıştır. On- ların, kendilerini iktidara getiren demokratik rejimi bir yana itip havari rolü oynamaya kalkışmaları, bir ta- kım "Tarihi Misyon Komplekst"ne kapılarak gidici ol- mamaya heveslenmeleridir ki onyedi yıl sonra aynı İsmet Paşayı aynı “İsmet Paşadan sonra ne olacak?" sorusuna milletiyle birlikte bir cevap arama durumuna düşürmüştür. Bunun, Türkiye bakımından bir hazin tarafı bulunduğunu inkâr imkânı yoktur. Türkiye için ideal, İsmet Paşanın Başbakan olarak memleketi önümüzdeki şu bir kaç yıl içinde, saplandı- ğı bataklıktan çekip çıkarmasıdır. Bundan sonra İsmet Paşa, demokratik sistemin işleyişini -onun teminatı AKİS, 2 NİSAN 1962 Metin TOKER olmak vasfını da muhafaza ederek- İktidarda ( bulun- mayarak, ama Parlamentonun içinden takip etmelidir. O safhayı takiben İsmet Paşaya düşen görev, bilfül po- litikanın dışında, köşesinden memleket hayatına nezaret etmektir. Rejim bakımından bu üç safha atlatılmaksı- zın Demokrasinin Türkiyede sağlara bir temel teşkil etmesi kolay olmayacaktır. İsmet Paşanın onyedi yıl önce olduğu gibi 62 değil, bugün tam 79 yaşında olma- sıdır ki en iyimser hesaplarla beş altı yıl isteyen böyle bir ameliyeyi kolay halden çıkarmaktadır. Kaldı ki, ilk elde memleketin saplandığı bataklıktan çekilip (o çı- karılması ekonomik ve sosyal meselelerin derinine ce- saretle ve meharetle inilebilmesine bağlıdır. Bu yapıl- madıkça, belki sistemin ön cephesi İsmet Paşa siyasi hayattayken ayakta kalabilecektir. Ama, hiç kimce zerrece şüphe etmesin, İsmet Paşanın çekilmesiyle bir- likte harap bina, ön cephesi de dahil olmak üzere bir anda çöküverecektir. Türkiyenin büyük suali, “İsmet Paşadan sonra ne olacak?" tan ziyade, şimdi, “İsmet Paşa ile ne olacak ?"tır. Bu sualin bulacağı cevapta ise, en büyük rolü bizzat İsmet İnönü oynayacaktır. İsmet Paşa İktidarının o sahada bugüne kadarki tutumu karşısında istikbal baklanda pembe rüyalar beslemek kolay değildir. İsmet Paşanın, iktidara geldiği andan itibaren ra- hat bir siyasi ortam bulduğuna elbette ki ileri sürmek imkânı yoktur. Başbakan, her gün bir yeni çeşit güç- lükle boğuşmak zorunda kalmıştır. Koalisyonun kurul- masından işlemesine ve değişik cereyanların hayırlı is- tikametlerde toplanmasına bin tane dert, İsmet Paşa- nın en kıymetli vakitlerini almış, sadece büyük mesele- ler üzerine eğilmesi gereken bu baş bir takım politika kombinezonlarıyla uğraşmış, hisleri yatıştırmaya ça- lışmış, çatışmaları mümkün nisbetinde önlemiştir. Bun- ların lüzumunu hiç kimse münakaşa mez. Nihayet bir rejim, muallakta duramaz. İsmet Paşa önce, de- mokratik sisteme bir temel aramış ve bunu Parlamen- toda bulmaktan başka çare görmemiştir. Talihsizlik şu- radadır: Bu en mükemmel şekilde yapılsa da asıl me- seleleri ele almak imkânı bulunamasa, üç bir şey ya- pılmamış olacaktır. Vaktimiz az. Derdimiz ise çok. Bir belirli çemberin içkide, etrafları politakacılarla çevrili yaşayanlar far- kında mıdırlar değil mi bilinmez, millet bambaşka u- fukların iştiyakı içindedir. İsmet Paşa çemberin içinde ne derece şanssız ise, çemberin dışında o derece şanslı- dır ama fikir yapısı, alışkanlıkları ve flormasyonu, doğ- matizme biraz fazla yer veren formalist tabiatı bunu görmesini kolaylaştırmamaktadır. Şu anda Türkiyede hiç kimse, bütün politika zaruretlerini bir kenara itip İsmet Paşa derecesinde serbest şekilde, rahatlıkla, de- mokratik usullerle işe sarılma imkânına sahip değildir. Dünyanın en iyi vazocusuna sahibiz, kollarını sıvayıp yepyeni, sapsağlam bir vazo yapacak yerde bir eski ve kırık vazoyu yapıştırmaya çalışıyor. beer Yapışan maya şüphesiz muvaffak olacak? Ama so Türkiyenin gerçek dramı, işte budur!

Bu sayıdan diğer sayfalar: