14 Mayıs 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

14 Mayıs 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA Filmler “Güneş Doğmasın" Sinema tenkitçilerinin geçen- yıllar- daki gözdesi ve ünlü "Üç Arka- daş"ın rejisörü Memduh Ün, bu yeni sinema mevsimine, geçmiş yıllara ba- karak biraz yorgun ve -en önemlisi- biraz yıpranmış olarak girdi. Mevsim başlarında seyirci karşısına çıkarılan "Boş Yuva", gereksiz ve rejisörün filmografisinde yer almaması gere- ken bir film niteliğini taşıyordu. Mem- duh Ün gibi çıkışını bir "Üç Arkadaş"- la yapmış, Bunu yarım da olsa bir "Kırık Çanaklar"la sürdürmüş bir si- -emacı için Kerime Nadir uygulama- cı bir "Boş Yuva", gerçekten sıkıcı Mustafa"nın olumlu yanı daha ağır basıyordu. Üçüncü film, geçen yıl aynı reji- söre arız olan bir tutkunun, sert ve hızlı o anlatımlı film yapma isteğinin ürünüdür. "Ölüm Peşimizde" ile bir Osman F. Seden ayarı kamera üstün- lüğünü elinde tutacağını başarıyla ortaya koyan - ki bu yalnızca buraya kadar getirilmiş ve bırakılmış bir başarıdır - Memduh Ün, aynı eş de- gerli bir tutkuyu, bu defa da "Güneş Doğmasın"da sürdürmeye çalışmakta- dır. Bu, rejisör için elbette son dere- ce tehlikeli bir oyundur ve sinema se- rüveni açısından kişiyi karanlık bir "son"a götürecektir. Karanlık son ger- çeği, çokluk kamerayı kendince bir Nilüfer Aydan ile Göksel Arsoy "Güneş Kamera ve zorlama bir film olmaktan öteye i. "Boş Yuva", bu sıkıntının ve zorlamanın ürünüdür ve aslında Memduh Ün'e hiç bir şey kazandır- mamıştır. Rejisörün ikinci filmi, bu defa Ke- rime Nadiriletabantabanazıtbir romanından alınma fa"ydı ve Memduh Ün, gerçeklerini daha çok bildiği, kendine yakın bul- duğu bu roman - sinema uygulama- sında bir bakıma "Üç Arkadaş"taki bildik kişilerine' acele bir dönüş yapı- yordu. Gerçi "Âvâre Mustafa"da da bilinenin çizgisinden yukarı çıktı mı, teklemeleri, ters orantılara düşüşleri, boçalamaları olmuyor değildi ama, bir "Boş Yuva"ya karşılık, "Avâre oyuncak Doğmasın"da olunca oyuncak ve bu oyuncağın üstüne çık- mış saymaktan doğar. O zaman, re- jisör için bir dönüm noktasına ge- linmiştir. Türk sinemasında böylesi bir dönüm noktasına gelmiş bir başka re- jisör, Osman F. Seden bugün için büyük kararsızlıklar denizinde. boca- lamakta, bir türlü kapanına kısıldığı kısır dönüden kendini çekip kurtara- mam ak tadır. Seden, Memduh Ünden çok önceleri kameraya hâkim olmuş, onu dilediği gibi kullanma yeteneğine varmış ve bu tutku onu süratle ka- ran'ık "son"a götürmüştür. Gelecek- te Seden bu tutkusundan kurtulacak ve çizgi dışı bir sinemaya dönebilecek midir? Yaptığı ve öne sürdüğü dene- meleri, bu konuda rejisörü bakımından umut verici değildir ve Memduh Ünün ... Ve film "Güneş Doğmasın"ın konusu, çok- luk, Graham Green'in "This Gun for Hire -Satılık Adam" adlı roma- nının konusunu andırmaktadır. A- ma adapte o denli acemice yapılmış- tır ki "Güneş Doğmasın"ın "Satılık Adam"la pek öyle büyük bir ilişkisi kalmamıştır denilebilir. Hikâye, yerli film gerçeklerine kötü bir yoldan a- deta yamanmış, gerilim, giderek bir- biri arkasına gelen bir takım sudan olaylar dizisiyle sağlanmaya * çalışıl- mıştır. Terslik, yalnızca kurulan hikâ- yede de değildir. Kahraman, bizde son yıllarda hızla çalışmaya başlamış star sisteminin dışında bir kişiden, Gök- sel Arsoydan seçilmiştir. "Saman Yo- lü"yla sinemada parlak bir ad yapan Arsoy, Türk seyircisi için o sulugöz, yarı melodramların baygın bakışlı, yumuşak başlı "jön"üdür. Sistem, Ar- soyu böyle ileri sürmüş ve yine böyle kabul ettirmiştir. Bunun tam tersi bir davranışın, seyirci yönünden kabulle- nilmesi zordur ve normal sonuç, ge- riye itici olur. Memduh Ünün "Güneş Doğması» n'ının başkişisi, elinde tabanca, ordan oraya koşuşmakta, önüne gelenle yer- li yersiz kavga etmekte, bu arada aşk yapmayı da unutmamaktadır ama. Arsoy, sürekli bir çizgi dışı kişilik taşımaktadır. Bu çizgi dışı yakıştır- ma kişiliğini sürdürebilecek güçte bir oyuncu olmadığından da, ne kendi- sini ve ne de rejisörünü kurtarama- makta, dolayısıyla yadırgatıcı olmak- tadır. Hikâyeyi kuranlar, başkişiyi seyirci gözünde yüceltmek için işle- diği cinayeti "namus uğrunda" işlen- miş bir cinayet olarak (gösterirler. Gösterirler ama, sonradan o gelişen hikâyede başkişinin en yakın arkada- şının nişanlısına âşık olup onu elinden almasını hiç birşeye yormazlar o ve bağlamazlar. Hikâyenin sakatlığı ve tutmazlığı bir yana bırakılırsa, Memduh oOÜn açısından ele alınan "Güneş Doğma- sın"da, parlak ve olumlu bir eski Memduh Ünle karşılaşmak omüm kün değildir. Ün, "Ölüm Peşimizde” deki tutkusunu, bu defa dört elle sarılaraktan "Güneş Doğmasın"da daha da pekiştirme yoluna gitmekten- dir. Sinema dili olarak en azından bir Ö kadar ba fakat bu başarı Ünü "Âvâre Musta fa" ile yeniden geldiği doğru o çizgi üzerinden bir çırpıda ayırıp uzaklaş- tıracak bir niteliktedir. "Seviştiğimiz, günler" Tenkitçilikten sinemaya geçen Ha- lit Refiğ, birinci filmi "Yasak

Bu sayıdan diğer sayfalar: