17 Eylül 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

17 Eylül 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İnönü dedi ki? eş buçuk saatlik yorucu Gruptan Bakan milletvekilleri (o kendilerini dertler söylendikten sonra iki buçuk saate yakın bir konuşma yapan Baş- bakan, C. H. P. Gruplarının en önem- li, siyasi hayatının da denilebilir ki son derece ilginç konuşmalarından birisini yaptı. nönü konuşmasını iki noktada topladı. Birinci nokta, Koalisyonun yürümesi, kuvvetli hükümet mesele- sidir. Başbakan bu kon rkadaş- uda larına sağdan soldan gelen türlü fi- sıltılara kulak asmamalarını miştir. Hükümetlerin kuvvetli gelebilmesi için gerekli bir zamanın geçmesi lüzumunu ve bu zaman için- de bazı işlerin yoluna konulması ihti- yacından bahsetmiştir. Milli Mücade- le yıllarından sonra Türkiyedeki hü- kümetlerin geçirdiği istihaleleri an- latan Başbakan sözlerini rejimin is- tikrar bulması için, kuvvetli hükü- metlere ihtiyacı olduğunu, bunun te- mininin de C. H. P. tarafından müm- kün olacağını belirterek bitirmiştir. İkinci nokta, Türkiyenin Doğu- sundaki bir hareketin önemidir. Baş- bakan Barzani olaylarının oküçüm- senmediğini söylemiş, Hükümetin bu konuda hassas olduğunu ifade etmiş- tir. Ama bunun büyük tehlike arzet- mediğini de sözlerine ilaveden çekin- memiştir. Bunun dışında, C. H. P. li genç- lerin . oldukları bir noktaya te- mas n Genel Başkan dürüst me- mur ihtiyacından ve Cumhuriyet Hü- YURTTA OLUP BİTENLER kümetlerinin bu meseleyle oldum ola- ki münasebetleri karşılıklı dayanan İnönü, konunun son derece önemli olduğunu söylemiştir. tiğini, bunun gerektiğini belirtmiştir. Bu sistem rejimin korunmasıyla ya- kından ilgilidir. ir b mesele jr gün arayla yapılan iki toplantı- dan C. H. P. li milletvekilleri ra- hat ayrıldılar. Genç milletvekillerinin üzerinde durdukları e kaale alınmıştır. Hele C. inde si- yasi nüfuzunu kullanarak nie temin edenlere karşı girişilen hare- ket büyük çapta memnuniyet yarat- tı. L e v ha s ıI la dolacak. Onların acemilikleri tecrübeli gözleri ogül- dürecek, onların heyecanları, iyi niyetleri kalpleri 1s1ı- tacak. Yavaş y yavaş alışacaklar, yavaş yavaş yerleşe- cekler ve memleketin mukadderatını ellerine alacak- lar. Tıpkı onbir yıl önce banların yaptığı gibi, Kilit mevkilerine geçecekler, gündelik hayatlarımıza kadar tesir Ni bir takım tasarruflarda bulanacaklar . yorum da, an Sıtkı e ,Bir küçük şehir az. Esat Budakoğlu da öyle. i Ergin. Dudak- ları titreşen, li cezanın ağırlığı alada ezik. Os- man K O Mayıs ayından önce varlıkların- dan d ek. da çevrelerini. dışındakil erin habersiz bulunduğu insanlar. Samet Ağaoğlu: Basit bir ufak memur. ike, rrem Sarol: Bir kibaba doktoru. Kabili- m yeti nedir, vasıflar, nedir, meriyetleri nedir, o ahlakı nedir? Hepsi, hepsi meçhul. Milletin oyuyla gömüldüğü karanlıktan çıkmış, siyaset hayatımızın ön safında yer almış, sonra aynı milletin sillesini yiyerek nefret hisler! arasında bir Adaya tıkılmış insanlar.. Ya, yeni gelen- lerin akıbeti de aynı olursa? Bu milletin çilesi hiç bit- ma midir? a, hiç kimse şüphe etmesin. Ankaranın yeni sa- kinleri, önümüzdeki kim ayının sonundan itibaren otelleri, gazinoları, bi dolduracak olanlar ye- ni yeni Sıtkı Yırcalılar, Esat Budakoğlular, Şem'i Er- günlerden başkaları olmayacaktır. Bu fırın bu ekmeği pişiriyor. Aralarından yeni yeni Osman Kavrakoğlu- ların, Samet Ağaoğluların, Mukerrem Sarolların çıka- cağını da bilmemiz lazım. O halde, tarih mutlaka te- kerrür mü edecek? n ki bu sualin cevabı hayırdır. Zira o Sıtkı aralar o Esat Mi o Şem'i Erginler ve Os- n Kavrakoğlular, Samet Ağaoğlular, Mukerrem Sa- rollar hiç de böyle olmayabilirlerdi. Türk tarihinin şan ve şeref dolu bir. in iki muktedir, iyi niyet dolu liderin idaresinde yazabilirlerdi. Düşünüyorum da. Ka- yarda ve Mendereste, yahut ikisinden sadece birinde iyi niyetin. İdealistliğin, kendilerine dünyanın en harikula- de kaderinin kapılarını açmış olan rejime, Demokrasiye AKİS, 17 EYLÜL 1962 inancın zerresi bulunsaydı D. P. Grupları o bildiğimiz Gruplar mı olurdu? Asla! On yıl içinde o iki lider şahsi- yetleriyle bir takım insanları ellerine almışlar, yuğur- muşlar, bir başka biçime sokmuşlardır. Bizde Gruplar, kim ne derse desin, lider takımının kalıbına me bugüne kadar kendilerini alamamışlardır, 1946 seçim- leri gibi tadsız hatıralar dolu bir seçimle kurulan 1946- 50 Meclisinin İnönünün sevkettiği istikamete gidebilece- gi hiç hayal edilebilir miydi? Ya, onun tam aksine, en de- mokratik tarzda kurulan ve Demokrasiyi pÜTÜZSÜZ ger- A ei milletçe oraya gönderildiğini müd- 1950-60 ı D. P. Grupları Bayar ve Menderesin ln elmas a bu kadar Sapıtabilir miydi? Liderler Grupları snlıkları yola itmekte, bizde asla müşkü- lata uğramadıkları içindir ki 1950 Mayısının sonunda başkenti dolduranlar, eğer liderleri adam çıksaydı ve- ya kendileri adam çıkmayan liderlerini değiştirme gücü- nü gösterebilselerdi şüphesiz Türkiyenin de, kendileri- nin de kaderi bambaşka olurdu Ekim ayı sonunun gün ışığına çıkaracağı küçük şehir avukatları, kasaba doktorları, ufa memurlar için bunun ibret alınarak tarafı bulunmaz olur mu? Açıkca anlaşılmıştır ki bu topraklar üzerinde hiç bir lider memleketin geri kuvvetlerine dayansa veya da- yandığını sansa da sağlam kuvvetlerin mukavemetini kıramıyor ve saatlerin yelkovanlarını ters istikamete çevirmeye muvaffak olamıyor. O halde, liderler için akıllılık, kendilerine tevdi edilen e ne olduğu- na evvelâ doğru bir teşhis koymak, sonra da hiç, ama hiç inhiraf etmemektir. Demokrasi Atatürk Devrimleri, Yassıadanın bir etmemesinin pek basit formülü bu dört kelime içinde gizlidir. Lider sapıttı mı, Ekim ayının getireceği yeni başkent sakinleri için bir kurtuluş yolu vardır: Onun peşinden gitmek değil, kendilerini doğru yolda yürü- tecek adamı derhal bulmak, şoförü bir an dahi tered- düt etmeden arabadan uşağı itivermek. Yassıadanın son günü, hatırıma gelen bunlar oldu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: