15 Ekim 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

15 Ekim 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KİTAPLAR Haydari Kampı (Themos m un romanı, çe- viren Nevzat Hatko, TE Kitabevi Yayınları, İml 1962, E; m Bası- mevi, 187 sayfa 500 İN Son günlerin aktüel konusu, faşizm ve komünizmdir. O kadar ki, ka- zara birinin başına sokaktan geçer- ken bir kiremit düşse, bir takım çev- reler suçu hemen birinin üstüne yıkı- yorlar. Adamına göre suçlu ya ko- münist oluyor, ya da faşist Hiç ka- bahati kendisinde arayan yok. "Ben duvarın bu kadar dibinden geçme- seydim, bu rüzgârlı havada zaten köhnemiş damın üzerinden bir kire- midin uçabileceğini düşünseydim" di- yen yok. Sokaktaki adam dahi artık sık sık komünist ve faşist (o kelimelerini kullanıyor. o Politikacılarımız (o eksik olmasınlar bu deyimleri manalarını kendileri de bilmeden, halka malet- tiler. Memleketimizde komünizm a- leyhine pek çok şey yazılmıştır. Bu konuda yalan yanlış herkes ( birşey- ler bildiğini ileri sürebilir. Bu, bir dereceye kadar da doğrudur. Ama komünizmin karşı ucu olan faşizm konusunda Türkiyede kimse doğru dürüst birşey bilmez. Dün, alman emperyalizminin, italyan emperyaliz- minin ana dayanağı olan faşizm, sâ- dece bazı aydınlarımızın dudakların- da fısıldanan bir il olmaktan öteye gitmezdi. Bugün de durum bundan pek farklı değil. Değil ama, sağda solda faşizm lâfı eskisine göre daha çokça ediliyor. Themos Kornaros bir Yunanlı ya- zardır. Yunanistanın alman işgali altında olduğu yıllarda alman emper- muştur. Kitabına adını verdiği Hay- dari Kampı, onun bu dersler sırasın- da çile çektiği bir kamptır. Ataç Ya- yınevi, Iİhemos Kornaros'un kitabını rak faşizmi öğrenebilirler. sapmıyor, dolayısıyla faşizmin bir siyasi dokt- rin olarak tarifini falan da yapmıyor. Sâdece bir olayı ve bu olayın kahra- manların anlatıyor. Siz bunları o- 26 kurken, biraz da şuur - altı bir se- zişle, faşizmi öğreniyorsunuz. Themos Kornaros romanını Napol- yon Sukacidis adlı bir kahramana a- damıştır. Napolyon aynı zamanda Haydari Kampı adlı kitabın da baş- kahramanıdır. Ama öyle, romancı muhayyilesinden doğmuş, alabildiği- ne şişirilmiş bir kahraman değil, Dü- pedüz gerçekçi, düpedüz yaşayıp öl- müş bir kahraman, Yedi yabancı dil biliyor, faşizm karsısında sol fikir- lere sahip ve bunları sonuna kadar savunan bir adam. Teşkilâtçı, daya- nıklı, etrafındakilere hemen kendisi- ni sevdiren bir kişi. (Etrafındakiler üzerinde öylesine geniş etki yaratı- yor ki, etrafındakiler, Haydarı Kam- pı sakinleri, ondan aldıkları güçle ölümü ile kepaze edebiliyorlar. Na- polyon Sukacidis romanın bir yerin- de şöyle diyor: "İnsanın gerçek gö- revi ömrünü üstünkörü ürdürmek değildir. İnsanın gerçek görev ö- bür insanların yanıbaşında onların içinde onlara yararlı olacak, onları daha ileriye, daha aydınlığa ogötür- meye yarıyacak, iyilik ve dürüstlük yolunda onlara engel olmayacak bir nitelikte ömrünü yaşayabilmektir. Ama bir savaşçı, bir toplum savaş- çısı, sâdece gerçek bir insan değildir. O, insanlığın ışığı, şavkı, açık seçik şuurudur, bir önderdir. Gerektiğin- de amansız, hele düşmana karşı çok amansız bir önder. Toplum savaşçısı insanlık değerinin bir bekçisi, yeni değerlerin kazanılması için yapılan savaşlarda bir öncü, bir siper eri- dir. Herşey başkaları için! İşte an- cak o zaman bir toplum savaşçısı dünya nimetlerinden başkaları ile birlikte (o hissesini, nasibini oOalmak hakkını kazanır. Bizim öbür savaşçıların da sevincidir. şadığımız bu hayat bize en büyü sevinci vermiştir! Kendimizi, insan oğlunun iyiliği, ilerlemesi için yapı- lan savaşın ilk saflarında (o sağlam arzulu, her an canını bile vermeğe hazır birer savaşçı olarak görebilme- nin büyük sevincini bağışlamıştır bi- ze kendi hayatımız. Yaşadığımız hayatın hakkını ver- miş sayabiliriz kendimizi. Bu haya- tın hiç bir eksik yanı kalmamıştır. Yarın celladın karşısına çıktığımız- da, infaz müfrezesinin karşısına di- zildiğimizde, insan oğluna (şimdiye kadar nasip olmamış yeni bir sevinç ve haz duyacağız. Görevimizi kesin olarak yapmış olmanın sevincini, kini. Hiç bir kimseye içimizi dökme- ye, hiç a şefaat istemeye ih- tiyacınız yoktu Evet, emen Kornaros'un kah- ramanı Napolyon işte bu adamdır. Bu adam ve bunun gibi daha pek çok insan, alman işgali altındaki Yuna- nistanda Haydari ve Merlin adlı kamplara kapatılmışlardır. Bu kamp- lar işkence kamplarıdır. 1943 yılın- da, işgal altında tuttukları (o Yuna- nistanda beklemedikleri bir direnişle karşılaşan almanların faşist eğitim görmüş askerlerinin, ajanlarının ya- pamıyacağı şey yoktur. Akla ne ge- lirse yapılacaktır. Haydari Kampın- da yazarın anlattıkları işte bu işken- celerdir. Bu işkenceler öylesine o kor- kunçtur ki, bırakın bu işkenceleri yazmayı bunları okumak dahi insa- nın içini titretmeğe yeter. Ama Na- polyon Sukacidis gibi bir insan o ve sevi ncimiz, Ya- üyük yanırlar. Dayanamayan ölür. namayan intihar eder. Ama sonuç, her zaman olduğu gibi, her zaman olaca- ğı gibi, faşizmin ölümü ile ortaya çı- kar. İçlerinde satılmışlar, (o kiralan- mışlar, içten vurucular, korkaklar, kalleşler, vatan hainleri vardır. Ama bunlar her yerde vardır ve bunlar her zaman cezalarını çekerler. o Diğerle- rinin çektiği ceza değildir. İnanmış insanlar inandıkları dâva yolunda başlarına gelen herşeyi, hatta ölümü bile mücazat değil, mükâfat olarak karşılarlar. İşte Themos Kornaros romanın- da bunu anlatıyor. Kitabı, özetlemek- te fayda yok. Okumak lâzım. Ham de mutlaka okumak lâzım. Okuma- dan ne dense faydasız. Okunduktan sonra ise bunun tesirinden o kurtul- mak kolay değil. AKİS, 15 EKİM 1962

Bu sayıdan diğer sayfalar: