23 Mart 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 34

23 Mart 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 34
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SPOR Tesisler Tenkitteki keramet Sporun altın yumurtlayan tavuğu TOTO'nun milyonlarının bir mi- rasyedi o fütursuzluğu içinde har- candığı hususu, larında defalarca belirtildi. lıktan, oprogramsızlıktan, düzensizlikten, tutumdaki likten şikâyet edildi ve suiistimali bile akla getiren davranışlardan ör- nekler verildi. Böylece AKİS, üze- rine düşen murakabe vazifesini yap- mağa çalıştı. AKİS'in bu gayretlerinin boşa gitmediği, geçirdiğimiz hafta içinde açıkça görüldü. Başbakan Yardım- cısı Ekrem Alican, Teşkilât sorum- lularını çağırıp, kendilerinden etraf- lı bilgi istedi. Bu arada, Tevfik Ar- tunun bir gazeteciye verdiği, Sarı- kamış Teleski işiyle ilgili beyanat ol- dukça ilginçtir. Tesisler Dairesi Baş- kanı: "— Biz bu işi 423 bin 700 lira- ya bir müteahhide ihale ettik. Son- ra, bu işlerden anlayan Federasyon Reisi geldi ve 'Bu iş yanlıştır, böy- le güzergâh olmaz' dedi. Biz de ne yapalım işe yüzde 20 ilâve edip, 506 bin 650 liraya çıkardık. Teleski yolunu da böylece yoluna koymuş olduk" demektedir. Beyanatın "Ne olur yâni, 400 küsur bin liralık bir işte 83 bin lira- lık bir hata çok mu?" demek iste- yen bir edası olduğu açıktır. Başba- nın dediğine göre, meğer bu sade- ce tesisatmış, istasyon binaları son- radan akla gelmişmiş ve işler kışa rastladığından -kendi tabiriyle-, "ha- liyle çatlamış"mış! Şimdi o havalar düzelince, firma tabii gereğini yapa- cak ve her şey yoluna girecekmiş! Tesisatı kabul oetmemek için orta- da bir sebep yokmuş!.. Artun, ayrıca pek acı bir itiraf- ta da bulunmuş ve şöyle demiştir: Ancak, halen dar bir kadro ile yalışmnla ve her yare ge- rektiği ozaman oulaşamamaktayız. İşlerimizde hatalar olabilir, kabul e- derim." Artun bunu söylerken, 19 Mayıs sahasındaki inşaatın, yanı başında bulunduğunu unutmaktadır. Elde, işlerin üstesinden gelecek, işleri çe- kip çevirecek, yapılanı kontrol ede- cek kalifiye bir kadro yokken, yan- gından mal kaçırma telâşı içinde, milyonları rastgele serpiştirmeyi ge- rektiren sebep nedir? Acaba ilgili- ler bu soruya ne cevap vereceklerdir? AKİS/34 KÖŞEDEN Yeni Keşif Vildan Âşir SAVAŞIR Galatasaray takımının İtalyadan büyük bir başarıyla döneceğini kimse üşünmemişti. Kendi çöplüğümüzde, kendimize en uygun şartlar için- de horozumuzun nasıl öttüğünü gördükten sonra daha beterinden bile korksak yeri vardı. Gittiler, 5-0 yenildiler ve mukadder olan da buldu, önemli olan bu değil, önemli olan. sporumuzun sevk ve idaresinden mesul kişilerin bu netice karşısındaki davranışlarıdır. Beden Terbiyesi Umum Müdürü ile Futbol Federasyonu Başkanının, boğulan insanların can kurtarana sarılmaları telâşı içinde bu neticeye tutunmaları ibret ve- ricidir. Hatırlayacaksınız, iki sorumlu kişi de İtalya maçının hemen ferdasın- da beyanatlar verdiler ve kısaca dediler ki, "Gördünüz ya, işte biz, işte İtalyan futbolu... Siz, daha önceleri alınmış parlak neticelere bakmayın, onlar besbelli tesadüftü... Bu böyle olmaz, çare bulmak lâzım. Hoca bul- mak lâzım, çalışmak lâzım!" Biz burada ne saydıkları, ne de saymadıkları "lâzım"lar üzerinde du- racağız. Bize sapa gelen, bunları işbaşına geldikleri gün bilmek ve ted- birlerini almak mevkiinde olan kimselerin bunca zaman sonra Sakaryanın bir türk ırmağı olduğunu keşfedip, "Biz size demedik mi ?" gururu içinde ortaya çıkmalarıdır. Yanlış teşhisten hareket etmenin hiç bir tedavide, hiç bir ümide yer koymadığı bu memlekette, binbir vesile ile binlerce defa söylenmiştir; Spor cinsinden işlerde sorumluluk yüklenenler, başarılı ohizmetin teme- linde dünü inkâr etmemenin ve emeğe emek katmanın bulunduğunu anla- malıdırlar. İhtisasa dayanan hizmetlerde ise sorumlular aksaklıkları, eksik- likleri, kusurları bilerek işbaşına gelirler ve yükün altına girdikleri gün plânlarını, programlarını hazırlayıp, tedbirlerini tatbike başlarlar. Ne var ki, sorumluluk koltuğuna yayılışla, onun yükünün altına giriş arasın- da fark oluyor ve insan koltuğa yayılınca, böyle lâflar ediyor orumuzun öyle gerçekleri var ve onlar öyle bilinen şeyler ki insan, sorumlu kişilerin düştüğü hafifliğe düşme korkusuyla, bunları tekrarla- süresi bu kadar, futbol maçı da 90 dakika oynanır gibi... --- etmiş de, iyi ve kaliteli bir maçta, bizde, topun 90 dakikalık bir süre içinde kaç dakika oyunda olduğunu, yani ayaklarda olduğunu, stop kro- nometre elde, ölçmüştük. İnanın, en iyi oyunda bu müddet 40 dakikayı bulamadı!.. Şimdi siz, bu 40 dakikayı oyunun hâdiselerine ve bu hâdise- leri de, kaleciler hariç, 20 kişiye bölün... Göreceksiniz ki adam başına düşen ferdi mücadele, koşu müddeti öyle korkunç ve dayanılmaz bir şey değildir ve üstelik aralıklıdır da... Bizim çocuklar daha bu takatin fika- rası! Kondisyon yok, form hiç yok, sporcu disiplini yok, çalışma yok... Kaç hoca varsa, o kadar sistem var ve sözüm ona o kadar taktik!.. Futbol- cu yetiştirme yolunda da tek çevrede tek gayret görülmemektedir. Kü- çük kulüp viraneden, ortanca kulüp küçük kulüpten, büyük kulüp ortan- cadan ve Federasyon da, armut piş ağzıma düş gibilerden futbolcu der- leyecek de, onbirini biraraya on defa getirmeden büyük işlere girişecek, tasvip, takdir bekliyecek!.. pla ayak münasebetlerindeki ustalık unsuru ile spor ve spor müca- delesi ne farkı görmeden ve açıkça adım komadan, onun gerek- tirdiği emekleri göze almadan, Sakaryanın bir türk ırmağı olduğunu keş- fetmek hiç bir netice vermiyecektir. Kaldı ki sorumlular, "Bulduk!" diye tedbir müjdelerken bile, hiç bir şey oyapamıyacaklarının peşin mazere- tini açıklarcasına, para bulma, anlaşma, imkân gibi şartlar sıralıyorlar!..

Bu sayıdan diğer sayfalar: