30 Mart 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

30 Mart 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

filmiyle altı defa aday gösterilen Greer Garson ise, ancak 1942 yılın- da muradına nail olabilmiştir. Norma Sherer de altı defa aday gösterilmişlerdendir. Ama, o da an- cak bir defa kazanabilmiştir. Aday gösterilip de hiç kazanamayan ve ü üzerine oyuncusu oCharlie Chaplin'dir. 1928 yılında"The Cir- cus" ve 1940 yılında da "The Great Dictator" ile armağana adaylığını koyan Chaplin, birincisinde Emil Jannings'in, ikincisinde de ames Stewart'ın karşısında gülünç bir yenilgiye uğramıştır. Rejisörler arasında aday göte rilme rakoru William Wyler'indir. Wyler, armağana dokuz defa katıl- mış, ama sadece iki filmiyle kazan- mıştır. Oysa, bir John Ford dört de- fa aday gösterilmiş ve dört defasın- da da büyük rahatlıkla armağan almıştır. İyi niyetin altındakiler başlangıçta sinema sanatını teşvik amacıyla kurulan Akademi Ar- mağanı Oscar, yıllar geçtikçe bu a- macından uzaklaşmış, eski ilgisini hem seyirciler, hem de yapıcılar a- rasmda. kaybetmiştir, Bir (o yerden sonra Akademi Armağanı, küçük politika oyunlarına âlet (edilmeye başlanmış, varılan sonuçlar tatmin- kâr olmaktan uzaklaşmıştır. Mese- la, bazı yıllarda öyle filmlere öyle armağanlar verilmdştir ki, armağa- nın armağanlığından şüpheye odü- şülmüştür. Bazı sosyal kaygılar da birçok gerçek o sanatçının hakkını yemiştir. Melodram filmlerinin teat- ral oyuncusu Emil Jannigs bir Chap- lin'e tercih edilmiş, "kara liste' ye alınmış yine bir çok senaryocu, o- uncu ve rejisör, armağandan uzak tutulmuşlardır. Bir film için armağan almak de- mek, dünyanın ilgisinin çekilmesi ve filmin satış fiyatının da gereğinden çok artması demektir. Dünya bası- nı, armağan kazanan filmden bah- setmekte, okurun ve dolayısıyla se- yircinin ilgisini çekmekte, filmin görülme (o şansını (o çoğaltmaktadır. Bunun farkına varan yapımcılar Os- car'ın peşine düştüler ve güç tutu- lan balık, kolaycacık tutuluveren, ucuz- balık durumuna getirildi. Sis- tem, çevreden ve dışardan çatlak seslerin yükseltilmemesi gayesiyle, armağanı, arada bir gerçek değeri olan filmlere -bu filmlerin (büyük çoğunluğunu ucuz bütçeli küçük, fakat sağlam filmler teşkil etmek- tedir- vermeyi de esas tuttu. Bugün ise Oscar, kör topal ve 1- kisi arası işleyen garip, güvenilme- yen bir çarkın armağanı sayılmak- tadır. U 1 Film seyrettim T. KAKINÇ Film: "The Horse Soldiers e Kahraman Süvariler" Rejisör: John Ford Senaryo: J> Lee Mahin ve Martin Rackin Fotoğraf Direktörü: William Clothier Oyuncuları John Wayne, William Holden, Costance Towers, Hott Gilr son, Anna Lee, Russel Simson. Renkli (Technicolor) bir United Artists (Amerikan) filmi Konu: Western filmlerinin büyük ustası John Ford'un bu yeni filmi “The Horse Soldiers - Kahraman Süvariler", Amerikanın İç savaşları sırasında Kuzeyli bir süvari birliğinin serüvenini hikâye ediyor. Albay Marlowe'un (J. Wayne) komutasındaki birlik. Güney topraklarına giriyor ve durmadan ilerliyor. Süvari birliğinde bir de doktor (W. Holden) var. Daha başlangıçta doktor ile komutan Marlowe çatışıyorlar ve bu çatış- ma film süresince devam ediyor. Niçin çatışıyorlar? Bu, ortalara doğru açıklanıyor. Ama oraya kadar çatışma pek sudan nedenlere dayandırı- lıyor. Hoş, sonradan acıklanan neden de seyirci için pek kandırıcı değil ya, neyse. Birlik, bir konak yerinde güneyli iki kadınla karşılaşıyor Kadınların birliğin hedefi üzerinde bilgi sahibi olmaları dolayısıyla, ko" mutan onları da yanına katıp savaş bölgesine birlikte götürüyor. Ford'a özgü, western filmlerinin bütün klâsik unsurları birbiri arkasına ortaya Çıkıyor, savaşlar oluyor, silâhlar patlıyor, Ford'un her filminde yenilme- ye mahküm kızılderililerin yerini bu defa da betbaht güneyliler alıyor. Senaryocuların araya sokuşturdukları gülünç bir aşk da -komutan Mar* lowe ile güneyli kadın Hannah arasında, pamuk ipliğine bağlanıp bıra- kılıyor. Oynıyanlar: Ford, eski filmlerinin sürekli oyuncularıyla "The Horan Soldiers an Süvariler'de yine bir araya gelmiştir: John Way* he, Hoot Gibson, Anna Lee vb. Hikâyenin dayanacak pek bir sağlam yeri olmadığından, çoğunlukla kahramanlar da havadadırlar. Kişiliği en belirgin şekilde çizilen, Komutan Mariowe'da John Wayne'dir. Han* nah'm Costance Towere*i, Doktor'un William Holden'ı ayakları yerden kesilmiş kişilerdir. Hela hırçın, inatçı ve güneyliden çok bir irlandalı kadına benzeyen Maureen O'Hara için biçilmiş kaftan Hannah'a Oosr tance Towers pek eğreti oturmuş. Beğendiğim: Ford, "The Horse Soldiers - Kahraman Süvariler** de ar. tık eski Ford değil. Yıpranmış, es Ama, bütüni bunlara karşılık, atat ustası olduğu Western koyboy filmi türünde yine sağlam bir yapıya, büyük bir sinema mimarisine sahip. İç savaş sırasında güneylilerin böl- gesine geçen bir süvari birliğinin yarı renkli serüvenini anlatan bu film» Ford üslübunun ve Ford kişiliğinin *eski, yenl-izlerüti taşımaktadır. Baş oyuncusu John Wayne, Ford'un değişmea, klâsik westem kahramanım», canlı örneği: İnatçı, dediği dedik, sert, fakat insancıl. Kısaca, o günlerin' yaşama ve toplum şartlarına uygun bir kişilik. / *The Horse Soldiers - Kahraman Süvariler"in ilgi çekici bolümü, ku- zeyli süvarileri oyalamak ve gelecek yedek kuvvetlere zaman kazandır- mak için güneylilerin, en büyüğü onbeş yaşında bulunan genç Harb Oku» lu öğrencilerini kuzeylilerin üserrne saldırtmalandır. Filmin bu bölümünde Ford mizahı bütün parıltısıyla ortaya çıkmaktadır. Western türünün eski ustası Ford. geleneğe sımsıkı bağlıdır. O guta» lerin, ya da o çağın gerçeğiyle uzak-yakın bir ilgisi yoktur. Hikâyesini, gelenek neyi gerektiriyorsa, nasıl olmam gerekiyorsa, ona uygun gelir tiriyor, işliyor. Bugüne kadar bütün westem filmlerinde topluluklarının trajik tartlar karşısındaki davranışlarını ele miştir. Süvari birliği bu topluluktur; iç savaş ise. bu topluluğa uygun “sarftır. Trajik an gelip çattığında topluluklar ve fertler (kendilerini tanımak, ne olduklarını anlamak için çaba göstermektedirler. Trajediyi hiç bir zaman trajedi olarak almayan, trajik olayların içinden mizahı bulup çıkartan Ford, zaman zaman güçsüzlüğe uğramaktadır. Uğramak* tadır ama, nasıl olsa bir yolunu bulup kendini de. filmini de kurtaraca- ğından emindir. Gerçekten öyle de olmaktadır. Çünkü Ford, ne de olsa, eski bir ustadır. AKİS /33

Bu sayıdan diğer sayfalar: