7 Mart 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

7 Mart 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

onları (o hafifletmekte, o bolluklar tam manasıile ortadan kalkmaktadır. Böy- lece mantolar da, şimdilik, tarihe ka- rışmaktadır. Yün gabardinler bu tip mantolar için biçilmiş kaftandır. Yalnız, bu ku- ru erkek kumaşı renk bakımından çok yumuşak, çok kadın olacak ve renkler, nötr renkler yerine sıcak, par- lak renkler veya iç açıcı pastel renkler kullanılacaktır. Bu arada tekrar mey- dana çıkan bir tip manto, çift dore düğmeli, cep kapaklı, asker tipi man- tolardır. 1964 modeli sveter 964 yılı başında sveter modası çok çe- şitli şekilde ortaya atılmıştı. e Darlar, bollar, kısalar, uzunlar aynı şekilde mevcuttu. Fakat 'iki ay içinde tutunan sveter belli oldu ve diğerlerinin pabu- cu derhal dama atıldı. 1964 yılı damgasını taşıyan sveter uzunca, fakat vücuda çok bitişik ola- rak örülmüş bir sveterdir, Kalçaların üstünde biten busveterin en büyük ö- zelliği, belden aşağıda takılan ince bir kemerle beraber kullanılmasıdır. İkin- ci önemi özellik, kolların çok yapışık ve kol evlerinin küçük ve hafifçe dü- şük olmasıdır. Yaka ise boynu boğma- makta ve boyun kemiklerini göstere- cek kadar açık ve yuvarlak örülmek- tedir. Bu yakanın etrafında gene bili- nen bir lâstik örgü band mevcuttur. Bu tip, vücuda yapışık, kemerli sveterler canlı renklerden, çilek renginden ve baharda hoşa gidecek, renklerden ya- pılmıştır. Fakat bunun siyahı da ger- çekten zevkli ve abiye olmakta, her yere gidebilmektedir. Baharda siyah rugan kemerle kullanılacak bu tip be- yaz bir sveter de abiye olacaktır. 1964 tipi sveter bazen tam spor ola- rak baştan başa lâstik örgüden yapıl- makta ve bir jüp-kilot üzerine giyil- mektedir, bazen de düz veya daha fan- tezi bir örgüden tercih edilmektedir. Spor da olsa, yaka, "aptal yaka" dedi- gimiz şekilde yuvarlak açıktır. KAVEL Hasan Hüseyin (Yeditepe Şiir Armağanı'nı aldı) Ataç Kitabevi, Ankara caddesi 45 - İstanbul Gecekondu Ağaları üzyılların bize getirdiği bir "toprak ağaları" dâvamız var. Türk aydınının ve memleketsever politikacının bu dâvaya, elini kolunu bağlıyarak, se- yirci kaldığını söylemek mümkün değildir. Topraksızları ve emekçiyi sömü- ren ağa zihniyeti ortadan kaldırılmadıkça kalkınmamızın gerçekleşemiye- ceği artık türk toplumunun şuuruna iyice yerleşmiştir. Son mukavemet çıkarcılardan gelmektedir ve m surette kırılacaktır. Ama yerleşmiş ağalıkları kaldırmaya, emek hakkını istismar hakkının üstüne çıkarmaya çalışırken, yeni ağaların türediği ve bunların başka bir sahada, emekçiyi alabildiğine sömürdüğü bir gerçektir. Bunlar büyük şehirlerimizin etrafta- da âdeta barikat kuran gecekondu ağalandır. Gecekonduya su götürüyoruz, gecekonduya elektrik veriyoruz. Gece- kondunun yolunu yapıp, otobüsünü işletiyoruz. Gecekonduyu meşru hale getiren kanunlar çıkartıyoruz. Gecekondu mahallerinde okul açıp, gecekon- du bakkalının faaliyetini kolaylaştıracak kararnameler düşünüyoruz. Elbet te ki gecekonduya yerleşmiş ailenin çocuğunu okulsuz bırakamayız, elbette ki gecekondu halkının mikropla suyu içip, çamurda yürümesine, karanlıkta kalıp büsbütün sefil olmasına göz yumama; büyük sosyal ve ekonomik olayın 1 numaralı istismarcısına, gecekondu ağasına karşı da il- gisiz kalamayız. Bundan altı ay evvelime kadar bilinen rakkamlara göre Türkiyede 240 bini aşkın gecekondu vardır. Bu gecekondularda 1 milyon 200 binden fazla vatandaş barınmaktadır. Bunların 90 bini 500 bin nüfusla İstanbulda, 70 bini 335 bin nüfusla Ankarada, 15 bini 120 bin nüfusla İzmirde, 4 bin 200ü 15 bin nüfusla Bursada bulunmaktadır. Bunların dışında Adana, Samsun, Urfa, Zonguldak gibi bazı dilerde toplamı 61 bini bulan gecekondu vardır. Bunlar resmi rakkamlardır. Bunların bugüne kadar çok fazla arttığı, özel- likle son mahalli seçimlerde seri halinde gecekondu yapıldığı bilinmektedir. Gecekondu yapmak bugün Türkiyede en fazla para getiren bir ticaret olmuştur. Ankara Belediyesinin 8 hin 44 gecekondu üzerinde yaptığı arat- tırma, bunların yalnız 214 sahibi olduğunu göstermiştir. Yani 214 kişi ya kendisine ait olan, ya da hazineye veya özel kişilere ait olup da zaptettiği araziye tenekeden, sandıktan, topraktan en ilkel bir şekilde, bütün sağlık şartlarından yoksun barınaklar inşa ettirmiş ve bunları göz göz, en azından 80'er liraya kiraya vermiştir. | Bugünkü durumda, gecekondu yaptırmak apartıman yaptırmaktan çok daha kârlı bir iştir ve sözü edilir sermaye de istememekte, yalnız biraz hüner ve iş bilmeye bağlı bulunmaktadır. Bana, Kibar Ağa lâkabiyle tanınmış bir ağa gösterdiler. Özel kişiye ait arsaları zaptetmiş, arsa sahibini kendi mıntıkasına sokmuyor ve kendisi gibi civarda gecekondu yapmak istiyenlerden de haraç alıyor. Evleri, kam- yonları, taksileri... Neleri yok ki bu bu Kibar Ağanın!.. Ankaranın gecekondu mahallerini kısmen gezdim. Hepsini dolaşmak aylar sürer. Buralar, kendi kanunlarına sahip bambaşka bir âlem... Sakin- leri, kibar ağaların yaptırdıkları bu barınaklara güvenerek büyük şehre göç etmişler, şimdi aç oturup, kira ödüyorlar. Ama umutları var: birgün birkaç kuruş sahibi olunca bir arsa zaptedip, ev sahibi olmak umudu Birkaç yıldır ortaya atılan “sosyal mesken inşaası" henüz olumlu bir safhaya girmiş değildir. Hükümetin büyük şehirler etrafında peyk şehirler kı e sanayi mıntıkalarını şehir haricine taşıyarak gecekonduyu ön- lemek projesi de çok zamaan muhtaçtır. Bu zaman zarfında kibar ağalar bü- yük şehirleri tam mânasile saracaklardır. İlk tedbir, Belediyenin fakir hal- ka arsa göstermesi ve burada bir plân dahilinde ev yapmalarına müsaade etmesidir. Belediye hizmetlerini bu mıntıkalara götürmek de halkı bura- lara çekecektir. Ağanın bir çeşidiyle değdi ,onu doğuran her yeni imkân ve zihniyetle, zamanında savaşmak lâzımdır. Jale CANDAN AKİS/27

Bu sayıdan diğer sayfalar: