17 Nisan 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

17 Nisan 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN Kararımız Keers adasının tamamı, hatta bir parçası üzerinde Tür- kiyenin hiç zaman gözü olmamıştır. Kıbrıs ada- sında Türkiyeyi iki esas ilgilendirmiştir: Ada Türkiyenin güvenliğini tehlikeye sokmasın ve Adadaki türk cemaat haklarına sahip olarak yaşasın. Kibrisin bir ingiliz kolo- nisi olarak kalman bu iki hususu sağladığı için» Türki- ye Lozanda Adanın 1960'a kadar süregelen statüsünü ka- bul etmiştir Türkiyenin bunda yanılmadıgı, kat esnasında meydana çıkmıştır. Kıbrıslı türkler ezil- memişlerdir ve Âda, İkinci Dünya Harbinin Müttefikler için en Zor olduğu devrede bile el değiştirmediği için Tür- kiyenin Akdeniz kapıları açık kalmıştır. Küçük Yunanis- otuzbeş yıllık tatbi- tanı bir hamlede siliveren Hitler orduları Giriti kolay- lıkla aldıkları halde ingilizlerin savundukları Kıbrısa uzanmayı tehlikeli bulmuşlardır. Kibrisin statüsü, kolonilerin tamamile gözden düş- tüğü İkinci Dünya Harbinden sonraki devrede tartışma konusu olmuştur. Kıbrısı İngilizler bizden almışlardır. Kıbrıs Anadolunun tabii bir parçasıdır. £ Kıbrıs hiç bir vakit yunan olmamıştır. Bu bakımdan, ingilizlerin Ada- dan ayrılmaları saati çaldığında Kıbrısın bize iadesi ge- rekirdi. Fakat bir yandan Türkiyenin hatalı nüfus poli- tikası yüzünden Kıbrıstaki türklerin durmadan azalması, rumların ise durmadan çoğalması neticesi Adada bir rum ekseriyetin teşekkül etmiş bulunması, diğer taraf- tan yunanlıların tarihe geçmiş arsızlıkları ortaya yeni bir talip çıkarmıştır: Yunanistan Yunanistan kendine has usullerle gürültü patırdı ko- parıp Kıbrısı istediği zaman Türkiye bir devre umursa- mazlık içinde kalmıştır. Yunanistanla dostluğa büyük önem veren Ankara Hükümeti ingilizlerin Adadan çıkıp gitmeyecekleri yolunda bir hatalı teşhis Mi durum böyle olduğuna göre Atina ile boşuna bozuşm isteme- miştir. Ankara Hükümeti ancak 1955 nda ayılmış, Yunanistanın niyetinin bozuk olduğunu farketmiş, lizlerin de kalıcı degil, gidici olduklarını anlamıştır. O zaman "Ya Taksim, ya ölüm" diye başlayan politika 1960'da, bugünkü statüsüyle Kıbrıs Devletinin Türkiye ve Yunanistan arasındaki bir anlaşmayla doğması şeklin- de neticelenmiştir. Şimdi bu statü tartışma konusudur. Türkiye "Aralık hadiseleri" ile acılan kanlı devre- de de milli hudutları dışındaki toprak parçalarının pe- şinde olmadığını göstermiştir. Bizim bütün gayretimiz ne olmuştur? Demişizdir ki: «Anayasa tatbik edilsin" nun tatbik edilemiyeceği, eski sistemin artık geri geleme- yeceği anlaşıldığında başka bir makül tez ileri sürmü- şüzdür: "Kıbrısa federal bir devlet statüsü verilsin." Bu iki teklif üzerinde de, hadiselerin başında ve or- tasında bir müzakere açmak kabil bulunmaktaydı. Tür- kiye ve Yunanistan iyi niyetle, hem devletin işlemesine imkân verecek, hem de türk cemaatin haklarını emniyet altına alacak bir formülde mutabakata varabilirler ve bu- nu Adadaki iki topluluğa kabul ettirebilirlerdi. Fakat ha- diseler bu safhayı geçmiştir. Hemen bütün kartların ma- sa üzerine konulduğu bugün Türkiye için ne Anayasanın işletilmesi, ne bir federal devlet sistemine gidilmesi ba- ingi- İÇİNDEN Verilmiştir Metin TOKER his konusudur. Türkiye Cumhuriyetinin güvenliği ve Kıb- rıstaki türk cemaatin hayatı bir tek hal çaresi bırakmak- tadır: Taksim! Adanın statüsü ancak Taksimin kabulü suretiyle de- giştirilebilir. Türkiye Cumhuriyetinin iç ve dış güvenliği- ni korumakla görevli Türk Silâhlı Kuvvetleri, Kıbrıs üzerinde milletlerarası anlaşmalarla sahip olduğumuz hakları bu istikamette kullanmak gücüne sahiptirler. Şerefli bir milletin şerefli bir ordusunun, "politika yo-, luyla fetih" sevdasına kapılmış olanların karşısına silâh- larıyla dikilmeyeceğini sanmak için deli olmak lâzımdır. Yunanlılar bir defa, böyle bir "politika yoluyla fetih"i İz- mirde denemişler, silâhlar konuşunca denize dökülmüş- lerdir. Şimdi düşmanlarımızın teşvikinden ve maalesef dostlarımızın müsamahasından cesaret alarak hiç bir zaman yunan olmamış, üzerinde yüzbin türkün yaşadığı bir adayı bayraklarının gölgesi altına sokabileceklerini sa- nıyorlar. Papandreunun ellenizminin âkibeti, Venizelosun ellenizminin akıbetinden zerrece farklı olmayacaktır. Amerika için meselenin, Kibrisin komünist ele geç- memesi olduğunu anlıyoruz. Kıbrısın, bir müstakil devlet olarak güven vermeyeceğinden de eminiz. Komünistlerin, hatta Makariosun her an tehlikeli oyunlara girişebileceği- ni görüyoruz. Türkiyenin oTaksimden başka hiç bir tezi artık kabul esmeyeceği bir noktaya gelmiş bulunması, Amerika gibi bizim de bu teşhisleri koymuş olmamızın ne- ticesidir. Ama. komünist ele geçmesin diye Adayı tutup Yunanistana katmak hiç kimseyi hiç bir yere götürmeye- cektir. Zira Türkiye Cumhuriyeti, türk milleti bu haysi- Yi li asla kabul etmeyecektir. Adadaki türkler kadar vurulacaklardır ve Türk Silâhlı Kuvvetleri l yardımsız bırakmıyacaktır. Yeşil Hat bugün bu kuvvetlerin mânevi teminatı altındadır. Yarın, gerekirse, türk miğferleri o hattın üzerinde fiilen görev alacaklar- dır. Her şey gösteriyor ki Makariosun deliliği, Yunanis- tanın anlayışsızlığı, katliam karsısında Birleşmiş Millet- ler Kuvwvetlerinin tesirsizliği şu fili durumu yaratacaktır: Türk askerleri, tür atini yok edilmekten kurtarmak için milletlerarası anlaşmaların Türkiyeye verdiği sarih haklan kullanarak Adaya çıkacaklar ve Yeşil Battı tu- tacaklardır. Yunan ordusu da öteki taraftan gelecek ve hattın öbür tarafına yerleşecektir. Bu. nanistan arasında yeni bir hudut demektir. nistanla hududumu? hep olmuştur ve bundan hiç kimse sarar görmemiştir. Bu ayni zamanda, üzerinde bir Kıb- rs milleti değil, türkler ve yunanlılar yaşayan Ada için Self - Determination hakkının en sarih kullanılma şekli- ni de teşkil edecektir. Mahalli Kıbrıs faciasının çok daha büyük çapta bir faciaya çevrilmeden ve bütün dünyayı rahat ettirecek tarzda bitirilmesinin tek yolu artık budur. Fiili durumun teessüs oOetmesinden sonra politikacılar meselenin politik yönlerini kolaylıkla halledebilirler. Za- ten bu. onların mesleğidir. Yeşil Hat üzerinde türk askerinin ilk ateşi açmayaca- ğından herkes emin olabilir. Ama kendisine ateş açıtır- sa, ah. bugünkü ruh haleti içinde Mehmetçik bunu öyle şerefle, zi şevkle, öylesine "Allah! Allah!" diyerek iade edecektir ki.

Bu sayıdan diğer sayfalar: