18 Aralık 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

18 Aralık 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yaptıklarını kurala aykırı (o bulmaya başladılar. Kusur yalnız De Mille'de değildi; ona bakarak başka (Holiy- wood'lu sömürme tacirleri de aynı yo- lu tutmuşlardı. Ama De Mille gibi kurnaz ve işinin ehli (oolmadıkların- dan açık veriyorlar, giderek daha çok göze batıyorlardı. Hollywood, yaşlı ka- dınların, din adamlarının ve ahlâk ko ruyucularının Oo saldırılarından Oo kur- tulmak için kendi kendini sansür et- meyi düşündü ve PTT Bakanı Willis Hays, Hollywoocd 'uların kurdukları sansür kurulunun başına getirildi. Yeni kurulan sansür ilkelerine gö re De Mille'in eli kolu bağlanıyordu. Şimdiye kadar denediği bütün sömür me konuları sansürce ya oyasaklan- mış ,ya da sömürmeye gelmeyecek bi- çimde sınırlandırılmıştı. De Mille, bu- nun da kolayım buldu. Sonradan ken disinin de açıkladığı gibi, her elli say fasından" bir senaryo çıkarabilecek kut sal kitaba el attı: Tevrat, cinsel ko- nulara gereğinden çok yer ayırmaktay dı. Savaş sonrasının toplum değişme- lerinden yararlanarak çevrilen "Dont Chance Your Husband-Kocanızı De- giştirmeyiniz" (1918), "Male- And Fe- male-Erkek ve Dişi" (1919) "Why Chance Your Wife-Karınızı Niçin De giştiriyorsunuz?". "Forbidden o Fruit- Yasak Meyve" ve "Adam's Rib-Ade- min Uyluk Kemiği" filmleri, konula- rını bütünüyle kutsal kitaplardan a- lan "The Ten Commandments - On Emir", 'The King of the Kings - Haz reti İsanın Hayatı", "The Sign of Cross-Haç İşareti", "Cleopatra" ve "The Crudades - Haçlı Seferleri" ile yer değiştirdiler; Böylece De o Mille, hem eski işini sürdürüyor, hem yaşlı kadınların, din adamlarının, dernek- lerimin ve ahlâk koruyucularının ogö- nüllerini hoş ediyordu. Kutsal kitap- ların hikâyelerinden aktarılan filmle- rinde De Mille, yatak odası sahneleri, çıplak kadın vücudu gösterileri (o ve kadın - erkek arasındaki cinsel iliş- kilerle yine (o bildiğini ookumaktaydı. Muarızlarının ağzına çaldığı bir par- mak bal, dinin sinema yoluyla yayıl- masını sağlamaktı. Kutsal kitap taciri Kutsal kitap hikâyelerinin yanısıra De Mille, -bu filmlerle sinemaya getirdiği spectacle örneklerini (o başka filmlerde de uygulamaktan geri okal- madı. Binlerce kişilik kalabalık, göz- AKİS, 18 ARALİK 1964 boyayıcı sahneler düzenliyor, her çe- şitten onuyu bu ilkeye uygun işli- yordu. "The Buccaneer - Kara Kor- san" bu türden bir korsan filmi, "The Plainsman - Maceralar Kralı", "Uni- on Pacific - Atlas Ekspresi", "North- west Mountain Poliçe - Atlı Kahra- manlar" yine ayni türün westerm bi- çimindeki ( filmlerindendir. De Mille, kutsal kitap kadar yay- gın olmamakla birlikte, çevireceği filmlerin konularının ya çok o yaygın best-seller'den olmasına, ya da ame- rikan tarihinde yer alan olaylardan seçilmesine dikkat ediyordu. o Kala- balık oyuncu kadrosundaki O kişilerin büyük çoğunluğu, star sisteminin Ön ünlü yıldızlarından seçilmeydi. — 1941 ve 1956 yıllarında De Mille, altı film daha yaptı. Ama artık yorgundu, tü- kenmekte olduğunu yavaş yavaş ka- bulleniyordu da... De Mille, sinemaya gelen her ye- niliğe kapılarını açan bir rejisördür. Renkse renk, teknikse teknik, boyut- sa boyut... "The Wild Winds - Vahşi Rüzgârlar Önünde", deniz insanları- nın serüvenini: "The Story of Dr. Wassell - Kahraman Dr. Wasselli', Uzak Doğuda insanlık adına savaşan bir doktorun hayat hikâyesini; "Un- conguered - Mağlüp Edilemeyenler", kuruluş yıllarının Amerikasını; "Sam son And Dalilah, - Samson ve Dalila" yine eski günlerin kutsal kitaptan ak- (AKİS — 1405) SİNEMA tarılma bir aşk hikâyesini; "The Gre atest Show on Earth - Harikalar Sir- ki", büyüklerle küçükler için düzen- lenmiş sirk oeğlencelerim, otuzüç yıl sonra yeniden yapımındaki "The Ten Commandments - On Emir" de de Musayı anlatmaktadır. Yapıldığından ancak onbir yıl son ra yurdumuza getirilen "On Emir", kötü bir De Mille filmidir. e Üçbuçuk saatlik bir süre içinde De Mille, incir çekirdeğini doldurmayan bir (o kutsal kitap hikâyesini, çağımızın Oo uyanık insanına anlatmaya çalışmakta (o ve bu arada da seyircisini bir çeşit uyur -insan saymaktadır. Gtetirticiler, anlaşmaları gereğin- ce liste zorunluğu "On Emir" i almış olabilirler. Fakat üzerinden onbir yıl gibi,uzun bir süre geçmiş olan ve bü- tün dünya vizyonunu tamamlamış bu- lunan böyle bir filme ikiyüzbin türk lirasının ötesinde bir ödeme yapılmış olması ve döviz çeşmesinin ardına ka dar açılması gariptir. Üstelik, De Mil- le'in bu filmi buram buram din pro- pagandası kokmaktadır. Bu memle- ketin döviz kaynaklarım ellerinde tu- tanlar, bu çeşit bir filme döviz öden- mesine nasıl izin vermişlerdir? o Yine» bu, memlekette yerli filmlerin sansür kuruluna bakarak daha uyanık, daha aydın kişiler sanılan yabancı filmler sansür kurulu üyeleri bu filmi (o gör- memişler midir? Görmüşlerse, yurda sokulmasına ve gösterilmesine nasıl izin vermişlerdir? Yeri geldiği zaman döviz konusunda ortalığı tozu dumana katan ilgilililer, bu kadar büyük bir meblâğın göz göre göre yurt dışına çıkmasına seslerini nasıl olur da çı- karmazlar? Bu konuda en az ilgililer kadar hassas ve titiz olan aydın basın acaba niçin susmaktadır? Bu yurdun böyle bir De Mille fil- mine verecek - daha doğrusu bir ka- lemde sokağa atacak - dövizi yoktur. Bu böylece bilinmediği ve (üzerinde durulmadığı takdirde, yurdumuza bu nitelikte daha çok film girecek ve bin güçlükle elde edilmiş dövizlerimiz bir hiç uğruna hovardaca çarçur edile- cektir. Peki, sonra ne olacaktır? o Tabii, hiçbir şey!... Dizler dövülecek ve giden dövizler ardından âh-ü vah edi- lecektir. Çünkü geleneğimiz de budur, göreneğimiz de... 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: