13 Kasım 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

13 Kasım 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SOSYAL HAYAT Eğitim Can, boğazdan geçer Spiker yüksek sesle, hiç durmadan: ,ön sıralara geçinizi Lütfen, arada boşluk bırakmayınız! Herkes sıraya uymazsa, misafirlerin hepsine birden ,muntazam şekilde yemek yedirmek mümkün olamıya- caktır" diyor ve biraz sonra, aşağı yukarı aynı sözleri tekrar ediyor- du. Ama misafirler gine de, ellerinde tepsiler, aynı hatayı işliyorlar .servis yapılan yere en yakın masaya ve- ya bir ahbabın yanına, sıraya bak madan, oturuveriyorlardı. Spiker gibi, yanlarındaki genç mihmandar- lar da bazen, sıkılarak, misafirlere sırayı ikaz. ediyorlardı. Bir öğret- men, yanındaki misafire döndü ve gülerek: "— Vallahi, biz öğrencilerle bile bu kadar sıkıntı çekmiyoruz" diye şakalaştı. Olay önceki haftanın sonunda, Ankara Kolejinin yeni açılan self servis yemekhanelerinde geçti. İ- dare, i tesisleri ailelere gös- için büyük bir "öğrenci yemeği ziyafeti" düzenlemişti. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında An- kara halkının takdirini kazanan Ko- le Bandosunu okulun avlusunda velilere takdim eden Kolej Müdürü Burhan Göksel, bu konuda ilginç bir konuşma yaptı ve şöyle dedi: "— Çocukların iyi yemek yeme- leri, muntazam yemek yemeleri, bes- lenmeleri bakımından önemli oldu- gu gibi, eğitim bakımından da bü- yük bir önem taşımaktadır. Çün- kü çocuklara, muntazam yemek, tertipli yemek ve sıhhi yemek yemek alışkanlığım aşılamak, Ankara Ko- leji idarecilerinin anlayışına göre, eğitimin önemli bir parçasını teşkil etmektedir." Kolejin bu konuda iddialı oldu- gunu sözlerine ekliyen Müdür Bur- han Göksel ,sözlerine şöyle devam etti: " — Türk mutfağı eşsizdir ama, türk mutfağının bugünün beslenme bilgisine daha uygun bir şekilde, ye- ni baştan ele alınması meselesi de, hiç şüphe yoktur ki, okuldan eve gidecek ve genç kuşaklar, çocukken edinecekleri iyi alışkanlıkları ile bu- nun öncülüğünü yapacaklardır." Öğrenci adedi 5 bin 500 olan An- kara Kolejinin, binlerce çocuğa ra- 13 Kasım 1965 hatça yemek yeme imkânım vere- cek olan bu yeni tesisleri, çocukla- rın kendi kendilerine rahatça ye- mek yeme servisi yapmalarım sağ- lamakla kalmıyacak, onların, beslen- me uzmanları tarafından hazırlan- mış yemek üstelerine göre beslen- melerini de mümkün kılacaktır. Ço- cukların, muntazam bir sofraya kız-erkek beraberce oturup, bera- berce ve güle-konuşa yemek yeme- leri sosyal oOhayat bakımından da ayrıca eğitici bir değer taşımakta- dır. Büyükler ve küçükler Bu vesile ile bir meseleye daha dokunan Müdür Göksel, çocukla- rın kooperatif halde, işbirliğine 6- nem vererek yetişmelerinin toplu- mumuz için taşıdığı önemi de be- lirtti. Bando ve Boru takımı gine bu eğitimci gözle kurulmuş, okulda açılan muhtelif sanat kolları ve fa- aliyetler hep bu yüzden düşünül- müştür. Misafirleri (okapıda (öğrenciler karşılıyor, onlara yol gösteriyorlar- dı. Her öğrenci, yemeğin sonuna ka- dar bir aileye ev sahipliği etti, ye- mek masasına beraber oturdu. Böy- lece aileler, kendi çocuklarından başka bir çocuğun da okul mesele- leri hakkında neler düşündüğünü öğrenme fırsatını buldular. Hele büyüklerin, tıpkı küçükler gibi, sı- ra kollamadan yer kapma merakla- rı, kendilerini küçüklere çok yakın- laştırmıştı. Bazı gençler, kendileri- ni tutamıyarak, kıskıs gülüyorlar- dı. Kimbilir, belki de eğitimin püf noktası burada gizli kalan şeydir! Moda İstanbuldan bir hava Önçeki haftanın başlarında Pazar- tesi günü, İstanbul Butiğin An- HERKES kara Palas salonlarında "Sakatlar Rehabilitasyon Derneği" yararına düzenlediği defile, Türkiyede hazır elbisecilik sanatının ne kadar iler- lemiş olduğunu, halk tarafından ne kadar çok tutulduğunu bir kere da- ha ispat etti. Kâmuran Cemalin bü- yük bir zevkle hazırladığı elbiseler, mantolar ve ayyörler hem pratik ve şık, hem de mkün mertebe ucuzdu. Üstelik b an bü- tün özelliklerini de elyandl, Man- tolar daha ziyade, vücuda yakın bi- çilmiş, redingot tipi (omantolardı. Gençkızlar için "öksüz çocuk" man- zarası arzeden, fakat o nispette tu- tunan "Silvy Vartan" mantoları dik- kati çekiyordu. Tayyörler gine bu yılın modasına uygun olarak, uzun ceketli, bol düğmeli, spor görünüş- lü, faka ten ağır yerlere gidebile- cek şekilde kaliteliydi. Elbiseler ise çoğunlukla gine vücuda yakın bi- çilmiş, eteklere doğru evaze pren- ses biçimi tam kolsuz, ince detaylar- la zenginlik kazanmış, çok sade el- biselerdi, İçlerinde birkaç tane de belden kesiklisi vardı. Bunlar, yıl- lardanberi terkedilmiş bir eski gö- rünüşün yeni öncüleri olarak tekrar piyasaya çıktı, eski günleri hatırla- yan birçok başkentli hanımın hay- ranlığım çekti. Takım kıyafetler Kamuran Cemalin İzmir caddesin- deki İstanbul Butiği, defilenin ertesi günü, sabahın erken saatle- rinden itibaren dolup taşmaya baş- ladı. Çalışan bir kadın, Kâmuran Cemali sabahleyin sabahlığı ile ya- kaladı ve: "— Öyle bir kıyafet istiyorum ki, hem büroda, hem bürodan çıkınca bir yemekte; hem kokteylde, hem de gece giyinebileyim" dedi. Kâmuran Cemal, çalışan ve çok faal hayatı olan bu genç kadına si- yah bir yünlü elbise ceket takımı verdi. Elbisenin beden kısmı, kah- verengi yün dantelden yapılmıştı. Tam kolsuzdu, eteğe yapışık olarak ve biraz düşükçe dikilmişti. Ceket giyildiği zaman, bluzun yakası şık bir eşarp hissi veriyordu. * Gine çalışan bir başka kadın, manto hissi veren kahverengi spor tayyörü seçmişti. Ama, spor tayyö- rün belde kemerle biten ceketi çı- karılınca ,eteğe yapışık olarak dikil- miş, tok jerseden yapılmış koyu ye- şil bluzu, kıyafete giyimli bir hal veriyordu. Çok değişik, yarı spor ya- rı fantezi tweed mantoların içinden giyilen tam kolsuz döpiyes elbisele- re gelince, bunlar da çok şık, atik- tetik ve pratikti. Meselâ beyaz kürk yakalı, grili-beyazlı kalın bir tweed 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: