18 Aralık 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

18 Aralık 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yalan! Ama, kim söylüyor? Başbakan Süleyman Demirel şu anda vahim bir şüp- henin altında bulunuyor. Bu bir isnat, bir itham değildir. Hadiselere tamamile objektif bakılınca ta- bii olarak doğan bir şüphedir. Kara Kuwvetleri Komutanı Milli Savunma Ba- kanına bir mektup yazmıştır, bu mektubu Milli Sa- vunma Bakanı Başbakana duyurmuştur. Mektup, Demirelin şu anda en gayretli olan bir gazetecisi tara- fından, Demirelin A.P. içindeki başlıca rakibi Saa- dettin Bilgiçi hedef tutarak basına aktarılmıştır." Ce- mal Turalın mektubundan tırnak içinde alınan tek kısım ise şudur: "Bu filler siyasi suç değildir. Devletin silâhı ile harekete geçilmiş, kumandanlarla- devlet idaresine silâh ile müdahale edilmiştir" İlk cümleyle Kara Kuvvetleri Komutanına söyle- ülmek istenilen husus, siyasi suçların atfedilebilece- ğidir. İkinci cümlenin, 27 Mayıs düşmanlarının elinde nasıl kullanılabileceğini tahmin etmek için kâhin ol- maya lüzum yoktur. Bu mektubu, Demirelin şu andaki en gayretli gazetecisine kim vermiştir? Sorunun cevabı kesin olarak açıklanmadıkça ve suçlunun adı bildirilmedik- çe bir şüphe, derece derece, Demirelin, Topaloğlunun ve Turalın üzerinde kalacaktır. - Hiç bir mantık mek- tubun, Demirelin gazetecisine Tural tarafından veril- diğini kolay kabul edemeyeceğine göre Hükümetin iki mensubunu bu durumdan Başbakanın "Yalan! Büyük yalan!" gibi yuvarlak lâfları kurtaramaz. Dev- letin Silâhlı Kuvvetleri bünyesinde, hem de en yük- sek seviyede cereyan etmiş, demek ki askeri bir sır mahiyetindeki bu hadesinin nasıl sızdığının kesin olarak tesbiti memleketin güvenliğiyle ilgili bir gö- revdir. Eğer şimdi, her şey bu kadar ucuz sızıyorsa ve bundan sonra hep böyle sızacaksa, bu, son. dere- ce tehlikeli bir durumdur. Demirelin üzerindeki şüphenin bir başka sebebi, hadiseyi son derece hafife alması, bunu "Hükümet- teki günlük 4-5 milyon yazışmadan biri" saymasıdır. ve arkadaşları -bilhassa Bilgehan- bu tâyinlerin, Mehmet Turgutun is- settirmemektedir. Belki bu az ciddi teşhis, Başbakanın, mektuptan ka- sıtsız, lâf arasında, kendi gazetecisine bahsetmesi neticesini vermiştir. Belki tefsir, Demirelin bu gaze- tecisine aittir. Gazeteci elbette, duyduğu ve haber saydığı ipucunu takip gdecektir. Hadisede, kabahatli ir tek kimse yoksa, bu gazetecidir. Zira onun yaptığı, -Demirelin kullandığı tâbirle- "batılı jJurna- Ilzm"dir. takdirde kasıtsız hata, bu yazışmanın ö- nemini kavramamış olan Demirele aittir. Nitekim haberi yayan gazete de bunu '4-5 milyon yazışmadan biri" addetmemiştir ki büyük manşetini bir baştan ötekine bu mektuba ayırmıştır. Fakat bu masum teşhis o hatasının açıklanması lâzımdır. O takdirde, Başbakan için, nihayet "Yeni- dir. İlerde daha doğru teşhisleri olacaktır" denilir ve mesele biter. Böyle bir durum yoktur. Aksine, aydınlatılması gereken hususlar vardır. Bir defa, mektup Kara Kuvvetlerinin numaralı, Komutam tarafından im- zalanmış bir yazısı mıdır, yoksa Cemal Turalın Milli Savunma Bakanına, bir yurt konusunda kendi görü- şünü bildiren özel mektubu mudur? İkincisi, bu mektubun metni nedir? Şimdiye ka- dar bütün tefsirler, Demirelin ogazetecisinin açıkla- mayı münasip gördüğü bir kısmı üzerinde yapılmak- tadır. Bununla, Saadettin Bilgiç kadar, bir çok kim- senin işine gelmediği bilinen Cemal Tural gibi bir komutanın yıpratılması istenildiği tahmini bizzat Cumhurbaşkanı tarafından ortaya atılmıştır. Mektubun mahiyetinin ve metninin bilinmesi meselenin aydınlatılmasının ilk adımıdır. Bu, yazış- manın kimlerin elinden geçtiğini de ortaya koyacak- tır. Hadisenin önemine, Başbakan Demirel bari bu sefer hatalı teşhis koymamalı ve işin "Tahkikat ya- piyoruz. Sonucu aldığımız zaman eğer açıklanabile- cek bir husus olursa söyleriz" demekle geçiştirilebi- leceğini sanıyorsa bu hayalinden hemen uyanmalıdır. ira, hadisenin temelinde nenin yattığı farkedil- miş bulunmaktadır. liyormuş pozuna bürünmüş ve yu- varlak lâflar ederek bu konuda ilk Zira Demirel ile tediği gibi, paldır küldür yapılamı- yacağını söylüyor, tereyağından kıl çeker gibi ustaca ve tepki yaratmı- yacak şekilde (o yapılmasını istiyor- lardı. Böylece tartışmalar, tâyin ve a- zillerin "kademeli mi, yoksa toptan mı" yapılması noktasına gelip da- yandı. Demirel, bu çeşit geniş çap- ta bir işe topyekün girişilmesini kendi deyimiyle- (o "apolitik" bulu- yordu. Neticede Turguda, istekleri- nin kısa sürede gerçekleşeceği hu- susunda teminat verildi ve toplantı sona erdi. Bu arada değiştirilecek vali ve genel müdürlerin isimleri ü- zerinde de görüşme yapıldı. Turgutun rolü nedir? Demirel ile Turgut arasında fikir ayrılığı olduğu yolundaki haber- ler, aslında gerçeği tam olarak ak- 18 Aralık 1965 Turgut arasındaki ayrılık, şahsiyet ve üslup yönündendir. Yoksa De- mirelin, Turgutun isteklerini gönül- den paylaşmadığı söylenemez. Meh- met Turgut ile Demirel arasındaki fark, son günlerde, Karagöz ile Ha- civat arasındaki (ayrılığa benzetil- mektedir. Tabii bu benzetmede, pa- tavatsız Karagözü temsil eden Meh- met Turguttur. Turgut, bu şahsiye- ti ve biraz da safiyeti- ile Demirele mükemmel bir paratoner olmakta- dır. Bu, seçimden önceki Petrol tar- tışmalarında da böyle olmuştur. AP nin Petrol konusunda o söylemeğe mecbur olduğu sivri lafları ve bü- yük sorumluluk taşıyan davranışla- rı, Mehmet Turgut, kültürsüzlükten ve patavatsızlıktan ileri gelen cesa- retiyle yüklenivermiştir. Demirel i- se, sanki Turgut ve onunla aynı fi- kirde olanlar tarafından tazyik edi- hedef olmaktan kurtulmuştur. Hat- tâ Demirel, Turgutun, kendini sa- vunmak için seçim konuşması ola- rak radyo için doldurduğu bandı yayınlatmıyarak arkadaşını yalnız bırakmaktan dahi çekinmemiştir. Bu tutum şimdi de Genel Mü- dürler meselesinde ortaya çıkmak- tadır. Yine görünüşte, tâyinler için tazyik eden AP teşkilâtı ve Mehmet Turgut, tazyik edilen ise "Günahsız Demirel"dir!.. AP İktidarı için bundan sonraki en güç ve tehlikeli operasyon, zinde kuwvetler tarafından tutulan To- paloğlu. Onat ve Yalabık gibi başa- rılı Genel Müdürleri değiştirebil- mektir. Enerji Bakanlığına tâyin e- dilmediği için daha da hissi ve fevri duruma itilmiş bulunan Mehmet Turgut ise durmadan bu hedefe sal- 7

Bu sayıdan diğer sayfalar: