8 Mart 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

8 Mart 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 8 Eski defterdekiler e. “Kadınlar boyanmakla güzelliklerini bozuyorlar, sevilmez hal alıyorlar Elmaslı yelpazelerini ağızlarına kadar kaldırıp iltifatlar bezleden saraylı hanımlar... Mütekalt miralay Hasan Hüsnü bey, Istanbulun eski mesire ve eğlence yerlerinde sık sık tesa- düf edilen simalarından idi. Sor- duğum suallere şu cevapları verdi; — O zamanları görenlerin ma- lümudur ki Istanbulumuzun zevk ve eğlence yerleri: Ilkbahar, yaz, sonbahar, kış gibi mevsime göre, bir de Ramazana mahsus olmak başka başka idi. İlkbahar ve yaz mesireleri: Kâğıthane, irpiçi, (Veliefendi, Edirnekapısı barıcı, Florya, Bağ- larbaşı, Çamlica, Boğaziçi, Langa bostanları. Kışın: Direklerarası, Divanyolu,. Beyoğlu tarafları. Ramazanda: Direklerarası ve Divanyolu ils Aksarayda, Yeşiltulumbadaki kah- vehaneler. Kâğıthane, mevkice münhat olduğundan zevkimi okşa- maz, Çirpıcı ve Veliefendi ciket- Teri, açıklığt itibarile daha hoşuma giderdi. Ramiz ve Davutpaşa civarm- daki bağlar ve bahçeler, mevsi- mine göre hoşça vakit geçirilecek. yerlerdi. Oralara yemeklerle gidi- lir yahut orada Kır yemekleri yapılırdı. Mebtaplarda geç vakit- lere kadar oturulur, gruplar teşkili eden erbabı zevk, taraf taraf gazeller, maniler ve şarkı- larla etrafı meşelere garkederlerdi. Yenibahçe © çayırında tulüat kumpanyaları tarafından kurulan salaşlar, o taraf ahalisinin tiyatro namı verdikleri yerlerdi. Hidrellez günlerinde bu saydı- | ğım yerler insanlarla dolar, sarı, kırmızı basma şalvarlarla dolaşan kıptı kadınlarının rakısları görü- lür, o seneye mahsus besteledik- leri şarkıları işidilirdi. Otuz beş, kırk sene evvel bu seyrangâhlarda gençlerin, çocuk- ların ağzında dolaşan türkülerden hatırımda kalanlar şunlardır: ( Ah ne baygın bakışın var, a beyaz şemsiyeli), ( Pek harap oldum ki. sevdim ben seni), (Asım molla), (Üsküdardan gelirken bir mendil buldum). Hıdrellezler- de, Haydarpaşa çayırında, Hal- kın akşamlara kadar güneş ban- vosu yapmalarına hiç aklım er- mezdi. Fenerbahçedeki (araba piyasaları zevkaverdi. Ramazanda, Şehzade başından Sultan Ahmet meydanma kadar uza- nam araba zinciri, geç vakitlere kadar devri daim suretinde dö- nerdi. Arabalarda bıyık buran, elini yüreginin üstüne koyupta gözlerini: bayıltan, iki parmağının arasına sıkıştırdığı çiçeği hanım- lara uzatıp, bir tavrı mahsusla reveranslar yapanlar eksik değildi. Elleri fenerli ve değnekli bir çok kocakarıların, arkalarına tak- tıkları feraceli, çarşaflı gençlerle piyasalara iştirakleri, bakanlara, söz atanlara köpürmeleri ve değnek kaldırmaları gayet tuhaftı. Piyasaya dahil olan ve elmaslı yelpazelerini ağızlarına kadar kal- dirıp etrafı seyreden, istediklerine kibarane iltifatlar bezleden saraylı hanımların arabaları, atlara bin- miş, elleri kırbaçlı haremi ağaları... Bu piyasalara, Macuncudaki acemin, Acıçeşmedeki Bahrinin, Karagümrükteki Mumcu Ahme- din, Aksaraydaki Kaymak tabağı- nın,Benli Hürmüzün, Altıparmak İfakatin yosmalarile, Beyoğlu kon- calarile iştirak ederdi. (Malömat) cı Baba Tabirin, bir çift midilli koşulmuş sepet ara“ basına: kurulmuş, mavi gözlüklü, Mütekait miralay Hasan Hüsnü bey saraylı, İzmaryanın vaz ve i reftarı herkesin nazarı tehassürünü' | calip bir halde idi. i Hattâ, | tekir | Şeizadebaşında Kâzımın (Fevziye | Kıraathanesi), çaycı Hacı Raşidin | mecmai üdeba olan çayhanasi, | Divan yolunda Arifin kıraathanesi, | Sultanahmetteki Millet bahçesi | hakikaten temiz ve incesazlarının nağmeleri ruhnevaz idi. Gündüzleri, istifadeli vakit geçir- mek için Okçular başında (Sara- fim) in kıraathanesinde, gazete kolleksiyonlarının kâffesi, eski ve yeni edebi, tarihi ve fenni kitap- lar eksik olmazdı. Şehzadebaşında, ramazan gece- leri Manak Fasulyacıyan efendi- | lerin dıram kumpanyalarile Ab- durrazakın tiyatrosu vardı. Gelelim Beyoğlu cihetine. Şimdi (Dimitrakopulo) bakka- | liyesinin bulunduğu yerdeki (Istras- burg) birahanesi, Asmalımescit- " teki sütçü Toma, caddei kebir- | deki Nikoli, Yani, Santral Londra birahaneleri, Kristal,/Konkordiya'- nın. ittisalindeki (Kafe komers), (Paris), (Isponik) gazinoları, (Kafe ruayal), (Lüksenburg), (Kafe kurun) (Eftalofos), o Taksim çeşmesinin üst tarafında (Pötişen), (Taksim bahçesi), Şişlideki Tramvay ahır- larının karşısında, o zamanın birçok ekâbirini meftunu hüsnü cemâli eden Matmazel Sarika'nın öttüğü (Bomonti birahanesi), Kâğıthane vadisine nazır (Familya) biraha- nesi temiz ve kibarane yerlerdi. Bu söylediklerim 302/312 sene- lerine ait olup o vakitler Tokat- lıyan yoktu. Tokatlıyanın yerinde (Yeni fransız tiyatrosu) vard. O tarihlerde, matmazel Jüdit na- mında bir fransız aktrisinin ida- resinde gelen takım bu tiyatroda beş oyun verdi. Bir fotöy 5 na- polyon idi. Boğaziçinin mehtap âlemlerine diyecek var mıdır ? Bir zamanlar Emirgân korusuna Abdürrezak merhum tiyatro ku- rardı. Bugün yerinde yeller esen 6 canım koru birzamanlar ne idi? Göksu deresi ve çayırında ne zevkler olmazdı? Bağlarbaşını Manak ve Fasul- yeciyanın tiyatroları şenlendirirdi. Aktrislerden (OPeruz hanım, büyük ve küçük Amelyalar ve bazı kimseler vecde | | gelerek: (Aman Allahım yandım; nedir bu imanım?) Diye narezen i olurlardı, İ Ramazan ile kış gecelerinde, | yanları da, Karakaşlar, zamanının gençlerini ahlatacak, oflatacak yosmalardan idiler. Voyvada, Yüksek kaldırımında birde Pirinççinin gazinosu vardı. Orada, madam Sara isminde bir musevi kızı muganniyelik ederdi. Bu kadının sesi Istanbul halkını teshir etmişti. Beyoğlunda (Istrazburg) bira- hanesini hiç bırakmazdım. Buranın başlı camüdavimlerinden, mekâtibi askeriye muallimliklerinde bulun- muş çerkes Hasan Fuat paşa ve miralay boşnak Tahir bey ve gene muallimlerden erkânıharp mirlivası Esat paşa ve sair zevatı muhtereme mevcuttu: Göksu deresinin kenarlarındaki söğüt dallarının arasına sandalımla gizlenip dönüşü seyretmek pek hoşuma giderdi. Hele Çırçır suyun- da oturup çalğı dinlemek ve süra- hileri dumanlatan sularını, yol domatesi salatasının üzerine dizil- miş Maltız sardalyelerini yuvarla- İrem sonra içmek başlıca zevkım Beykoz çeşmelerinin (önünde oturup bir nargile-içmek te büyük | zevkimdi. Bu zevki, Mahmutpaşa camiinin avlusunda bulunan asır | dide çinarların altında da tekrar- ! ladım. Beyoğlunda, Nikoliye çok gider | | ve (Kafe Kuron) da bir içerdim. ( Kafe Komers ) teki alafranga çalgı o nağmelerden hoşlananları cazip ve hoşlanmı- müstahdemelerden matmazel Anastasya calip idi. 2 — Cihangir, Bebek sırtlarile Kadıköyünde Rıza paşa arsasm- dan itibaren Mühürdar ve Moda ile Acıbadem sırtlarını hem severdim, hem de hâlâ sevmek- teyim. Düz ayak olmak itibarile apartıman eyidir. Fakat terbiyei içtimaiyeyi ihmal edenlerle bir sakaf altında bulunmak kaydı insanı hayatından bizar edeceği cihetle minküllülvücuh (o müstakil haneler müreccahtır. 3 — Boş zamanlarımı fotoğraf çekmek ve dekupaj denilen oyma işlerini meydana çıkarmakla meş- gul oldum. 4 — görüyoruz ki sanayii nefise erbabının mahsul destüfikirleri olan asarı bergüzidenin esası, tabiatı taklit ile husule gelen lâvhalardır. Demek ki tabiatın bir desti maharetle çıkardığı harika- ları erbabı sanat daima taklide mecbur oluyor. Bu böyle olduğu halde cismi lâtif yani kadınlar, kendilerine Balışolunan o hüsnü ânı bir takım suni ameliyatla teksir, tenkis ve telvin etmek suretile tagyir ederek sevilmez bir şekil peyda ediyor- lar ki bu hal bedii zevkleri tabii okşamıyor. Zevki tabiiye meylim Kasebile bendenizde bu gibi hususlardan hoşlanmıyanlar zümresine dahilim. Yüzlerini, gözlerini (o boyayanlar benim zevkimden. hariçtir, 5 — O vakitki ucuzluğun, Türklüğe has, ananevi bir çok zevk ve adetlerin, esnaf, gazinocu arabacı, tramvaycı gibi kimselerin müşterilere karşı gösterdikleri muamelâtın mütehassiriyim, 6 — Bugün 25 yaşında olsay- dim gene askerlik yapardım. Çünkü bu mukaddes mesleğin şeref ve vakarını biç bir zaman hatırımdan çıkaramıyorum: Sermet Muhtar Tıbbi müsahabe 8 Mart 1923 Sa Kahve kakaonun fazlası sıhhate çok muzurdur Kahve ve çay ile zehirlenme vakalarına çok tesadüf edilir Geçenki yazımda çay ile ıhla- muru mukayese ederek çayın mazarratinın fazla olduğunu, ıbla- murun iss vücude pek nafi bulun- duğunu gördük. Bu gün de çok içtiğimiz kahve ile gene çok içi- len kakaodan biraz bahsedeceğiz... Kahve “Rubiactes,, familyasın- dan bir nebattır.. Evvelâ Habe şistanda, sonraları sıcak memle- ketlerin muhtelif yerlerinde yetiş- tirilmiştir.. Bildiğimiz taneleri kul- lanılır.. Bu tanelerin yeşil iken ve kavrulduktan sonra terkipleri biraz değişir.. Kahve kavrulduktan sonra bir yağ hasıl olur ki kahveye mahsus olanlezzet ve kokuyu bu verir. Yeşil kahve ile kavrulmuş kah- venin terkibce atideki farkları vardır: Yeşil Kavrulmuş Caf&ine 0,93 097 Azotlu maddeler 11,84 o 12,20 Yağlı v 12,21 12,03 Şekerli o ,, 18,84 1,01 Maddei halise (9,54 (22,60 Cellulose 38,18 44,57 Madeni maddeler 5,33 4,81 i Su 10,13 1,81 Kahvenin mukavvi ve münebbih i bir tesiri vardır. Bunun için yor gunluk hallerinde, yorgunluktan tave | mütevellit baş ağrılarında, afyon ve mürekkebatile zehirlenmede, yarım baş ağrısında, sinir ağrıla- rında nevralgie,, ve “Astbme,, da kahvenin o nerkihinde (bulunan “Caf&ine,, denilen maddenin müs- tekkin hassasından dolayı faydası görülür. Aynı zamanda “Cafâine;, nin kalp üzerine münebbih ve mukavvi: bir tesiri vardır. Kahve çocuklukta, tasallübü şerainde, nikris, böbrek ve kara ciğer kumlarında, böbrek hasta- lıklarmda, asabi hastalıklarda iyi gelmez, sui tesiri görülür. Kahve | ve çayın fazla suiistimali müzmin ve ani tesemmümleri mucip olur. Kahve ile tesemmüme “Cafâisme,, çay ile tesemmüme ise “Theisme,, denir. Ani zehirlenme asabi insan- larda mütadın haricinde fazla çay ve kahve içildiği zaman görülür..” Teheyyücü dimağı, darabatı kal- biyede batact ve yahut iştidat, uykusuzluk gibi baller zuhur eder.. Müzmin tesemmümde günde 3-4 fincan kahve ve çay içildiği zaman görülür.. Bilhassa sabahları aç karma ahndiğı zaman tesiri daha fazla olur.. Iştah azalır, ha- ve uykuda korkunç rüyalar görü- lür, ellerde karıncalanmalar, di- magda teheyyüçler, dimaği yor- gunluklar, kalpte çarpıntılar olur, bütün bu haller hastayı derin bir fakrüddeme sürükleyüp götürür. Bilhassa kahve çocuklarda pek muzurdur. Bu izahattan sonra kahvenin sui istimalinde nakadar muzur olduğu görülüyor. Kahveyi bazen deva bazen de zevk için içerek katiyen sui istimal (Oetmemek lâzımdır, Kakao — “Malvacde,, familya- sından 10-12 metro yüksekliğinde olan agacın badem gibi meyvaları kakao, ve çikolata imalinde kul- anılır. Bir büyük badem cesame- metinde olan meyvanın içinde otuz kadar esmer pas renginde taneler mevcuttur. Antil Adala- rında ve cenubi Amerikada bu- | lunur. Kakaoda yüzde 40-45 şahmi bir madde“Beure de Cacao, yüzde 20 amidon, 10-15 mevadı azotiye, fazla miktarda “Oxalate de cbaux, vardır. Havi olduğu calgin miktarı pek cüzidir. Lâkin yüzde 1-3 “theobromine,, havidir. Kakao toz halinde kullanılır, mukavvidir. Kakaodan çıkarılan kakao yağı ile “Beurre.de cacao,, | tababette kullanılan jitiller, mer- hemler ve kozmatik yağları.. Pek çok yenilen, çocukların çok sev- dikleri o çikolata da kakaodan imal olunur. Kakao ve çikolata az miktarda yenilirse mugaddidir.. Fakat fazla miktarda alınırsa hazmı bozar, bilhassa sıcaklarda çocukların va- | Kitli vakitsiz çikolata yemeleri mide ve bağırsakları için çok muzurdur. | Kakao ve çikolatayı nikriste, | romatizmada, böbrek ve karaciğer kum ve taşlarında almak iyi de- i gildir.. | İlki yazımda çay, ıhlamur, kahve ve kaka o hakkında size kısa fakat müfit bir az malümat vere- i bildim zannındayımı. Dr. Ekrem Emin | Fransanın Çekoslovakyaya | vereceği para Paris 5 ( A.A, ) — Mebusan İ meclisi maliye encümeni, Fransada | Çekoslovakya için 600 milyonluk | istikraz tahvilâti O çıkarılmasına i dair olan mukavelenamenin tas- dikine müteallik (raporu ikinci | okunmasını müteakip kabul et- | miştir. FMLÂK ACENTESİ Her nevi EMLÂK İDARESİNİ Deruhte eder BAHÇEKAPI POST'A KUT -21- 29 İst. 668

Bu sayıdan diğer sayfalar: