22 Mayıs 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

22 Mayıs 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| k © heri Akşam 22 Mayıs 1932 > - Ankara mektupları Ankarada yiyecek ve içecek yerleri, “ağır şapka vergisi, , verilen lokantalar! En kalabalık poğaçacılardır. Öğle vakti bunların y masaları memurlarla dolar Ankara 15 (Hususi) — Bu sene Ankaranın kır ziyafetlerinin sıfta- hını Ankaranın bukuk fakültesi yaptı. Inşallah uğurlu ve bereketli olur. Bereketli olacağı da şimdi- den belli. Çünkü halk artık kırlara dökülmeğe başladı. Banliyö tren- leri de Cuma ve Pazar günleri mücavir yazlıklara işliyor. Zaten Ankarada kır sofraları başlarının öbeklenmesi tam An- kara marullarının göbeklenmesi zamanına, yani bu günlere tesadüf eder. Her sene bağa çıkmağı âdet edinenler de göç hazırlıklarına başladılar. (o Allah bu buhranlı senede onları saygısız misafirler- den esirgesin... v. Nar gibi kızarmış kuzuların, sütlü irmik helvalarının, filiz ve çakal erikli yalancı dolmaların kokuları da köşe (o bucaklardan duyuluyor. Ailesi olanlara ne mutlu. Benim gibi bekârlar ise uzaktan bunların hasretini çeker dururlar. Bizim için bahar bir kaç yaprak marul, iki tane yeşil soğanla geçer. Hal- buki bu aile sofraları birer meş- nefaistir. Bir tarafta bol yumurtalı yeşil salata yığını, diğer tarafta saydığım klâsik ilk bahar yemekleri.. Can mı dayanır bu meşhere? Hele bunlardan evvel insan iki tanecik te parlatırsa, taamdan sonra göçecek bir gölgelik arar ve sonra horlaya horlaya enfes bir uyku.. Bize bunlar henüz müyesser değil. Kim bilir daha ne kadar Zaman Ankara lokantalarının eşik- lerini aşındıracak, mide doldur- mağa çalışacağız. Ben yiyecek yerlerini üç kısma ayırırım: Defi cu için çöplenecek yer, gıda almak için iyice lokanta, dört başı mamur çalgılı ve çakıntılı restaran. Ankarada birinci kısma; poğa- çacılar, baş ve işkembe çorba- cıları, piyazçılar girer. “ Hasanpaşa furunu ,, poğaça- cısı oTaşhan sırasında bir yer işgal eder ve burada börek, tatlı ve envai ile (muhallebi, sütlâç ve zamanına görede sahlep, boza, dondurma'”ve şerbet satar. Ankarada memur sınıfının ve talebenin öğle yemekleri ekseriya beşer kuruşluk iki adet poğaça- dır. Talebe sabahleyin burasını Ankarada yeni bir cadde hınca hınç doldurur ve ayak üzeri I nafakalarını alarak kâğıda sardı- rır ve çantasına yerleştirir. Öğ- le üzeri memurlar masaları işgal eder. Buraya sair vakitler ouğrıyan- lar bura mamulâtından birini zev- ki için özliyenlerdir. Bu yerin ka- labalığı oeksik olmaz. Mevkii merkezidir. Baş ve işkembe çorbalarının müşterileri hemen hemen İstan- buldakilerinin aynidir. Bu mata- ların da kendisine göre meraklıları vardır. Hele öğle vakti akşam kirecini söndürmeğe gelenler bol sarımsak kokularile kapıdan çıkar- lar. Sahipleri ve “dükkân, mahut kazanı ve maşasile beraber Istan- buldakilerin tıpkısıdır. Piyazcılar ve ciğercilerde Istan- buldaki (hemşerilerinin | eşidir.. Bunların Karaoğlanda bir çarşıları bile vardır. Hâkimiyet matbaası yanında açılanlar da bermutat Ankara matbuat müntesiplerini zaman zaman doyururlar. Buralarda bir doyum yemek, iki porsiyonla yirmi beş kuruşun içindedir. Ancak miras yedilik yapıp üçüncü porsiyonu yememek ve şira içmemek şartile.. Gıda almak için gidilebilecek orta halli lokantalara gelince; bir et, bir sebze, bir tatlı ve ya pilâvla kalkabileceğiniz bu lokanta- larda bir övün yemek için behe- mehal yetmiş, seksen kuruş ver- meğe mecbursunuz. Bunların içinde Zevk, Tayfur, Yıldız, lokantalarını sayabiliriz. Dört başı mamur çalgılı resto- ranlar ise oldukça bahalıdır Karpiç Lozan palas, gül baba gibi üçü- nünde sahipleri ecnebi olan bu madut restoranlarda alelâde bir yemek için iki liradan aşağı kur- tulamazsınız. Bunların içinde en iyisi yalız kişın açık bulunan “Karpiç,tir. Burası bol ve temiz yağlı, her çaşniyi okşar yemeklerile Anka- ranın en mümtaz simalarını temiz salonunda toplar ve ağırlar. Gül babaya gelince buraya adam akıllı yemek yemek için değil bir az çakmak için gidilir. Buranın kadınlardan müteşekkil güzet bir orkestarası vardır. “ Gül baba,, nın müdavimleri alelümum bekârlardır. Bu rağbete sebeb te bar zamanı başlayıncıya kadar bar artistlerinin burada ye- mek yemeleridir. Her bekâr gacosuna burada yemek yedirir, alelekser barların zararına gaco- larile burada tanışır. Demir baş müşterileri de vardır. Saydığım bu son sınıf restoran- larda en basit, ispirtosuz bir yemek tamamen; eskiden Tokat- lıyanda iyi bir yemek ücretine muadildir. Alelümum Ankara lokantaları- nın müdavimlerine en ağır gelen sey garson ve gardırop bahşişidir. Daha kapıdan girerken elinizin açıklığına göre garson ve kapıcı ücreti olarak on kuruştan elli kuruşa kadar ayak bastı parasını gözden çıkarmak lâzımdır. Bir arkadaşımın hesabına göre; günde iki defa lokantaya giren ve yalnız kapıcıya her defasında beşer kuruş vermeğe mecbur olan bir adam senede otuz. altı lira tediye eder ki tam üç adet iyi marka şapka parası demektir. Bu arkadaşım vestiyer parasına “ ağır şapka vergisi , ismini koymuştur. “x Bir katil maznunu yakalandı Büyükderede bir inşşatta çalış- makta olan ameleden Kâmil isminde biri polis tarafından tevkif edilmiştir. Kâmil Afyonkarahisarında işle- nen bir cinayetin faili olmakla maznundur. oOMaznun adliyeye teslim edilmiş ve keyfiyet Afyon Karahisarından sorulmuştur. Ora- dan gelecek cevaba göre Kâmil hakkında muamele yapılacaktır. Iki karmanyolacı yakalandı Geçenlerde Silivrikapıda iki kişi bir yolcunun önüne çıkarak karmanyolacılık suretile (adamı soymuşlar, bunların Osnan ve Lütfi oldukları anlaşılmış fakat kendileri yakalanamamışlardı. Fatih polis merkezi dün Osman ve Lütfiyi yakalanmıştır. Maznun- lar Fatih sulh ceza mahkemesinin eye sevkedil- Aydın mektupları On yatakta yirmi hasta yatırılabilir mi? Aydın memleket hastanesine gidip gelme müşkülâtı Aydın 17 (Hususi) — Geçen “mektubumda Aydın belediyesin- den bahsederken reisin istifa etti- Zini, fakat belediye meclisi isti- fanın bir mezuniyete kalbedildi- ğini bildirmiştim. Mezuniyet zama nında sabık sıhhiye müdürü olup halen serbest olarak icrayı tebabet eden doktor Nafiz bey vekâlet etti. Bir aylık müddet hitam bulunca reis Raif Fevzi bey tek- rar makamına geldi. Ve işe başladı. Bin bir ihtiyaç içerisinde puyan olan belediyenin mevcut parasız- liğile az faaliyet göstermesinin eşhasın aczine veya iktidarsızlık- larına atfedecek değiliz. Şu var- lıkla ancak bukadar iş olur. Yalnız her şeyden evvel memle- ketin temiz su ihtiyacını temin etmenin, en birinci hayati, sihhi, aynı zamande medeni borçları olduğunu da unutmamaları lâzım- dır. Memleket münevver belediye reisinden temiz su istemektedir. ”. Bir münasebet bularak kasaba- ya on dakika mesafede bulunan memleket hastanesini gezdim. Vakıa haricen bina heybetli bir manzara göstermektedir. İstirdat esnasında kısmen Yunan esirlerine yaptırılan bina, bilâhare vali Ziya bey zamanında ikmal edilmiştir. Fakat dahili taksimatı itibarile tanziminde hastabane şekli körül- meyor, iki kat uzere yapılan bina- nın alt katı basık ve gayri mun- tazamdır. Bu katta eczahane idare karintina rontken laboratuvar dai- relerile mahbuslar kovuşu ve nö- betci doktorlarile hasta bakıcıların yatak otaları vardır. Üst katta ceman yüz yatak üzere dahiliye, hariciye, nisaiye ve veladiye zübreviye ve göz sıri- riyatı vardır. Odaların hacmi isti- abisine nazaran yatak mevcudunun fazla olnuğu nazara çarpmaktadır. “Burada Istanbul hastanelerinin zerafetini ve temizliğini görmedim. Sebebini sordum. Tahsisatın azlı- ğına atfettiler. Hastanenin alt katı çimento döşelidir. Üst katı tahta tavanlı ve muşamba ile mefruştur. Ameliyathane üst kattadır. Bir çok alât ve edevatın noksan bulunduğunu ve sipariş edilerek vüruduna intizar edildiğini haber aldım. Hastanede bir hariciye, bir dahiliye, bir nisaiye ve velâ- diye, bir göz, bir rontken müte- hassisile bir asistan hanım vardır. Lâboratuvar mütehassısı yoktur. Bir bakteryoloğun gelmesi için muktezi tahsisat bu sene vazedil- miştir. Alt katta bulunan rontken dairesi hakikaten nazarı dikkati celbeder. Bedii zevk sahibi bulu- nan mütehassıs ta kibar haluk bir zattır. Dairesine verdiği intizam temizlik ve zerafetten dolayı ken- dilerini şuracıkta teprik etmek mecburiyetindeyim. Zührevi servisi nisaiye müte- hassısı tarafından idare edilmek- tedir. Yalnız nazarı dikkati cel- beden nokta, zühreviye için tahsis edilen on yatakta yırmiden fazla hastanın yatmasıdır. Her yerde her memlekette hastane yatakları ancak bir şahsa tahsis edilmekte iken, Aydın memleket hastanesin- de bu gibi hastaların ikişer ikişer yatmaları doğru olmasa gerektir. Mahali sıhhat müdürünün bu mesele ile alâkadar olmasını gör- mek isteriz. Bizim memlekette anlaşılmayan bir zihniyetle memleket hastaha- neleri çok defa şehir haricinde yapılmaktadır. Bir sanatoryom, bir akliye asabiye bir emrazı sariye hastanesi şehir haricinde yapılabilir. Biz de ise nastane deyince muhakkak dişarda olma- lıdır kanaatı hâkimdir ki doğru değildir. Ekseriyetle . memleket hastanelerine adi hastalar yatar ve bunlarla Oherkes (yakından alâkadar olur. Meselâ tehlikeli bir - fıtık, tehlikeli bir kurşun veya bir bıçak yarasi, bir doğum ve yahut müstacelen ameliyat veya tedaviyi istilzam eden her hangi bir hastalık zuhurunda gece ve gündüzlü bir saatte en kısa yollardan hastaneye müra- caat edilir. Hastanelerin kasaba- lardan uzuk bulunmaları bu iti- barla mahzurludur. Aynı zamanda belediyeler şe- hirlerinin hastanelerile alâkadar olmalıdırlar. Yolunun tamir ve tenvirini deruhte etmelidirler. Maalesef Aydında böyle değil. Yukarıda yazdığım gibi hastane şehrin on dakika haricindedir. İnsanların, hayvanların arabaların senelerden beri gidip gelmesinden hasıl olmuş natürel bir yolu var- dır. Yazın tozunun, kışın çamu- runun bolluğile meşhurmuş. Görüştüğüm hastane doktorları bu halden pek şikâyet ettiler. Yazın ve kışın müstacel vakalar için gece yarısı hastaneye gelmek icap ettiği zamanlarda büyük zahmetlere uğradıklarını söylü- yorlar, kışın çamurundan yazın toz ve duman deryasından elâman diyorlar. Geçen sene bu çamur ve toz deryasından kurtulmak maksâdile müştereken yazdıkları istidayı vilâyet makamına takdim etmişler ve yolun yapılmasile bir iki yerine lâmba ikamesini istirham eylemiş- ler. Vilâyet makamı alelüsul isti- dayı belediyeye havale etmiş. Belediye de sanki çamur azmış gibi öteden beriden topladığı toprakları arabalarla çukurlara doldurmuş, bu sefer de yol batak- lık şeklini almış, ışık namına da on dakikalık mesafenin tam orta yerine beş numara bir gaz lâm- bası rekzetmiş. Bu suretle gece yarısı hastaneye müracaat etmek zaruretinde kalan muztarip hastalara, aynı zamanda muztariplere koşmak mecburiye- tinde bulunan mutahassıs doktor- lara bir hizmet ifa eylemiş oldu.. Güzel değil mi? Dundar

Bu sayıdan diğer sayfalar: