30 Temmuz 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

30 Temmuz 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fırsat mevsimindeyiz Kara sporcularının tam tatil devresi Sicaklarin şiddeti insanlara ye- rinden kıpırdamak hevesini le vermiyor, Futbolün o mevsimi geçeli epey oldu. Bir çek memle- ketlerde futbol tatili çoktan baş lamıştır. Merkezi Avrupada yaz- mağa değer yegâne futbol tur novası da niheyetlenmek üzere dir; merkezi Avrupa kupasının sen oyunlarını bekliyoruz. İngilterede atletizm “ mevsimi evvelki hafta yapılan - ingiltere şampiyonasile kapandı. Fransız atletizm mevsimi de dün Paris te icra edilen İngiltere » Fransa maçile bitirilmiş sayılabilir. — «Her şeyin bir vakti ve bir mü- nasebeti olmalıdır» “deriz. El ve ayakla yapılan kara sporlarından bir çoğunun vakti geçmistir. Şim- di at koşuları, polo oyunları, oto- mebil yarışları, deniz yarışları gi- bi, rüzgârı ve serik hayvan dan, motörden, yahut sudan gele- bilecek sporların mevsiminde bu- Junuyoruz. Bizdeki kara sporları da, şam- piyonlarımızın Rusyaya seyahat- leri dolayısile mecburi bir tatile girdi. Bu tatil müddetinde önü- müzdeki mevsim için faaliyet programlarını — hazırlıyabilecek küp idarecileri kârlı çıkacaklar dır. Fransiz atletizm mevsimini yar rim kapıyacak olan ingiltere » Fransa karşılaşmasını. programi ii gördüm. O program bizim gi bi atletizm rağbeti az yerler için dilikatle tetkike değer, —dngilizler esasen © atletizmin! 'konkur denilen müsabakaların- dan pek hoşlanmazlar. Onlar da ha ziyade koşucu yetiştirir... Fram- sa - İngiltere karşılaşması da İn- gilizlerin atletizmi | koşulardani mürekkep oyunlar şeklinde en- lamaları yüzünden baştan aşaği yarışlarla doldurulmuştur. Dün Paristeki Kolomb stadına giden seyirciler her halde sıkılmamiş lardır. Çünkü gözlerinin önünde atletizmin en zevkli ve en heye yaklaştı anlı koşul inin ardıardina mü- temadi devamına şabit olmuşlar. dır. İngiltere - Fransa müsabaka- sında vakıâ (korkurlara da yer verilmiştir. Fakat koşuların biri- İ Birini takip şekli arasında konkur- lar ancak bir çerez kabilinden bırakılmıştır. Bizde atletizmde şöhret yapkık- ları ve yahırt atletizmi futbekdern fazla sever göründükleri için bu şubeye ömürlerini vakfetmek mec- buriyetini duymuş olan bir kaç heveskâr ikide bir. atletizm mü- sabakaları tertip ediyorlar. Ken- di kendine güvey olmak kabilin- den yapılan öyle müsabakaların İ akisleri de pek sürekli ve tesirli olamıyor. Neticenin sönüklü heveskârlari sarsıyor. Sonra da sanki hesap sorulmuş gibi, ken- di kendilerine bir şeyler söylü- yorlar, bir takım hesaplar veri yorlar... Satmak istediği leblebiyi a5- lstacak © şekilde bağıramamak yüzünden bütün gün mahalle ara- larını dolaşıp heybesinini yarısını tüketemeden Tophanedeki usta sına dönen beceriksiz leblebici gırakları gibi, yapmak istediği şeyi anlatamadan yorulmuş olan atletizm heveskârlarının da bu tatil müddetinden istifade etme leri kabildir. v Rusya seyahati doleyisile ” en rağbette olan futbolün rekabeti kendiliğinden kalmıştır. İstan- bulun bunaltıci sıcakları çok sür mez, On beş gün sonra için yak nız koşulardan mürekkep bir atletizm müsabakası yapmak pek kabildir zanmındayım, Boş geçireceğimiz şu iki ay içinde futbol idarecileri önümüz- deki mevsimin programını hazır larken atletizm heveskârları da yapacakları işi ahaliye anlatmak şartile, meselâ bir iki Yunan ko- sucusunu davet ederek vasattan yüksek küçük bir atletizm tertip edebilirler... Eşref Şefik Kadin tenisçiler a Olduğu son müsabal en fazla dayanıklı an mis Helen Jakob Muhafızgücü Trabzonda Trabzon 27 (A.A) — Mulia- fızgücü bisiklet kafilesi saat 17 de Trabzona geldiler. Trabzon gençliği namına bir bisiklet kafi» lesi sporculari Çoruh, Trabzon vilâyetleri kavuşuğunda karşılaş” mışlardır. Gençlerin göğsündeki fırka rozeti, bu kavuşmayı çok manalı bir heyecanla sarmıtşır. Beraberce çok neşeli ve sıcak bir muhit içinde geçen uzun bir yü- rüyüşten sonra kafile, Yomrada mektupçu, halk fırkası, belediye ve spor teşkilâtı reislerile emni- yet müdürü, jandarma kuman- danı ve piyade alayı mümessille- ülâki oldular, Kavuşma çok i, çek içli olmuş, gençlik ile kaynaşmıştır. Büyük bir kafile halinde şehre giren sporcular bir piyade bölüğü ve halk tarafından coşkun tezahü- ratla selimlenmiş ve Halke bandosu bu merasime iştirak et- miştir. > Yüzme antrenörü ders veriyor İstanbul denizcilik heyetinden: Macaristandan yeni gelen yü me antrenörü badema cağından idmancılarımızın gös- terilen mahalde kendisine müra- cantları tebliğ olunur. Pazar, pazartesi, cuma Moda banyalari. Cumartesi, çarşamba Bebek, Galatasaray kli Perşembe Büyükdere Beyaz park, iki dünya rekoru Kırıldı Stolholmde yapılan beynelmi- lel atletizm turnuvasında ilki dün- ya rekoru kırılmıştır. , Rekorlardan biri 3000 metre- dir. Bu mesafeyi Danimarkalı Nielsen 8,18;3-10 da almıştır. Bu Danimarkalı atlet iki senedenbe- ri nazarı dikkati celbedecek mu- vaffakiyetlerile o mütehassıslara kendini beğendirmiş bir şampi- yon idi. 3000 metrenin eski re- koru Pdlonyalı Kuzucinekiye #kinci kırılan rekor da 500 metrenindir. Bu mesafeyi Kali forniyalı. Ben 1,2810 da almış- tir. Eski rekor İtalyan Taverna- riye aitti ve müddeti 1,3 idi. Vasat siklet dünya şampiyor.una bir rakip Dünya vasat siklet boks şam- piyonu Marsel Tile kendi yatan- daşlarından bir boksör tehlikel rakip olarak gösterilmektedi Üç gün evvel Pariste Roland - Garros sahasında Kid Tuvero İs- mindelâ Kübalı bolsörle di şen Candel zenciyi kolayca mağ- Tüp etmiştir. “Ayni zenci bundan bir buçuk sene evvel dünya vasat şampiyo- nu Tili hafif farklı bir mağlübi- yete uğratmıştı. Candelin bu gar İibiyeti ona dünya şampiyonunun karşısına çikmak hakkını vermiş tir, Fransa bisiklet turu devam ediyor Bu seneki Fransa bisiklet turu gok hararetli bir şekilde devam etmektedir./ © — edebi tefrikası PAT Bürhan Cahit Burada asil Türk havasını tenef- Çok geri kalmamizın iztrabina mukabil istifademiz ancak bu dur, Meselâ bugün s0n sistem bir şeker fabrikasi | kuruyorsak biz duyduğumuz unutturacak bir avantajdır şününüz ki bu toprakta bı medeni cemiyetlerin yaşayış va sıtalarına ait milli tesisat yoktur. Elimiz, gözümüz Avrupanın iş yapan, mal yapan tezgâhlerina uzanmışkır. On yedi milyon Türk kütlesi en mühim ihtiyaçları için Avru paya el açıyor, dört büyük he yılında bu yüzden neler çekti mizi ucı acı öğrendik. Didis mırıldandı: — Evet, mütarekede gazetele- riniz yazıyorlardı. Boğazlar açıl- dı, mörak etmeyin Boğaz hari cinde şeker yüklü tüccar ger leri var, diye kallıa müjde ve mahrumiyetleri Di mız elimizde iken tatmak istiyo- Greve Başını salladı. — Haklısınız... Fakat — Evet, — Gıda maddelerinde bu ihti- yacınızı takdir ederim, Fakat, meselâ, bazı yerlerde mensucat, dokuma fabrikaları açmak için de beş senelik bir program yap- ağınız söyleniyor. Suat Rahmi istihza ile patro- mun yüzüne baktı — Sırtınızdaki kumaş Londra- nin değil mi? —Ew — Maatteessüf benim de öyle! Hibuki ben yediğim şekerin Türk topraklarına yapıldığını ne kadar istersem, giydiğim elbise kumaşının da Türk fabrikaların- 'da dokunduğunu görmek isterim, Fransiz, Alman, Çekoslovak, ital- ya fabrikaları da İngiliz kumaş ları derecesinde kumaş yaparlar. Fakat siz almazsınız değil mi? — Tabii — Ayni arzuyu Türklerin hise setmeleri de tabii değil mi?. Mister Grevs homurdanır gibi: — Fakat her memleket topra- a, suya, coğrafyasına göre bir iktisat sistemi tatbik eder. Cihan biliyor ki, Türkiye bir çifçi mem- leketidir. Mümbit ovalarınız var, Hattâ kendiliğinden yetişen mah sulleriniz var. Ahalinizin kabili- yeti daha ziyade ziraatçiliğedir. Bütün bunları düşünmeden sırf ecnebi malını memlekette yap- mak için halkın takatinden yük- sek işlere girişilir mi? Mister Greve pek ileri gitiği- ni zannederek hemen ilâve etti. — Bunu söylemekten maksa- dım tenkit değil Kaç senedir Türkiyedeyim. Türkleri az çok tanıdım ve sevdim. Onun için | bahsediyorum. | Suat Rahmi hafif bir tebes- | sümlez İz ee m Yalnız Türkiyede epey zaman oturduğunuz halde , bizim asıl bünyemizi, kabiliyetlerimizi pek anlıyamadığınızı zannediyorum. Bunun da sebebi şimdiye kadar asil Türk cemiyetine karışmama- nız, hattâ öz Türklerle tanışma- manızdır, Sizin gibi Türkiyeye gelen ve hattâ yerleşen bir çok ecnebiler ayni vaziyettedirler, şimdiye kadar onu yapmamaktan | RON füs edemiyorlar. Etrafınızı alan ve Türk olmıyan yerliler il Türk varlığını göstermiyor. lar. Halbuki © yerliler bize hattâ lerden daha yabancıdırlar. Mister Grevs bir hafta evvelki vergi vakasını hatırlıyarak gül düz — Zannederim, zannederi — Diyorsunuz ki Türkiye 2 rant memleketidir. Sanayie ehemmiyet vermemeli... Türkiye topraklarının her şeye kabiliyeti oluşu sanayi tesisatı yapmak içini büyük bir istifadedir. Fransa da ziraat remleketidir. Fakat bir çok yerleri sırf sanayi mıntakası olmuştur. Almanya da ayni şekildedir. Çekoslovakyanın ziraat memleketi olduğunu kim inkâr eder, Fakat ayni mox- lekette yüksek bir sanayi hayati vardır. Lehistan bunun aynidir. Yeni Türkiye hükümeti leketin bazı köşelerini sanayi mın- takası heline getirmek istiyorsa bu kazanç yollarının biraz daha genişlemesini ve halk seviyesinin yükselmesini temin etmek içindir. Amma bu hareketi Türkiyeyi en yahat bir debouchö telâkki eden bazı memleketlerin işine gelmi- yebilir. Hakları da yok değildir, Bugünkü buhranda en küçük itha- Iât merkezleri bile ihmal edilemi- yer, Her davanın başında alışve- riş şartları düşünülüyor. Fakat ne yapalım ki biz de paramızı ve mil. Ki iktisadımızı korumağa mecbu ruz, Öyle değil mi? Suat Rahmi sustu. Mister Greve piposunu uzun! uzun çekti. Didis kafasını yere eğdi. Odada bir iki dakika, adeta bir merasimden ewvel o günlerde ölen bir sevgilinin hatırasına hürmet için kabul edilen süküt devam ekti. Bu süküt Türkiye limanlarına matalarını boşaltamıyan firmaların matemine benziyordu. Mister Grevs piposunu bir daha çektikten sonra yavaş sesle söze başladı: — Dostça konuşuyoruz. Fikir olarak söylemek lâzım ki Türkiye çok geri kalmış bir memlekettir. Hattâ yakın zamanlarda kendi sinden ayrılan yeni, küçi suları onu çok geri bırakınışlardır. Türkiye askerlik âleminde göster fevkalâdeliği sanat sahasında gösteremiyor. Bu biraz da alışkan- lik, pişkinlik meselesidir. Hiç ol- mazsa bir geçit devresi yapılsa, yapacağınız sınai tesisat işi cene bi ellere bırakılsa daha doğru ol- maz mi? Suat Rahmi gülümsedi: — Türkiye hiç bir zaman Avru- panın bilgisini, tecrübesini inkâr etmemiştir ve hiç bir zaman ecne- bi sermayesine düşman olmamış tur. İstiyen Türkiyede fabrika aça- bilir. Bu bizim için bir mimettir, Fakat hükümetin maksadı yalnız bu olmasa gerek.. Öyle zanmediyo- rum ki Türk iktisatçıları memle- kette arazi kabiliyetini ve halkın ibtiyacını gözeterek bir ana sana- yi hayatı yaratmak istiyorlar. Bu 'da mahsullerimizi ham ve mamul bir halde revaçlandırmak içindir. Eğer Seyhan mıntakasında pamuk yetişiyorsa buna yakın bir nokta- da yapılacak iplik ve dokuma fabrikaları bu ham mahsulü piyaz saya olmuş bir halde çıkarabilir. — Arkası var) ecnebi kom-

Bu sayıdan diğer sayfalar: