26 Ağustos 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

26 Ağustos 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ Sahife 12 Güreşler ve seyirci haleti ruhiyesi | © Amerikada güreşi canlandıran Cim Londosun aktörvari mimikleridir Şimal. memleketlerinin -en iyi gü- reşçilerile amatör güreşçilerimizin yaptıkları maçların ikinci gecesinde birisi bana, yerinde bir şey sordu: — Anlamıyorum, burada profes yoneller serbes güreş yapıyorlar, ye- di sekiz bin kişi geliyor. Halbuki şim- di üç bin kişi ya var ya'yok? Bunun sebebi nedir aceba? Bir taraflar önümüzde yapılan gü- Teşleri takibederken muhatabımın a- radığı sebebi kısaca kendisine anlat tım. Sonra bu ciheti merak edenlerin pek çok olabileceğini'düşündüm ve bu- nu, yani göreşleri ve sporcu haletiru- hiyesini bu sütunlarda tahlil etmeğe karar verdim. Grekorumende dünya şampiyonu Kadiye, serbest güreşte dünya ikin- cisi Neo gibi güreşçiler'dünya spo- runda Amerika boğasından, Vander- veltten, Canpbelden daha şöhretli şahsiyetlerdir. Çoban Mehmed, büyük Mustafa, Mersinli"; Amed, Yaşar memlekette Tekirdağlı Hüseyin ve Mülâyimden daha fazla olmasa bile her halde asgari onlar kadar tanın- mış, sevilmişlerdir. Sonra bütün bun- lar amatördürler, amatör oldukları i- çin daha candan göreşirler. Şu halde nasıl oluyor da meselâ Kadye - Mus- tafa maçı bir Mülâyim'- Vanderveli maçı kadar fazla mıkdarda seyir- ci kütlesini alâkadar etmiyor? Buhun sebebi çok basittir; Çünkü Grekörumen denilen belden yukarı güreş, faaliyet sahasının mahdud ol- ması dolayısile en hareketsiz güreş nevidir. Bunun içindir ki, değil yal- nız bizde, - belki grekorumende ihti- 8as yapmış bir kaç memleket müstes- na - dünyanın hemen her tarafında grekorumen en az seyirci celbeden güreştir. Amerikalıların sofi senelerde orta- ya attıkları vahşice ve tabiatile o nise bette şike olan pankrasi bir tarafa bi- rakırsak, güreşi üçe ayırabiliriz: Gre- körumen, serbes ve Keç - ez - keş - ken yani «nasıl yapabilirsen yap!» Grekorumen belden yukarı güreş- | tir. Bu güreşte belden aşağı tutmağa | ve bacakları kullanmağa cevaz yok- | tur. Serbes güreşte, belden aşağı tut- mağa ve bacakları kullanmağa mü- saade edilmiştir. Keş - ez - keç - ken ise, isminden de anlaşıldı üzere, ser- bestte favul sayılan bir çok hareket- lere imkân veren serbesin serbesi bir güreştir. Meselâ serbestte hasmina tekme vurmak memhudar. Amerikan serbesi denilen Keç - ez - keç - kende ise buna cevaz vardir. Şu halde sırasile grekorumen en ha- reketsiz, serbes daha hareketli, Ame- rikan serbesi ise en hareketli güreş- lerdir. Diğer taraftan grekorumen &- matörlere, serbes güreş amatör pro- fesyonellere, Keç - ez... keç - ken pro- fesyonellere münhasir gibidir. Ama- törler şike maç yapmıyacaklarına, pro- fesyoneller ise -her yerde böyledir - yüzde seksen şike maç yaptıklarına göre hareketsiz grekorumenin ayni kuvvette iki amatör arasında büsbü- tün donuklaşacağı, hareketli Keç ez - keç - kenin ise şike yapan iki profes- - yonel arasında büsbütün oynaklaşa- cağı pek tabiidir. € . İşte bunun içindir ki profesyoneller , arasındaki serbes ye daha fazla Keç » €2 - keç - ken güreşler, seyircinin ha» leti Tuhiyesine, yani-çeşldii hareket- lerle heyecan yaratmağa uygun oldu- gundan rağbet görmektedir. Emin o- lunuz ki profesyoneller arasındaki Keç - ex - keç - ken güreşlerin seyirel- lerinden bir çogu, bu güreşlerden yüz- de sekseninin şike, yapmıyacak, dani şıklı üklü olduğunu bilirler Bunu bildikleri halde de seve seye, hoşlana hoşlana giderler. Bu seyircilerin iste- dikleri bir şey vardır. «Böyle bir ma» Cim Londos antrenmanda çın ancak şike olabileceğini biz bile- lim, biz akledelim, fakat güreşçiler bize bunu belli etmesinler.» Gene bu düşünce iledir ki profes- yonel Keç - ez - keç - kenciler arasın- da Cim Londos ve onun ayarındaki bir kaç sanatkâr nereye gitseler umu- mi bir alâka uyandırırlar. Bir çok kim- seler meşhur tayyare oyununun ayni sikletteki hasmının yardımı olma- dan yapılamıyacağını iyi bilirler, Us- taca ve tamamile ciddi imiş gibi yapıl- dığı için Cim Londosun bu oyununa, bayılırlar. Kısacası, seyircilerin bir çoğu bu kabli güreşlere tiyatroya gi- der gibi giderler. Tiyatro seyircisi, ızdiraplan kıvranarak ölen aktörü, nasıl bu yalanı sanatile hakikat şek- line soktuğu için alkışlar ve zevk duyarsa anlattığımız şekildeki maçla- rın seyircileri de ayni haleti ruhiye altındadırlar. Gene nasıl hareketsiz bir tiyatro piyesi hareketli bir piyes kadar seyirci bulamazsa hareketli gü- reşlerin de hareketsizlerden fazla alâ- ka uyandıramıyacağı tabiidir, İki sene evvel, hatırlamıyorum ne- rede, Amerikalı bir münekkidin Cim londos hakkında uzun bir yazısını okumuştum. Bu meşhur profesyo- nelin karakteristik taraflarını anla- türlü türlü işmisazlar vermesi, mahi- rane hareketleri, seyirellerdeki etema» $â» zevkini tatmin etmeğe başlayın- ca adetleri de artmağa yüz tutmuş. | İşin garibi o zamana kadar bu kabil güreşlere kadınlar hemen hemen git- mezken Cim Londosun güreşlerinde erkeklerden fazla kadınlar görünmüş. Gitgide diğer güreşçiler de Cim Lon- dosun mimiklerini taklide, kendi. lerine hâs hareketler yaratmağa meç- buriyet hissetmişler, İşte güreş nevilerini ve seyirci hâleti ruhiyesini böylece tahlil ettik- ten sonra bahsi geçmişken Cim Lon- dosun Amerikada ilk parlayışmı da kendi anlattığına göre buraya nak- ledeyim: Cim Londos henüz acemi bir gü- Teşçi iken Amerikada Oregon eyale- tinde Brandon kasabasından £ geçi- yormuş. Ksabada da o gün her se- ne tekrar edilen ve bütün kasabayı ayaklandıran bir müsabaka varmış. Müsabaka şu: Civardaki gölde sahil- den 150 metre ileride demirlemiş bir gemide 50 kişi 50 kişiyle tutuşacak ve hasmını suya atacak. Sonunda tek kalacak adam şampiyon olacak. Cim Londosa da musabakaya girmesini teklif etmişler. Cim Londosun karşısına çikan İri bir İsveçli üstüne atılınca Yunanlı yana kaçmış ve bir sene evvel şam- piyon olan bu adamın boynuna ko- lunun tersile abanarak suya yuvar. lamış. Ondan sonra açıkgöz Yunanlı İşin kolayını bulmuş ve nerede bo- Kuşan iki kişi görse arkadan onlara hücumla ikisini birden safı harp harici çıkarmış. Neticede güçlü kuv- vetli birisile başbaşa kalmış. Halkın teşvik ve alkışları arasında mücade- le müthiş olmuş. Nihayet Cim Lon- dos bir kle takarak döndüre döndü. re hasmını suya fırlatmış, İşte o günden itibaren Cim Lon- dos Amerikadaki ve daha sonra dün- vadaki söhretini yapmağa başlamış, Sadun Galip ATLETİZM; 26 Ağustos 1937 Sekizinci Balkan oyunları beş eylülde Bükreşte. başlıyor Türk ekibi bu sene de çok zayıftır Atletizm federasyonu Balkan oyun- larından on beş gün evvel atletleri- mizi denemiş olmak için Macarista- nır &n kuvvetli atletlerini pazar günü | bizimkilerle yarıştırdı. Balkan şampi- yonası gibi bizim için büyük ehemmi- yeti olan bir müsabakanın arifesinde | atletlerimizi böyle kendilerinden çok 'yüksek bir ekiple karşılaştırmak biz- ce bir hata idi. Çünkü atletlerimizin | çoğunun zaten bozuk olan moraile- rinin büsbütün hırpalandığını üzüle- | Tek gördük. Federasyon şu işi mevsim | başında yapamaz mıydi?... Bu haftaki müsabakaların çok fena organize edildiği ve bunlardan bek- | lenen randımanın alınamadığını O zaman işaret etmiştik. Bu hususta Macarlar bile: »— Her şeyden evvel halk uyukla- masını sevmez, daima hareket İster, onun için müsabakalarınızda (koşu lar arası bu kadar uzun olmamalı- dır.ş demişlerdi. Macar müsabakalarında nazari dik katimizi celbeden diğer bir nokta da mıntaka atletizm ajanı Mazhar Na- amın ortalarda görünmemesiydi. E- sasen uzun bir zamandan beri işleri- nin çokluğundan kendi sahasında bir İaaliyet gösteremiyen bu oarkadaşın halâ iş başında bulunmasına bir mana veremiyoruz. Bu işi daha ciddi daha verimli bir şekilde başaracak ar- kadaşlar yok değildir. Fetlerasyon baş- kanı bu ajanlık meselesinde ihmalkâr davranmakla kendi işlerini bir çık- maza sokmuştur. Bu hafta da görül- dü ki böyle organizasyonlar bir elin yapacağı işlerden değildir. Macar femasları etrafında atletleri- mizin fikirlerini almak ve sekizinci Balkan oyunları için düşündüklerini öğrenmek üzere Fenerbahçe atletizm kaptanı Firuzanla konuştuk, Bugün- kü halde milli takımımızın en görgü- lü ve en güzide atletlerinden sayılan genç rekortmen bize şunları söyledi; — Bu hafta Avrupanın en kıymet- H ve en teknik atletlerini aramızda görmek bizim için büyük bir bahti- yazlıktı. Geneşiri 100 metreyi 104 gi- bi fevkalâde bir zamanda koşmasını, sırıkla atmada dünya altıncısı olan Jufkanın dört metreyi aşmasını he- yecanla seyrettik. Değil yalnız bizde Balkanlarda bile kendilerine rakib bulamıyan böyle sipesyalist ve kur- vetli atletlerle temas etmek şüphesiz- ki bizim için çok daydalı olmuştur. Bu meyanda Galibin 4500 metreyi senenin en iyi derecesile kazanması, Melihin 400 metrede çok iyi bir dere- ceyi Geneşin peşinden kendini zorlu- yarak çıkarması bizim için bir kazanç- tır. Bundan başka müsabaka kabili- yetimizi aritırması noktasından böy- le büyük alletlerle yarışmak bize da- ima lâzım olan bir şeydir. Bununla beraber bazı arkadaşları, kendilerini büyük farklarla mağlüp e den rakipleri karşısında kırılmış bul- dum. Bükreşte yarışacak arkadaşla- rımın bu mağlübiyetten müteessir ol- malar bence çok yanlıştır. Macar- lar bugün Avrupanın en kuvvetli at- ietleri, Onlarla, çekişebilmek için daha hiç olmazsa dört beş sene devamlı ve esaslı bir çalışma lâzımdır. Bu müsabakalar neticesinde milli tar kımımızı teşkil sdecek arkadaşlardan ancak üçünün iyiform tuttuğunu gördük: Faik, Galib ve Melih. Kamp- ta çalışan bir atletin form tutmasını pek tabii görmekle beraber bunların yanında formdan düşenlerin bulun- ması bizi endişeye düşürüyor. Hele bunlar arasında Pulad, Riza, Veysi gibi en güvendiğimiz atletler de bulu- nunca.... Riza askerliği dolayısile kâfi mik- tarda çalışamamıştır. Pulad, büyük bir şanssızlık eseri olarak ayağından muzlarib bulunuyor. Veysi de vakit bulup antrenıman yapamamıştır. Bu sene en çok göze çarpan atlet Melihtir. Tipinin göslermemesine rağ- men bu arkadaşta bir atlet komple 1s- tidadı vardır.400 metreci olduğu halde aklına koyduğu vakit ciridi 56 met- reden fazla atması, yüz metreyi 11 de koşması ve üç adımda on üç metreyi aşması büyük istidadının en bariz de- lilleridir. Futbolü atletik kabiliyetle- rine dayanarak oynıyan Melihi bo- zan da yine fuboldür!.. Melih futbole çalıştığı kadar atletizme çalışsa her halde şimdi birkaç rekor sahibi olurdu. Bu sene Balkanlarda geçen sene den daha iyi derece alacağımızı pek ummuyorum. Arkadaşların ekserisi hakiki kabiliyetlerini gösterecek va- ziyette değildir. Esasen takım da iyi hazırlanamamış ve bu hususta bütün imkânlar kullanılmamıştır. Fakat bu işin bütün yükünü Fede- rasyon başkanlığına tevcih etmek te doğru değildir. Çünkü bir milli takı- mı hazırlamanın, onu teşkil edecek elemanların serbes olabilmelerini te- min etmenin ve bütün bunlardan baş- ka bu işin birçok pürüzlerile uğraş- manın ne demek olduğunu yakından görüyor ve anlıyoruz. Anlıyamadığımız bir nokta varsa o da bir ay evveline kadar atletizm idealisti geçinen birkaç dastun bu müsabakların organizasyonu için Fe- derasyonun vaki yardım ricasna O- muz silkerek külak asmayışlarıdır. Istanbul muhteliti Niçin hazırlanmamış Dünkü bir sabah gazetesi, İstan- bul futbol ajahmin Pire muhteliti karşısına çıkarılacak İstanbul muh- telitini hazırlamamış ve çalıştırma- mış olmasını tenkid ediyordu. Bu hususta futbol ajanı Zeki Riza Sporel ile görüştük, Ajanın bize söy- lediğine göre bundan iki ay kadar evvel bölgenin eski başkanı, festival komitesinin müracaatı üzerine ağus- tosta İstanbul muhtelitinin temsili maç yapmasını ajandan istemiş. Ajan tehriri bir cevapla mevsim dolayı- sile ağustosta böyle bir maça im- kân olamıyacağını, bütün klüpler futboleülere istirahat vereceği için çalışmamış elemanlarla temsili maç mesuliyetini üstüne alamıyacağını bildirmiş. Arada bir anlaşamamaz- lik veya yanlış anlama neticesinde işe futbol federasyonu da karışmış, be- lediyeye ağustos başında değilse bile ve çalıştırılmamış ? sonunda böyle bir maçın yapılabile- ceğini vadetmiş. Bu vaziyette ajan yapılamıyacağı- ni Iki ay evvel bildirdiği için haklı, festival komitesi de vaad aldığı için hakh... Şu halde ne olacak? Futbol ajanı evvelki gün meseleyi hem spor bölgesinin yeni başkanı ye hem de belediye relsi sıfatile iki ta- raflı alâkadar olan bay Üstündağa anlatmış ve bunun üzerine dört klüp murahhasları davet edilerek Pire muhtelitile Galatasaray - Beşiktaş ve Fenerbahçö - Güneş muhtelitlerinin karşılaşması münasip görülmüştür. Mesele bu şekilde iken futbol aja- nını İstanbul muhtelitini hazırlama mış ve çalıştırmamiış olmakla itham ve tenkid etmenin ne derece doğru olabileceğini kestirmek müşkül olma» sa gerektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: