30 Eylül 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

30 Eylül 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

almis pe 30 Eyldi 1937 Yusuf Şakirin hoşlandığı kadın | kipi şöyle tarif edilebilirdi. İncecik bir bel, zayıf, fakat biçimli bir vü- cut, ince bir yüz... ç Jar... Başının içinde ideal kadını n ka- gı, gözü, ağız, burnu hakkında mu- âyyen bir fikri yoktu ği, hay laka ince belli, zayıf, fakat biçimli bir vücudü olmasını isterdi. Şişmanları değil, hattâ biraz tom- bulları bile beğenmezdi. Bir çok er- keklerin tombul, hattâ şişman ka- dınlara yanıp bayılmasına müka- bil, - tabiat bu ya - o zayıfları çok severdi, Yusuf Şakir bir gün Kadriyeye rasgeldi. Kadriye işte onun tam is- tediği kadına yakındı. Onu biraz, amma pek az toplu buluyordu. Hattâ iltifat olsun diye ilk dans edişlerinde Kadriyeye: — Gül dalı gibi bir vücudünüz Hele biraz daha zayıf olursanız büs- bütün güzelleşeceksiniz. Kadriye şaşırdı: — Bundan daha mı Mzım... — Öyle ya... Biraz daha. Ve bundan sonra Kadriyeyi müba- lağalı bir tarzda medhelmeğe baş- ladı, Kadriye şimdiye kadar evlene- memiş bir kızdı. Hattâ günden ne zayıflamasının sebeplerinden ri ve belkide en büyüğü bu müth zayıflamam korku idi: Evlenemeden ihtiyarla- mak... Kadriye şaşırmıştı. Yusuf Şakir kendisine ne kadar sıcak, ne derece ümit verici şeyi ordu. Yusuf Şakir o gece Kadriyeden &y- nhrken: — Yarın sizi görebilir miyim?. di- ye heyecania sordu. Kadriye heyecanla fısıldadı: Eğer isterseniz... Yusuf Şakir onun elini tuttu; — Nasıl istemem... Ertesi günü iç ndevu verdi- ler. Ve buluştular. Yusuf Şakir mü- temadiyen Kadriyenin incecik vücu- dünü medhedip duruyordu : — Ne harikulâde vücud!.. Ne havi- kulâde!... Diyorum ya... Bir gül dalı gibi... Fakat biraz daha zayıflasa- hiz. Kadriye bu sözleri nihayetsiz bir heyecan içinde dinliyordu. Randevular birbirini takip ediyor- du. Artık birbirlerini görmeden gün geçmiyordu. Kadriye Yusuf Şakirin biraz daha gözüne girmek için bir iki kilo da- ha zayıfladı. Artık Yusuf Şakir adam- akıllı âşıktı. Kadriyeye dalma: — Sen dünyanın en güzel kadr nisın... Nihayet işte hayatta aradı- Ham ideal kadını buldum... Bu gül dalı gibi ince vücud, insan vücud- lerinin en güzell, en fevkalâdesidir. Kadriye kendisini Yusuf Şakire be- ğendirmek için günden güne 2: Hyor, genç adam da ona günden gü- ne daha ziyade al Şakir ona tta sra- dığım idesl kadın sensin Benimle evlenir misin? Kadriye sesini çıkarmadı... Yusuf Şakir; | — Susmanı «kabul» telâkki ediyo- rum... Dedi ve bekledi... Kadriye büsbü- tün sustu. Bir ay sonra evlendiler. Artık Yusuf Şakirin saadetine hu- dut yoktu. Aradığı kadını bulmuş- tu... Lâkin evlendikten sonra işler büs- bütün değişti. Evleninceye kadar günden güne zayıflıyan, günden gü- ne ,Yusuf Şakirin dediği gibi, ince bir gül dalı haline giren Kadriye ev- lendikten sonra hayatını tamamile değiştirdi. Kızık zamanında Yusuf Şakire kendisini beğendirmek arzuslle, za- yıflamak için yaptığı perhizlerin acı- sını çıkarmak ister gibi idi, Sofrada: — Aman ne zamandanberi pilâva hasretim... Genç kızlığımda bir tür- Yü yiyemezdim... diyerek pilâva mü- temadiyen kaşık çalıyordu. Sofraya hamur işi gelse Kadriye: — Aman, diyordu, hamur işine ne ramandanberi hasretim... Biraz yi- “ m3 Lâkin sevece- | yordu. ona: Ksdriyeciğim Eryabaksın. 5 diye t kışsalar o der — Amasaaan, diye omuz rır!,, Ben unumu elemiş, eleğimi du- vara asmış bir ka . Beni be- ğenen beğenmiş bir kere... Artık perhize, gıdasızlığa ne lüzum var?.. 'Hakikaten artık Kadr maile unutmuştu. Günden güne şiş- manlıyor, günden güne kilo alıyı du. Artık «ah evlenemeden ihtiy: ıyacağım!» korkusu da yoktu. Bu- nün için Kadriyenin kerdanı aylar geçtikçe Okatmerleşiyor, ensesi ya- Yaş yavaş küçük ve kabarık bir yas- tık şeklini alıyordu. Onda şişmanlamak büyük bir sü- ratle aldı yürüdü. Her ay muntaza- man bir kaç kilo alıyordu. Zavallı Yusuf Şakir: — Aman karıcığım!.. dar ihtar etse Kadriye gene bildiği- ni okuyor, daha olmazsa gizli gizli hamur işleri, hamur tatlıları, pilâv- ları gövdeye indiriyordu. Nihayet Kadriye 100 kiloya merdi- ven dayamıştı. Artık yerinden bile zor kımıldıyordu. Vücudü son dere- ce hantailaşmıştı. Şişmanlık ona hiç yaraşmamıştı. Dehşetli çirkinleşmişti. Arasıra kocaslle kavgaya tutusu- yorlardı. İste o zaman Kadriye iki gözü iki çeşme Yusuf Şakire bağırı- yordu: — Eeni sen böyle mi aldın... Sana vardığım zaman ne kadar güzel dim... Gül dalları gibi bir vücudum vardı. Beni ne kalere koydun alçak herif! Beni ne hallere soktun!. (Bir yıldır) diye ne ka- (AEŞAM KAPANIŞ FİATLFRİ) PSNAM ve TABYİLÂT İstikrazı / © 9659) Türkiye Cum- 9050 dahili huriyet Merkez 1983 istikrazı © O5İ Bankası Ünllürk TI 2450 Şii. 7 : m Bü eri İ Çimento 1075) İtihad değir- 12 menleri TE 00 Para (Çek fintleri) Paris 21350 “ Londra 625 762 Ner York — 7845 İY Milâno 15,04,18 49 Atina 814 41938 Cenevte 34406 E Brüksel 470 Amsterdam 14325 perhizi ta- | Arpa: Anvers Mu Londra: Keten T: Londra Fındık G: Hamburg Fındık L: Hamburg i 29/9/8937 Çarşamba günü İstanbul Mâlin- | de Toptan satılan meyva ve sebzelerin | fiatleri: Cinsi Emsal En aşağı En yüksek Hat o fist Er.8. Er.8.| Bamyo Kio o $ 4 Asma kabağı adet oo 3 0. | Sakız Kubağı Kilo ım 3 l Çalı fasulyesi Kilo 4 4 Ayşekadın Kilo > 8 İ Barbunya Kırmızı Kilo o 6 : Kır Domatesi Kilo 3 3 Sınk Domatesi KU0 3 4 Sivri Biber Kilo 280 3 50 Dolmalık Biber Kilo 2 4 Lahna Kilo 2 3 » Hiyar adet 5 ıs Pathcan (Baş) adet 1 ı 5 Patwan (orta) adet, sa 5 Patlıcan (Ufak) © sdet 25 s0 Pathcan (Bostan) adet 19 1 5 Soğun Kio 28 3 Maydanoz demet » Çavuş üzümü Kii » ki Yapıncak üzümü Kilo 7 “ | Razakı üzümü Kilo “ 10 Elma (İnebulu) Ko $ # Elma (Amasj Kilo 7 16 Armut Kilo 3 6 cins Ayva Kilo 7 3 Ceviz Ki 7 rn Nar 6 6 Kestane 4 * Taze İncir “ $ Limon 250 Karpuz alacalı (Baş) adet 11 . Karpuz alacalı (orta) adet 7 10 Karpuz alacalı (ufak) adet $ 6 s0| CUTaK) Kavun Kırkağaç (Baş) adet 11 16 Kavun Kırkağaç #det — , (Orta) Ki n 1 6 İSTANBUL TİCARET ve ZAHİRE BORSASI 29/9/887 uğday yumuşak Buğday sert Arpa Anadol Bakla Çavdar bumu Susam İç fındık Keçi kılı Yapak Kerucabey GELEN Mercimek Susam Keten tohumu Pamuk ii GİDEN İç fındık Kuşyemi Keten tohumu Nohut K. findik Tiftik Baş ağrısı, diş ağrısı Nevralji Bütün ıstırabları teskin eder GRiPiN Bilhassa bunlara karşı müessirdir, İş başında, seyahatte, evde her zaman yanınızda bir kaşe bulundurmayı unutmayınız Kalbi bozmaz, mideyi ve böbrekleri yormaz, icabında günde 3 kaşe alınabilir Her yerde ısrarla isteyiniz. Taklitlerinden sakınınız gi eli “ği 'kuldu. Tarihi KAPTAN PAŞA GELİYOR Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli mamumu Tefrika No, 13 O gün Rodosta şarap panayırı vardı. Sinan (Rozita) ile şehre inecekti. Kaptan paşa gemide dişi mahlük istemiyordul — Nereden geliyordunuz? — Venedikten — Geminiz şarap mı yüklüydü? — Evet,.. Rozita korkudan titremeğe başla- ” İ Kılıç Ali paşa: İ — Neden korkuyorsun? İ Diye sordu. Rozita ağlıyaruk cevap verdi: — Babam bana: (Türkler, eline ge- çen düşmanlarını hemen öldürürler!) İ demişti de... — Sen bizim düşmanımızmısın? Bize bir fenalık yaptın mı? — Ben bir şey yapmadım amma... Baban yaptı, öyle mi? Rozita önüne bakarak mınldandı: — Babam bir kaç yıl önce Venedik korsanlarile beraber çalışırdı. Türk- lerle bir kaç kere döğüşmüşütü . — Bundan sana ne? — Bilmem? İçimde müthiş bir kor- ku var. Eğer bana kıymazsanız, si- | Ze çok faydalı olurum! j — Faydalı mı olursun? — Evet. size kaçakçı korsanların | bugünlerde nereye sığındıklarını söy- | lerim. Daha başka şeyler de haber | veririm. İ | ! İ — Ne gibi" — Papa 13 üncü Greguarımn ye- niden Avrupayı türkler aleyhine kış- kırtmak istediğinden, Venedik Sens- İ tosunun Papaya menfi cevap ver- Avusturya kralı Mak- similyen'in türklerle anlaşmak ra zusunda bulunduğundan, fakat bu arzusunu - İspanya kralı Filipten çe- kindiği için - izhar edemediğinden... Kılıç Ali paşa genç kızın ü kesti — Sen çok akılı bir kıza benzi ! Karşımda . İspanya kraliçe- &i - fettanlar fettanı - İzabel var sa- nıyorum. Sen bir kaplan kızına ben- | zemiyorsun, Rozita! Haydi, bana ha- kikati söyle, kimin kızısın sen? Rozita gözlerini yere indirdi: — Babam da bana: (Sen büyü sen çok akılı bir kadın olacaksın derdi. Ah babacığım, o boğulmasay- dı.. Hayatta ne kadar yalnız kal- dımfi şimdi bilseniz! Bu sırada Rozitayı yakından ve alı- ca gözile tedkik eden Küçük Sinan birdeibire kaptan paşanın yanına 50- ve kulağına eğildi: — Bu kız padişahın gözdesi Hoşe- | daya çok benziyor, devletlimi — Kardeşi olmasın sakın..? — Çok şüpheleniyorum. nın boynunda müselles şekilde üç | siyah ben vardı. Rozitanın boynun- dada ayni şekilde ve ayni yerde üç | ben var. Kiliç Ali paşa Rozitanın boynuna baktı — Gerçek, üç beni var amma., ben Hoşedanın boynundaki benleri gör- | medim. Sen nereden biliyorsun? — Kulunuz da birgün bahçede dolaşırken görmüştüm, devletlim” Kılıç Ali paşa mânalı bir gülüşle Sinanın yüzüne baktı, Sonra birden Rozitaya dönerek: — Senin başka bir kız kardeşin var mı? Diye sordu. Rozita sevinçle gözlerini açtı: — Hayır. Fakat, bana çok benzi- yen amcamın kızı vardı. Buldunuz mu onu yoksa..? —Ne o. kayıp mi oldu amcanın kın? — Evet. Lepanlo harbinde amcam- la beraber kaybolmuştu. Amcamın İstanbulda öldüğünü duyduk. Fakat Françeska'dan bir haber alamadık. Küçük Sinanla kaptan paşa göz göse geldiler. Sinan: «Tamam.. Hoş- edanın asıl adı Françeskadır!» diye- cekti. Buna cesaret edemedi. ken- dini tuttu. Kılıç Ali paşa: diğinden, — Hoşedanın kekiki adı nedir acaba..? Bunu içimizde bilen kimse yoktur. Diye söylenmeğe başlamıştı. ortaya bir hakikat çıkacak!) rek başını yavaşça salladı: Haremağalarından birinden duymuştum, devletlim, Hoşedanın kendi ismi Françeskadır. Zatı şaha- ne onu hareme aldıktan ve adını de- diye- İ Biştirdikten'sonra, bu isim söylenmez oldu. Bunü, benim gibi bilen ve işi- tenler çoktür, dedi. Kılıç Ali paşa şimdi Rozita ile da- ha yakından alâkadar olmağa baş- lamıştı. Bu kız atâba sahiden bir kazaya kurban mu gitmişti? Yoksa Türk do- nanmaâsının Akdenize çıktığını ha- ber alan Venedikliler, Rozitayı - zekâ ve dirayetine güvendikeri için - ada- nın arkasına kasden mi bırakmış- lardı? Derya kaplanı bütün bu ihtimal leri düşünerek, Sinana döndü; — Bu kadının muhafazasına seni | memur ediyorum. Geminin arka kasarasında ona bir yer gösterir. Şim- dilik kendisine bayağı bir esir gibi | davranmıyalım. Olabilir ki (Hoşeda) İstanbulda - bizim arkamızdan - bu- lunmuş ve tekrar saraya gitmiştir. Rozitayı İstanbula götürmeğe ve ha- diseyi padişaha arzetmeğe mecburuz. Sinan Rozitayı geminin arka ka- İ sarasna götürdü. Kihç Ali paşa kendi kendine başını sallıyarak söy- leniyordu: — Sultan Murad bu kızı görürse, ne Hoşedayı arar, ne de diğer gözde- lerini... Kılıç Ali paşa bunun Venedik Se- natosu tarafından tertip edilmiş bir hile olduğuna kaniği. Rozitanın. bir fedai olarak - türk- lerden öç almak için - buraya gön- derildiğine kolaylıkla hükmedilebi- Jirdi. Türklere yardım vadeden ve bir çok mühim meselelerden bahseden bu kızın verdiği malümatm doğru olup olmadığını ancak zaman göste- recekti, Kılıç Ali paşa: — Rozitanın başını boş birakma- ğa gelmez.. ben ne munis kadınlar gördüm ki, günün birinde korkunç | ejderler gibi şahlanarak üzerime atıl- muışlardır. Bunun da, bir yılan gibi, yarın üzerimize saldırmıyacağını kim bilir? Diyordu. o Kıhç Alipaşa uzağı gö- Tür, suyun sathı ile hiç meşgul ol maz, ve her hadisenin derinliğine nü- uz etmek isterdi. Rozitanın paşa gemisine slınmasi herkesi hayrete düşürmüştü. «— Kılıç Ali paşanın gönlü tiyarlamamış!» Diyenler, ve bıyık altından gi ler vardı, Oysa ki, Kılıç Ali paşa mühim bir hadisenin iç yüzünü anlamakla meş- O, iş başında zevkini, eğlen- cesini, hattâ islirahatini aramaz bir adamdı. . İşine ve memleketine karşı büyük bir ferağatle çalışırdı. Bar- baros ve Turgultan sonra - kaplan paşalar arasında - ömrünü onun ka- dar denizde geçiren kim vardı? Bu sefer Akdenize çıkışı bile onun için büyük bir fedakârlıktı. Bu ta- rassud işini yapacak donanmada kaplan mı yoktu? Fakatonun İçi tezdi, uzağı görürdü. Her deniz ha- reketinin, her akının başında bu'un- mak isterdi. Rodosa giden bir peksimet gemi- sinin batması - onun görüşüne gö- re - yeni bir harbe vesile olabilirdi. Kılıç Ali paşa devleti - Lepanto mu- zafferiyetinden sonra - yeni bir har- be sokmamak için elinden geleni ya- pıyordu. «Venedik Gülü.. ve İstanbul bülbülü!» Kihç Ali paşa Rodos kalesi önüün- de beş on gün kalmağa karar ver. mişti. Her gün Salih, Doğan, Hüs © hâlâ m

Bu sayıdan diğer sayfalar: