September 30, 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

September 30, 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bahite 6 AVCILIK Bu sene bıldırcın az geçiyor İstanbul cıvarında en çok bıldırcın avlanan yerler neresidir? Memleketimizin avcılarını alâka- dar eden bıldırcın mevsimi gelmiştir. Fakat bu sene bıldırcın azdır. Hava- ların iyi gitmesi, yağmur yağmama- sı bu hususta başlıca âmildir. Avcılık klübü erkânından biri bil Her sene iki seyahat yapan bu bıl- cınlar, ilkbaharda Rusya ve Roman- yanın boş sahillerinde yavrulayıp kış sahillerine Bu seyahat yolu ötedenberi değiş- Mgmiştir. Uzun mesafeler katettik- İkinci merhale Marmara sahilleri- dir. Havanın muhalefeti dolayısile Marmarayı geçmeyi gözlerine kes- tremezleree bu sahillere konarlar Ye bir gece kalırlar. Şehrimizin en iyi av yerleri Ana- dolu cihetinde, Tuzlada deniz sahii- lerinden başlıyarak, Rumeli cihe- rr olan kisım- Sör. Sert karayel ve yıldız poyrazile daha ziyade Anadolu ciheti kuş tu- tar, sakin havalarda Rumeli cihetin- de daha fazla kuş bulunur. Bıldırcınların seyahat mevsimi ey- “ bidayetinde başlar ve teşrinievve- nihayetine kadar devam eder, En iyi cins kuş tutan yerler Anadolu gihetinde Maltepe, Kartal ve Pendik #rası; Rumeli cihetinde de, Avcılar köyü - Angurta - Gardan ve civa- rındaki mer'alardır. Vilâyetimizde bıldırcın geçit mın- takaları değişmemiştir. Yalnız şeh- rin büyümesi dolayısile evvelce hâli olan erazi, evlerle kapandığından bu Memleketimiz, bıldırcın avı yapı- Jan memleketler arasında birinci gel- mektedir ve dünya bıldırcın rekoru, bir günde, bir avcı tarafından 500 tane vurulmak suretile memleketi- mizde yapılmıştır. Bıldırcın memleketimizde Üç su- retle avlanır: 1 — Asıl avcıların sporatif şekli (AKŞAM) ın edebi romani Mektep arkadaşları — Ne yaptın Leylâ hanım, dedim. e geldiğini niçin haber ver- ağ tm idim. Fakat o dokto- Tun işitmesinden çekinerek yavaş ses- le konuşmağa çalışıyordum. Bu telâşmı pek lüzumsuz görür gibi elile saçlarım düzeltmeğe devam eden şımarık kız: — Ne oldu, efendim, dedi, Doktor yabancı mı? Ve biraz kendini toplıyarak ilâve etti: — Siz de döktorsunuz! -— Evet, ben de doktorum, fakat, Kadınım demeğe cesaret edeme- dim, Dilimin ucuna kadar gelen bu kelimeyi bir türlü söyliyemedim. Ve bunu söyliyemediğim için bu sersem kari azarıyamadım. Ellerim gömleği- min cebinde muayene odasına döndü- ğüm zâman doktoru orada buldum. — Atfınızı rica ederim efendim, de- dim. İstemediğim bir anda.. Birdenbire sözümü kesti; — İzaha ne lüzum var canım, de- di, İşimize bakalım. Bugün bir ameli- yatımız olacak, ehemmiyetsiz bir şey, Şu aletleri sen hazırlıya dur. Ben beş Diyarıbekirin en güzel mevsimi Sıcaklar bitti, serin havalar Diyarbekir (Akşam) — Diyar» bekirin şimdi en güzel mevsimidir. Yaz sıcakları geçmiş, serin serin TÜz- gürlar esmeğe başlamış, bütün mey- yalar kemale ermiştir. İzmir fuarında çok büyük bir rağ- bet kazanmış olan ve hususi bir tarı» da yetiştirilen Diyarbekir karpuz- larının en iyi yiyecek mevsimi gel- miş olduğundan her tarafa sevk a epin. Bu şeker gi- bi karpuzların kilosu iki kuruş üze rinden satılmaktadır. Diyarbekirimizde bu sene odun ve kömürden maada her şey ucuzdur. 1 tavuk 20, yumurtanın on tanesi 5, buğdayın kilosu 3,5, arpanın 2,5, ko- yun etinin kilosu 25, keçininki patlıcan on tanesi beş, eritilmiş sa- deyağ 66 - 70, şeker 35 kuruşa satıli- yor. Bu sene Diyarıbekir bağlarına rağ- kilenler Özümünden ziyade ancak saf havadan istifade ediyorlar. Dicle ke- narına karpuz ekenlerin bu sene ok dukça yüzü gülmüştür. Orada Dic- le kenarında kurdukları kamıştan kulübeler içinde hem Diclenin serin havasından istifade ve hem de ektik- leri karpuzları salarak para kazanr- yorlar, Ayancık panayırı Ayancık (Akşam) — Dört gün de- vam edecek olan Ayancık panayırı cumartesi günü merasimle açıldı. Panayır diğer senelere nisbeten çok kalbalıktır. Hariçten iştirâk edenler nazarı dikkati celbedecek kadar faz- ladır. Vilâyet merkezinden de bir kaç tüccar iştirâk etmiştir. Ayancığın iktisadi vaziyeti üzerin- de güzel neticeler veren panayırdır. 'Bu sene daha iyi bir netice bekleni- yor. Ayancık belediyesinin panayı- Tın açılmasında büyük gayretve him- meti görülmüştür. omananaananasamsassanssssnssasasanasanasanaranı olan tüfek ve köpekle yapılan ave ıktır. 2 — Atmaca kuşlarile yapılan av- cilıktır. Terbiye edilmiş atmaca kuş- larmı beraberlerinde gezdirirler ve bıldırcın yerden kalktığı zaman, bıl- dırcını hayvana gösterip salıverirler. 3 — Sahillere ağ germek suretile yapılır. Ağ ve atmaca ile yapılan bıldırcın avcılığı bizden başka bilimum mem- leketlerde menedilmiştir. Çünkü bu- nun sporla ülâkası olmadığı gibi, bıldırcın neslinin körleşmesine sebe- biyet vermektedir. Tefrika No. 61 Bürhan Cahid altı satırlık bir rapor yazacağım. Ne soğuk kanlı adam. Eminim ki biraz evvelki vaziyette bir başka erkek olsaydı ya teklifsizli- ğe vurarak içeride kalır. Giyinmem | için yardım etmiye kalkar, yahut o nazik dakikadan istifade etmeyi dü- şünerek bir sürü komplimanlar ya- pardı. Doğrusu doktorun kibarlığı, ağır başlılığı erkekler hakkındaki umumi kanaatlerimi değiştirecek ka- dar yüksek ve kuvvetli. Kaç aydır beraber çalıştığımız hal- de bir saniye olsun gözlerinin üzerim- de tabi olmaktan başka bir mânada dürduğunu görmedim. Acaba hasta- bakıcının söylediği kadın, doktorun sevgisini kazanabildi mi, Bu iradesi kuvvetli adamın hele üstüne düşüldü- ğü takdirde birini sevmesine imkân görmüyorum. Bugüne kadar evlenmeyişi de bir muamma, Maçkadaki apartmanın. da da yalnız yaşadığı söyleniyor, Bu tarafları biraz esrarlı gibi görünüyor. Geçen gün lâkırdı arasında mektep- ten çıktığı tarihten bahsetmişti. Ha- tırımda tutup hesap ettim. Bu tarihe AXŞAM Erzurumdan Oltuya Oltu,istirahata susamış insanların esiyor, yiyecek çok ucuzdur dinleneceği temiz bir kasabadır Oltu kasabasından bir görünüş Oltu (Akşam) — Saha itibarile Bel- çika krallığının sathı mesaisine yakın büyüklüğünde olan “ilâyetimizin en iyi verimli kazalarından olan Tortum ve Oltu kazalarına seyahat bilhassa bu mevsimde çok enterasandır. Muhi- timizde o kadar sık sık manzara de- Bişiyor ki bu zengin dekorlu yolculuk insana başka bir âlemde imiş hissini veriyor. Otomobil yepyeni şöseler üze- rinde kayarken eski devrin hiç bak- madığı ve anmadığı bu sahalarda cumhuriyet idaresinin yarattığı eser- ler karşısında derin heyecanlar duy- mamak kabil olamıyor. Erzurumun çorak dağlarının, kar- ga sırtlarını arkada bırakarak “Tor- tum yaylasına inince sizi yepyeni bir saha karşılıyor. Yeşillikle bezenmiş vadiler, ağaçlarla süslenmiş dağlar, nihayet yeni binalarile ufacıcık şirin | Tortum kasabası görünüyor, uzun çıplak ve sıpsıcak yollardan sonra bu Yeşil dağların çerçevelediği bol sulu derenin kıyılarına yaslanmış Tortum kasabasına gıbta etmemek kabil mi? 'Tortuma girerken örnek karakolu şirin ve temiz yüzile insana gülüyor. Örnek fidanlığı, yeni yapılan hükü- met konağı ve kaymakam evi ile ya- pılan bir örnek yeni binalar yeni Tor- tumun ilk modern binası olmak şere- fini kazanmışlar. Tortumda “Oltuya giden şose üzerinde yeni köprüler ya- pılmakta, her tarafta imar faaliyeti var, Çalışkan vali Haşim İşcana lâyık arkadaş olduklarını isbat eden "Tor- tum ve Oltu kaymakamları kaza si- | göre doktor bugün olsa olsa kırk beş yaşmda var yok. Gerçi saçlarına pa- patya tarlası gibi kır düşmüş: Fakat o kadar dinç ve neşeli ki! Bu yaşta bir adamım hele meşhur ve zengin olursa... Fakat bunlardan bana ne?. Bugün için benim şefim, hocam sayı- lr. Ve nihayet bir meslektaşımdır. Bütün öteki meslektaşlarımdan önu ayıran nokta sadece kabine arkadaşı oluşumdur. Dün akşam doktor bir hastasını görmek için erken çıkmıştı, Hastabakıcı ile yalnız kaldığım ka- binede doktorun verdiği almanca bir kitabın yapraklarını çeviriyordum. Leylâ hanım gözlerinde esrarlı bir te- bessümle yaklaştı: — Doktor bu gece davetli zannede- rim, dedi. Daha sabahtan iki defa bir kadın telefonla aradı, — Kim olduğunu sormadın mı? — Söylemedi. — Belki bir hastadır. — Zannetmem, Çünkü doktor gel- diği zaman söyledim. — Evet, evet, görüştüm! Diye lâkırdımı ağzıma tıkadı. Zaten hasta arayışı değildi. — Ne münasebet! — Hasta ararsa doktorun vaktini, saatini, vizitasını sorarlar ve randevu alırlar, Eğer ahbabları ise isimlerini nırlarında hiç boş durmiyarak çalış- Oltu tarihi bir kasaba, 93 harbin- den sonra ana yurttan ayrılmak aci- sına uzun müddet katlanan Oltu Ka- sabası yıllarca Çar Rusyasına hudut askeri garnizonluğu yapmış. Kasaba Oltu deresinin ikiye böldüğü iki par- çadan ibaret... Genç kaymakamı B. Fevzi Hamurcu işine dört elle sarıl- mış bir idare adamı. Kazanın her bakımdan ileri gitmesine var kuvve- tile çalışmaktadır. Halkevinde, me- murlar mahfelinde görülen bütün sosyal hareketler hep onun eseri. Her işte o kadar alâka gösteriyor ki.. Kasabanın terlemiz bir belediyesi var. Bir çok şehirlerimizin belediye binalarına nisbetle iyi bakımlı olan bu binanın tanziminde ince bir zevk eseri var. Belediye reisi B. Salim Şahin dar bütçesine rağmen iş yapmakta muvaffak olmuş bir insan, Eskiden de başka şehirlerde memurluk etmiş olan belediye muhasibi B. Bürhan Aksoylu bu uzak şark kasabasına ye- nilik ve zevk sokmuş bir İstanbul gencidir. Kaza hükümet tabibi Dr. B. İsmall Kafesçioğlunun halka karşı gösterdiği yüksek şefkati herkes an- latmakla bitiremiyor. kım söğütlerin gölgesinde bol sulu derenin sesini dinliyerek uyuyan gü- zel büyük caminin çerçevelediği yem- yeşii Oltu kasabası İstirahate susa- İ muş insanların dinleneceği tertemiz ve konforlu bir kasaba, Mubitinde öyle değil! — Kim olabilir acaba? — Vallahi bilmem. Bu herhalde ye- ni bir şey olacak? Ve karşımdaki masanın ucuna İli- şip bir muamma halleder gibi gözle- rini süzerek devam elti: — Kadınlar adamcağızı rahat bi- rakmıyorlar ki! Kadın hastalar gelin- ce ben daha gözlerinden maksatları- nı anlarım. Kimi sinirli görünür, ki- mi mafsal ağrılarından şikâyet eder. Muayene odasına girdiler mi bir hop- palıktır gider. Doktor daha muayene- ye başlamadan onlar soyunmağa başlarlar... Doktor böyle şüpheli bir hasta geldi mi bana işaret eder, Her | ihtimale karşı yardım etmek için oda- dan çıkmam, Alet dolaplarını yerleş- tiriyormuş gibi davranırım. Fakat öyle kadınlar var ki doktorla yalnız kalmak için ne numaralar yap- mazlar, ne bahaneler icad etmezler. Ama ne yalan söyliyeyim doktorun bir hastasına karşı da küçük bir düş- künlüğünü görmedim. — Ciddi adam! — Çok. Bu kadar yıl yanındayım, bir falsosunu görmedim. Hattâ garip- tir.. ik defa hastaneden buraya geldi- gim zaman arkadaşlarım bana takı- Yrlar: — Laylâ, doktor çapkın bir adama benziyor. Gözünü aç! diyorlardı. De- 30 Eyldi 1937 /İ KADIN KÖŞESİ Vualetli şapka Kahverengi vo yeşil kadifeden yapılmış Kahverengin ince dantelden vualeti vardır. GRE EEE EE Ayancık elektriğe kavuştu Ayancık (Akşam) — Kaymakam ve belediye reisinin gayretile resmi küşadı yapılan elektrik tesisatından halk çok memnundur. Tesisat çok mükemmeldir, En izbe yerler bile nu- rTa kavuşmuştur. "Tesisat işini bizzat elile yapan ve bu işten hiç bir ücret alımyan Zin- gal şirketi makine mühendisi bay Farkaç, bu suretle Ayancıklılara bü- yük bir kadirşinaslıkda bulunmuştur. Elektriğin kilovatı 12 kuruştur. İki ay sonra 8 kuruşa indirilecektir. Boyabad Halkevinin gezintileri Ayancık (Akşam) — Boyabad Halkevi temsil kolundan 47 Kişilik bir kafile, başlarında kaymakam ve par- ti başkanı bulunduğu halde buraya gelmiştir. Misafirler mızıka ile kar- şılanmışlardır. Şereflerine bir akşam ziyafeti verilmiştir. Burada Çoban piyesini temsil et- tikten sonra Boyabada dönmüşlerdir. İzmitte güzel bir biçki sergisi açıldı İzmit (Akşam) — Senelerdenberi büyük bir intizamla çalışan Cum- huriyet biçki yurdu altıncı senesi mezunları dolayısile cidden çok gü- zel ve sanatkârane bir sergi açmış, serginin açılışını yali bay Hâmid Oskay yapmış ve hazırlanan büfede davetlilere izaz ve ikram edilmiştir. | Sergi çok muvaffak olmuş bir eserdir. Kasabaya hâkim eski kule ve sal | aaaanamsananasasnss sarsan saaaasaar her türlü meyva ve bağ yetişen güzel hububat yetiştiren kazanın verimli toprakları, ve köntürle kuyumculukta kullamlan meşhur Oltu taşları ve her tarafta çok sürülen Pire otu meş- hurdur. diğim ai ylık hikâye. o zaman ta- bii ben de daha gençtim. Doktor da gençti, Doğrusu fena bir niyetle eli elime değmemiştir. Neye evlenmiyor acaba? — Kadınlardan korkuyor. — Ne demek? -— Bunu ağzından işittim, Bakın nasıl? Bir gün operatör Ahmed Ziya bey gelmişti, Tanırsınız değil mi? Ga- lata hastanesinde, — Evet, Evet! — O yeni evlenmişti. Doktorla ko- nuşurken ona: — Seni de başgöz edelim. Paran var, aparlımanın var, şöhretin var, bir karın eksik! Diyordu. Ben de kulak misafiri oldum. Dok» | torun cevabını bekledim. Doktor: —« Ben sinirli adamım, dedi, Beni mesud edecek kadını bulmak güç, Tehlike yüzde bir bile olsa yaklaş- mak istemem.» Bundan başka ağzından lâkırdı çık» madı, Anladım ki doktorun evlenmek niyeti yok. Herkes böyle kılı kırk yar- sa bütün kadınlar kocasız kalır. Ar- mudun sapı, Üzümün çöpü Yar diye beklenirse işte böyle kırk beş yaşına gelir. Gene evlenemez. Amâ çapkınlı. i

Bu sayıdan diğer sayfalar: