14 Ekim 1949 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12

14 Ekim 1949 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* İstanbul Sergisi Bir sergi açtılar. İstan- bula ait devre devre bazı hususiyetlerle birtakım Cumhuriyet eşya ve eser- lerinin güya meşheri... Serginin yekpare mâna ve hüviyet noktasında bir de çırçıplak kadın heykelil.. Bu da.nesi? Bir gazetenin nüktesine göre, bugünkü İstanbulun bir sembolü mü yoksa? Yerinde nükte doğrusu! Şu kaydı ilâve etmek lâ- zım ki, tersinden bir «in- tak-ı hak» sanatiyle İstan- bulun bugünkü halini hal- lendiren sergideki çıplak kadın, şehirdeki canlı ör- neklerine nisbetle pek mahcuptur. Zira bu canlı örneklerin, çıplak vücut- larından daha canhıraş ve bütün hayâ perdelerini Aadiselerin yırtmış iki cephesi daha vardır: Hareketleri ve li- sanları... İstanbula Ameri- kan gemileri geldiği vakit oraya can atmak için bir- birlerini çiğniyen muhte- rem kadınlık ve genç kız- lık arasında yalnız bu heykel obulunmıyacaktır. Ve yalnız bu heykeldir ki, EN lerin sıkıntısını iş fk kurtarıcıdır? içind mam haya şa © VRUPALI entellektüelin halini göstermek bakımından çok güzel bir misal: Venedikte kurulan, P. E. N. isimli fikir ve edebiyat ku- lübünün beynelmilel kon#resi, üzerinde münakaşa edile- cek ilk tema olarak, tenkit meselesini ele alıyor. Bu kong- rede Fransa murahhası olarak bulunan fomancı (Andre Şamson), bir Fransız gazetesinde «Yaratıcı Tenkit» isimli bir yg71 nseratmiştir. Muharrir, dâvasını şöyle kuruyor: ÂVA, tenkidin hakikatine nüfuz etmekte... *enkit, sanat eserleri üzerinde kıymet hükmü belirtmek- en ibaret edebi bir ifade tarzıdır; malüm... Fakat ya bu xıymet hükmünün şümul derecesi?.. kaynağı «ayırmak» mefhumuna bağlıdır. Bilhassa saman ve tohum kısımlarını birbirinden ayırmak... Bugün, fikir ve sanat eserini hayat gıdası telâkki edecek olursak, bu iptidai iştikak bağındaki mânayı da pek yerinde buluruz. Evet, tenkitçi daima ve her sahada ayırmaya memurdur. ANLI bir mesele üzerinde muharrir, bu başlangıçtan sonra »üyük ve hazin bir hükme varıyor: Önce, ayırmakta, ayıre etmek fiilinde, dajma bir hüküm ve karar mecburiyeti vardır; bu mecburiyet ise bugünkü girift, muvazenesiz ve itikatsız Avrupalının şiarına uymamaktadır. «kritik saat» tabirile nazik bir ânı kasdeden Avrupalı, ten- kit mânasına gelen «kritik» kelimesini kullanmakla, artık bir hüküm ,ve karar vermeye insanı mecbur eden vaziyet- ektedir. EDEN bakılsa manzara aynıdır: Sabahleyin inandığ' tikirinri akşamleyin altüst olmuş gören, hiçbir itikat plânı unu bulamıyan, meseleleri bir daha toplaya- Mİ bulunan garp entellektüeli, her sa- , samanı tohumdan ayıracak gerçek mü- vekkidi beklemektedir. Bunu söyleyen Fransız, beklenen münekkidin ancak bu çapta olabileceğini, yoksa basit his ve küçük ihtisas kadrolarından dışarıya çıkılamıyacağınığ kaydediyor; ve bütün dünyanın, hayat gidasile posayı birbirinden ayıklayıcı 4 kıymet hükümlerini getirecek bir münekkit beklediğini ilâve ediyor. Fransız romancısı farkında mıdır ki, özlediği, bir münekkit değil, ruhi ve içtimai bir Mustafa MÜFTÜOĞLU Umumi olarak Kelimenin iştikak Nitekim ana Kadıköyü vapurunun lüks Maykaeiin şöyle konuş- mıyacaktır «-— Ay em veri hepi! Yakında Amerikaya gidi- yorum! Oh, darling!.» Serginin bundan ötesini tahlil ve tesbite lüzum yoktur. Şundan ötürü ki: Tezatlar ve barışmaz un- surlar yatağı zavallı İstan- bul ve bütün vatan, her noktası birbirinden ayrı, gizli ve ümitsiz bir ihmal ve ıztırap vâkıası halinde uzanırken, bu sergi, hayat ve hakikate uymaz birta- kım grafik oyunlarının ve göstermelik mal nümune- lerinin ucuz belâgatiyle tertiplenmiş bir vitrin hü- nerinden başka bir şey göstermiyor. Üstü başı li- me lime, yırtık pırtık, kir ve pas içinde 100 köylüyü toplasalar da, elbiselerinin en yeni ve en temiz nok- talarından birer santimet- re murabbaı parcalar ke- sip bunları bir tablo ha- linde teşhir etseler ve şu- nu da ilâve buyursunlar: — İşte bizim köylümü- zün elbise nümuneleri! Hayat ve hakikat ne nisbette canlandırılmış 0- lur? İşte bizim sergileri- mizle realiteler âlemi ara- sındaki fark! Biz vatandan başka sergi'tanımıyan in- ' sanlarız; ve bu bakımdan en müthiş sergi, gösterme- lik sersisi de içinde ola- rak, muhteşem Süleyma- niye mâbedine bitişik te- neke a zavallı İs- tanbuldur. X Mareşal Mareşal Fevzi Çakma- ğın askerlik ilmindeki kudretini tâyin ve tesbit mevkiinde değiliz. Fakat siyasi hayata atıldı atılalı şahsı etrafındaki istismar- lara çok kolay kapıldığı, şahsiyetine uygun gerçek muhalefet yolunu seçeme-

Bu sayıdan diğer sayfalar: