14 Ekim 1949 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6

14 Ekim 1949 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ © Güneşe karşı billürdan bir menşur tutup için- deki harikulâde yolları gösterir gibi, artık bütün in- sanlığa biricik kurtuluş yolu olarak' İslâm İnkaılâbı- i mm bütün ideolocyasını, en ince noktalarına kadar | arzetmenin zamamı ge | Bu dâva, herhanmi bir rejime karşı başka bir rejim teklif ve propagandasında bulunmak değil; Türkünden,' Arabından, İranlısından, Hintlisinden, Çinlisinden, Endonezyalısından ve daha filânından ve falanından hiçbirine mahsus olmaksızın, İslâm dün- yasını bütün yer yüzüne, kavimler ve tarihi vâkıalar | . üstü mücerret ve gerçek hüviyet ve şahsiyetiyle sâf bir mefküre ve münezzeh bir, ideolocya hâlinde be- lirtmek. işidir. Bu dâvaya, İslâmın iyi veya kötü bütün men- supları kadar bütün mensup olmıyanları da muha- taptır. Zira biz, bilenlerdeniz ki, bütün insanlık, ica- | bet edenleri ve etmiyenleriyle, Peygâmberler Pey- i gamberinin Ümmet kadrosu içindedir. Onu, Kâina- i in Nurunu tanımıyan, çatlasa da, patlasa da, onun kadrosundan dışarıya kaçamaz, ancak icabet etmi- yenler topluluğu içinde kalır ve ebedi husranı bu i topluluk içinde tadar, Onun âçindir ki, icabet eden- N lerin icdbet şartlarını, en nazik ve ulvi noktalarına kadar belirtecek olan her zaman ve mekâna şâmil via mânalar ve kıymetler tablosunu çizerken, bu tab- loyu, icabet etmiyenlerin de gözleri. önüne, gerçek varlığın her satırını kutaklıyan bir örnek olarak dik- mek, bize borç oluyor. ©. İslâm, her münevver Müslümanın şahsında, bü- 1001 ÇERÇEVE B. D. İslâm Inkılâbı - Giriş Necip Fazıl KISAKÜREK tün kıymet hükümlerini, zaman ve mekân üstü ma- , hiyetiyle bütün zaman ve mekânlara tatbik edici in- kılâp ideolocyasını kurmakla mükelleftir. Teklifle- rin en azizi olan bu teklife kulak asan, milyonlarca | kalabalıklar içinde kas kişidir? f N | Münevver Müslüman! Senin işin, İslâmın, her- | kesçe bilinen, bilinmesi kolay olan, kolayca bilin- | mekle mahrum nâsipler üzerinde bir tesir bırakıp | bırakmıyacağı meçhul bulunan umumi ve hususi bil- | gilerini ezbere sıralamak değildir! Senin işin, bu bil- ii giler altında yaşayan namütenahi derin ruhun, ta- | mamiyle İslâmi ölçüler altinda, ebediyet mikyâsiyle | zaman ve mekânı fethedici hayat mimarisini kur- | maktır! Ebediyetin Rehberi, belki de böyle bir fiile | şart tâyin buyurmak için, bazı ilâhi tefekkürlerin bir | saatine yetmiş senelik namaz sevabı müjdelemişlerdi, İslâm İnkılâbını kim örgüleştirecek? Röforma- i cılar mı, nefsani ve havai tefsirciler mi, kışri şeriat-, ciler mi, ham ve kaba softalar mı, yalancı sofiler mi; i i yoksa bunlardan hiçbiri olmadığını telkin ederken | kendisine henüz bir sınıf ismi veremediğimiz, mil- i cerret bir ifadeyle gerçek ve derin Müslümanlar mı? | Öyleyse gercek ve derin Müslüman ne demektir ve böyle Müslümanların ruhundan tütecek bir hayat mimarisinin çizgi çizgi mişahhas beyanı nedir? l © İdeolocyd tablosu plânında zamanının geldiğini haber verdiğimiz İslâm İnkılâbı, işte teker teker bu suallere cevap verecek olan görüşler manzumesidir. * Bu manzumenin de işcisi (Büyük Doğu) olacaktır. İdeolocya örgüsü — Büyük Doğu i va aa RA | sına, tezgâhlarının örümcek tutma- sına ve yeni nesillerinin beynin - rağmen, Türkün ruhunda fezalar dolusu bir atom kudreti gizlenmiş- 7 h A TOMU çatlatan fizikçinin mad- © de üzerinde çektiği gile, bizim, ruh atomunun infilâk noktasmı bulmak için çektiğimiz “çilenin ya- nında çocuk oyuncağı... Halbuki Avrupalı, atomu çatla- tırken, bu memleket, bayram yer- lerinde taşlara vurunca ancak ka- badayı bir öksürük kadar ses çıka- rabilen oyuncak patlangaclara &- tom ismini veriyor, onları «Atom! Atom!» diye satıyor. / İşte Garp dünyasile aram'ızdaki “fark buyvken, biz, Türk ruhunun a- tom enerjisini bulmak ve sistem Yi leştirmek yolunda çatliyoruz. Âlergde, cihan kuruldu kurulalı hiç bir iş, gaye ile vasıta arasında- © ki nisbetsizlik bakımından bu ka- . Fakat inanınız, eğer bizim çile- miz bundan bin kere daha hafif ol- “saydı, belki o zaman. apışıp kalır- dık; belki'o zaman tecelli !&decek daha âz zorluk, bize bütün kuvvet Lv ME ağ ar kr A O AE , Ni ve ümidizimi kaybettirirdi. Çilemi- zin artık her haddi aşan efsanevi ve mefkürevi derecesidir ki, bizi zorluğun da, kolaylığın da ötesine geçiriyor ve bütün bedbinlik tü- nellerini geride bırakmış esrarlı bir nikbinlik ışığının ağzına çıka- rTıyor, Nisbetsizliğin azametinden do- gup eşyayı zıddına inkılâp ettiren bu sırrı hissedebilene selâm olsun! Avrupalı, atomu parçalamak İ- çin, ağır sulara, Himalâya büyük- lüğünde sınai cihazlara ve beyni - nin her atomu eşyayı tefahhus kay- gısile zonklayan âlimlere malik bulunadursun... Bizse, kokmuş su- lar, bir ipliği burmaktan âciz tez- “ gâhlar ve fikir isimli illetten be- yin kanserlerine mahsus bir hasta- 'lık gibi ürken nesiller arasında kal- mış tımarhane kaçkınları diye gös- terilelim!.. Biz sadece şu korkünç vakayı bilen insanlarız ki, sularının kokma .tir. Bu kudret, tabiatta tek atoma, A'lahın teksif ettiği büyük enerji sırrına ' karşılık, sun'i olarak, dış kuvvetlerimizin kötü devirler ve kötü ellerle geriye doğru püskür - tüle püskürtüle nihayet tek ruh a- tomuna saklanması ve orada en azim kesafete ulaşması tarzında doğdu. Asırlar boyunca ruhumuz o kadar tazyik edildi ki, bütün kuvvetimiz içimize kastı, dışımız - la beraber içimizin de icini ve dışı- ni boşaltarak meydanı bomboş bi- raktı ve et mahrem bir noktada münzevi bir kesafet bağladı. Şim- di her şev bu atomü çatlatabilmek- te.., i den hadım doğmaya başlamasına | | Bir kudret bilmecesi ki, sıfıra i- nerken namütenahiyve çıkmış, na - mütenahiye cıkarken sıfıra inmiş, sırrını cözebilecek kahramanı bek- liyor!,. Ey Türk ruhunun atomu! Çatla ve idealinin baş harflerini göklere yaz!. Nİ ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: